ZİLYETLİĞİN KORUNMASI VE ZİLYETLİĞE HAKLILIK
DAVALARININ
GÖREV YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRİLMESİ
I.
GİRİŞ:
Sulh
hukuk mahkemeleri ile asliye hukuk mahkemelerinin görev ayrımı
yeni HMK m. 2 ve 4’e göre belirlenmiştir. Ancak zilyetlik ile
ilgili davalarda görev konusunda anlaşmazlık bulunmakta ve farklı
uygulamalar ortaya çıkmaktadır. Bu makalemizde birbiriyle
karıştırılan iki dava türünün görev yönünden incelenmesini
yapacağız.
II.
ZİLYETLİĞİN KORUNMASI DAVALARI:
Zilyetliğin korunması
davaları 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 982, 983 ve 984’üncü
maddelerinde düzenlenmiştir. TMK’nın “Zilyetliğin Gasbında
Dava Hakkı” başlıklı 982’inci maddesi;
“Başkasının
zilyet bulunduğu bir şeyi gasbeden kimse, o şey üzerinde üstün
bir hakka sahip olduğunu iddia etse bile onu geri vermekle
yükümlüdür.
Davalı, o şeyi
davacıdan geri almasını gerektirecek üstün bir hakka sahip
olduğunu derhal ispat ederse onu geri vermekten kaçınabilir.
Dava, şeyin geri
verilmesine ve zararın giderilmesine yönelik olur.”
hükmünü
içermektedir.
Bu
maddeye göre zilyetliğin korunmasında temel etken başkasının
zilyetliğinde olan bir malın başkası tarafından gasp edilmesi
eyleminin bulunmasıdır. Zilyetlik üzerinde bir tartışma ya da
anlaşmazlık bulunmasından çok zilyetliğin “gasp” yani zorla
zilyedin elinden alınması durumu söz konusudur. Malı eylemin
öncesinde elinde bulunduran gerçek hak sahibi zilyettir ve gasp
eden de bu zilyetliğe itiraz ederek ya da etmeksizin malı gerçek
zilyedin elinden zor kullanarak almaktadır. Bu durumda açılacak
davalara “zilyetliğin korunması davaları” denilmektedir ve
aynı yasanın 984’üncü maddesine göre iki aylık ve bir yıllık
hak düşürücü süreye bağlıdırlar. Bu davalarda görevli
mahkemeler 6100 sayılı HMK m. 4/I-c hükmüne göre sulh hukuk
mahkemeleridir.
III.
ZİLYETLİĞE HAKLILIK DAVALARI:
Zilyetliğe
haklılık davaları ya da diğer adı ile zilyetliğe istihkak
davası ya da zilyetliğin iadesi davası ise 4721 sayılı Türk
Medeni Kanunu 985 ve devamı maddelerine göre açılan ve çoğunlukla
da mülkiyet karinesine dayalı zilyetlik iddiasında bulunulan
davalardır. Bu davalarda zilyet olunan mal zilyetliğin korunması
davalarından farklı olarak üstün hak sahibi olduğu karinesine
dayanır. Her ne kadar “gasp” durumu saklı tutulmuşsa da bu
davalarda korunan zilyetlik fiili zilyetlikten çok iyiniyetli
kazanıma bağlı zilyetliktir. Mülkiyet karinesine dayanılması
dolayısıyla da mal varlığı değerleri ile ilgili olması
nedeniyle de bu davalarda görevli mahkeme 6100 sayılı HMK m. 2
uyarınca asliye hukuk mahkemeleridir.
IV.
SOMUT ÖRNEKLE KARŞILAŞTIRMA:
Bir
kişinin otomobil kiralayan bir firmadan otomobil kiraladığını
kabul edelim. Otomobilin zilyetliği kiralayana geçmiştir ve onun
kullanımındadır. Bu otomobilin anahtarının kiralayanın izni
olmaksızın ve zor kullanılarak gasp edildiğini ve otomobilin de
alınarak götürüldüğünü kabul edelim. Bu durumda kiralayan
kişi otomobil üzerinde kira sözleşmesi ile zilyetliğe sahip
olması nedeniyle hak sahibi olduğunu iddia ederek zilyetliğinin
korunmasına karar verilmesini isteyebilecektir. (konunun ceza hukuku
yönüne girmiyorum) Bu davada görevli mahkeme salt zilyetliğin
korunması esasına dayalı olması ve zilyetliğin gasp sonucu
kaybedilmesi nedeniyle yani 4721 sayılı TMK m. 982 kapsamında
zilyetliğin korunması söz konusu olduğundan sulh hukuk mahkemesi
olacaktır.
Zilyetliğe
haklılık davası yönünden bir örnek vermek gerekirse. Kış
aylarında İstanbul’da yaz aylarında da İzmir’de yaşayan
birinin İstanbul’da iken İzmir’deki mülkiyeti kendisine ait
olan yazlığına birinin girip yerleştiğini kabul edelim. Haziran
ayı başında İzmir’de ki yazlığına gelen kişi yazlığın
başkası tarafından işgal edildiğini görünce zilyetliğe
haklılık, ya da diğer adı ile zilyetliğe istihkak davası ya da
zilyetliğin iadesi davası açma hakkına sahip olacaktır. Bu davalar genellikle el atmanın önlenmesi davaları olarak da bilinir. Hatta bu
ve benzeri durumlar için 3091
sayılı ve 04.12.1984 tarihli Taşınmaz Mal Zilyetliğine Yapılan
Tecavüzlerin Önlenmesi Hakkında Kanun bulunmaktadır.
Yazlığın sahibi hem mülkiyet karinesine dayalı olarak hem de
zilyetlik karinesine dayalı olarak bu kanun kapsamındaki haklarını
kullanabileceği gibi zilyetliğe haklılık, ya da diğer adı ile
zilyetliğe istihkak davası ya da zilyetliğin iadesi davası açma
hakkına sahip olacaktır. Açılacak bu dava mal varlığı
değerlerine yönelik olması nedeniyle 6100 sayılı HMK m. 2
uyarınca asliye hukuk mahkemelerinin görevine girmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder