17 Şubat, 2020

DAVACI YA DA DAVALININ İFLAS ETMESİ DURUMUNDA YAPILACAK USUL İŞLEMLERİ

DAVACI YA DA DAVALININ İFLAS ETMESİ DURUMUNDA 
YAPILACAK USUL İŞLEMLERİ

I. GİRİŞ: 

Yargılama devam ederken davacının ya da davalının iflas etmesi durumunda yargılamanın devamı diğer davalarda olduğu gibi 6100 sayılı HMK hükümlerine göre değil 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun iflas hükümlerinin bu konuya özel düzenlemelerine göre sağlanacaktır. Bu makalemizde örnek Yargıtay kararı çerçevesinde davacı ya da davalının iflas etmesi durumunda yargılamanın ne şekilde devam edeceğini açıklayacağız. 

II. GENEL KURAL: 

İflas eden isten davacı isterse davalı olsun 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu m. 194'e göre; "Acele haller müstesna olmak üzere iflasın açılması ile kural olarak müflisin davacı ve davalı olduğu hukuk davaları durur ancak alacaklıların ikinci toplantısından on gün sonra devam olunabilir." Bu madde hükmüne göre ikinci alacaklılar toplantısından on gün sonraya kadar bütün davaların duracağı esastır. Aşağıda açıklayacaklarımız ikinci alacaklılar toplantısından on gün sonrası için yapılacaklara ilişkindir. 

III. DAVACININ İFLAS ETMESİ: 

İflas edenin davacı olduğu davalarda; iflâs idaresi bir davanın başarı şansı olduğu düşüncesine varırsa, iflas masasının bu davayı takip etmesine karar verir; bu karar ikinci alacaklılar toplantısının uygun bulmasına yönelik karar alması ile kesinleşir ve yukarıda belirttiğimiz 2004 sayılı İİK m. 194'de ki ikinci alacaklılar toplantısından sonraki on günlük süre geçince, davaya, davacı olarak iflâs idaresi tarafından devam edilir. İflâs idaresi ve ikinci alacaklılar toplantısı, davanın başarı şansı olmadığı düşüncesine varırlarsa, masanın davayı takip etmemesine karar verirler. Bu halde o davayı takip yetkisi, isteyen alacaklıya devredilir. (İİK md. 245) Hiçbir alacaklı davayı takip etmek istemezse, o zaman, iflas edenin dava takip yetkisi yeniden doğar ve iflas eden iflâsın kapanmasını beklemeden davayı kendi adına devam ettirebilir. 

Bu sürecin işlemesi için davacının iflas ettiğini öğrenen mahkeme kendiliğinden öncelikle ikinci alacaklılar toplantısına kadar 2004 sayılı İİK m. 194'e göre yargılamayı durdurur. Daha sonra iflas idaresine yazı yazılarak ikinci alacaklılar toplantısının yapılıp yapılmadığı, yapıldıysa görülmekte olan dava hakkında bir karar alınıp alınmadığını sorması gerekir. İflas idaresinden gelecek yazı cevabı davacı sıfatıyla davayı takip edecek kişiyi belirleyecektir. Gelen yazı cevabına göre iflas idaresi, alacaklılardan biri ya da bir kaçı ve iflas edenin kendisi davacı olarak davaya devam edecektir. Bu işlemler yapılıncaya kadar dava dosyasında taraf teşkili askıda sayılır. Bu nedenle tarafların itiraz hakkının bulunduğu hiç bir usul işlemi yapılamaz. 

IV. DAVALININ İFLAS ETMESİ: 

İflas edenin davalı olduğu  davalarda ise; iflâs idaresi, alacakları incelerken iflas edene karşı dava açan alacaklının alacağının mevcut olup olmadığı hakkında bir karar vermeyecektir.   Sadece bu alacağı davalı çekişmeli alacak olarak sıra cetveline geçirir. Bu alacağın, dolayısıyla da alacağa konu davanın kabul edilip edilmeyeceği hakkındaki kararı ikinci alacaklılar toplantısında verilir. İkinci alacaklılar toplantısında davaya devam edilmesine  karar verilirse, iflâs idaresi, ikinci alacaklılar toplantısından on gün sonra davayı takip edeceğini mahkemeye bildirir. İflas idaresi davayı tayin edeceği bir avukat vasıtasıyla takip ettirebilir. 

İflas idaresi alacağı iflas masasına kabul etmez ise bu durumda dava sıra cetveline itiraz davasına ya da diğer adıyla kayıt kabul davasına dönüşür. Bu nedenle mahkemenin önündeki dosyanın davalı tarafının dava sırasında iflas etmesi durumunda öncelikle iflastan önce açılan ve 2004 sayılı İİK'nın 194'üncü madde hükmünde sayılan istisnalardan olmayan bir dava olduğunu tespit etmesi daha sonra da asıl dava konusu alacağın ikinci alacaklılar toplantısında, iflas masasına kaydedilip alacağın iflas masasınca kesin olarak kabul edilip edilmediğinin  araştırmasını yapması gerekir. Eğer kesin şekilde dava konusu alacak kayıt ve kabul edilmiş ise dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına yönelik karar vermesi gerekir. İflas masasına kayıt edilmesi istenip de davaya konu alacak kısmen ya da tamamen reddedilmiş ise ve ayrıca sıra cetveline itiraz/kayıt kabul davası açılmamışsa, davaya alacağın sıra cetveline itiraz/kayıt kabul davası olarak devam edilerek varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir.


V. ÖRNEK YARGITAY KARARI: 

       T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2017/7164 
KARAR NO : 2019/3248
TARİH           :10.04.2019

     Y A R G I T A Y  K A R A R I

Davacı, davalı ile imzalanan 11/06/2014 tarihli kira sözleşmesi uyarınca beton püskürtme makinesinin bir yıl süre ile davalıya kiraya verildiğini, fakat davalının sözleşmenin imzalandığı tarihten bu yana kira bedellerini ödemediğini, sözleşme süresi bitmeden 18/10/2014 tarihinde, sözleşme konusu makineyi  teslim ettiğini, kira bedellerinin ödenmesi amacıyla davalıya ihtarname gönderilmiş ise de davalının ödeme yapmadığını belirterek 105.020,00 TL tutarındaki kira bedelinin fatura tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep  etmiştir. 

Davalı, davacı ile imzalanan kira sözleşmesi uyarınca makinelerin teslim alındığını fakat kiralanan makinenin arızalı çıkıp çalışmadığını, kiralayan şirketle makinenin kontrolünün yapılması ve iade alınması için defalarca  görüşmeler yapıldığını, olumlu bir sonuç alınmayınca, 10/07/2014 tarihinde kiraya konu makinelerin teslim edildiğini, davacı şirket hakkında iflasın ertelenmesine karar verildiğini, dava açmak için kayyım onayı alınmadığını, davacı şirketin taraf ehliyetinin olmadığını ileri sürerek davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davacı şirket hakkında iflasın ertelenmesine karar verildiği, dava açabilmek için kayyum heyetinin dava açması veya onay vermesi gerektiği, böyle bir belgenin de dosyada olmadığı, bu nedenle davacının aktif husumet ehliyetinin bulunmaması gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 

Uyuşmazlık, kira alacağından kaynaklanan alacak talebine ilişkindir. 

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 191. maddesi gereğince, borçlunun iflas açıldıktan sonra masaya ait mallar üzerinde her türlü tasarrufu alacaklılara karşı hükümsüzdür. Müflisin masa malları üzerindeki tasarruf yetkisi iflâs ile kısıtlandığından, aynı Kanun’un 226. maddesi uyarınca da  masanın kanuni mümessilinin iflas idaresi olduğu hükmü kabul edilmiştir. Belirtilen hükümler gereğince;  iflasın açılmasıyla taraf sıfatı ve dava takip yetkisi  artık müflise değil, iflas idaresine ait olup, adi tasfiyede İİK'nın 226-229. maddeleri gereği iflas masasını temsil yetkisi iflas idare memurlarına, şayet basit tasfiye (İİK'nın m. 218) usulü benimsenmişse, bu temsil yetkisi İflas Dairesine aittir. 

Müflisin, iflâsın açılması ile hak ehliyetini kaybetmediği gibi, dava ehliyetini de kaybettiği söylenemese de, müflisin masa malları üzerindeki tasarruf yetkisi kısıtlandığından, masa ile ilgili davalar hakkındaki taraf sıfatı ve dava takip yetkisi  artık müflise değil, iflâs idaresine ait olacaktır. İflâs idaresinin bu dava takip yetkisini kullanıp kullanmayacağını tespit edebilmek için, ilk önce iflâs organlarının oluşması ve her dava hakkında esaslı bilgi sahibi olunması gerekir. Bu ise, zaman isteyen bir husustur. İşte bu nedenle, İİK'nın 194. maddesi gereğince müflisin davacı ve davalı bulunduğu hukuk davalarının, iflâsın açılması ile belli bir süre için durması öngörülmüştür. 

İİK'nın 194. maddesine göre; "Acele haller müstesna olmak üzere iflasın açılması ile kural olarak müflisin davacı ve davalı olduğu hukuk davaları durur ancak alacaklıların ikinci toplantısından on gün sonra devam olunabilir. "

İflâsın açılması ile duracak olan davalar, iflâstan önce açılmış olup da halen derdest bulunan ve iflâs  masasına giren mal, alacak ve haklara ilişkin hukuk davalarıdır. Bunlar, müflisin açmış olduğu davalar ile müflise karşı açılmış olan davalardır. Davaların durduğu bu süre içinde, iflâs idaresi, duran davalar hakkında araştırma yapar ve bu davaların geleceği hakkında karar verir. Burada, müflisin davacı veya davalı olmasına göre, usul işlemleri farklılık arz eder. 

Müflisin davacı olduğu davalarda; iflâs idaresi bir  davanın başarı  şansı olduğu kanısına varırsa,  masanın bu davayı takip etmesine karar verir; bu karar ikinci alacaklılar toplantısının uygun bulması ile kesinleşir ve ikinci alacaklılar toplantısından sonraki on günlük süre geçince, bundan böyle davaya, davacı olarak iflâs idaresi tarafından devam edilir. İflâs idaresi ve ikinci alacaklılar toplantısı, davanın başarı şansı olmadığı kanısına varırlarsa, masanın davayı takip etmemesine karar verirler. Bu halde o davayı takip  yetkisi, isteyen alacaklıya devredilir. (İİK md. 245). Hiçbir alacaklı davayı takip etmek istemezse, o zaman, müflisin dava takip yetkisi yeniden doğar ve müflis iflâsın kapanmasını beklemeden, davayı kendi adına devam ettirebilir. 

Müflisin   davalı   olduğu  davalarda ise;  iflâs idaresi,  alacakları   tahkik  ederken, (İİK md. 230 vd) müflise karşı dava açan alacaklının alacağının mevcut olup olmadığı   hakkında bir  karar  vermez;   sadece,  bu  alacağı davalı çekişmeli alacak  olarak sıra  cetveline geçirir.  Bu alacağın, dolayısıyla  davanın kabul  edilip  edilmeyeceği  hakkındaki kararı, ikinci alacaklılar  toplantısında karar verilir. İkinci alacaklılar toplanması davaya devam edilmesine  karar verirse, iflâs idaresi, ikinci alacaklılar toplantısından on gün sonra davayı takip eder veya tayin edeceği bir avukat vasıtasıyla davayı takip ettirir. Bir hukuk davasının kayıt-kabul davasına dönüşmesi için davalının iflas etmesi, iflas idaresinin de dava konusu alacağı iflas masasına kabul etmemesi gerekir. Davalı tarafı dava sırasında iflas eden aleyhine iflastan önce açılan ve İİK'nın 194. madde hükmünde sayılan istisnalardan olmayan bir davaya bakan mahkemenin asıl dava konusu alacağın, ikinci alacaklılar toplanmasında, iflas masasına kaydedilip, alacağın masaca kesin olarak kabul edilip edilmediğinin  araştırması ve şayet kesin suretle kayıt ve kabul edilmiş ise, konusu  kalmayan  davada hüküm tesisine yer olmadığına karar vermesi; masaya kayıt edilmesi istenip de alacak  kısmen veya tamamen reddedilmiş ise ve kayıt-kabul davası ayrıca açılmamışsa, davaya alacağın iflas masasına kayıt ve kabulü davası olarak devam edilerek,  varılacak sonuç dairesinde  bir karar vermesi gerekir.

Yukarıdaki yasal hükümler ve açıklamalar ışığında somut uyuşmazlık değerlendirildiğinde; yargılama devam ederken Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 24.06.2015 tarihli,  2013/32 Esas ve 2013/136 Karar sayılı ilamı ile davacı şirketin iflasına karar verildiği anlaşılmaktadır.  Mahkemece, yukarıda açıklanan usullere göre yargılamaya devam edilip, sonucuna göre  hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ve yerinde olmayan gerekçelerle yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır.

2- Adi ortaklık sözleşmesi, iki yada daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir. Bilindiği üzere, adi ortaklığın tüzel kişiliği yoktur. Bu nedenle adi ortaklığa karşı açılan dava, diğer ortakların tümüne karşı yöneltilmiş demektir. Başka bir anlatımla, aktif ve pasif taraf ehliyeti tüm ortaklara aittir. Bu açıdan ortaklar arasında mecburi dava arkadaşlığı vardır. Adi ortaklık aleyhine açılan davada, tüm ortaklar davaya dahil edilmelidir.

Somut olayda, davacı tarafından adi ortaklığa karşı açılan dava ile temsilcide hata yapıldığı açıktır. Temsilcide yanılma halinde, gerçek temsilci belirlenip, dava dilekçesi ona tebliğ edilerek, yargılamaya devam edilmesi zorunludur. Buna göre verilecek ara kararla, davanın doğru hasma yöneltilmesi için davacıya imkan sağlanması gerekir. 

Hal böyle olunca mahkemece; temsilcide hata sonucu tüzel kişiliği bulunmayan A-A Enerji Adi Ortaklığı’na husumet yöneltilerek açılan davada, gerçek temsilci durumundaki adi ortaklara davanın yöneltilmesinin sağlanması; adi ortaklara dava dilekçesi ve duruşma günü bildirir tebliğ yapılarak, savunma hakkının tanınması, hasıl olacak sonucu göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu, yazılı biçimde karar verilmesi usul ve yasaya  aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir. 

SONUÇ: Yukarıda birinci ve ikinci bentte açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, müflis davacı şirketin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK' un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK' un 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10.04.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.