25 Aralık, 2017

KAMULAŞTIRMA VE KAMULAŞTIRMASIZ EL ATMA DAVALARINDA KEŞİF ÖNCESİ YAPILMASI GEREKEN İŞLEMLER


KAMULAŞTIRMA VE KAMULAŞTIRMASIZ EL ATMA DAVALARINDA
KEŞİF ÖNCESİ YAPILMASI GEREKEN İŞLEMLER

I. GİRİŞ:

Ülkemizde kamu yatırımlarının fazlalığı kamulaştırma işlemlerinin de yaygın olarak yapılmasına neden olmaktadır. Her kamulaştırma işlemi ne yazık ki idare ve vatandaş arasında uzlaşma ile çözüme kavuşturulamamakta ve konu mahkemeye intikal etmektedir. Gerek Yargıtay gerekse son dönemde Bölge Adliye Mahkemeleri kamulaştırma davalarında bedel tespitlerinin hakkaniyete uygun yapılabilmesi için bir takım nesnel ölçütler belirleme gayreti içerisindedir. Bu makalemizde bu nesnel ölçütlere ilişkin olarak bir değerlendirme yapacağız.

II. KAMULAŞTIRMA YAPILACAK TAŞINMAZIN DEĞERİNİN TESPİTİ ESASLARI:

Öncelikle kamulaştırma bedeli tespiti yapılacak taşınmazın tapu kayıtları getirtilip tamamen incelenmelidir. Bu yapıldıktan sonra kamulaştırma yapılacak taşınmazın yakınında bulunan ve emsal oluşturabilecek durumda olan başka taşınmazların da tedavülle tabu kayıtları getirtilmeli ve incelenmelidir. Değer tespitine emsal alınabilmesi için kamulaştırma kararı verilen taşınmazın yakınında bulunan emsal taşınmazların emsal satışa ilişkin akit tablosunun gönderilmesi için Tapu sicil Müdürlüğüne müzekkere yazılmasına karar verilmeli ve yazı cevabı da beklenilmelidir.

Tapu müdürlüğünden istenecek bir diğer bilgi ve belge ise taşınmazın imar durumu ile ilgili bilgilerdir. Dava konusu taşınmaz ile emsal alınan taşınmazların satış tarihinde fiili imar uygulaması sonucunda oluşmuş parseller mi yoksa imar planına dahil olmakla birlikte olduğu gibi bırakılan kadastro parselleri mi olduğunun ilgili belediyeden ve ilgili tapu sicil müdürlüğünden sorulması gerekmektedir.

Bu bilgi ve belgeler geldikten sonra kamulaştırma yapılacak taşınmazın değerinin tespiti için taşınmazın ve emsal alınan taşınmazların arsa m2 rayiç bedeli ve emlak vergisine esas olan m2 değerinin ilgili belediyeden müzekkere yazılarak istenmesi gerekmektedir.

Bu yazı cevabı da geldikten sonra keşif kararı verilmeli ve keşfe gidildikten sonra keşfe katılan bilirkişilerden gelen bu yazı cevaplarını da dikkate alarak bir rapor hazırlamaları istenilmelidir.

III. KAMULAŞTIRMA DAVALARINDA İSTENECEK BELGELERLE İLGİLİ ARA KARAR ÖRNEĞİ:

T.C.
SALİHLİ
3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

TENSİP TUTANAĞI

ESAS NO :

HAKİM : Bülent Nuri KURDOĞLU
KATİP :
DAVACI : MANİSA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANLIĞI
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVA : Kamulaştırma (Bedel Tespiti Ve Tescil)
DAVA TARİHİ: 14/11/2017

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

1- Salihli İlçesi, (...) Mahallesi 6 pafta 1022 parsel, 3635 ada 4 parsel, 10 pafta 1044 parsel sayılı taşınmazlar emsal olarak alınmak suretiyle dava konusu (...) Mahallesi 1047 parsel sayılı taşınmazın ve emsal alınan taşınmazların arsa m2 rayiç bedeli ve emlak vergisine esas olan m2 değerinin Salihli Belediyesine müzekkere yazılarak istenmesine,

2- Dava konusu 1047 parsel sayılı taşınmazın ve yukarıda emsal alınan taşınmazların arsa m2 rayiç bedeli ve emlak vergisine esas olan m2 değerinin tespit edilmesi için Salihli Belediyesine müzekkere yazılmasına,

3- Dava konusu 104 parsel ve emsal alınan parseller (satış tarihinde) fiili imar uygulaması sonucunda oluşmuş parseller mi yoksa imar planına dahil olmakla birlikte olduğu gibi bırakılan kadastro parselleri mi olduğunun Salihli Belediyesine ve Salihli Tapu sicil Müdürlüğünden sorulmasına,

