TÜZEL KİŞİLİK PERDESİNİN KALDIRILMASI DAVALARININ GENEL İLKELERİ
I.GİRİŞ:
Ülkemizde artan ekonomik
sıkıntılar şirketlerin şirket tüzel kişiliğini paravan olarak kullanmak yoluyla
borçlarını ödemekten kaçınmalarının aracı haline getirilmelerine neden
olmaktadır. Bu makalemizde hukukumuza Yargıtay kararları ile giren ve tek yasal
dayanağı 4721 sayılı TMK m. 2 ve 3 olan tüzel kişilik perdesinin kaldırılması
davalarının genel ilkelerini açıklayacağız.
II.TÜZEL KİŞİLİK
PERDESİNİN KALDIRILMASI NEDİR?:
En sade tanımı ile tüzel
kişilik perdesinin kaldırılması; malvarlığının büyük kısmının ortaklarına
aktarılmış ve borçlarını karşılamaya yeterli olmaktan çıkmış olan bir şirketin
ortakları ile şirket tüzel kişiliği arasındaki “mal ayrılığı ilkesi”
uygulamasından vazgeçilerek şirketin alacaklılarının şirketin ortaklarının
doğrudan malvarlığına başvurabilme hakkı tanınmasıdır.
III.TÜZEL KİŞİLİK PERDESİNİN KALDIRILMASI DAVALARININ HUKUKİ DAYANAĞI:
Tüzel kişilik perdesinin
kaldırılması 4721 sayılı TMK m. 2 ve 3’e dayanır. Hukukumuzda başkaca bir yasal
dayanağı bulunmamaktadır. 4721 sayılı TMK m. 2’ye göre; “Herkes hukuki haklarını
kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymakla yükümlüdür.”
Aynı yasa m. 3’e göre de “Kanunun iyiniyete hukuki bir sonuç
bağladığı durumlarda, asıl olan iyiniyetin varlığıdır. Ancak, durumun
gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyiniyet
iddiasında bulunamaz.” Bu yasa hükümlerine göre bir şirketin ortakları
o şirketi yönetirken dürüstlük kurallarına uygun davranmak ve iyiniyet
esaslarına göre hareket etmek zorundadırlar. Şirketin alacaklılarından mal
kaçırmak amacıyla yapılacak her türlü danışıklı ve hileli işlem bu maddeler
kapsamında hukuk düzeni tarafından korunmayacaktır.
Tüzel kişiler kendisini
oluşturan gerçek kişi ya da başka tüzel kişi ortaklarından mutlak olarak ayrı
ve bağımsız bir hukuk öznesidir. Yani her tüzel kişinin kendi ortağı olan
gerçek ya da tüzel kişilerden bağımsız bir yapısı vardır. Bu nedenle de tüzel kişilerin
kendi ortaklarından ayrı bir mal varlıkları bulunmaktadır. Dolayısıyla tüzel
kişiliği oluşturan ortaklar tüzel kişinin borçlarından dolayı hukuken sorumlu
değildirler. İncelemesini yaptığımız tüzel kişilik perdesinin kaldırılması
davaları tüzel kişiliğin ortakları tarafından başta borçların ödenmesi gibi bazı
yükümlülüklerden kurtulmak ya da hukuken geçerli bulunmayan sonuçlara
ulaşabilmek amacıyla kötüye kullanılabilmesini önlemek için açılmaktadır. Bu nedenle
tüzel kişilik perdesinin kaldırılması davaları tüzel kişi ve ortakları arasındaki
mal ayrılığı kuralının bir istisnası olup bu kuralın mutlak bir biçimde ve her
durumda uygulanmasının hakkaniyete aykırı sonuçlar doğurmasının da engellenmesi
amaçlanmaktadır.
IV.TÜZEL KİŞİLİK PERDESİNİN KALDIRILMASI DAVALARI EN SON BAŞVURULABİLECEK
DAVALARDIR:
Bir şirketin borçlarını
ödemiyor olması nedeniyle tüzel kişilik perdesinin kaldırılması davasına hemen
başvurulamaz. Aşağıya tam metnini aldığımız Yargıtay kararları ile akademik
çevreler tüzel kişilik perdesinin kaldırılması davasının en son başvurulması
gereken yol olduğu konusunda fikir birliği içindedir.
Tüzel kişilerin sınırlı
sorumlulukları ilkesi uyarınca tüzel kişinin alacaklılarının öncelikle tüzel
kişiye başvurmaları zorunlulukları vardır. Tüzel kişi olan şirkete başvuruda
bulunmadan doğrudan tüzel kişiliğin kaldırılması davası açılamaz.
Bir şirketin borçlarını
karşılamaya yetecek miktarda mal varlığı yoksa ve yakın zamanda
gerçekleştirdiği işlemler nedeniyle icra takibi yapılması, hacze gidilmesi,
üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarının haczedilmesi için 2004 sayılı İİK m. 89’a
göre haciz ihbarnameleri gönderilmesi, icra dosyası içerisinde taşınır ve
taşınmaz mal varlığının araştırmasının yapılması, tespit edilen malvarlığının
paraya çevrilmesi için satış ve bir takım başka hukuki işlemler yapılması,
hileli devir işlemlerine karşılık 2004 sayılı İİK m. 277 ve devamı maddelerine
göre tasarrufun iptali davası açılması olanağı varsa ya da 6098 sayılı TBK m.
19’a göre muvazaa / danışıklılık nedeniyle dava açma olanağı varsa tüzel
kişilik perdesinin kaldırılması davası açılamayacaktır. Çünkü hukuk düzeninin
hakkın elde edilmesi için öngördüğü başka bir dava yoluyla hakkın elde edilmesi
olanağa varsa 4721 sayılı TMK m. 2’ye dayanılarak 6102 sayılı TTK’nın sağladığı
tüzel kişiliğin mal ayrılığı ilkesinin kaldırılması istenemeyecektir.
V.TÜZEL KİŞİLİK PERDESİNİN KALDIRILMASINI GEREKTİREN DURUMLAR:
Tüzel kişilik perdesinin
kaldırılarak ortaklarının şirket borçlarından hukuken sorumlu kılmanın söz
konusu olabileceği özel durumlar arasında; şirketin öz kaynak yetersizliği,
tüzel kişi üzerinde belirli bir ortağın ya da şirketler grubunun hâkimiyet
kurması, ortaklarla şirket mal varlığının ya da faaliyet alanlarının birbirine
karışması, yabancı sermaye ortaklıklar veya yabancı ortaklıkların
faaliyetlerinin taşınması, şirketin kurumsal olarak kötüye kullanılması ve
bütün bunların şirket alacaklılarının aleyhine kullanılması gösterilebilir.
Bu sebeplerden tüzel kişi
üzerinde belirli bir kişi ya da şirket grubunun hâkimiyet kurması sebebi bir
ortağın gerçek veya tüzel kişi olan herhangi bir ortağının şirketteki hâkim
payları nedeniyle şirketin ona olan bağımlılığının bir sonucu olarak ortaklığın
yönetiminde hâkim olmasıdır. Bu durumda bu ortağın çıkarlarıyla ortaklığın
çıkarları çeliş ve kendi çıkarlarına üstünlük tanıması sonucunda ortaklığın
faaliyetlerini kendi çıkarlarına hizmet edecek şekilde yönlendirmeye başlar. Bunun
en somut sonucu ortaklık malvarlığının bu ortağın malvarlığına doğru
aktarılmasıdır. Bu durumda tüzel kişilik perdesi kaldırılarak hâkim ortağın sorumluluğu
yoluna gidilebileceği kabul edilmektedir.
Şirketin mal varlıklarının ya
da faaliyet alanlarının şirketin ortağının mal varlığı ya da faaliyet alanları
ile birbirine karışması halinde ise; şirket ile ortaklar arasında mal varlığı
ve şirketin yönetim organizasyonu yeterli ve düzenli bir şekilde ayrışmamışsa faaliyet
alanlarının karışmış olduğu kabul edilir. Faaliyet alanlarının karışması
ortaklığın mal varlığı ile ortağın mal varlığının ayrımının muhasebe hileleri,
bilançonun makyajlanması, hileli işlemlerle aynı varlıkların birden fazla
gerçek ve tüzel kişi üzerine kayıtlı gösterilmesi veya başka sebeplerle
ayrıştırılmasının mümkün olmadığı hallerde söz konusu olur. Bu durumların
tespiti ancak mali müşavir bilirkişi aracılığı ile yapılacak bilirkişi
incelemesi ile tespit edilir.
VI.TÜZEL KİŞİLİK PERDESİNİN KALDIRILMASI DAVALARI ÖZEL HUKUKTAKİ HER
TÜR UYUŞMAZLIK İÇİN AÇILABİLİR:
Tüzel kişilik perdesinin
kaldırılması davaları çoğunlukla sözleşmesel uyuşmazlıklardan ya da şirket
ortakları arasında yaşanan uyuşmazlıklar nedeniyle açılmaktadır. Bu nedenle
tüzel kişilik perdesinin kaldırılması davalarının sadece sözleşmesel
uyuşmazlıklar için açılabileceği, başka tür uyuşmazlıklarda bu davaların
açılamayacağı gibi yanlık bir düşünce bulunmaktadır. Haksız fiil sonucun doğan
tazminat alacakları da dâhil olmak üzere tüzel kişilik perdesinin kaldırılması
davaları her tür hukuki uyuşmazlık için açılabilir. Çünkü tüzel kişiliğin
arkasına saklanılarak kanunlar ve sözleşmeden doğan sorumluluktan kurtulma veya
bir hak elde etme amaçları birçok hukuk alanında karşılaşılabilen durumdur.
VII.TÜZEL KİŞİLİK PERDESİNİN KALDIRILMASI DAVALARINDA HÜKÜM:
Açılan davada tüzel kişilik
perdesinin kaldırılmasına karar verilmesi durumunda eda ya da tespit hükmü
içeren birçok hüküm oluşturulabilir.
İki ayrı tüzel kişinin özdeş
kılınarak birlikte sorumlu tutulması,
Ortakları borçtan ya da
tazminattan sorumlu tutma,
Konulan haczin geçerliliğini tespit
edip ortakları sorumlu tutma,
Tüzel kişilik perdesini
tersten kaldırarak yararlandırma, bu hükümlerden bir kaçıdır.
İki ayrı tüzel kişinin özdeş
kılınarak birlikte sorumlu tutulması durumu, sadece tüzel kişilikle ilgili hukuki
konularda ayrı kişiliği bulunan ortaklara yüklenmesi mümkün olmayan durumlarda iki
ayrı tüzel kişinin arasında özdeşlik oluşmuş olduğu kabul edilerek bu iki tüzel
kişilik tek bir tüzel kişilik olarak kabul edilir ve hukuki sorumluluklarına
karar verilir.
Tüzel kişilik perdesi
kaldırılarak sorumlu kılma halleri ise; tüzel kişi ve üyeleri arasındaki mal
ayrılığı genel olarak ve tamamen ortadan kaldırılmamakta tüzel kişilik yapısı
korunarak sadece somut olaya özgü bir şekilde mal ayrılığı ilkesi uygulanmaksızın
tüzel kişinin üyelerine gidilebilmektedir. Bu konuda verilmiş ve haksız fiille
ilgili bir mahkeme kararını aşağıda bulabilirsiniz.
