06 Kasım, 2020

TOPLU MAHKEMELERDE SÖZLÜ YARGILAMA AŞAMASINDA HMK DEĞİŞİKLİĞİ ÖNCESİNDE GÖNDERİLEN SÖZLÜ YARGILAMA DURUŞMASI DAVETİYESİ SORUNU

 TOPLU MAHKEMELERDE SÖZLÜ YARGILAMA AŞAMASINDA HMK DEĞİŞİKLİĞİ ÖNCESİNDE GÖNDERİLEN SÖZLÜ YARGILAMA DURUŞMASI DAVETİYESİ SORUNU

 I.GİRİŞ:

6100 sayılı HMK’da yapılan son değişikliklerden biri de toplu mahkemelerde sözlü yargılamayı düzenleyen 186’ıncı maddede yapılmıştır. Bu maddenin önceki halindeki uygulama ile yeni halindeki uygulama tamamen birinden farklı olup maddenin önceki halinde yapılan sözlü yargılama duruşmasına ilişkin davetiyelerin hukuki geçerliliği usul tartışmaları çıkartacak durumdadır. 

II. TOPLU MAHKEMELERDE SÖZLÜ YARGILAMAYI DÜZENLEYEN MADDENİN ÖNCEKİ HALİ VE UYGULAMASI:

6100 Sayılı HMK m. 186 değişikliğe uğramadan önce “Mahkeme, tahkikatın bitiminden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet eder. Taraflara çıkartılacak olan davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirilir. Sözlü yargılamada mahkeme, taraflara son sözlerini sorar ve hükmünü verir.” düzenlemesini içermekteydi. 

Bu maddeye göre sözlü yargılama günü belirlendikten sonra sözlü yargılama günü tarihini ve saatini belirten davetiye taraflara gönderilmekte davetiye üzerine tarafların belirlenen gün ve saatte hazır bulunmamaları durumunda yokluklarında karar verileceği ihtarı da yapılmaktaydı. Yokluklarında karar verileceği ihtarını içeren davetiyenin taraflara ulaşması koşulu ile taraflardan birinin ya da her ikisinin de duruşmaya gelmemesi durumunda tarafların yokluğunda karar verilmekteydi. Tarafların gelmemesi nedeniyle dosyanın aynı yasanın 150’inci maddesine göre işlemden kaldırılması da söz konusu değildi.

Tarafların yokluğunda karar verilmesine olanak tanıyan bu madde hükmü duruşmaya mazereti nedeniyle katılamayan ve bu nedenle de sözlü yargılama duruşmasının ertelenmesine karar verilmesini talep eden tarafların ya da vekillerin bu mazeretlerinin mahkemelerce kabul edilmemesi ve karar verilmesi nedeniyle başta avukatlar olmak üzere bir çok kişi adil yargılanma hakkının ihlal edilmiş olduğu ve savunma haklarının kısıtlanmış olduğu eleştirileri yapılmaktaydı. Bu konu zaman zaman Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yoluyla da taşınmış olup bu nedenlerle aşağıda açıklayacağımız değişiklikler yapılmıştır.   

III. TOPLU MAHKEMELERDE SÖZLÜ YARGILAMAYI DÜZENLEYEN MADDENİN YENİ HALİ:

6100 Sayılı HMK m. 186 değişikliğe uğradıktan sonra “Mahkeme, tahkikatın bittiğini tefhim ettikten sonra aynı duruşmada sözlü yargılama aşamasına geçer. Bu durumda taraflardan birinin talebi üzerine duruşma iki haftadan az olmamak üzere ertelenir. Hazır bulunsun veya bulunmasın sözlü yargılama için taraflara ayrıca davetiye gönderilmez. Sözlü yargılamada mahkeme taraflara son sözlerini sorar ve hükmünü verir. Şu kadar ki, 150’inci madde hükmü saklıdır.” düzenlemesini içermektedir. 

Maddede yapılan bu değişiklikle öncelikle tahkikat aşamasının bitmesinden sonra ayrı bir sözlü yargılama günü verilmesi uygulamasına son verilmiştir. Artık tahkikat aşamasının bittiğinin taraflara sözlü olarak bildirilmesi ile birlikte eğer taraflar sözlü yargılama için ayrı bir gün talep etmezlerse o duruşmada sözlü yargılamaya geçilerek karar verilecektir. Ancak bunun için her iki tarafında duruşmada hazır olması gerekmektedir. Taraflardan biri sözlü yargılama için ayrı bir gün verilmesini talep ederse bu durumda mahkeme sözlü yargılama için iki haftadan az olmamak üzere duruşmayı erteleyerek yeni bir sözlü yargılama duruşması belirlemek zorundadır. Bu durumda duruşmada hazır olmayan tarafa sözlü yargılama duruşmasının davetiyesinin de gönderilmesi gerekir.

Taraflardan birinin talebi üzerine belirlenecek sözlü yargılama duruşmasına tarafların katılmaması durumunun davacı ve davalı yönünden ayrı ayrı ele alınarak incelenmesi gerekir. Eğer sözlü yargılama duruşmasına katılmayan taraf davalı ise ve geçerli bir mazereti de yoksa yokluğunda karar verilebilecektir. Sözlü yargılama duruşmasına katılmayan taraf davacı ise ve geçerli bir mazereti de yoksa bu durumda tarafların yokluğunda karar verilmesi mümkün değildir. Çünkü yasa metninden tarafların yokluğunda karar verileceğine ilişkin hüküm çıkartılmıştır. Bu durumda geçerli mazeret sunmadığı için davanın 6100 sayılı HMK m. 150’ye göre işlemden kaldırılması gerekmektedir. Nitekim yasada yapılan değişiklikle 150’nci madde hükmünün saklı olduğu maddeye eklenmiştir. Dolayısıyla davacının mazeret sunmaksızın sözlü yargılama duruşmasına katılmama ve yokluğunda karar verilmesini bekleme lüksü artık kalmamıştır.

IV. GEÇİŞ DÖNEMİNDE YAŞANAN SORUNLAR:

Her yasa değişikliğinde olduğu gibi 6100 sayılı HMK değişikliğinde de yasanın değişmeden önceki hali yürürlükteyken başlamış ve devam eden usul işlemlerinin yeni değişiklikler karşısında nasıl etkileneceği en önemli hukuki sorundur. HMK m. 186’da yapılan değişiklikte de aşağıda incelemesini yaptığımız sorunlar bulunmaktadır.

6100 sayılı HMK m. 186 değişikliğe uğramadan önce yasanın eski haline göre sözlü yargılama duruşmasına geçilen ve taraflara belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği ihtarını içeren davetiyelerin gönderildiği dosyaların, yasa değişikliğinden sonraki sözlü yargılama duruşmalarında tarafların duruşmaya katılmamaları durumunda, taraflara gönderilen bu davetiyenin hukuken geçerli olup olmadığı konusunun tartışılması gerekmektedir.

Öncelikle usul yasaları ile maddi hukuka ilişkin yasaların zaman bakımından uygulanmaları konusundaki farkın ortaya konulması gerekmektedir. Maddi hukuka ilişkin yasalar yürürlüğe girdikleri tarihten itibaren ileriye doğru uygulansalar da bir hukuki işlem ilk ortaya çıktığı tarihteki yasa hükmüne bağlı olarak hüküm ve sonuç doğuracaktır. Bu nedenle özel hukukta bir yasa yürürlükten kalksa da o yasa zamanında yapılmış sözleşmeler yine o yasanın hükümlerine bağlı kalmaya devam etmekte ve o yasa hükümlerine göre uyuşmazlıklar çözüme kavuşturulmaktadır. Ancak usul yasalarında bu kural geçerli değildir. Usul yasaları gerek ülkenin tamamında gerekse bütün dosyalarda yargılama birliğini bağlamak için yürürlüğe girdikleri andan itibaren uygulanmaya başlarlar ve bütün hukuki sonuçlarını doğururlar. Dolayısıyla önceki usul kanunu döneminde başlamış bir işlemin yeni usul kanunu döneminde de devam etmesi düşünülemez. Bu nedenle 6100 sayılı HMK m. 186’da yapılan değişiklik yürürlüğe girdiği andan itibaren hem henüz sözlü yargılama duruşması günü verilmemiş davalarda hem de sözlü yargılama davetiyesi gönderilmiş davalarda uygulanmak zorundadır. Dolayısıyla mahkemenin sözlü yargılama duruşmasında önceki yasa döneminde gönderilmiş davetiyeye dayanarak tarafların yokluğunda karar verebilmesi hukuken mümkün değildir. Çünkü artık mahkemenin “tarafların yokluğunda karar verme yetkisi” kalkmıştır. Mahkemenin tarafların yokluğunda karar vermesi durumunda mahkeme kanundan almadığı bir yetkiyi kullanarak adil yargılanma hakkının ihlaline ve savunma hakkının kısıtlanmasına neden olmuş olur.