4- Emsal taşınmazların tedavülle tapu kaydı emsal satışa ilişkin akit tablosunun gönderilmesi için Tapu sicil Müdürlüğüne müzekkere yazılmasına,

5- Bu nedenle duruşmanın 12/01/2018 günü saat 09:55’e bırakılmasına tensiben karar verildi. 21/11/2017

19 Aralık, 2017

KESİNLEŞMİŞ GEZİCİ KADASTRO MAHKEMESİ KARARLARININ KESİN HÜKÜM DEĞERLENDİRMESİ


KESİNLEŞMİŞ GEZİCİ KADASTRO MAHKEMESİ KARARLARININ
KESİN HÜKÜM DEĞERLENDİRMESİ

I. GİRİŞ:

Ülkemizde 1950’li yıllarda gezici kadastro mahkemeleri kurulmuş ve bu mahkemeler yoluyla orman kadastrosu çalışmaları yürütülmüştür. Bu çalışmalar sonucunda tespitlerde bulunulmuş ve bazı taşınmazlar orman olarak bazı taşınmazlar ise özel mülk olarak tespit görmüştür. Günümüzde ise Orman Bakanlığı özel mülk olarak tespit gören taşınmazların aslen orman oldukları gerekçesiyle asliye hukuk mahkemelerinde tekrar dava açmakta ve bu taşınmazların orman olarak tespitine karar verilmesini talep etmektedir. Haklı olarak davalı taraf da gezici kadastro mahkemelerinin verdiği kararlara dayanarak kesin hüküm itirazında bulunmaktadır. Bu makalemizde gezici kadastro mahkemelerinin verdiği kararların kesin hüküm olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceğini tartışacağız.

II. GEZİCİ KADASTRO MAHKEMESİ KARARLARI:

Ülkemizin içinde bulunduğu olanaksızlıklar ve coğrafyanın elverişsizlikleri nedeniyle kadastro işlemlerinin tamamlanabilmesi için gezici kadastro mahkemeleri bir çözüm olarak düşünülmüş ve uygulamaya konulmuştur. Ancak bu mahkemelerin görev yaptığı dönem içerisinde kararlar tamamen taraf ve tanık beyanlarına, kısmen de keşif esnasındaki hakimin gözlemlerine dayanılarak verilmiştir. Bu mahkemelerin görev yaptığı dönemde bugünkü olanaklar ve ormanlar hakkında bilimsel bilgi ile donanımlı orman ve ziraat mühendislerinden oluşan bilirkişilerden yardım alabilme olanağı bulunmamaktaydı. Ayrıca teknik aletlerle ölçüm yapabilme olanağına sahip fen bilirkişileri de yoktu. Bu yokluklar içerisinde verilen kararlar şekli açıdan kesinleşmiş olsa da esasında yeniden incelemeyi gerektirecek derecede önemli eksiklikler ve hatalar barındırmaktadır. Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için gezici kadastro mahkemesi kararlarından bir örneği aşağıya alıntıladık.

T.C.
Gördes Gezici Arazi
Kadastro Mahkemesi

KARAR

SAYI
Esas : 956/1285
Karar: 957/644

Davacı : Gördes Orman İşletmesi
Davalı : Gördesin Kulalı Köyünden Şerif oğlu (...)
Dava : Tespite itiraz
Parsel No : 15
Karar Tarihi: 27.03.957

DAVANIN ÖZETİ: Gördesin Borlu Nahiyesine bağlı Kulalı Köyünde davalı (...) adına 15 numaralı parsel olarak tespit edilen 48880 m2 parselin tespitine davacı Gördes Orman İşletmesince palamut meşesi ormanı olduğu iddiasıyla itiraz edilmesinden ibarettir.

DURUŞMANIN ÖZETİ: Davacı idare vekili Avukat (...) 6831 sayılı kanunla Orman Kanununun tadili üzerine mahkemeye müracaatla dava mevzuu parselin palamutlu saha bulunması ve sahipli olması sebebiyle 6831 sayılı Orman Kanununun 1’inci maddesinin H fıkrası şümulüne giren yerlerden olduğundan bahisle davalı adına tesciline mani bir sebep bulunmadığını ikrar etti.

KARAR: Dava mevzuu 15 numaralı parsele sadece palamut meşesi ormanıdır diyerek davacı orman idaresince itiraz edilmiş olup davacı idare avukatı da bu yerin orman merhumuna girmediğini ikrar etmiş olduğundan davacı idarenin itirazının reddi ile tespit veçhile tesciline temyizi kabil olmak üzere verilen kararın davacı vekilinin yüzüne karşı davalının gıyabında alenen ve usulen tefhim kılındı. 27.03.957

Görüldüğü üzere karara konu taşınmaz üzerinde keşif yapılmamış, orman, ziraat ve fen bilirkişilerinden oluşan bir bilirkişi heyetine rapor hazırlatılmamış, taşınmazın eski tarihli hava fotoğrafları getirtilmemiş, bitki örtüsü, toprağın niteliği ve taşınmazın eğimi değerlendirilmemiş hatta tanık bile dinlenmemiş, sadece davacının beyanı ile yetinilmiş. Bu karar usul hukuku yönünden şeklen kesin hüküm niteliğini kazanmış olsa da karara konu taşınmazın niteliğinin belirlenmesi açısından daha kapsamlı bir incelemeye ihtiyaç gösterdiği açıkça ortadadır.

III. YARGITAY’IN GÖRÜŞÜ:

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi tam metnini aşağıya alıntıladığımız kararında gezici kadastro mahkemesinin kesinleşmiş kararına karşın inceleme yapan mahkemenin inceleme yapmasına ve hüküm kurmasına her hangi bir itirazda bulunmamakta tam tersine yaptığı incelemenin eksikliklerini tespit ederek bozma gerekçesi oluşturmaktadır. Dolayısıyla Yargıtay gezici kadastro mahkemesi kararını kesin hüküm olarak değerlendirmek yerine davanın esasına yönelik olarak incelemeye geçilmesini kabul etmektedir.

IV. YARGITAY KARARI:

T.C.
YARGITAY 20. Hukuk Dairesi

ESAS NO : 2014/2227
KARAR NO : 2014/5452
TARİH : 13.05.2014

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne, duruşma isteminin giderden reddine karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR:

Davacılar vekili, 08.01.2009 tarihli dilekçesinde özetle; davacılara ait Dörtler Köyü 141, 146 ve 152 parsel sayılı taşınmazların tamamının; 110, 145 ve 148 sayılı parsellerin ise bir kısmının 1998 yılında yapılan orman kadastrosu sırasında orman sınırları içine alındığını bildirerek, sınırlamanın iptalini istemiştir.

Mahkemece, taşınmazların orman sayılan yerlerden olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 6831 sayılı Kanunun 11. maddesine göre 10 yıllık süre içinde açılan orman kadastrosuna itiraz niteliğindedir.

Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde, 10.07.1998 tarihinde ilân edilen orman kadastrosu, 1955 yılında yapılan genel arazi kadastrosu, 13.03.2012 tarihinde kesinleşen pafta yenileme çalışması vardır.

Kadastro sırasında çekişmeli 110 parsel (yeni 384 ada 10) 8570 m2; 141 parsel (299 ada 1) 6160 m2; 145 parsel (301 ada 2) 6360 m2; 152 parsel (298 ada 1) 980 m2; 146 parsel (300 ada2 ) 6940 m2; 148 parsel (300 ada 1) 21000 m2 yüz ölçümüyle belgesizden Ali Önder adına tespit edilmiş; 141 parsel hakkında Orman Yönetimi ve Hazinenin Ali Önder aleyhine açtığı kadastro tespitine itiraz davası Karaisali Gezici Arazi Kadastro Mahkemesinin 1955/1036-1070 sayılı kararıyla feragatten reddedilerek kesinleşmiş; 148 parsel hakkında da Hazinenin açtığı dava, aynı mahkemenin 1956/441-246 sayılı kararıyla reddedilerek kesinleşmiş ve tamamı tapuya tescil edilmiştir.

Mahkemece, çekişmeli taşınmazların orman sayılan yerlerden olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de, yapılan inceleme ve araştırma hükme yeterli değildir. Şöyle ki; 03.06.2010 tarihli keşif sonunda hazırlanan orman bilirkişi raporunda; çekişmeli taşınmazların eski tarihli resmî belgelerde kısmen açık ve kısmen yeşil renkli alanda kaldığı açıklanarak bu bölümler tek tek krokide gösterilmiş; eğimlerinin % 8 ile 16 olduğu belirtilmiş; 01.10.2013 tarihli keşif sonucu hazırlanan uzman bilirkişi kurulu raporunda ise yine birinci raporda olduğu gibi, kısmen orman alanında ve kısmen açık alanda iseler de, üzerlerindeki ağaçların 20-25 yaşlarında olması ve tapulu olmaları nedeniyle, 6831 sayılı Kanunun 1/F ve 1/G maddeleri gereğince orman sayılmayan yerlerden oldukları açıklanmış, taşınmazların eski tarihli hava fotoğrafındaki konumları gösterilmemiş, ziraat uzmanından rapor alınmamıştır. 6831 sayılı Kanunun 1/F maddesi "orman sınırları içinde veya bitişiğinde tapulu, orman sınırları dışında ise her türlü tasarruf belgeleriyle özel mülkiyette bulunan ve tarım arazisi olarak kullanılan, dağınık veya yer yer küme ve sıra halindeki her nevi ağaç ve ağaçcıklarla örtülü yerler" 1/G maddesi ise "orman sınırları dışında olup, yüz ölçümü üç hektarı aşmayan sahipli arazideki her nevi ağaç ve ağaçcıklarla örtülü yerler orman sayılmaz." hükmünü içermekteyse de; Kanunun 1/F ve G fıkralarında sözü edilen sahipli araziden tapulu olan taşınmazların kastedildiği, çekişmeli taşınmazların tespit tutanaklarının tapu kaydına dayanılarak düzenlenmediği anlaşılmaktadır. Bundan ayrı çekişmeli taşınmazların Kırıklı - Dörtler Muhafaza Ormanı ismi ile devamlı (sürekli) muhafaza ormanı olarak ayrılıp ayrılmadıkları, Kırıklı - Dörtler Muhafaza Ormanı haritasının içinde kalıp kalmadıkları yönünde araştırma yapılmamıştır. Bu durumda, taşınmazların öncesinin orman niteliğinin belirlenmesi yönünde yapılan araştırma yeterli ve kanaat verici değildir.

Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yöreyi ilgilendiren Karaisalı, Dörtler, Kaşoba, Memişli, Pirili, Örcün Köylerindeki ormanları içine alan Kırıklı-Dörtler Muhafaza Ormanı haritasında gösterilen Doğusu; Seyhan Baraj Gölü, Batısı: Solbaş-Çatalan Yolu, Kuzeyi; Makam Sırtı - Cümbüşün Çiri Tepe - Bulgur Dağı - Kaşobo - Püren Dağı - Narlı Koca Tepe - Naipler Mahallesi - Çatalan Yolu, Güneyi; Seyhan Baraj Gölü - Çakıt Çayı ile çevrili saha içindeki ormanların "Sürekli muhafaza ormanı olarak ayrıldığı", 13.08.1984 günlü Resmî Gazetede yayımlanan Muhafaza Ormanlarının Ayrılması ve İdaresi Hakkında Yönetmeliğin; "Sürekli Ayrılma" başlıklı 3. maddesi aynen;

Sürekli Ayrılma:

Madde 3- Bir ormanın, maki ve fundalığın veya sahipli yerin sürekli olarak muhafaza ormanına ayrılabilmesi için bu alanların:

a) Çığ, arazi kayması ve erozyon nedeni ile bir afetin oluşması muhtemel yerlerde bulunması,

b) Yerleşim merkezlerinin çevre sağlığını olumlu yönde etkilemesi,

c) Kara ve demir yolları ile yerleşim yerlerini toz ve kum fırtınalarına karşı korunması,

d) Baraj, göl ve nehir yataklarının dolmasını engellemesi,

e) Yurt savunması için korunmasının zorunlu görülmesi,

f) Muhafaza ormanlarının tamamlanması için bunlara eklenmesi lazım gelen sahipli yerlerden olması, esas ve şarttır.

Öncelik:

Madde 4- Bir ormanın, maki ve fundalığın veya sahipli yerin sürekli olarak muhafaza ormanına ayrılabilmesi için 3. maddedeki şartlardan en az birinin mevcudiyeti yeterlidir. Bu şartlardan hepsini veya birkaçını bünyesinde toplayan yerler muhafaza ormanına ayrılmada öncelik kazanır."

hükümlerinin bulunduğu,

Sürekli Muhafaza Ormanı olarak ayrılmaya ilişkin 23.11.2001 günlü raporda, yönetmelikte belirtilen koşullardan;

1) Seyhan Baraj Gölü kenarında ve Seyhan Barajının su toplama havzası içinde olma,

2) Halen Adana Büyükşehir Belediyesine yapılan içme suyu isale haltı projesinde yer alan ve inşaatı devam eden Doğu ve Batı su isale köprülerinin yapımı ile Büyükşehir Belediyesi mücavir alanına irtibatlandırılması nedeniyle ormana olan baskının azaltılması,

3) Seyhan Baraj Gölünün ve nehrin dolmasının engellenmesi,

4) Su korunma alanı olarak planlamaya konu edilen ve muhafaza ormanı içinde kalan ormanların çevre sağlığının iyileştirilmesine ve sürdürülebilirliğine daha etkin katkıda bulunması amacıyla 6831 sayılı Kanunun 23. maddesi gereğince Kırıklı - Dörtler Muhafaza Ormanı ismi ile Devamlı (sürekli) Muhafaza Ormanı olarak ayrılmasının gerektiği”nin bildirildiği ve 23.11.2001 günlü bu raporun, Orman Genel Müdürlüğünün 23.01.2002 günlü teklifi ile Bakanlık Makamına sunularak, Orman Bakanlığının 31.02.2002 gün ve 1 sayılı oluru ile kabul edildiği, Devamlı (sürekli) Muhafaza Ormanına ayırma olgusunun kesinleştiği ve yukarıda isimleri yazılı köyler ile komşu köylerin tümünde ilân edildiği, muhafaza ormanına ayırmaya ilişkin 23.11.2001 günlü raporun 3/5. maddesinde "Muhafaza ormanı içerisinde münferit ve dağınık halde bulunan ve muhafaza ormanı bütünlüğünü bozan, özel şahıs arazileri kamulaştırılmalı, Hazine arazileri ise ağaçlandırılmak üzere tahsisi talep edilmelidir" şeklinde bilimsel açıklamalarda bulunulduğu, 6831 sayılı Kanunun 3, 4, 23 ve 25. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde muhafaza ormanları ile milli parkların aynı hukukî konumda oldukları HGK'nun milli parklar konusunda oy birliği ile verdiği 09.11.1988 gün ve 1988/8-542-893 sayılı kararında açıklandığı gibi, "Orman rejimine alınan bu tür yerler için sonradan tapu alınamayacağının" kabul edildiği, milli park ve muhafaza ormanı olarak ayrılma işleminin başlı başına orman rejimi ve ayırma olarak kabul edilmesi gerektiğinden tapuda kaydı bulunmayan taşınmazların kesinleşen orman sınırı dışında bırakılmış olsa dahi "Orman niteliğinin devamı" başlıklı 1984 tarihli yönetmeliğin 38 ve 1986 tarihli yönetmeliğin 31 ve son olarak çıkartılan ve 15.07.2004 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 34. maddesinde "6831 sayılı Orman Kanununun 1. maddesine göre, orman sayılan yerlerdeki; yanan orman alanları, muhafaza ormanları, milli parklar, izin ve irtifak hakkı tesis edilen ormanlar, orman olarak kamulaştırılan ve orman rejimi içine alınan yerler, orman sayılan yerlerden olma özelliğini korurlar." hükümleri gereğince orman sayılacağı gözetilerek, mahkemece en eski tarihli memleket haritası ile hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman serbest orman mühendisleri arasından seçilecek üç orman yüksek mühendisi, bir harita mühendisi bulunamaması halinde bir fen elemanı ve ziraat uzmanı yardımıyla yeniden yapılacak keşifte, çekişmeli taşınmazlar ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazların öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumları saptanmalı; yöreye ait en eski tarihli hava fotoğrafları kadastro paftası ile çakıştırılıp stereoskop aletiyle incelenerek, çekişmeli taşınmazların üzerinde neler gözüktüğü belirlenmeli, münhanili kadastro paftasından, memleket haritası, halihazır harita ve topografik haritalardan da yararlanılmak suretiyle çekişmeli yerlerin gerçek eğimi belirlenmeli, kadastro paftası ölçeği ile Kırıklı - Dörtler Sürekli Muhafaza Ormanı haritası ve ölçekleri eşitlenerek, taşınmazların Kırıklı - Dörtler Muhafaza Ormanı sınırları içinde kalıp kalmadıkları yönünde ayrı renklerle işaretli ve bilirkişilerin onayını taşıyan ortak krokili rapor alınmalı, bitki örtüsü, ağaçların cinsi, sayısı, orman ağaçlarının toplu mu dağınık mı bulundukları konusunda ziraat mühendisine inceleme yaptırılmalı, taşınmazlar yöreye ait en eski (1953) tarihli hava fotoğrafında yeşil renkli orman alanında görünüyorsa, o tarihte tapulu olmadıklarından 6831 sayılı Kanunun 1/F ve G fıkralarının uygulanma olanağı bulunup bulunmadığı, 141 sayılı parsel yönünden kesin hüküm koşullarının oluşup oluşmadığı tartışılmalı, bundan sonra elde edilecek delillere göre karar verilmelidir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 13/05/2014 günü oy birliği ile karar verildi.