VIII. SALİHLİ 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ ÖRNEK KARARI:
Aşağıya koyduğumuz karar
istinaf aşamasında davacıların feragati ile sonuçlandığından UYAP da kaydı
bulunmamaktadır. Karar haksız fiil nedeniyle faaliyet alanları ve mal
varlıkları birbirine karışmış iki ayrı şirket ile bu şirketlerin hakim ortağı
aleyhine açılmış tüzel kişilik perdesinin kaldırılması davası hakkındadır.
SALİHLİ 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
2016 / 372 Esas
DAVACININ TALEBİ:
Davacı İbrahim Demirtaş,
22.05.2009 tarihinde davalı Osmanlı Tütün Tütün Mamülleri Alkol, Alkol
Mamulleri Gıda ve İhracat, İmalat, Pazarlama Dağıtım Limited Şirketine ait bir
aracın kendisine çarpması sonucunda malul kaldığını, Salihli 1. Asliye Hukuk
Mahkemesinde ve 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde iki ayrı dava açtığını dava
sonucunda hükmedilen tazminatın tahsili için Salihli 2. İcra Dairesinin 2013 /
5387 sayılı dosyasından icra takibi başlattığını, icra dosyasına davalı Osmanlı
Tütün şirketinin teminat mektubu koyduğunu, manevi tazminat yönünden mahkeme
kararının kesinleşmesi nedeniyle teminat mektubunun nakde çevrildiğini ve
manevi tazminatın tahsil edildiğini, kalan miktarın ise icra dosyasına depo
edildiğini, mahkemenin verdiği kararın Yargıtay tarafından bozulmasından sonra
yargılamanın tekrar yapıldığını, Salihli 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015 /
318 Esas; 2015 / 648 Karar sayılı dosyasında yeniden karar verildiğini ve
tazminat miktarının arttırıldığını, verilen kararın Yargıtay incelemesinden
geçerek kesinleştiğini, icra dosyasında depo edilen ve teminat mektubundan arta
kalan miktarın da kendilerine ödendiğini ancak Yargıtay’ın bozma kararından
sonra verilen bakiye tazminat miktarı için davalı Osmanlı Tütün şirketinin icra
dosyasına ödeme yapmadığını, icra dosyasında davalı Osmanlı Tütün şirketinin
malvarlığının araştırılması için gerekli yazışmaların ve araştırmaların
yapıldığını, bakiye tazminatın tahsil edilemediğini, borçlu Osmanlı Tütün
şirketinin adresine hacze gidildiğinde iş yerinin kapanmış ve haczedilecek mal
varlığı kalmadığının görüldüğünü, şirketin hakim ortağı diğer davalı Ali Osman
Enç’in davalı Osmanlı Tütün şirketinin mal varlığına ait araçları satarak elde
ettiği bedelleri üzerine geçirdiğini, buradan elde ettiği gelirle davalı Ali
Osman Enç’in hissedar olduğu üçüncü davalı Osmanlı Sigara Dağıtım Pazarlama
Ticaret Limited Şirketi’ne yeni araçlar aldığını ve borçlu Osmanlı Tütün
şirketinin bayi ağı üzerinden ticari faaliyetini sürdürdüğünü, davalı Ali Osman
Enç’in hissedar olduğu davalı Osmanlı Tütün şirketi ile davalı Osmanlı Sigara
Dağıtım şirketinin faaliyet alanlarının birbirine karışmış olduğunu, davalı Ali
Osman Enç’in bu eyleminin bilinçli olarak borçlularını zarara sokmak amacıyla
yapılmış bir hareket olduğunu, şirketlerin mal varlıklarının birbirine karışmış
olduğunu belirterek her iki davalı hakkında cebri icranın yürütülmesine karar
verilmesini talep etmiştir.
DAVALILARIN TALEBİ:
Davalı Osmanlı Tütün Şirketi
verdiği cevap dilekçesinde, öncelikle zamanaşımı definde bulunmuş ve tazminat
davasının Salihli 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015 / 318 Esas; 2015 / 648
Karar sayılı dosyasında sonuçlanmış olması nedeniyle de kesin hüküm itirazında
bulunmuştur. Şirketin çok büyük bir esas sermayesinin olduğunu ancak tazminat
davası nedeniyle bankalar nezdinde kredi alabilirliğinin azaldığını, buna
karşın şirketin mal varlığının başka bir şirkete kaydırılmasının söz konusu
olmadığını, şirketin araçlarının karışacağı olası kazalar için sigorta ve
sigortanın karşılayamayacağı zararlar için de ihtiyari mali sorumluluk
sigortası yaptırıldığını bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep
etmiştir.
Davalı Osmanlı Sigara Dağıtım
Şirketi verdiği cevap dilekçesinde, icra takibine konu alacağın trafik kazasından
doğduğunu, kazaya karışan araç yönünden sürücü, araç maliki ya da işleten
sıfatı taşımadıklarını bu nedenle de kaza nedeniyle hükmedilen tazminattan
sorumlu tutulamayacaklarını, sorumlu tutulacak olsalar bile zamanaşımı
süresinin dolduğunu, diğer davalı şirket Osmanlı Tütün şirketi ile aralarında
organik bağ bulunmadığını, paravan
şirket konumunda da olmadıklarını, Osmanlı Tütün şirketi yönünden tüzel kişilik
perdesi kaldırılmak suretiyle Osmanlı Sigara Dağıtım şirketine yönelik olarak
da müteselsil sorumluluk yüklenemeyeceğini, davacının Anadolu Sigorta A.Ş.’ye
yönelik olarak da açmış olduğu bir dava olduğunu ve bu davanın bekletici mesele
yapılması gerektiğini, tüzel kişilik perdesinin kaldırılması konusunda bir
kanun hükmü olmadığını, uygulamada tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasının
sözleşmesel ilişkilerde uygulandığını, dava konusu olayda ise sözleşmesel
ilişki bulunmayıp haksız fiil sorumluluğu bulunduğunu ve haksız fiilden de
kendilerinin sorumlu olmadığını, diğer davalı Osmanlı Tütün şirketinin faaliyet
alanı ile Osmanlı Sigara Dağıtım şirketinin faaliyet alanının birbirinden
farklı olduğunu, farklı bir ciro ve araç sayısına sahip olduklarını, müşteri
çevresinin de farklı olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini
talep etmiştir.
Davalı Ali Osman Enç verdiği
cevap dilekçesinde, öncelikle zamanaşımı definde bulunmuştur. İcra takibine
konu alacağın trafik kazasından doğduğunu, kazaya karışan araç yönünden sürücü,
araç maliki ya da işleten sıfatı taşımadıklarını, bu nedenle de kaza nedeniyle
hükmedilen tazminattan sorumlu tutulamayacaklarını, meydana gelen trafik
kazasında davacının kendisinin sorumlu olduğunu iddia ediyorsa tazminat
kararını veren Salihli 2. Asliye Hukuk Mahkemesindeki dosyada kendisini davalı
olarak gösterip perdenin aralanması teorisine o dosyada dayanması gerektiğini,
tazminat davası sonuçlanmış olduğundan kesin hüküm itirazında bulunduklarını,
davacının isteminin esasta 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu m. 277 ve devamı
maddelerine göre tasarrufun iptali davasına dayandığını, hissedarı olduğu her
iki şirketin de faaliyet alanlarının birbirinden farklı olduğunu, Osmanlı Tütün
şirketinin satılan araçlarının parasının kendi mal varlığına geçmediğini
belirterek davanın reddini talep etmiştir.
DAVANIN HUKUKİ NİTELİĞİ:
Dava, 4721 sayılı Türk Medeni
Kanunu m. 2 de düzenlenen dürüstlük kuralına aykırı davranış nedeniyle tüzel
kişilik perdesinin kaldırılması yoluyla icra takibine izin verilmesi davasıdır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ
VE GEREKÇE:
Davacı
taraf, Salihli 2. Asliye Hukuk
Mahkemesinin 2015 / 318 Esas; 2015 / 648 Karar sayılı dosyasını, Salihli 2.
İcra Dairesinin 2013 / 5387 sayılı dosyasını, Osmanlı Tütün şirketi ile Osmanlı
Sigara Dağıtım Şirketinin ana sözleşmelerini, şirket ortakları ve devirlerini
gösterir kayıtları, her iki şirketin çalışanlarının SGK kayıtlarını, her iki
şirketin vergi kayıtlarını ve tanık beyanlarını delil olarak sunmuştur.
Davalı
Osmanlı Tütün şirketi, Salihli 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015 / 318 Esas;
2015 / 648 Karar sayılı dosyasını, Salihli 2. İcra Dairesinin 2013 / 5387
sayılı dosyasını, ticari defterleri, vergi kayıtlarını, ticaret sicil
kayıtlarını, keşif, bilirkişi incelemesini ve tanık beyanlarını delil olarak
sunmuştur.
Davalı
Osmanlı Sigara Dağıtım şirketi, Salihli 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015 / 318
Esas; 2015 / 648 Karar sayılı dosyasını, Salihli 2. İcra Dairesinin 2013 / 5387
sayılı dosyasını, ticari defterleri, her iki şirketin vergi kayıtlarını,
Anadolu Sigorta A.Ş. sigorta poliçelerini, ticaret sicil kayıtlarını, keşif,
bilirkişi incelemesini ve tanık beyanlarını delil olarak sunmuştur.
Davalı
Ali Osman Enç, Salihli 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015 / 318 Esas; 2015 / 648
Karar sayılı dosyasını, Salihli 2. İcra Dairesinin 2013 / 5387 sayılı
dosyasını, aktif pasif tapu ve trafik kayıtlarını, banka kayıtlarını, ticari
defterleri, her iki şirketin vergi kayıtlarını, Anadolu Sigorta A.Ş. sigorta
poliçelerini, ticaret sicil kayıtlarını, bilirkişi incelemesini ve tanık
beyanlarını delil olarak sunmuştur.
Dava,
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu m. 2 de düzenlenen dürüstlük kuralına aykırı
davranış nedeniyle tüzel kişilik perdesinin kaldırılması yoluyla icra takibine
izin verilmesi davasıdır.
Davacı
Hakkında Verilen Yasal Danışmanlık Kararının İncelenmesi:
Davacı
İbrahim Demirtaş hakkında Salihli Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016 / 548 Esas; 2017
/ 458 Karar sayılı dosyasından yasal danışman atanması kararı verilmiş ve
babası Hayri Demirtaş yasal danışman olarak atanmıştır. 4721 sayılı Türk Medeni
Kanunu m. 429’a göre yasal danışman atanan kişinin dava açabilmesi için
açılacak dava hakkında yasal danışmanının görüşünün alınması zorunludur. Ancak
dava davacıya yasal danışman olarak atanan Hayri Demirtaş tarafından velayeten
davacı İbrahim Demirtaş adına açılmıştır. Bu nedenle ayrıca yasal danışman
Hayri Demirtaş’tan görüş alınması yoluna gidilmemiştir.
Davalıların
Zamanaşımı Defi Hakkında Verilen Karar:
Davalıların
üçü de zamanaşımı definde bulunmuş olup meydana gelen trafik kazasından sonra
davalı Osmanlı Tütün şirketine ait aracı kullanan sürücü aleyhinde Salihli 1.
Sulh Ceza Mahkemesinin 2009 / 509 Esas; 2010 / 564 Karar sayılı dosyasında ceza
kovuşturması yapıldığı anlaşıldığından 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m.
72/I’de yer alan “Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat
yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin
işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak,
tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren
bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.” hükmüne göre henüz ceza
zamanaşımı süresi dolmadığından zamanaşımı definin reddine karar verilmiştir.
Davalıların
Kesin Hüküm İtirazı Hakkında Verilen Karar:
Davalılar
Salihli 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015 / 318 Esas; 2015 / 648 Karar sayılı
dosyasının kesinleşmiş olması nedeniyle kesin hüküm itirazında bulunmuş olup
dava konusu bu kararın icra aşamasında davalı borçlu Osmanlı Tütün şirketinin
malvarlığının diğer davalılar olan Ali Osman Enç’in ve Osmanlı Sigara Dağıtım
şirketinin malvarlığı ile karışmış olması iddiasıyla 4721 sayılı Türk Medeni
Kanunu m. 2 de düzenlenen dürüstlük kuralına aykırı davranış nedeniyle tüzel
kişilik perdesinin kaldırılması yoluyla icra takibine izin verilmesi davası
olup Salihli 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015 / 318 Esas; 2015 / 648 Karar
sayılı dosyasının konusunu oluşturan trafik kazasına dayalı tazminat davasının
yeniden görülmesi talebini içermemektedir. Bu nedenle davalıların kesin hüküm
itirazının reddine karar verilmiştir.
Davalıların
Davacının Davasını Açıklaması Konusundaki Taleplerinin İncelenmesi:
Davalıların
üçü de ön inceleme duruşmasında davacının davasının konusu hakkında belirsizlik
olduğunu bu nedenle açıklama açıklama yapması talebinde bulunmuşlardır.
Davacının
dava dilekçesinin sonuç bölümünde davacı; “Salihli 2. İcra Dairesinin
2013 / 5387 sayılı dosyası üzerinden her iki davalı hakkında cebri icranın
yürütülmesine karar verilmesi” talebinde bulunmuştur.
20.09.2017 tarihli ön inceleme duruşmasında
davalıların talebi doğrultusunda davacı taraftan davasını açıklaması
istenilmiştir. Davacı vekili ön inceleme duruşmasında “Osmanlı Sigara
Dağıtım şirketinin ayrı tüzel kişilik perdesinin kaldırılarak borçtan
sorumluluğuna karar verilmesini talep ediyoruz, aynı zamanda Ali Osman Enç’in
de bu borçtan sorumlu olduğuna karar verilmesini talep ediyoruz, söz konusu
araçların satışının ve diğer şirket adına yeni
araçların alınmasının muvazaalı bir işlem olduğunu düşünüyoruz, ayrıca
Ali Osman Enç Osmanlı Tütün şirketinin müşteri portföyünü de Osmanlı Dağıtım
şirketine dahil etmiştir, bu konudaki dilekçemizi aynen tekrar ederiz, bizim
davamızın hukuki sebebi 2004 sayılı İcra İflas Kanunun 277 ve devamı
maddelerinden kaynaklı hukuki sorumluluğa dayanmaktadır, bu konuya ilişkin zamanaşımı
süresi aynı yasanın 280’inci maddesinde düzenlenmiştir” şeklinde
beyanda bulunmuştur.
12.10.2018
tarihli duruşmada davalılar davacıdan davacının davasının konusu hakkında
belirsizlik olduğunu davacının hem tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasından
hem de 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu m. 277 ve 280’inci maddeden söz
ettiğini bu nedenle davacı tarafın açıklama açıklama yapması talebinde
bulunmuşlardır.
Davacı
tarafa davasını açıklaması için süre verilmiş, davacı taraf 22.10.2018 tarihli
dilekçesinde “Davamızın hukuki sebebi TMK m. 2 dayalı tüzel kişilik/ayrı
kişilikler perdesinin kaldırılması talebine dayalıdır” açıklamasını
yapmıştır.
Davalılardan
Osmanlı Sigara Dağıtım şirketinin cevap dilekçesinin ikinci sayfasında “...tüzel
kişilik perdesi kaldırılmak suretiyle sorumlu yaratıldığı takdirde bir
müteselsil sorumluluk da doğmaz. (...) Bu nedenle perdenin kaldırılması
suretiyle sorumlu kılma tali bir sorumluluk olarak asıl borçlu veya borçlularca
borcun ödenecek durumdaki borcun için gündeme gelebilir.” açıklamasını
yapmış; diğer davalı Ali Osman Enç cevap dilekçesinin ikinci sayfasında “Davacı
taraf zararına sebebiyet veren olayda şayet Ali Osman Enç’in de sorumlu
olduğunu iddia ediyorsa bu isteğini daha başlangıçta Salihli 2. Asliye Hukuk
Mahkemesinde görülen davada taraf olarak Ali Osman Enç’i gösterip, orada
perdenin aralanması teorisi hukuki sebebine dayalı olarak tazminattan sorumlu
tuttuğunu belirtmesi ve davasını ispat etmesi gerekirdi” açıklamasını
yapmış; davalı Osmanlı Tütün şirketi cevap dilekçesinin birinci sayfasında “...davacı
taraf, müvekkilimiz şirket ile diğer davalı arasında organik bağ bulunduğunu
iddia ederek diğer şirketin, Salihli 2. İcra Dairesinin 2013 / 5387 sayılı
dosyasından sorumlu olduğunun tespiti...” açıklamasını yapmıştır.
Dolayısıyla davacının dava dilekçesinde ki talebi davalıların üçü tarafından da
tüzel kişilik perdesinin kaldırılması talebi olarak değerlendirilmiş ve buna
göre cevap ve savunma yapılmıştır.
Davacı
tarafta 20.09.2017 tarihli ön inceleme duruşmasında davalarını “Osmanlı
Sigara Dağıtım şirketinin ayrı tüzel kişilik perdesinin kaldırılarak borçtan
sorumluluğuna karar verilmesini talep ediyoruz” şeklinde açıklamış,
22.10.2018 tarihli dilekçesinde de “Davamızın hukuki sebebi TMK m. 2
dayalı tüzel kişilik/ayrı kişilikler perdesinin kaldırılması talebine
dayalıdır” açıklamasını yapmıştır. Bu gerekçelerle dava 4721 sayılı
Türk Medeni Kanunu m. 2 de düzenlenen dürüstlük kuralına aykırı davranış
nedeniyle tüzel kişilik perdesinin kaldırılması yoluyla icra takibine izin
verilmesi davası olarak görülmüştür.
Harcın
Tamamlatılması:
Dava
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu m. 2 de düzenlenen dürüstlük kuralına aykırı
davranış nedeniyle tüzel kişilik perdesinin kaldırılması yoluyla icra takibine
izin verilmesi davası olarak kabul edildiğinden dava değeri Salihli 2. İcra
Dairesinin 2013 / 5387 sayılı dosyasında ki bakiye alacak miktarı olup bu
miktar üzerinden davacı tarafın nispi harcı tamamlaması sağlanmıştır.
Delillerin
Toplanması Ve İncelenmesi:
Anadolu
Sigorta A.Ş.’ye yazı yazılarak ZMSS ve İMSS dosyalarının gönderilmesi
istenilmiş, gelen yazı cevapları dosya içerisine alınmıştır.
Salihli
2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/318 Esas 2015/648 Karar sayılı dosyasının
UYAP kaydı getirtilerek dosyamız içerisine alınarak incelenmiştir. Dosyanın
konusunun trafik kazası nedeniyle maddi manevi tazminat davası olduğu
davacısının İbrahim Demirtaş, davalısının Osmanlı Tütün Şirketi olduğu, davanın
Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleştiği görülmüştür.
Salihli
2. İcra Dairesinin 2013/5387 sayılı dosyası getirtilerek mahkememiz dosyası
içerisine alınmıştır. Dosyanın alacaklısının İbrahim Demirtaş, borçlularının
Osmanlı Tütün şirketi, Süleyman Balcı ve Anadolu Anonim Türk A.Ş, konusunun
Salihli 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/318 Esas 2015/648 Karar sayılı
dosyasından verilen karar olduğu, dosyaya Salihli İcra Hukuk Mahkemesinin 2013
/ 40 D. İş sayılı dosyasından verilen kararla borçlu Osmanlı Tütün şirketinin
koyduğu teminat mektubunun kabul edildiği, Salihli 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin
2015/318 Esas 2015/648 Karar sayılı dosyasından verilen kararın manevi tazminat
yönünden kesinleşmesi üzerine manevi tazminat miktarı için teminat mektubunun
nakde çevrildiği ve alacaklıya ödendiği kalanının ise icra dosyasına yatırıldığı,
Salihli 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/318 Esas 2015/648 Karar sayılı
dosyasının kesinleşmesinden sonra da kalan miktarın da alacaklıya ödendiği, on
dört bankaya 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu m. 89/I uyarınca haciz
ihbarnamesi gönderildiği, borçlu Osmanlı Tütün şirketinin adresine hacze
gidildiği ve borca yeter miktarda haczedilecek mal tespit edilemediği
anlaşılmaktadır.
Davalı
Osmanlı Tütün şirketinin, davalı Osmanlı Sigara Dağıtım Şirketinin ve davalı
Ali Osman Enç adına kayıtlı olan bütün araçların trafik kazasının meydana
geldiği tarih olan 22.05.2009 tarihinden itibaren trafik kayıtlarının trafik
tescil müdürlüğünden gönderilmesi istenilmiş gelen yazı cevapları mahkememiz
dosyası içerisine alınmıştır.
Davalı
Osmanlı Tütün şirketinin, davalı Osmanlı Sigara Dağıtım Şirketinin ve davalı
Ali Osman Enç’e ait olan banka hesaplarının trafik kazasının meydana geldiği
tarih olan 22.05.2009 tarihinden itibaren Türkiye’de faaliyet gösteren bütün
bankalardan gönderilmesi istenilmiş gelen yazı cevapları mahkememiz dosyası
içerisine alınmıştır.
Davalı
Osmanlı Tütün şirketinin, davalı Osmanlı Sigara Dağıtım Şirketinin ve davalı
Ali Osman Enç’e ait bütün ticaret sicil gazetesi örneklerinin gönderilmesi
istenilmiş gelen yazı cevapları mahkememiz dosyası içerisine alınmıştır.
Bilirkişi
İncelemesi:
Davacı
ve davalıların üçü de ticari defterleri delil olarak göstermişlerdir. 6100
sayılı HMK m. 222’ye göre 15.11.2017 tarihli duruşmada alınan ara karar ile
davalı Osmanlı Tütün şirketinin ve Osmanlı Sigara Dağıtım şirketinin ticari
defterlerinin incelenmesine karar verilerek ticari defterleri sunmaları
istenilmiş; ticari defterlerde incelenmesi istenilen ve muhasebeciye sorulması
istenilen sorulara ilişkin olarak beyanda bulunmaları için taraflara iki haftalık
süre verilmiştir. İncelemeyi yapacak bilirkişiden; Osmanlı Tütün şirketi ile
davalı Ali Osman Enç arasında trafik kazasının meydana geldiği tarih olan
22.05.2009 tarihinden sonra alacak verecek, borç ilişkisi kurulup
kurulmadığının, kuruldu ise ne kadar paranın davalı Ali Osman Enç adına borç
olarak kaydedildiğinin ve davalı Ali Osman Enç hesabına yatırıldığının tespiti
ve Osmanlı Sigara Dağıtım şirketi ile davalı Ali Osman Enç arasında trafik
kazasının meydana geldiği tarih olan 22.05.2009 tarihinden sonra alacak
verecek, borç ilişkisi kurulup kurulmadığının kuruldu ise ne kadar paranın Ali
Osman Enç adına alacak olarak kaydedildiğinin ve Ali Osman Enç hesabından
Osmanlı Sigara Dağıtım şirketi hesabına muhasebe kaydının yapıldığının tespiti
istenilmiştir.