Yasa değişikliği öncesinde taraflara belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği ihtarını içeren davetiyeler gönderilmiş olsa da artık o davetiyelerin yasal dayanağı kalmadığından tarafların yokluğunda karar verilemeyecektir. Bu nedenle 6100 sayılı HMK m. 150’nin işletilmesi ve mazeret göstermeksizin duruşmaya davacının ya da karşı davacının katılmadığı durumlarda dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi gerekmektedir.

Davetiyeler gönderildikten sonra yasa değişikliği olması nedeniyle taraflara gelmedikleri takdirde dosyanın işlemden kaldırılacağına ilişkin ikinci bir davetiyenin gönderilmesi ya da tarafların katılmadıkları duruşmada dosyanın işlemden kaldırılmayarak yasa değişliği nedeniyle tekrar davetiye gönderilmesine karar verilmesi düşüncesi her ne kadar avukatların usul yasalarını bilmelerinin mesleklerinin gereği olması nedeniyle gereksiz görülse de 6100 sayılı HMK, vekilleri değil tarafları esas alarak hazırlandığı için ve bizim usul hukukumuzda avukatla temsil zorunluluğu da bulunmadığı için her iki durumda da yeniden davetiye gönderilmesi adil yargılanma hakkı ile savunma hakkının korunması adına zorunludur. Yani yasa değişikliği öncesinde gönderilen duruşma davetiyeleri artık yasal dayanaktan yoksun kaldığından taraflara tekrar bu sefer duruşmaya mazeretsiz katılmamaları durumunda dosyanın işlemden kaldırılacağı ihtarını içeren ikinci bir davetiyenin gönderilmesi gerekmektedir. Duruşması yakın olan dosyalarda bunun yapılması mümkün olmadığından bu durumda duruşmaya davacı tarafın gelmemesi durumunda yasa değişikliğinden kaynaklı geçiş dönemi nedeniyle tekrar davetiye gönderilmesi gerekecektir.

V. YASA DEĞİŞİKLİĞİ ÖNCESİNDE GÖNDERİLEN DAVETİYELERİN USULÜ KAZANILMIŞ HAK DOĞURMASI SORUNU:

Taraflara belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği ihtarını içeren davetiyelerin yasa değişikliği öncesinde gönderilmiş olması sözlü yargılama duruşması için taraflar yönünden kazanılmış usulü hak doğurur mu? Önceki yasa döneminde gönderilen davetiyenin tarafların yokluğunda karar verilmesine ilişkin bir hak sağladığı açıktır. Ancak hak kanundan doğar ve usul yasalarının yürürlüğe girdiği andan itibaren uygulanması ilkesi karşısında taraflara gönderilen davetiyelerin yasal dayanağı kalmadığından böyle bir kazanılmış haktan da söz edilemez. Çünkü kazanılmış hakkın devamı söz konusu hakkın kullanılmasının öncelikle tarafların tercihine bırakılır nitelikte olması ve kamu düzenini ilgilendirmemesi gerekmektedir. Yukarıda da açıkladığımız gibi usul yasalarının yürürlüğe girer girmez uygulanması ilkesi hem ülke genelinde hem de bütün dosyalarda yargılama birliğini sağlamak içindir. Yargılama birliğinin sağlanması da doğrudan kamu düzeni ile ilgilidir. Dolayısıyla önceki yasa döneminde gönderilen sözlü yargılama duruşması davetiyelerinin taraflar açısından usulü kazanılmış hak doğurması hukuken mümkün değildir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder