01 Ağustos, 2021

AVUKATIN BAŞKA AVUKATI YETKİLENDİRMESİNİN UYGULAMADA YARATTIĞI SORUNLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ

AVUKATIN BAŞKA AVUKATI YETKİLENDİRMESİNİN UYGULAMADA YARATTIĞI SORUNLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ

I.GİRİŞ:

1136 sayılı Avukatlık Kanunu m. 171’in verdiği yasal yetki ile avukatların aldıkları işleri başka avukatlar aracılığı ile yürütmeleri hukuken mümkün olmasına karşılık, avukatların artan iş yükü ve büyük avukatlık bürolarında çok sayıda avukatın çalışıyor olmasından kaynaklı olarak yetki belgesi kullanımında önemli sorunlar ortaya çıkmaktadır. Bu makalemizde bu sorunları ve çözüm yollarını tartışacağız.

II.YETKİ BELGESİNİN HUKUKİ DAYANAĞI:

Yetki belgesinin hukukumuzda iki hukuki dayanağı bulunmaktadır. Bunlardan birincisi özel hüküm niteliğindeki 1136 sayılı AK m. 171, ikincisi ise genel hüküm niteliğindeki 6098 sayılı TBK m. 506 hükmüdür.

1136 sayılı AK m. 171’e göre; Avukat, üzerine aldığı işi kanun hükümlerine göre ve yazılı sözleşme olmasa bile sonuna kadar takip eder. Avukata verilen vekaletnamede başkasını tevkile yetki tanınmış ise, yazılı sözleşmede aksine açık bir hüküm olmadıkça, işi başka bir avukatla birlikte veya başka bir avukata vererek takip ettirebilir. Vekaletnamede, bunun düzenlendiği tarihten sonra açılacak veya takip edilecek bütün dava ve işlerde vekalete ve başkasını tevkile genel şekilde yetki verilmişse, avukat, bu tarihten sonraki dava ve işlerde müvekkilinden ayrıca vekalet almaya lüzum kalmaksızın işi başka bir avukatla birlikte veya başka bir avukata vererek takip ettirebilir. İkinci fıkradaki hallerde, avukatın müvekkile karşı sorumluluğu devam eder. Birlikte takibettiği veya işi tamamen devrettiği avukatların kusurlarından ve meydana getirdikleri zarardan dolayı müvekkile karşı hem şahsen hem de diğer avukatla birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur. Şu kadar ki, bu hüküm, 12 nci maddede yazılı bir iş sebebiyle başka bir yerde çalışmak zorunluğunda olduğu için işi tamamen başkasına devreden avukatlar hakkında uygulanmaz. Avukat tarafından işe başka avukatlar teşrik edilmiş ise, avukat bundan dolayı ayrı bir ücret istiyemiyeceği gibi, işi birlikte takip eden avukat da müvekkilden herhangi bir ücret istiyemez. İş tamamen başka bir avukata bırakılmış ise, tevkil eden ve tevkil olunan avukatlar ücret sözleşmesindeki miktarı aşmamak şartiyle, harcadıkları mesaiye karşılık olan ücreti müvekkilden istiyebilirler. Ancak, tevkil eden avukat müvekkilden peşin ücret almışsa, harcadığı mesaiye karşılık olan miktarın fazlasını tevkil ettiği avukata ödemekle yükümlüdür.”

Bu maddeye göre iş sahibinden vekâlet alan bir avukatın başka bir avukat yetkilendirebilmesi için iki koşul öngörülmüştür. Bunlardan ilki iş sahibinden aldığı vekâletnamesinde açık hüküm olması, ikincisi ise iş sahibi ile yaptığı sözleşmede başka avukatın yetkilendirilmesini yasaklayan bir hüküm bulunmamasıdır. Her iki koşulunda gerçekleşmesi durumunda avukat başka bir avukatı aldığı işi yürütmesi konusunda yetkilendirebilecektir.  

III.UYGULAMADA ÇIKAN SORUNLAR:

A.Yasa Maddesinin Denetimi Tam Anlamıyla Yapılamıyor:

Uygulamada çıkan ilk sorun bu yasa maddesindeki koşulların denetiminin tam olarak yapılamamasıdır. Çünkü dava dosyalarına sadece vekâletname örnekleri sunulmakta, avukatlık ücret sözleşmeleri ya sunulmamakta ya da iş sahibi ile avukat arasında zaten sözleşme yapılmamaktadır. İş sahibi ile avukat arasında sözleşme yoksa avukatın yetki belgesi düzenlemesinde de hukuken bir sakınca bulunmamaktadır. Ancak iş sahibi ile avukat arasında sözleşme yapılmış ise yapılan bu sözleşmenin yetki belgesi düzenlemeyi yasaklayıp yasaklamadığı sözleşme dosyaya sunulmadığından davaya bakan hakim tarafından denetlenememektedir. Dolayısıyla yetki belgelerinin AK m. 171’e uygun olup olmadığı sadece vekâletnamede yetki belgesi düzenleme yetkisi içerip içermediğinin denetimi ile sınırlı kalmaktadır.  

AK m. 171’e uygun şekilde yetki belgesi düzenlenip düzenlenmediğinin denetiminin yapılabilmesi için avukatın iş sahibi ile yaptığı sözleşmesinin bir örneğinin de dava dosyasına vekâletname ekinde sunulması gerekmektedir. Bu konu aynı zamanda yargılama gideri olan karşı vekâlet ücretinin tam ve doğru şekilde belirlenmesi ile de doğrudan ilgili olması nedeniyle her iki konu birlikte ele alınarak yargılama giderlerinin düzenlendiği 6100 sayılı HMK’da ve karşı vekâlet ücretinin düzenlendiği AK m. 164’de birlikte düzenleme yapılmalıdır.    

B.Yetki Belgesi ile Yetkilendirilen Avukat Sayısının Yarattığı Sorunlar:

Özellikle büyük avukatlık büroları, bankalar, faktoring, leesing ve finansal kiralama şirketleri aynı yetki belgesi ile onlarca avukatı yetkilendirmekte ve bu yetki belgeleri bu şirketlerin takip ettikleri bütün dava ve icra dosyalarına sunulmaktadır. Yetki belgesinde ismi yazılı olan onlarca avukat bu dava dosyalarının duruşmalarına çoğu zaman bir kere girmekte bir daha o dosyanın duruşmasına girmemektedir. Hatta bazı avukatlar sabah erken saatte adliyeye gitmekte cep telefonlarına gelen mesajda yazan mahkemelere giderek duruşmalara girmekteler. Bu durumun yarattığı sakıncalar ana başlıklar halinde aşağıdaki gibi sıralanabilir.

a)      Hakim tarafından duruşmaya gelen avukata dosya ile ilgili soru sorulduğunda dosyanın içeriği hakkında bilgi sahibi olmadıklarından cevap verilememekte ve bir çok gereksiz yazışmaya neden olunmaktadır.

b)      Yetki belgesi ile duruşmaya gelen ancak dosyanın içeriğini bilmeyen avukat duruşma esnasında ileri sürmesi gereken itiraz ve defileri ileri sürmemekte ve bu nedenle tarafların hak kaybına neden olmaktadır.

 

c)      Yetki belgesi ile duruşmaya gelen avukat temsil ettiği tarafın özel durumları hakkında bilgi sahibi olmadığı için yargılamanın uzamasını önleyecek taleplerde bulunamamaktadır. Örneğin, trafik kazasından kaynaklı bir tazminat davasında davacının adresine en yakın üniversite hastanesinin neresi olduğunu bilmeyen yetki belgesi sahibi avukat bu bilginin bildirilmesi için ya mahkemeden süre istemekte ya da adresinin bulunduğu yere en yakın hastaneye sevkini talep etmektedir. Davacının sevk edildiği hastaneye gidememesi durumunda mahkemeden yeniden talepte bulunulmakta ve bunun sonucunda da yargılama uzamaktadır.

d)     Tanık dinlenen duruşmalara yetki belgesi ile katılan avukatlar tanık sorgusunu yapamamakta, sorulması gereken soruları sormamakta, sorgunun tamamen karşı taraf avukatları ya da hakim tarafından yapılmasına göz yummaktadırlar.

e)      Uygulamada duruşmaya yetki belgesi ile katılan avukatın yanında çalıştığı avukatlık bürosu tarafından bilirkişi raporlarına itiraz edip etmediğini dahi bilmediği, çoğu zaman “bilirkişi raporuna itiraz etmemişsek aleyhe olan hususları kabul etmiyoruz” şeklinde beyanda bulundukları görülmektedir.

Görüldüğü gibi yetki belgesinin yoğun kullanıldığı dava dosyaları sahipsiz kalmaktadır. Hak kayıpları ise kaçınılmaz hale gelmektedir.

Yetki belgesi ile yetkilendirilen avukatların sayısının sınırlanması ya da yetki belgesinin belli bir dosya için özel olarak düzenlenmesi gibi çözümler yukarıda sayılan sorunların giderilmesi için ilk akla gelen çözüm önerileri olsa da her ikisi de bu sorunların çözümünü tam anlamıyla sağlamayacaktır. Çünkü yetki belgesi kullanımı işçi avukat olarak tanımlanan ve maaşla bir başka avukat yanında çalışan avukatların sayılarının artması sonucunda çoğaldı ve bu sorunlar bu kadar büyüdü. Maaşla çalışan avukat sayısının bu kadar çok olduğu bir hukuk düzeninde yetki belgesi kullanımının sınırlanması düşünülemez. Dolayısıyla işçi avukatların durumunun ve bankalar gibi büyük şirketlerin hukuk müşavirliklerinde maaşla çalışan avukatların hukuki durumunun yetki belgesi kullanımının yarattığı sorunların çözümü ile birlikte ele alınması gerekmektedir.

Öncelikle bir avukatın bir başka avukatı yanında maaşla çalıştırması yasaklanmalı ve bütün avukatların çalıştıkları bürolarda ortak olmalarını sağlayacak hukuki düzenleme yapılmalıdır. 

İkinci olarak bankalar gibi büyük şirketlerin hukuk müşavirliklerinin dava ve icra takip yetkisi yasaklanmalı ve yetkileri sadece hukuki danışmanlık ile sınırlanmalıdır. Bu şirketlerin hukuk müşavirliklerinin dava ve icra takip yetkisi de serbest avukatlık bürolarına devredilmelidir.

Bu düzenlemeler yetki belgesi kullanımını sürekli bir ihtiyaç olmaktan çıkartıp aynı büroda çalışan avukatların birbirlerine yardımcı olmaları için başvuracakları ihtiyari bir yönteme dönüştürecektir. Çünkü avukatlar artık başka avukatın aldığı vekâletle işleri takip etmek yerine sahiplendikleri kendi işlerini takip edecekleri için yukarıda saydığımız olumsuzlukların bir çoğu ortadan kalkacaktır. Yetki belgesi kullanımı da gerçekten de ihtiyaç olması durumunda kullanılacak ve yetki belgesi ile duruşmaya gelen avukatın çıkarı aynı zamanda ortağı olduğu avukatlık bürosunun çıkarını da oluşturduğu için dosya hakkında bilgi sahibi olarak gelecektir.

IV. SONUÇ:

Daha önce usul hukuku ve avukatlık hukuku ile ilgili yazdığım makalelerde de belirttiğim gibi usul hukuku ile avukatlık hukukundaki hiçbir konu tek başına ele alınarak düzenleme yapılmaya uygun konular değildir. Her bir konu başka konularla doğrudan ilgili olup birden fazla alanda ortaya çıkan sorunların birlikte ele alınıp birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu makalede ele aldığımız yetki belgesinin kullanımından kaynaklı sorunların çözümü de bir ucundan yargılama giderlerinin hesaplanmasına diğer ucundan maaşla çalışan avukatların durumuna ve hukuk düzeninde yarattığı sorunlara uzanmaktadır.