05.04.2018
Tarihli Bilirkişi Raporunun İncelenmesi:
Mali
müşavir bilirkişi tarafında hazırlanan ve 05.04.2018 tarihinde dosyaya sunulan
raporda; davalı Osmanlı Sigara şirketine taşıt alımlarının trafik
kazasının meydana geldiği 22.05.2009 tarihinden
sonra başladığı,
2010 yılında Osmanlı Sigara
dağıtım şirketinin ortaklarından Yılmaz Ünal’ın payını Meral Enç’e, Meral
Enç’in de Osmanlı Tütün şirketindeki payını Yılmaz Ünal’a devrettiği, Osmanlı
Sigara Dağıtım şirketinin büyük ortağı Aylin Demir’in de payını Ali Osman Enç’e
devrettiği,
2011 yılında Osmanlı Sigara
Dağıtım şirketine 574.030,65 TL tutarında araç alımı yapıldığı ve 742.500,00 TL
tutarındaki ödenmemiş sermayenin de 2011 yılının birinci, ikinci ve dördüncü
aylarında ödendiği, bu tarihten sonra Osmanlı Tütün şirketinin tasfiye
görüntüsü altında taşıtlarını satmaya başladığı, taşıt satışlarının kayıtlı
değerlerinin altında olduğu, Osmanlı Sigara Dağıtım şirketinin paylarının Ali
Osman Enç ve Meral Enç’e geçmesinden sonra taşıt ve demirbaş alımları yapılarak
bu şirkete yatırım yapılmaya başlanıldığı,
2012 yılında Osmanlı Tütün
şirketinin hesaplarında taşıt satışı olmadan
ileride taşıt satıldığında kâra alınması gereken 65.956,54 TL’nin taşıtlar
hesabı ile yok edildiği, 27.857,00 TL’nin Ali Osman Enç’e verilmesi için hesabı
denkleştirme işlemi yapıldığı ancak gerçekte olmayan bir işlemden dolayı
taşıtların değerinin 93.813,54 TL düşürüldüğü, 2012 yılında Osmanlı
Tütün şirketinin kayıtlı değeri 93.813,54 TL olan taşıtlar satış kaydının yapılmadan
yok edildiği, buna karşılık Osmanlı Sigara dağıtım
şirketine 1.328.960,00 TL değerinde 38 adet yeni araç alımı yapıldığı, Osmanlı
Tütün şirketinin tasfiye süreci görüntüsüne karşılık Osmanlı Sigara Dağıtım
şirketine yatırım yapılmaya devam edildiği,
2013
yılında Osmanlı Tütün şirketinin kayıtlarında taşıtlar da 98.712,13 TL
azalma meydana geldiği, aynı zamanda Ali
Osman Enç’e 96.000,00 TL borçlanıldığı, taşıtların
kayıtlı değerlerinin altında düşük bedelle satıldığı, aynı yıl Ali Osman
Enç’in Osmanlı Sigara şirketinden alacağının 1.823,814,52 TL’ye yükseldiği, eğer
Ali Osman Enç’in başka bir geliri ya da
finans kaynağı yok ise Osmanlı Sigara Dağıtım şirketine aktarmış olduğu
1.823.814,52 TL tutarın kısmen Osmanlı Tütün şirketi taşıtlarının satışından
elde edip etmediği ve taşıtların gerçek satış değerlerinin kayıtlara intikal
ettirilmemiş olma durumunun mahkemenin takdirinde olduğu,
2013
yılı sonunda Osmanlı Tütün şirketinin hesaplarında kayıtlı olan yedi adet ve
toplam değeri 246.637,96 TL değerindeki taşıtların herhangi bir satış kaydı
olmadan 2014 yılı başında yok edildiği, bu taşıtların satışına ilişkin bir
muhasebe kaydının mevcut olmayıp, açılış ve kapanış kayıtları
karşılaştırmasından bir önceki yılda yapıldığı gibi 257 Birikmiş Amortismanlar
ile Taşıtların yok edildiği artan tutarın 86.121,68 TL Ali Osman Enç’e
verildiğinin anlaşıldığı, 2014 yılında Osmanlı Sigara Dağıtım şirketi
taşıtlarında 2.719.784,35 TL tutarında artış olduğu,
Sonuç
olarak da; Osmanlı Tütün
şirketinin 2009 yılından sonra tasfiye sürecine girmiş görüntüsü verdiği, 2010
yılından sonra taşıt ve demirbaş yatırımı yapmadığı, 2011 yılından sonra
taşıtlarının satılmaya başlandığı, Osmanlı Tütün şirketinin 2012 yılından 2013
yılına geçerken satış kaydı girmeden bazı araçlarının kayıtlardan çıkarıldığı,
93.813,54 TL kayıtlı değeri olan taşıtların satış kaydı olmaksızın yok
edildiği, Osmanlı Tütün şirketinin 2013 yılında
98.712,13 TL kayıtlı değeri olan taşıtların 79.000,00 TL’ye satıldığı,
her iki şirket de hakim ortak olan Ali Osman Enç’in başka bir finans kaynağı
yoksa 2013 yılı sonunda Osmanlı Sigara
Dağıtım şirketinden 1.453.814,52 TL alacaklı olmasının Osmanlı Tütün şirketinin
taşıtlarının daha yüksek bedelle satıldığı kuşkusu yarattığı, Osmanlı Tütün şirketinin 2013 yılı sonunda kayıtlarında
bulunan 246.637,96 TL kayıtlı değeri bulunan taşıtların 2014 yılı başında satış
kaydı olmaksızın yok edildiği, buna karşılık Osmanlı Sigara Dağıtım şirketinin
taşıtların da 2.719,784,35 TL’lik
artış olduğu tespit edilmiştir.
20.09.2019
Tarihli Bilirkişi Raporunun İncelenmesi:
Davalılar
Osmanlı Tütün
şirketi ile Osmanlı Sigara Dağıtım şirketinin davalı Ali Osman Enç dışında
Yılmaz Ünal ve Meral Enç adında iki
ortağının da bulunması nedeniyle davalı şirketlerin defterlerinin bu ortaklar
yönünden de incelenmesi için 12.12.2018 tarihli duruşmada ara karar alınmış ve davalı Osmanlı Tütün şirketi ortağı Yılmaz Ünal ve davalı
Osmanlı Sigara Dağıtım şirketi ortağı Meral Enç’e ait olan trafik kazasının
meydana geldiği tarih olan 22.05.2009 tarihinden sonraki bütün banka
hesaplarının Türkiye de faaliyet gösteren bütün bankalardan getirtilmesine, bu
hususta bütün bankaların Genel Müdürlüklerine yazı yazılmasına, banka kayıtları
geldikten sonra dosyanın tekrar bilirkişiye verilmesine karar verilmiştir.
İncelemeyi
yapacak bilirkişiden; Osmanlı Tütün şirketi ile Yılmaz Ünal arasında trafik
kazasının meydana geldiği tarih olan 22.05.2009 tarihinden sonra alacak
verecek, borç ilişkisi kurulup kurulmadığının, kuruldu ise ne kadar paranın
Yılmaz Ünal adına borç olarak kaydedildiğinin ve Yılmaz Ünal hesabına
yatırıldığının tespiti ve Osmanlı Sigara Dağıtım şirketi ile Meral Enç arasında
trafik kazasının meydana geldiği tarih olan 22.05.2009 tarihinden sonra alacak
verecek, borç ilişkisi kurulup kurulmadığının kuruldu ise ne kadar paranın
Meral Enç adına alacak olarak kaydedildiğinin ve Meral Enç hesabından Osmanlı
Sigara Dağıtım şirketi hesabına muhasebe kaydının yapıldığının tespiti
istenilmiştir.
Mali
müşavir bilirkişi tarafında hazırlanan ve 26.02.2019 tarihinde dosyaya sunulan
raporda; Osmanlı Sigara Dağıtım şirketi ortağı Meral Enç’in Yapı ve Kredi
Bankası hesabına 18.05.2010 tarihinde 823.500,00 TL yatırıldığı, bu tutarın
811.250,00 TL’sinin Osmanlı Sigara Dağıtım şirketinin hesabından 17.05.2010
tarihinde Aylin Demire’e ödenen tutar olduğu, Osmanlı Tütün şirketinin ortağı
Yılmaz Ünal hesaplarında ise incelemeye konu dikkat çekecek bir tutara
rastlanılmadığı tespit edilmiştir.
Davalı Osmanlı Sigara Dağıtım
Şirketinin Haksız Fiillere Konu Borç İlişkilerinde Tüzel Kişilik Perdesinin
Kaldırılması Teorisinin Uygulanamayacağı İtirazının Değerlendirilmesi:
Davalı Osmanlı Sigara Dağıtım
şirketi tüzel kişilik perdesinin kaldırılması teorisinin sözleşmesel ilişki
içinde bulunan taraflar arasında uygulanabileceğini, davacı ile kendi
şirketleri arasında sözleşmesel bir ilişki bulunmadığını, davacı ile diğer
davalı Osmanlı Tütün şirketi arasındaki borcunda yine sözleşmesel ilişkiye
dayanmadığını, haksız fiile dayandığını bu nedenle de tüzel kişilik perdesinin
kaldırılması yoluyla Salihli 2. İcra Dairesinin
2013 / 5387 sayılı dosyasına konu borçtan sorumlu tutulamayacaklarını
belirtmiştir.
Mahkememizde görülmekte olan
dava, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu m. 2’de düzenlenen dürüstlük kuralına
aykırı davranış nedeniyle tüzel kişilik perdesinin kaldırılması yoluyla icra
takibine izin verilmesi davasıdır. Tüzel kişilik perdesinin kaldırılması
teorisinin hukukumuzda yasal dayanağı bulunmamaktadır. Bu nedenle bu teori
borçlunun şirketlerin mal ayrılığı ilkesinin arkasına saklanarak alacaklılarına
karşı iyiniyetli olmayan ve dürüstlük kuralına aykırı davranış içine girmesi
nedeniyle arkasına saklandıkları şirket tüzel kişiliğinin tüzel kişilik
perdesinin kaldırılması yoluyla iyiniyetli olmayan bu davranışa karşı alacaklıların
korunmasının sağlanmasını amaçlamaktadır. Bu nedenle bu teorinin temel yasal
dayanağı 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu
m. 2’de düzenlenen dürüst davranma ilkesidir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu m.
2’ye göre; “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken
dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını
hukuk düzeni korumaz.” Yasa koyucu bu madde ile dürüst davranma
zorunluluğunu getirirken toplumun huzurlu ve güvenli olduğundan hareketle asıl
olanın dürüstlük ve iyiniyet olduğunu kabul etmiştir. Hukuki hakların
kullanımında karşılıklı güvenin korunması dürüstlük kuralı temeline
dayanmaktadır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu m. 3’de düzenlenen iyiniyet ise
güvenin sağlanması ve devamlılığı için korunmaktadır. Yasa koyucu dürüst
davranma ve iyiniyet ilkesini hakların kullanılması ve borçların yerine
getirilmesi durumu için öngörmüş olup dürüst davranma ve iyiniyet ilkesinin
sadece “sözleşmesel ilişkiler” için olacağı yönünde bir
düzenlemeye gitmemiştir. Bu nedenle tüzel kişilik perdesinin kaldırılması
teorisinin sadece belirli hukuk disiplinleri içerisinde uygulanacağını söylemek
mümkün değildir. Çünkü tüzel kişiliğin arkasına saklanılarak kanunlar ve
sözleşmeden doğan sorumluluktan kurtulma veya bir hak elde etme amaçları
genellikle birbiri ile bağlantılı olan birçok hukuk alanında karşılaşılabilen
durumdur. Tüzel kişilik perdesi genellikle sorumluluğun bulunduğu ve üçüncü
kişilerin tüzel kişilerle veya üyeleri ile ilişkilerinden dolayı zarar görmeleri
sonucunu doğuran hallerde kötüye kullanılmaktadır. Dolayısıyla davalı Osmanlı
Sigara Dağıtım Şirketinin tüzel kişilik perdesinin kaldırılması teorisinin
sadece sözleşmesel ilişkilerde geçerli olabileceği, dava konusu olayın ise
trafik kazası nedeniyle haksız fiile dayandığı bu nedenle de somut olayda tüzel
kişilik perdesinin kaldırılması teorisinin uygulanamayacağı yönündeki hukuki
itirazı mahkememizce kabul edilmemiştir.
Davalılar Osmanlı Tütün
Şirketi Ve Osmanlı Sigara Dağıtım Şirketinin İncelenmesi:
Davalı borçlu Osmanlı Tütün
şirketi 30.12.2003 tarihinde davalı Ali Osman Enç ve dava dışı Yılmaz Ünal
tarafından kurulmuştur. Diğer davalı Osmanlı Sigara Dağıtım şirketi ise
15.01.2007 tarihinde davalı Ali Osman Enç, dava dışı Yılmaz Ünal ve Aylin Demir
tarafından kurulmuştur. Borca konu trafik kazası ise 22.05.2009 tarihinde
meydana gelmiştir. Dolayısıyla trafik kazası ile nedensellik bağı bulunmayan
Osmanlı Sigara Dağıtım şirketi trafik kazasından iki yıl önce kurulmuş olup
kaza nedeniyle meydana gelen tazminat borcundan kurtulmak amacıyla kurulmuş
paravan şirket durumunda değildir. Ancak davacı taraf, davalı Ali Osman Enç’in
hakim ortak konumunda bulunduğunu her iki şirketi yönlendirmesi sonucunda
Osmanlı Tütün şirketini tazminat borcundan kurtarmak amacıyla trafik kazası ile
nedensellik bağı bulunmayan diğer davalı Osmanlı Sigara Dağıtım şirketini
paravan olarak kullandığını ve muhasebe hileleriyle bu şirketin tüzel
kişiliğinin arkasına saklanarak Osmanlı Tütün şirketinin mal varlığını
kaçırdığını ileri sürmektedir. Bu nedenle her iki şirket yönünden de tüzel
kişilik perdesinin kaldırılması teorisinin koşullarının gerçekleşip
gerçekleşmediğinin incelenmesi gerekmektedir.
Dava Konusu Olayda Tüzel
Kişilik Perdesinin Kaldırılması Teorisinin Koşullarının Gerçekleşip
Gerçekleşmediğinin İncelenmesi:
Tüzel Kişiliğin Borcu İçin
Tüzel Kişiye Başvurma Zorunluluğu Ve Borcun Tahsil Edilememiş Olması:
Tüzel kişilerin borçlarından
ötürü sınırlı sorumluluk ilkesi gereğince tüzel kişinin alacaklılarının
öncelikle tüzel kişiye başvurulması zorunluluğu vardır. Tüzel kişilik
perdesinin kaldırılarak tüzel kişiliğin borçlarından ötürü ortaklarının sorumlu
kılınması istisnai bir durum olduğu için ancak tüzel kişiden tahsil edilemeyen
alacaklar yönünden teorinin uygulanması söz konusu olabilecektir. Örneğin öz
kaynak yetersizliğinde tüzel kişilik perdesinin kaldırılarak ortakların
sorumluluğuna gidebilmesinden önce alacaklıların alacaklarını ortaklığın mal
varlığından tahsil edememiş olmaları gerekmektedir. Dava konusu olayda borca
konu Salihli 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/318
Esas 2015/648 Karar sayılı dosyasından verilen karar Salihli 2. İcra Dairesinin
2013/5387 sayılı dosyasında ilamlı icra takibi yapılmış, Salihli İcra Hukuk
Mahkemesinin 2013 / 40 D. İş sayılı dosyasından verilen kararla borçlu Osmanlı
Tütün şirketinin koyduğu teminat mektubu kabul edilmiş, Salihli 2. Asliye Hukuk
Mahkemesinin 2015/318 Esas 2015/648 Karar sayılı dosyasından verilen kararın
manevi tazminat yönünden kesinleşmesi üzerine manevi tazminat miktarı için
teminat mektubu nakde çevrilmiş ve alacaklıya ödenmiş kalanı ise icra dosyasına
yatırılmış, Salihli 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/318 Esas 2015/648 Karar
sayılı dosyasının kesinleşmesinden sonra da teminat mektubundan kalan miktar da
alacaklıya ödenmiş, on dört bankaya 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu m. 89/I
uyarınca haciz ihbarnamesi gönderilmiş, bakiye borcun tahsili için borçlu
Osmanlı Tütün şirketinin adresine hacze gidilmiş ve borca yeter miktarda
haczedilecek mal tespit edilememiş ve bakiye borç mahkememizdeki davanın
açıldığı tarihe kadar tahsil edilememiştir. Bu yönüyle tüzel kişilik perdesinin
kaldırılması teorisinin koşulu gerçekleşmiştir.
Başka Dava Açma Olanağının
Bulunmaması:
Tüzel kişiler kendisini oluşturan
gerçek kişilerden mutlak olarak ayrı ve bağımsız bir hukuk süjesidir. Şahıs ve
mal ayrılığı ilkesi gereğince tüzel kişiliğin ortaklarında ve organlarını
oluşturan üyelerinden bağımsız olarak bir kişiliği bulunduğundan ayrı bir mal
varlığına da sahiptir. Yani tüzel kişiliği oluşturan üye ve ortaklar tüzel
kişinin borçlarından dolayı sorumlu değildirler. Hukuken kabul edilen ana kural
bu olmakla beraber bu durum tüzel kişiliği oluşturanlar tarafından bazı
yükümlülüklerden kurtulmak ya da hukuken geçerli bulunmayan sonuçlara
ulaşabilmek amacıyla kötüye kullanılabilmektedir. Bu nedenle tüzel kişi ve
üyeleri arasındaki mal ayrılığı kuralının mutlak bir biçimde ve her durumda
uygulanması zaman zaman hakkaniyete aykırı sonuçların doğmasına ve hukuka olan
güvenin sarsılmasına neden olabilmektedir. Tüzel kişilik perdesinin
kaldırılması teorisi ile tüzel kişinin üyeleri ile arasındaki ayrılık ilkesinin
uygulanmasından vazgeçilerek üçüncü kişilere tüzel kişilerin ortaklarına veya
üyelerinin mal varlığına başvurabilme ve sorumlulukları yoluna gidebilme
olanağı tanınmakta ve tüzel kişilik perdesinin arkasına saklanılarak
sorumluluktan kurtulmalarına engel olunmaktadır.
Bugün tüm hukukçuların üstünde
birleşerek kabul ettikleri düşünce 4721 sayılı TMK m. 2’ye dayandırılan tüzel kişilik
perdesinin kaldırılması teorisinin uygulamasının çok istisnai olması gerektiği
ve uygulanacak bir kanun hükmü ya da başka bir hukuki dayanak bulunmakta ise bu
teoriye başvurulmaması yönünde olduğudur.
Davacı taraf, Salihli 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015 / 318 Esas;
2015 / 648 Karar sayılı dosyasından verilen karar için Salihli 2. İcra
Dairesinin 2013 / 5387 sayılı dosyasından ilamlı icra takibi başlatmış, Salihli
2. Asliye Hukuk Mahkemesince hükmedilen tazminatın sadece bir kısmını davalı Osmanlı
Tütün şirketinin yatırdığı teminat mektubunun mahkemenin verdiği kararın
kesinleşmesinden sonra nakde çevrilmesi ile tahsilini yapabilmiş, bunun dışında
davalı Osmanlı Tütün şirketinden tazminata konu alacağını tahsil edebilmesini
sağlayacak bir mal varlığı tespit edememiştir. Mali müşavir bilirkişi tarafında
hazırlanan ve 05.04.2018 tarihinde dosyaya sunulan bilirkişi raporunun
incelenmesi sonucunda davalı Osmanlı Tütün şirketinin Salihli 2. Asliye Hukuk
Mahkemesinin 2015 / 318 Esas; 2015 / 648 Karar sayılı dosyasının yargılama ve
Yargıtay’daki temyiz aşaması devam ederken kayıtlı olan araçlarını elden
çıkarttığı, aynı süreç içinde şirketin ortağı diğer davalı Ali Osman Enç’in mal
varlığında artış olduğu, diğer davalı Osmanlı Sigara Dağıtım şirketinin ödenmemiş
sermayesinin ödendiği ve bu şirkete yeni araç alımı yapıldığı anlaşılmaktadır.
Dolayısıyla davalı Osmanlı Tütün şirketine kayıtlı araçların diğer davalı
Osmanlı Sigara Dağıtım şirketine ve Ali Osman Enç’e devri ya da bağışlanması
söz konusu değildir. Bu nedenle davacı tarafın davalı borçlu Osmanlı Tütün
şirketine karşı 2004 sayılı İcra ve İflas Kanun m. 277 ve devamı maddelerine
göre tasarrufun iptali davası açması ya da aynı yasanın 280’inci maddesine göre
alacaklılara zarar verme kastı nedeniyle iptal davası açması hukuken mümkün
değildir. Bu yönüyle de tüzel kişilik perdesinin kaldırılması teorisinin koşulu
gerçekleşmiştir.
Tüzel Kişilik Perdesi
Kaldırılmak İstenilen Şirketlerde Hâkim Ortak Bulunması:
Tüzel kişilik perdesinin
kaldırılmasına neden olan durumların başında öz kaynak yetersizliği, tüzel kişi
üzerinde belirli bir kişi ya da grubun hâkimiyet kurması ve mal varlıklarının
ya da alanlarının birbirine karışması, gösterilmektedir. Tüzel kişilik
perdesinin kaldırılmasına neden olan durumlardan tüzel kişi üzerinde belirli
bir kişi ya da grubun hakimiyet kurması sebebinde, bir ortağın gerçek ya da
tüzel kişi olan herhangi bir ortağının pay çoğunluğuna dayalı sermaye gücü
nedeniyle şirketin ona olan bağımlılığının bir sonucu olarak ortaklığa hâkim
olması ve bu kişinin ortaklığın çıkarlarına karşı kendi özel çıkarlarını
gözeterek bu çıkarlara üstünlük tanıması sonucunda ortaklığın faaliyetlerini
kendi çıkarlarına hizmet edecek şekilde yönlendirmesi halinde hakim ortağın
sorumluluğuna tüzel kişilik perdesi kaldırılarak gidilebileceği kabul
edilmektedir.
Dava konusu olayda borçlu Osmanlı
Tütün şirketinin ve davalı Osmanlı Sigara Dağıtım şirketinin ticaret sicili
kayıtları incelendiğinde davalı Ali Osman Enç’in trafik
kazasının meydana geldiği 22.05.2009 tarihi ve
sonrasında her iki şirkette de büyük pay sahibi ve hâkim ortak konumunda
bulunduğu görülmektedir. Salihli 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015 / 318 Esas;
2015 / 648 Karar sayılı dosyasının yargılama ve Yargıtay’daki temyiz aşaması
devam ederken Ali Osman Enç davalı Osmanlı Tütün şirketindeki paylarını
09.07.2014 tarihinde Yılmaz Ünal’a devretmiş, Aylin Demir’in Osmanlı Sigara
Dağıtım şirketindeki paylarını da 16.06.2010 tarihinde devralmıştır.
Dolayısıyla davalı Ali Osman Enç Salihli 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen
davanın yargılama sürecinde her iki davalı şirkette de hâkim ortak
konumundadır. Bu yönüyle de tüzel kişilik perdesinin kaldırılması teorisinin
koşulu gerçekleşmiştir.
Tüzel Kişilik Perdesi
Kaldırılmak İstenilen Şirketler Ve Ortaklarının Mal Varlıklarıyla Faaliyet
Alanlarının Birbirine Karışması:
Tüzel kişilik perdesinin
kaldırılmasına neden olan durumlardan mal varlıklarının ya da alanlarının
birbirine karışması halinde ise; ortaklık ile ortaklar arasında mal varlığı düzeni
ve organizasyonu yeterli ve düzenli bir şekilde ayrışmamışsa alanların karışmış
olduğu kabul edilmektedir. Bu iki halde de mal varlığının ayrılması ilkesinin
kötüye kullanılması söz konusudur. Alanların karışması ortaklığın mal varlığı
ile ortağın mal varlığının ayrımının muhasebe hileleri, bilançonun
makyajlanması, hileli işlemlerle aynı varlıkların birden fazla gerçek ve tüzel
kişi üzerine kayıtlı gösterilmesi veya başka sebeplerle ayrıştırılmasının
mümkün olmadığı hallerde söz konusu olur. Nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesi
aşağıdaki tespitte bulunmuştur. “Tüzel kişiliklerde mal ayrılığı ilkesi
geçerli olup, tüzel kişinin malvarlığı onun ortaklarının ve onun yönetiminde
bulunan organları oluşturan kişilerin ve kardeş ortaklıkların mal varlığından
bağımsız ve ayrıdır. Eğer kişilik ve mal varlığı ayrılığı ilkesi uygulanmıyorsa
yani mal varlıkları birbirine karışmışsa ve bu durumdan 3. kişiler zarar
görüyorsa, art niyetle ve hesabi davranışlarla sırf sorumluluktan kurtulmak
amacıyla tüzel kişilik perdesi ardına sığınılmış ise bu durumda TMK’nun 2.
maddesi gereği şahıs ve mal ayrılığı ilkesi istisnaen uygulanmamaktadır. Somut
olayda davacı, alacağını borçlu şirketten alamadığına ve davacı tarafından,
borçlu şirket ile davalıların organizasyonları ile mal varlıklarının birbirine
karıştığı da iddia edildiğine göre, davalı tarafa ait ticari defterlerin de
incelenmesi suretiyle borçlu ile davalıların mal varlıklarının karışıp
karışmadığı, tüzel kişiliğin perdesinin kaldırılarak davalıların, dava dışı
(...)’nin borcundan sorumlu tutulup tutulamayacağının değerlendirilerek
sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı yazılı
şekilde karar verilmesi doğru olmamış, kararın bu yönden de bozulmasını
gerektirmiştir. (Yargıtay 11. HD. 2016/9387 Esas; 2018/2071 Karar; 19.03.2018
Tarih) Mali müşavir bilirkişi tarafında
hazırlanan ve 05.04.2018 tarihinde dosyaya sunulan bilirkişi raporunda; davalı
borçlu Osmanlı
Tütün şirketinin 2009 yılından sonra tasfiye sürecine girmiş görüntüsü verdiği,
2010 yılından sonra taşıt ve demirbaş yatırımı yapmadığı, 2011 yılından sonra
taşıtlarının satılmaya başlandığı, Osmanlı Tütün şirketinin 2012 yılından 2013
yılına geçerken satış kaydı girmeden bazı araçlarının kayıtlardan çıkarıldığı,
93.813,54 TL kayıtlı değeri olan taşıtların satış kaydı olmaksızın yok
edildiği, Osmanlı Tütün şirketinin 2013 yılında 98.712,13 TL kayıtlı değeri
olan taşıtların 79.000,00 TL’ye satıldığı, her iki şirket de hâkim ortak olan
Ali Osman Enç’in başka bir finans kaynağı yoksa 2013 yılı sonunda Osmanlı
Sigara Dağıtım şirketinden 1.453.814,52 TL alacaklı olmasının Osmanlı Tütün
şirketinin taşıtlarının daha yüksek bedelle satıldığı kuşkusu yarattığı,
Osmanlı Tütün şirketinin 2013 yılı sonunda kayıtlarında bulunan 246.637,96 TL
kayıtlı değeri bulunan taşıtların 2014 yılı başında satış kaydı olmaksızın yok
edildiği, buna karşılık Osmanlı Sigara Dağıtım şirketinin taşıtların da 2.719,784,35 TL’lik artış olduğu tespit edilmiştir.
Hazırlanan rapordan davalı Osmanlı Tütün şirketi ile Osmanlı Sigara Dağıtım
şirketinin malvarlığının her iki şirketin hâkim ortağı olan Ali Osman Enç
aracılığı ile el değiştirdiği, mal varlığının el değiştirme sürecinin de
Salihli 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015 / 318 Esas; 2015 / 648 Karar sayılı
dosyasının yargılama ve Yargıtay’daki temyiz aşaması devam ederken olduğu
anlaşılmaktadır. Dolayısıyla davalı Ali Osman Enç ile davalı Osmanlı Tütün
şirketi arasında mal ayrılığı ilkesinin uygulanmadığı, davalı Ali Osman Enç’in
diğer davalı Osmanlı Sigara Dağıtım şirketi ile Osmanlı Tütün şirketi arasında
mal varlığının taşınması için köprü vazifesi gördüğü anlaşılmaktadır. Tüzel
kişilik perdesinin kaldırılması teorisinin koşullarından olan mal varlıklarının
karışması koşulu gerçekleşmiştir.
Davalı Osmanlı
Sigara Dağıtım şirketi ile Osmanlı Tütün şirketinin faaliyet alanları
incelendiğinde her ikisinin de tütün ve alkol piyasasına yönelik olarak ve
Manisa ili Alaşehir ilçesi sınırlarına yönelik olarak çalıştığı
anlaşılmaktadır. Dolayısıyla tüzel kişilik perdesinin kaldırılması teorisinin
koşullarından olan faaliyet alanlarının karışması koşulu da gerçekleşmiştir.
Tüzel Kişilik Perdesinin
Kaldırılması Yoluyla Hukuki Sorumluluk Yoluna Gidilmesi:
Tüzel kişilik perdesinin
kaldırılması yoluyla hukuki sorumluluk yoluna gidilmesi durumları olarak; tüzel
kişi ve üyelerini özdeş kılma, tüzel kişilik perdesini kaldırarak hukuki
durumdan sorumlu kılma, konulan haczin geçerliliğini sağlama yoluyla sorumlu
kılma ve tüzel kişilik perdesini tersten kaldırarak mevcut hukuki durumdan
yararlandırma durumları gösterilebilir.
Tüzel kişi ve üyelerini özdeş
kılma durumunda doğrudan ve sadece tüzel kişilikle ilgili bazı konu ve
olayların belirli hallerde ayrı kişiliği bulunan üyelerine sorumluluğun izafe
edilmesi mümkün olmayan hallerde iki ayrı tüzel kişinin arasında kişiler arası
özdeşlik oluşmuş olduğundan bu iki tüzel kişiliğin tek bir tüzel kişilik olarak
kabul edilerek sorumluluklarına karar verilebilir.
Tüzel kişilik perdesinin
kaldırılarak sorumlu kılma hallerinde ise tüzel kişi ve üyeleri arasındaki mal
ayrılığı genel olarak ve tamamen ortadan kaldırılmamakta tüzel kişilik yapısı
korunarak sadece somut olaya özgü bir şekilde mal ayrılığı ilkesi
uygulanmaksızın tüzel kişinin üyelerine gidilebilmektedir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi
2016/5148 Esas; 2017/7084 Karar; 11/12/2017 Tarih sayılı kararında “Dava,
çeke dayalı alacak istemine ilişkin olup, davacı tüzel kişilik perdesinin
kaldırılarak tüm davalıların çek bedelinden sorumlu tutulmasını istemiş,
mahkemece, gerçek kişi davalı (...) dışındaki davalılar yönünden davanın
kabulüne karar verilmiştir. Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere TTK'daki
sermaye şirketlerine ilişkin hükümler gözetildiğinde kural olarak sermaye
şirketi ortaklarının şirket borçlarından dolayı şirket alacaklılarına karşı bir
sorumluluğu bulunmamakta ise de, pay sahibinin şirket tüzel kişiliği ile
özdeşleşmesi, şirket ortağının mal varlığı ile şirket tüzel kişiliğinin
malvarlığının birbirlerine karışması, art niyetli ve hesaplı davranışlarla sırf
sorumluluktan sıyrılmak amacıyla tüzel kişilik perdesinin arkasına sığınılması,
ortağın şirketteki hâkimiyetini kötüye kullanarak alacaklılara karşı tüzel
kişilik perdesinin arkasına saklanmasının hakkın kötüye kullanılması mahiyeti
taşıması, borçların ödenmesi sırasında şirket ortağı tarafından ayrılık
prensibinin ileri sürülmesinin TMK'nun 2. ve 3. maddelerine aykırı olması gibi
hallerin söz konusu olduğu durumlarda şirket ortağı aleyhine de tüzel kişilik
perdesi aralanarak şirket borcundan dolayı sorumluluğuna gidilebilecektir. Başka
bir anlatımla perdeyi aralama teorisiyle birlikte tüzel kişinin borcundan
üyelerin, üyelerin borcundan tüzel kişinin özdeş kılınarak sorumlu tutulması
mümkün olabilecektir. Bu durumda, mahkemece yukarıda yapılan açıklamalar
ışığında davalı (...)nın durumu değerlendirilerek hâsıl olacak sonuç
çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken,
davanın tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasına dayandırıldığı, davalı
(...)nın ise bir gerçek kişi olduğu gerekçesiyle davalı (...) hakkındaki
davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.” tespitinde
bulunarak şirket ortağı aleyhine de tüzel kişilik perdesi aralanarak şirket
borcundan dolayı sorumluluğuna gidilebileceğini açıklamıştır.
Yargıtay 23. Hukuk Dairesi
2015/9728 Esas; 2018/3743 Karar; 26.06.2018 Tarih sayılı kararında “Somut
olayda maddi vakıaların tespiti yönünden birbirini doğrulayan bilirkişi
raporlarında yer alan veriler birlikte değerlendirildiğinde, davalı her iki
şirket arasındaki organik bağ, iktisadi bütünlük ve yönetsel özdeşliğin
saptandığı, dava da inşaat yapım sözleşmesini devralan şirket sahiplerinin daha
sonra şirketi devretmesi ve aynı gün yeni şirket olan davalı diğer şirketi
açmış olmaları davalı şirketlerin farklı tüzel kişiliklere sahip olduğu
yolundaki savunmaların hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup, TMK'nun 2.
maddesinde öngörüldüğü gibi yasaca korunamayacağı ve olayda tüzel kişilik
perdesinin kaldırılması teorisini uygulama koşullarının gerçekleşmiş olması
nedeniyle davalı şirketinin, davacıya olan borcundan dolayı diğer davalı
şirketinin de müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunun kabulü gerekirken,
delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm
kurulması doğru görülmemiştir.” tespitinde bulunarak birden fazla
şirketin tüzel kişilik perdesinin kaldırılması teorisinin uygulanmasında
müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulabileceğini açıklamıştır.
Dava konusu olayda tüzel kişilik
perdesinin kaldırılması yoluyla hukuki sorumluluk yoluna gidilmesi
durumlarından hangisinin uygulanacağı 6100 sayılı HMK m. 26’ya göre taleple
bağlılık ilkesine göre belli olacaktır. Davacı taraf Salihli
2. İcra Dairesinin 2013 / 5387 sayılı dosyası üzerinden davalılar
hakkında cebri icranın yürütülmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Dolayısıyla davacı tarafın talebi tüzel kişilik perdesi kaldırılarak cebri icra
yetkisi verilmesi yönündedir. Somut olayın özelliği, toplanan deliller ve
davacı tarafın talebi birlikte değerlendirildiğinde; Osmanlı Sigara Dağıtım
şirketinin tüzel kişilik perdesinin kaldırılarak Salihli 2. İcra Dairesinin
2013 / 5387 sayılı dosyasına konu borçtan davalı Ali Osman Enç’in sorumlu
kılınması yoluna gidilmesi ve Osmanlı Tütün şirketi ile Osmanlı Sigara Dağıtım
şirketinin özdeş kılınarak Osmanlı Sigara Dağıtım şirketinin Salihli 2. İcra
Dairesinin 2013 / 5387 sayılı dosyasına konu borçtan sorumlu kılınması yoluna
gidilmesi yönünde aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
Davalı Ali Osman Enç, diğer
davalı Osmanlı Tütün şirketindeki paylarını mahkememizde görülmekte olan dava
açılmadan önce 17.06.2014 tarihinde devrettiğinden davacının 4721 sayılı Türk
Medeni Kanunu m. 2’ye göre bu şirket ile davalı Ali Osman Enç arasında tüzel
kişilik perdesinin kaldırılmasını talep etmekte hukuki yararı kalmadığından
davalı Osmanlı Tütün şirketi yönünden 6100 sayılı HMK m. 114/I-h ve 115
uyarınca davanın usulden reddine yönelik olarak aşağıdaki gibi hüküm
kurulmuştur.
Gerekçeli kararımız Av. Ayşegül
Özkurt’un “Bankacılık Hukukunda Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması”
isimli XII Levha Yayınları, Ekim 2010 baskısı kitabından yararlanılarak
hazırlanmıştır.
HÜKÜM:
1- Davacının davasının kısmen
kabulüne,
2- Davalı Ali Osman Enç’in, diğer
davalı ve Salihli 2. İcra Dairesinin 2013 / 5387 sayılı dosyası borçlusu
Osmanlı Tütün, Tütün Mamülleri Alkol, Alkol Mamülleri Gıda ve İhracat İmalat
Pazarlama Ticaret Limited Şirketi’ndeki kâr payı ve mal varlığını, 4721 sayılı
Türk Medeni Kanunu m. 2 de yer alan dürüstlük kuralına aykırı şekilde paydaşı
olduğu davalı Osmanlı Sigara Dağıtım
Pazarlama Ticaret Limited Şirketi’ne aktardığının tespitine,
3- Davalı Osmanlı Sigara Dağıtım
Pazarlama Ticaret Limited Şirketi’nin 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu m. 2’ye
göre davacının Salihli 2. İcra Dairesinin 2013 / 5387 sayılı dosyasındaki
bakiye alacağı yönünden “sorumlu kılınmasına”,
4- Davalı Ali Osman Enç’in 4721
sayılı Türk Medeni Kanunu m. 2’ye göre davacının Salihli 2. İcra Dairesinin
2013 / 5387 sayılı dosyasındaki bakiye alacağı yönünden “sorumlu
kılınmasına”,
5- Davalı Osmanlı Sigara Dağıtım
Pazarlama Ticaret Limited Şirketi ile davalı şirketin pay sahibi diğer davalı
Ali Osman Enç arasındaki tüzel kişilik perdesinin 4721 sayılı Türk Medeni
Kanunu m. 2’ye göre kaldırılmasına,
6- Davacıya, davalılar Ali Osman
Enç ve Osmanlı Sigara Dağıtım Pazarlama Ticaret Limited Şirketi’ne yönelik
Salihli 2. İcra Dairesinin 2013 / 5387 sayılı dosyasında bakiye borç ve
ferileriyle sınırlı olmak üzere 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre cebri
icra yetkisi verilmesine,
7- Davalı Ali Osman Enç, diğer
davalı Osmanlı Tütün, Tütün Mamülleri Alkol, Alkol Mamülleri Gıda ve İhracat
İmalat Pazarlama Ticaret Limited Şirketi’ndeki paylarını mahkememizde
görülmekte olan dava açılmadan önce 17.06.2014 tarihinde devrettiğinden
davacının 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu m. 2’ye göre bu şirket ile davalı Ali
Osman Enç arasında tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasını talep etmekte hukuki
yararı kalmadığından davalı Osmanlı Tütün, Tütün Mamülleri Alkol, Alkol
Mamülleri Gıda ve İhracat İmalat Pazarlama Ticaret Limited Şirketi yönünden
6100 sayılı HMK m. 114/I-h ve 115 uyarınca davanın usulden reddine,
IX. ÖRNEK YARGITAY
KARARLARI:
A. İki Ayrı Tüzel Kişinin Özdeş Kılınarak Birlikte Sorumlu Tutulması
Örnek Yargıtay Kararı:
T.C.
YARGITAY
23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/9728
KARAR NO : 2018/3743
Taraflar arasındaki alacak
davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen
kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz
edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
Davacı vekili; müvekkili ile
davalı Atılım Parke Otomasyon Tem. İnş. Taah. San. Tic. Ltd. Şti. arasında inşaat
yapım sözleşmesi imzalandığını, inşaat devam ederken Atılım Ltd. Şti. ile Aksu
Parke Mobilya Yapı Eleman. San. ve Tic. Ltd. Şti. arasında aynı konuda sözleşme
yapıldığını, Atılım Ltd. Şti.'nin sözleşme gereğince müvekkiline karşı olan tüm
hak ve alacaklarıyla borç ve yükümlülüklerinin müvekkilinin onayıyla Aksu Parke
Ltd. Şti.'ne devredildiğini, davalı şirketin
SSK primlerini ödemediğini, diğer davalı Aksu Parke Çelik Kapı Mobilya
İnşaat Temizlik Sanayii ve Ticaret Ltd. Şti.'nin davalıyla arasında fiili ve
organik bağ bulunduğunu, mal kaçırmak amacıyla kurulduğu için de alacaklarından
sorumlu olduğunu ileri sürerek davacı tarafından tamamlanan işlerin bedeli ve
SSK primleri nedeniyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00
TL alacağın ihtar tarihinden işleyecek
ticari reeskont faiziyle, davacının ödemesi gerekirken onun yerine
SSK'ya ödenen primler nedeniyle 5.000,00 TL alacağın ödeme tarihinden
işleyecek ticari reeskont faiziyle,
eserin gecikmesinden kaynaklanan 1.000,00 TL gecikme cezasının ticari reeskont
faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak müvekkiline
verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, daha sonra 16.04.2012
tarihli dilekçesiyle bilirkişi raporunda hesaplanan miktara göre talebini ıslah
etmiştir.
Davalı Atılım Parke Otomasyon
Tem. İnş. Taah. San.Tic. Ltd. Şti. davaya cevap vermemiş, davalı Aksu Parke
Çelik Yapı Mobilya İnş. Tem. San. ve Tic. A.Ş. vekili duruşmada davanın reddini
istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma ve dosya
kapsamında; davalı Atılım Ltd. Şti.'nin (eski unvanı Aksu Parke Mobilya Ltd.
Şti.) dava konusu alacaklardan sorumlu olduğu, diğer davalı Aksu Parke Çelik
Kapı Ltd. Şti.'nin davacıyla aralarında herhangi bir sözleşme bulunmadığı,
davalı şirketle isimlerinin, ortaklarının ve faaliyet alanlarının benzer
olmasının davacının alacaklarından sorumlu olması sonucunu doğurmayacağı
gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz
etmiştir.
Dava, inşaat yapım sözleşmesinden
kaynaklanan alacağa ilişkindir.
Sözleşmenin tarafı olmadığı halde
sözleşme yapan şirketle organik bağı ve iktisadi bütünlüğünün tespit edilmesi
ve şirketlerin sözleşme yapılan kişiyi zarara uğratmak düşüncesiyle bazı
işlemler yaptığının tespit edilmesi halinde
sözleşme tarafı olmayan şirketin MK 2. maddesine aykırı bu eyleminden
dolayı alacaklı şirkete karşı sorumlu olduğunun kabulü gerekir.
Somut olayda maddi vakıaların tespiti yönünden
birbirini doğrulayan bilirkişi raporlarında yer alan veriler birlikte
değerlendirildiğinde, davalı her iki şirket arasındaki organik bağ, iktisadi
bütünlük ve yönetsel özdeşliğin saptandığı, dava da inşaat yapım sözleşmesini
devralan şirket sahiplerinin daha sonra şirketi devretmesi ve aynı gün yeni
şirket olan davalı diğer şirketi açmış olmaları davalı şirketlerin farklı tüzel
kişiliklere sahip olduğu yolundaki savunmaların hakkın kötüye kullanılması
niteliğinde olup, TMK'nun 2. maddesinde öngörüldüğü gibi yasaca korunamayacağı
ve olayda tüzel kişilik perdesinin kaldırılması teorisini uygulama koşullarının
gerçekleşmiş olması nedeniyle davalı Atılım Parke Otomasyon Tem. İnş.
Taah. San. Tic. Ltd. Şti.'nin, davacıya olan borcundan dolayı diğer davalı Aksu
Parke Çelik Yapı Mobilya İnş Tem. San. ve Tic. A.Ş.'nin de müştereken ve
müteselsilen sorumlu olduğunun kabulü gerekirken, delillerin
değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru
görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacı yararına
BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz edene iadesine, kararın
tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
26.06.2018 tarihinde oy birliğiyle karar
verildi.
B. Tüzel Kişilik Perdesi Kaldırılarak Sorumlu Tutulma Örnek Yargıtay
Kararı:
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/9387
KARAR NO : 2018/2071
Taraflar arasında görülen davada
Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 19/02/2016 tarih ve
2013/711-2016/96 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili
tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış
olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Adem Gönül tarafından düzenlenen rapor
dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları
ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin dava
dışı Kuleli Gıda İmalat İnş. San. Tic. Ltd. Şti.'nden olan alacağını tahsil
için borçlu şirketin adresine gidildiğinde davalı Alaattin Caner'in adresin
davalı şirkete ait olduğunu, borçlu şirketin başka adreste bulunduğunu beyan ettiğini,
haciz mahallinde borçlu şirkete ait tediye makbuzu ve evraklara rastlandığını,
bu hususun zabta yazıldığını, borçlu şirketin davalı Alaattin Caner tarafından
bildirilen adresine gidildiğinde boş ve küçük bir dükkân ile karşılaşıldığını,
ticaret sicil kayıtlarına göre aynı tarihte önceden bir olan adres
değişiklikleri ilan edilen her iki şirketin müdürünün, ortaklarının ve faaliyet
alanlarının da aynı olduğunu, şirketlerin mal alışlarını borçlu, satışlarını
davalı şirket üzerinden yaptığını, şirket yöneticilerinin yükümlülüklerini
ihlal etmek suretiyle alacaklıları zarara uğratmalarından sorumlu olduklarını,
müvekkilinin, dürüstlük kuralı ve tüzel kişiliğin perdesinin kaldırılması
ilkesi kapsamında da alacağını davalılardan isteyebileceğini ileri sürerek
davalıların İzmir 23. İcra Müdürlüğünün 2013/10838 Esas sayılı dosyası ile
işleme konan dava dışı şirketin borcundan dolayı müştereken ve müteselsilen
sorumluluklarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, borçlu şirket
hakkında aciz vesikası alınmadığını, limited şirket ortaklarının şirket
borcundan sorumlu tutulamayacağını, müvekkillerinin hangi yükümlülükleri ihlal
ettiklerinin açıklanmadığını, buna yönelik bir delilin sunulmadığını, müvekkili
şirketin, borçlu şirketin ürettiği emtiayı pazarladığını, müvekkilinin de
borçludan alacaklı olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma,
bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, şekli hukuk kurallarına bağlı
icra hukuku yönünden davalıların, haklarında yapılmayan bir icra takibinden
usulen sorumlu tutulamayacakları, borçlu ve davalı şirketin ortakları aynı ise
de tüzel kişilik perdesinin aralanması ilkesinin hayata geçirilebilmesi için
şirketlerin dürüstlük kuralına aykırı olacak şekilde birlikte hareket etmeleri
gerektiği, somut olayda buna ilişkin delil bulunmadığı gerekçesiyle davanın
reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz
etmiştir.
1- Dava, 4721 sayılı TMK'nin 2.
maddesi ve tüzel kişilik perdesinin kaldırılması kapsamında dava dışı şirketin
davacıya olan borcunun davalı şirketten ve davalı şirket ile borçlu şirketin
ortaklarından tahsili istemine ilişkindir. Davacı vekili, dava dilekçesinde
harca esas değeri 34.000 TL olarak gösterip talep sonucunda davalıların, İzmir
3. İcra Müdürlüğüne konu borçtan dolayı müştereken ve müteselsilen sorumlu
olduklarına karar verilmesini istemiştir. Bu talebe göre davacı, davalıların
icra takibinden değil, icra takibine konu borçtan sorumlu tutulmalarını istemiş
olduğundan davanın bir alacak davası mahiyeti taşıdığı nazara alınmaksızın
şekli hukuk kurallarına bağlı olan icra hukuku açısından davalıların haklarında
yapılmayan bir icra takibinden sorumlu tutulamayacağı yönündeki gerekçeyle
davanın reddi doğru görülmemiş, kararın bu yönden bozulmasını gerektirmiştir.
2- Davacı, dava dışı borçlu
Kuleli Gıda İmalat İnş. San. Tic. Ltd. Şti ile davalı şirketin aynı alanda
faaliyet gösterdiğini, mal alışlarının borçlu şirket tarafından, satışların ise
davalı şirket tarafından gerçekleştirildiğini ileri sürmüştür. Davalılar vekili
de davalı şirketin, borçlu şirketin ürettiği emtiayı pazarladığını, şirketlerde
ortak olan müvekkillerinin kişisel mallarını şirketlerin borçları için rehin
ettiklerini, borçlu şirketin borçları için mallarını sattıklarını belirtmiştir.
Tüzel kişiliklerde mal ayrılığı ilkesi geçerli
olup, tüzel kişinin malvarlığı onun ortaklarının ve onun yönetiminde bulunan
organları oluşturan kişilerin ve kardeş ortaklıkların mal varlığından bağımsız
ve ayrıdır. Eğer kişilik ve mal varlığı ayrılığı ilkesi uygulanmıyorsa yani mal
varlıkları birbirine karışmışsa ve bu durumdan 3. kişiler zarar görüyorsa, art
niyetle ve hesabi davranışlarla sırf sorumluluktan kurtulmak amacıyla tüzel
kişilik perdesi ardına sığınılmış ise bu durumda TMK’nun 2. maddesi gereği
şahıs ve mal ayrılığı ilkesi istisnaen uygulanmamaktadır. Somut olayda davacı,
alacağını borçlu şirketten alamadığına ve davacı tarafından, borçlu şirket ile
davalıların organizasyonları ile mal varlıklarının birbirine karıştığı da iddia
edildiğine göre, davalı tarafa ait ticari defterlerin de incelenmesi suretiyle borçlu
ile davalıların mal varlıklarının karışıp karışmadığı, tüzel kişiliğin
perdesinin kaldırılarak davalıların, dava dışı Kuleli Gıda İmalat İnş. San.
Tic. Ltd. Şti.'nin borcundan sorumlu tutulup tutulamayacağının
değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye
dayalı yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, kararın bu yönden de
bozulmasını gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) nolu
bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile
kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği
halinde temyiz edene iadesine, 19/03/2018 tarihinde oy birliğiyle karar
verildi.
C. Şirket Ortaklarının Borçtan ya da Tazminattan Sorumlu Tutulması Gerektiğine İlişkin
Yargıtay Kararı:
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/5148
KARAR NO : 2017/7084
Taraflar arasında görülen davada
Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 19/11/2015 tarih ve
2014/794-2015/794 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili
tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış
olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Adem Gönül tarafından düzenlenen rapor
dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları
ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin dava
dışı Enes Madencilik San. Nak. Haf. Tic. Ltd. Şti. ile imzaladığı faktoring
sözleşmesine istinaden davalılardan Lal İstanbul Maden. Yol Yapı San. ve Tic.
Ltd. Şti.'nin keşide ettiği çekin fatura karşılığı müvekkili tarafından temlik
alındığını, çekin ibrazında karşılıksız çıkması üzerine keşideci ve lehdar
aleyhine başlatılan icra takibinin kesinleştiğini, davalılardan Hamitbey Petrol
Tic. Ltd. Şti.'nin adresine hacze gidildiğinde diğer davalı şirketlere ait
sigorta poliçesi, Ulaştırma Bakanlığı taşıt ve yetki belgesi, çek tevdi
bordrosu, kaşe örneklerinin tespit edildiğini, menkullerin haczedildiğini,
Hamitbey Petrol Tic. Ltd. Şti.'nin istihkak iddiasının mahkemece
reddedildiğini, haricen yapılan araştırmada davalıların mallarını, özellikle
Hamitbey Petrol Tic. Ltd. Şti.'nin taşınmazını devredeceğinin öğrenildiğini,
tüm davalı şirketlerin hakim ortağının davalı Eyüp Karadayı olduğunu, şirketler
arasında organik bağın bulunduğunu, tüzel kişilik perdesinin kaldırılması ve
tüm davalıların müvekkilinin alacağından sorumlu tutulması gerektiğini ileri
sürerek 66.919,52 TL'nin takip tarihi olan 14.09.2012 tarihinden itibaren
60.000 TL'ye işleyecek ticari faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve
müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili,
09.03.2015 harç tarihli ıslah dilekçesi ile talep sonucunu 70.771,03 TL'ye
çıkarmıştır.
Davalılar, davaya cevap
vermemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma,
bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalı şirketlerin tamamında
ortak ve yetkili müdürün davalı Eyüp Karadayı olduğu, davalı şirketlerin ayrı
tüzel kişiliğe sahip olmakla birlikte aynı gerçek kişinin pay sahibi olduğu
diğer şirketler bakımından da perdenin aralanması teorisinin uygulanması mümkün
görüldüğü, böylece ayrılık ilkesinin arkasına sığınarak hukuk düzenince
korunmayan hakkın kötüye kullanımı yasağını ihlal eden
davranışın sorumluluk müeyyidesine bağlanabileceği, davalı Eyüp
Karadayı yönünden ise, dava konusunun tüzel kişiliklerinin perdesinin
kaldırılması ve borçtan müteselsilen sorumlu olduklarının tespiti olması
gözetildiğinde, ayrıca TTK'nın sermaye şirketlerine dair hükümleri ve gerçek
kişilerin buna nazaran durumu dikkate alındığında gerçek kişi davalının
sorumluluğunun bulunmadığı gerekçesiyle davalı şirketler yönünden davanın
kabulüne, bu tüzel kişiler arasındaki perdenin kaldırılmasına, davaya konu
borçtan müteselsilen sorumlu olduklarını tespitine, bu kapsamda davalı
şirketler yönünden davanın toplam 70.771,03 TL üzerinden kabulüne, bu tutara
dava tarihinden itibaren ticari faiz uygulanmak suretiyle belirtilen 4
davalıdan tahsiline, davalı Eyüp Karadayı yönünden davanın reddine karar
verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz
etmiştir.
Dava, çeke dayalı alacak istemine ilişkin
olup, davacı tüzel kişilik perdesinin kaldırılarak tüm davalıların çek
bedelinden sorumlu tutulmasını istemiş, mahkemece, gerçek kişi davalı Eyüp
Karadayı dışındaki davalılar yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere TTK'daki sermaye şirketlerine ilişkin
hükümler gözetildiğinde kural olarak sermaye şirketi ortaklarının şirket
borçlarından dolayı şirket alacaklılarına karşı bir sorumluluğu bulunmamakta
ise de, pay sahibinin şirket tüzel kişiliği ile özdeşleşmesi, şirket ortağının
mal varlığı ile şirket tüzel kişiliğinin malvarlığının birbirlerine karışması,
art niyetli ve hesaplı davranışlarla sırf sorumluluktan sıyrılmak amacıyla
tüzel kişilik perdesinin arkasına sığınılması, ortağın şirketteki hâkimiyetini
kötüye kullanarak alacaklılara karşı tüzel kişilik perdesinin arkasına
saklanmasının hakkın kötüye kullanılması mahiyeti taşıması, borçların ödenmesi
sırasında şirket ortağı tarafından ayrılık prensibinin ileri sürülmesinin
TMK'nun 2. ve 3. maddelerine aykırı olması gibi hallerin söz konusu olduğu
durumlarda şirket ortağı aleyhine de tüzel kişilik perdesi aralanarak şirket
borcundan dolayı sorumluluğuna gidilebilecektir. Başka bir anlatımla perdeyi
aralama teorisiyle birlikte tüzel kişinin borcundan üyelerin, üyelerin
borcundan tüzel kişinin özdeş kılınarak sorumlu tutulması mümkün olabilecektir.
Bu durumda, mahkemece yukarıda yapılan açıklamalar ışığında davalı Eyüp
Karadayı'nın durumu değerlendirilerek hâsıl olacak sonuç çerçevesinde bir karar
verilmesi gerekirken, davanın tüzel
kişilik perdesinin kaldırılmasına dayandırıldığı, davalı Eyüp Karadayı'nın ise
bir gerçek kişi olduğu gerekçesiyle davalı Eyüp Karadayı hakkındaki davanın
reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan
nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı
yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene
iadesine, 11/12/2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.