05 Mayıs, 2020

6102 SAYILI TÜRK TİCARET KANUNU MADDE 1472'YE GÖRE HALEFİYET ESASINA GÖRE AÇILACAK SİGORTA DAVALARINDA GÖREVLİ MAHKEMENİN BELİRLENMESİNDE UYGULANACAK ÖLÇÜTLER

6102 SAYILI TÜRK TİCARET KANUNU MADDE 1472'YE GÖRE HALEFİYET ESASINA GÖRE AÇILACAK SİGORTA DAVALARINDA GÖREVLİ MAHKEMENİN BELİRLENMESİNDE UYGULANACAK ÖLÇÜTLER

I. GİRİŞ:

Bu makalemizde 6102 sayılı TTK m. 1472'ye göre kendi sigortalısına halef olan sigorta şirketinin kendi sigortalısına ödediği sigorta tazminatını sorumlulardan geri alabilmek için açacağı tazminat davasında görevli mahkemenin hangi ölçütlere göre belirleneceğini Yargıtay kararları çerçevesinde tartışacağız. 

II. TÜRK TİCARET KANUNU MADDE 1472'DE GETİRİLEN DÜZENLEME:

6102 Sayılı TTK m. 1472 aşağıdaki düzenlemeyi getirmiştir.

"Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder. Sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacı, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir.

Sigortalı, birinci fıkraya göre sigortacıya geçen haklarını ihlal edici şekilde davranırsa, sigortacıya karşı sorumlu olur. Sigortacı zararı kısmen tazmin etmişse, sigortalı kalan kısımdan dolayı sorumlulara karşı sahip olduğu başvurma hakkını korur."

Bu maddeye göre sigortacı sigorta tazminatını ödemiş olmalı, sigortalının gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı bulunmalı ve sigortacı sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat etmelidir. Sigortacının bu koşulları sağlaması durumunda sigortalı yerine geçerek dava açmak ya da açılmış olan davayı sigortalısı yerine geçerek takip etmek hakkı doğacaktır. Bu makalemizin konusunu da sigortacının açacağı davanın hangi mahkemenin görevine gireceği oluşturmaktadır. 

III. YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİNİN GETİRDİĞİ ÖLÇÜTLER: 

Yargıtay 17. HD aşağıya tam metnini aldığımız kararlarında sigortacının açacağı davada görevli mahkemenin nasıl belirleneceği konusunda aşağıdaki ölçütleri belirlemiştir. 

Buna göre ilk önce sigortacının sigortaladığı müşterisi ile dava açacağı kişi arasındaki ilişkinin hukuki mahiyeti nazara alınır. Yani sigortalanan kişi ile zarara neden olan kişi arasındaki hukuki ilişki davanın görüleceği mahkemenin belirlenmesinde öncelikle dikkate alınacaktır. Çünkü sigortacı davayı kendi zararına karşılık olarak değil ödediği sigorta tazminatına karşılık olarak kendi sigortalısına halef olarak açmaktadır. 

Bu durum Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu'nun 22.03.1944 tarihli 37 Esas ve 9 Karar sayılı kararında “Ticaret Kanununun 965 (yeni TTK 1472) maddesiyle konulmuş bulunan esasa göre sigortacı poliçede yazılı olup da sigortalısına ödediği sigorta bedeli nispetinde sigortalının yerine geçer. Bu bir kanunu halefiyettir. Bu nedenle sigortacının haksız fiil failinin karşısına çıkması zarar gören şahsa ödemiş olduğu miktar nispetinde dava külfetinden kurtarmış olduğu içindir.” şeklinde tespit edilmiştir. Bu nedenle sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava olmayıp TTK m. 1472'ye göre açılacak davalarda bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak, sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur. Dolayısıyla eğer zarar gören sigortalananın zarar veren kişiye karşı açacağı maddi tazminat davası asliye hukuk mahkemesinde ya da tüketici mahkemesinde görülecekse zarar gören sigortalanana tazminat ödeyerek halef olan sigortacının açacağı dava da bu mahkemelerde görülür. Eğer zarar gören sigortalanın açacağı dava kendisinin tacir davalı tarafın da tacir olması nedeniyle tacirler arasındaki haksız fiillerden kaynaklı davalarda ticaret mahkemelerinin görevli olması nedeniyle ticaret mahkemeleri görevli olduğundan TTK m. 1472'ye göre sigortacının açacağı halefiyet davası da ticaret mahkemesinde görülecektir. Bu son durumda davanın ticaret mahkemesinde görülmesi zarar görenle zarar veren arasındaki hukuki ilişkinin ticari ilişki olmasındandır. 

Aşağıya tam metnini alıntıladığımız her iki Yargıtay 17. HD kararında Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu'nun 22.03.1944 tarihli 37 Esas ve 9 Karar sayılı kararından alıntı yapılmış gibi “sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak, sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur” ifadesinin yer aldığı görülmektedir. Söz konusu Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu'nun 22.03.1944 tarihli 37 Esas ve 9 Karar sayılı kararında böyle bir ifade bulunmamakta olup tırnak içinde yer alan bu ifadeler Yargıtay 17. HD heyetinin Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu'nun kararından yaptığı çıkarımlardır. Kararın kaleme alınış şekli özensiz olduğundan bu ifadeler sanki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu'nun kararından alıntılanmış gibi her iki karara da geçmiştir. 

IV. YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ KARARLARI: 

            T.C.
   YARGITAY
17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/20369 
KARAR NO : 2019/8459

Taraflar arasındaki işyeri sigorta poliçesinden kaynaklanan rücuen tazminat alacağına dayalı itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın  kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili; müvekkili şirkete sigortalı bulunan Ünlü Gıda Sanayi Ticaret Şirketi'nin Market Paket Sigorta Poliçesi ile sigortalı olduğunu, 05/06/2013 tarihinde meydana gelen yağış sonucu cadde üzerindeki KASKİ'ye ait logarın tıkanması nedeni ile müvekkiline sigortalı iş yerinde 2.808,00 TL zarar meydana geldiğini, sigorta şikretinin hasar bedelini ödediği söz konusu ödemeye ilişkin hasar tazminatının ödeme tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan rücuen alınarak taraflarına verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. 

Davalı  vekili, yargı yolu ve husumet itirazında bulunmak suretiyle, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan delillere göre,davanın kabulü ile 2.808,00 TL nin ödeme tarihi olan 12/07/2013 tarihinden itibaren yasal faizi ile davalı Kaski'den  alınarak  davacıya ödenmesine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1-Dava, işyeri sigorta poliçesi gereği sigortalısına ödeme yapan davacının ödediği bedelin, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 1472. maddesine göre, zarardan sorumlu olduğu iddia olunan davalıdan rücuen tahsili istemine ilişkindir.

Davacı sigorta şirketi, bu davayı sigortalısının halefi olarak açtığına göre, görevli mahkemenin tayininde sigortalı ile davalı arasındaki ilişkinin hukuki mahiyeti nazara alınır.

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu'nun 22.03.1944 tarihli 37 Esas ve 9 Karar sayılı kararında bu husus “sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak, sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur” şeklinde vurgulanmaktadır. Buna göre; sigortacının halefiyete dayalı olarak açtığı davada, davanın nitelendirmesi yapılırken, davacının sigortalısı ile zarara neden olduğu iddia edilen davalı arasındaki hukuki ilişkiye bakılması gerekir.

Dava tarihi olan 16/12/2013 tarihi itibarı ile yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 16/1. maddesinde kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümleri dairesinde idare edilmek ve ticari şekilde işletilmek üzere devlet, vilayet, belediye gibi kamu tüzel kişileri tarafından kurulan teşekkül ve müesseselerin dahi tacir sayılacakları hükme bağlanmıştır.

İSKİ’nin kuruluşu hakkındaki 2560 sayılı kanunun ek 5. maddesinde bu kanunun diğer Büyükşehir Belediyelerinde de uygulanacağı açıklanmış olup böylece KASKİ de 2560 sayılı kanuna tabi bir kuruluş haline gelmiştir.

Bu durum karşısında somut olaya bakıldığında; davacının sigortalısı Ünlü Gıda San.Tic.Ltd.Şti.tüzel kişi tacir olduğu gibi, davalı KASKİ de TTK'nın 3, 11, 16/1. maddeleri ve 2560 sayılı Kanun hükümleri uyarınca faaliyetlerini özel hukuk hükümlerine göre sürdüren tacir tüzel kişidir. Davacının sigortalısı ile davalı arasındaki hukuki ilişki ise haksız fiilden doğmuştur. Bu durum karşısında, her iki taraf da tacir olduğundan, tacirler arasındaki haksız fiilden doğan davada özel görevli mahkeme olan Asliye Ticaret Mahkemeleri'nin görevli olduğu, davacının halefiyete dayalı olarak açtığı rücuen tazminat davasında da Asliye Ticaret Mahkemesi'nin görevli olduğu gözetilerek; 6100 sayılı HMK'nun 114/1-c. maddesine göre görevsizlik nedeniyle HMK'nun 115/2. maddesi gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken; yazılı olduğu biçimde işin esasının incelenerek hüküm tesisi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.

2-Bozma neden ve şekline göre; davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.

SONUÇ:Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA; (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 24/09/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi. 
           T.C.
   YARGITAY
17. Hukuk Dairesi

ESAS NO : 2016/10840 
KARAR NO : 2019/7369

Taraflar arasındaki işyeri sigorta poliçesinden kaynaklanan rücuen tazminat alacağına dayalı itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili, davacı nezdinde sınai-ticari yangın sigorta poliçesi ile sigortalı Mudo Satış Mağazaları A.Ş.'ne ait iş yerinin davalı MESKİ'ye ait su borularının patlaması sonucu hasar gördüğünü, meydana gelen hasar nedeniyle davacı şirketin 06/09/2012 tarihinde sigortalısına 41.410,00 TL tazminat ödediğini ve sigortalısının haklarına halef olduğunu belirterek Adana 13.İcra Müdürlüğünün 2013/1124 sayılı takip dosyasındaki haksız ve kötü niyetli itirazın iptaline, davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir. 

Davalı  vekili, haksız, yersiz ve hukuki dayanaktan yoksun açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan delillere göre, davanın kısmen kabulü ile davalının Adana 13. İcra Müdürlüğünün 2013/1124 sayılı takip dosyasında asıl alacağın 10.350,00 TL ile bu miktarın ödeme tarihi olan 06/09/2012 tarihinden takip tarihi olan 01/02/2013 tarihine kadar işlemiş yasal faizine yönelik davalı itirazının iptaline, bu miktarlar üzerinden icra takibinin devamına, davacının icra inkar tazminatı isteminin reddine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1-Dava, işyeri sigorta poliçesi gereği sigortalısına ödeme yapan davacının ödediği bedelin, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 1472. maddesine göre, zarardan sorumlu olduğu iddia olunan davalıdan rücuen tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.

Davacı sigorta şirketi, bu davayı sigortalısının halefi olarak açtığına göre, görevli mahkemenin tayininde sigortalı ile davalı arasındaki ilişkinin hukuki mahiyeti nazara alınır. 

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu'nun 22.03.1944 tarihli 37 Esas ve 9 Karar sayılı kararında bu husus “sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak, sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur” şeklinde vurgulanmaktadır. Buna göre; sigortacının halefiyete dayalı olarak açtığı davada, davanın nitelendirmesi yapılırken, davacının sigortalısı ile zarara neden olduğu iddia edilen davalı arasındaki hukuki ilişkiye bakılması gerekir.

Dava tarihi olan 16/12/2013 tarihi itibarı ile yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 16/1. maddesinde kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümleri dairesinde idare edilmek ve ticari şekilde işletilmek üzere devlet, vilayet, belediye gibi kamu tüzel kişileri tarafından kurulan teşekkül ve müesseselerin dahi tacir sayılacakları hükme bağlanmıştır.

İSKİ’nin kuruluşu hakkındaki 2560 sayılı kanunun ek 5. maddesinde bu kanunun diğer Büyükşehir Belediyelerinde de uygulanacağı açıklanmış olup böylece MESKİ de 2560 sayılı kanuna tabi bir kuruluş haline gelmiştir. 

Bu durum karşısında somut olaya bakıldığında; davacının sigortalısı Mudo Satış Mağazaları A.Ş. tüzel kişi tacir olduğu gibi, davalı MESKİ de TTK'nın 3, 11, 16/1. maddeleri ve 2560 sayılı Kanun hükümleri uyarınca faaliyetlerini özel hukuk hükümlerine göre sürdüren tacir tüzel kişidir. Davacının sigortalısı ile davalı arasındaki hukuki ilişki ise haksız fiilden doğmuştur. Bu durum karşısında, her iki taraf da tacir olduğundan, tacirler arasındaki haksız fiilden doğan davada özel görevli mahkeme olan Asliye Ticaret Mahkemeleri'nin görevli olduğu, davacının halefiyete dayalı olarak açtığı rücuen tazminat davasında da Asliye Ticaret Mahkemesi'nin görevli olduğu gözetilerek; 6100 sayılı HMK'nun 114/1-c. maddesine göre görevsizlik nedeniyle HMK'nun 115/2. maddesi gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken; yazılı olduğu biçimde işin esasının incelenerek hüküm tesisi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.

2-Bozma neden ve şekline göre; davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA; (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına; peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 12/06/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder