19 Şubat, 2019

ALACAKLILARA ZARAR VERMEK KASTIYLA YAPILAN MİRASIN REDDİ İŞLEMİNE KARŞI İPTAL VE TASARRUFUN İPTALİ DAVASI AÇILMASI

ALACAKLILARA ZARAR VERMEK KASTIYLA YAPILAN MİRASIN REDDİ İŞLEMİNE KARŞI İPTAL VE TASARRUFUN İPTALİ DAVASI AÇILMASI

I. GİRİŞ:

Mirasın reddi talebi terekesi borca batık murislerin mirasçıları için terekenin borçlarından kurtulmak için 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun tanıdığı yasal bir haktır. Her mirasçı kendi murisinin terekesinin borca batık olması durumunda bu borcu üstlenmemek için 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 605’inci maddeye göre mirası reddedebilirler. Ancak terekesi borca batık olmayan murisin mirası çoğu zaman mirasçının kendi alacaklılarını zarara uğratmak amacıyla reddedilmektedir. Yasa koyucu alacaklıların zarara uğratılmasını önlemek amacıyla kötüniyetli yapılacak mirası ret eşlemlerine karşı 4721 sayılı TMK m. 617’ye özel bir düzenleme getirmiştir. Bu yasa maddesi hukuki açıdan 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 277 ve devamı maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davaları ile de doğrudan ilişki içerisindedir. Ancak her iki yasal düzenlemenin uygulanma koşulları ve zamanları birbirinden küçük istisnalarla ayrılmaktadır. Bu makalemizde bu konunun incelemesini yapacağız.

II. İNCELEMESİNİ YAPTIĞIMIZ YASA MADDELERİ:

Makalemize konu yasa maddeleri aşağıdaki gibidir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu m. 617

Malvarlığı borcuna yetmeyen mirasçı, alacaklılarına zarar vermek amacıyla mirası reddederse; alacaklıları veya iflas idaresi, kendilerine yeterli bir güvence verilmediği takdirde, ret tarihinden başlayarak altı ay içinde reddin iptali hakkında dava açabilirler.

Reddin iptaline karar verilirse, miras resmen tasfiye edilir.

Bu suretle tasfiye edilen mirastan reddeden mirasçının payına bir şey düşerse bundan, önce itiraz eden alacaklıların, daha sonra diğer alacaklıların alacakları ödenir. Arta kalan değerler ise, ret geçerli olsa idi bundan yararlanacak olan mirasçılara verilir.”

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu m. 280/I ve II

Malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumun ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde iptal edilebilir. Şu kadar ki, işlemin gerçekleştiği tarihten itibaren beş yıl içinde borçlu aleyhine haciz veya iflas yoluyla takipte bulunulmuş olmalıdır.

Üçüncü şahıs, borçlunun karı veya kocası, usul veya füruu ile üçüncü dereceye kadar (bu derece dahil) kan ve sıhri hısımları, evlat edineni veya evlatlığı ise borçlunun birinci fıkrada beyan olunan durumunu bildiği farz olunur. Bunun hilafını üçüncü şahıs, ancak 279’uncu maddenin son fıkrasına göre ispat edebilir.”

III. 4721 SAYILI TÜRK MEDENİ KANUNU MADDE 617’NİN UYGULANMASININ KOŞULLARI:

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu m. 617 üç koşul belirlemiştir. Bunlardan birincisi mirasçının malvarlığının borcuna yetmemesi, ikincisi alacaklılarına zarar vermek amacıyla mirası reddetmesi, üçüncüsü de borçlu mirasçının yeterli güvence vermemesidir. Dolayısıyla malvarlığı borcunu karşılamaya yeten mirasçının mirası ret işlemine karşı bu maddeye dayanılarak iptal davası açılamayacaktır. Mirasçının mirası ret işlemi alacaklılarına zarar verme kastı değil de yasadan kaynaklanan başka bir haklı nedene dayanıyorsa yine iptal davası açılamayacaktır. Yasadan kaynaklanan haklı nedenler 4721 sayılı TMK’nun 557 ve 578’inci maddelerinin aksi yorumundan eski dildeki ifadesiyle mefhumu muhalifinden istinbat edilerek şu şekilde ortaya konulabilir.

4721 sayılı TMK m. 557’ye göre;

Aşağıdaki sebeplerle ölüme bağlı bir tasarrufun iptali için dava açılabilir:

    1. Tasarruf miras bırakanın tasarruf ehliyeti bulunmadığı bir sırada yapılmışsa,

    2. Tasarruf yanılma, aldatma, korkutma veya zorlama sonucunda yapılmışsa,

    3. Tasarrufun içeriği, bağlandığı koşullar veya yüklemeler hukuka veya ahlaka aykırı ise,

    4. Tasarruf kanunda öngörülen şekillere uyulmadan yapılmışsa.”

4721 sayılı TMK m. 578’e göre;

Aşağıdaki kimseler, mirasçı olamayacakları gibi; ölüme bağlı tasarrufla herhangi bir hak da edinemezler:

1. Miras bırakanı kasten ve hukuka aykırı olarak öldüren veya öldürmeye teşebbüs edenler,

2. Miras bırakanı kasten ve hukuka aykırı olarak sürekli şekilde ölüme bağlı tasarruf yapamayacak duruma getirenler,

3. Miras bırakanın ölüme bağlı bir tasarruf yapmasını veya böyle bir tasarruftan dönmesini aldatma, zorlama veya korkutma yoluyla sağlayanlar ve engelleyenler,

4. Miras bırakanın artık yeniden yapamayacağı bir durumda ve zamanda ölüme bağlı bir tasarrufu kasten ve hukuka aykırı olarak ortadan kaldıranlar veya bozanlar.”

Mirası reddeden mirasçı muris hayattayken muris tarafından 4721 sayılı TMK m. 557 ve 578’de yer alan iddialara maruz kalmış ve bu iddialar nedeniyle hukuk ve ceza soruşturma ve davalarına maruz kalmışsa eğer bu davalar lehine sonuçlanmış olsa bile; yani 4721 sayılı TMK m. 557 ve 578’de yer alan iddiaların doğru olmadığı anlaşılsa bile muris tarafından bu iddialarla suçlanmış olması nedeniyle murisin ölümünden sonra mirasını haklı olarak reddetme hakkına sahiptir. Bu davaları gerekçe göstererek reddetme hakkını kullanan mirasçının kötüniyetli olarak hareket ettiği ancak muris ile mirasçının barıştıklarına ilişkin kesin ve inandırıcı delillerin ortaya konulması ile mümkün olur. Bizce bu konuda delil serbestisi geçerli olup her tür delille bu durum ispatlanabilir.

4721 sayılı TMK m. 617’nin uygulanmasında hakim tarafından kendiliğinden gözetilecek en önemli konu ise hak düşürücü süredir. İptal davası ret tarihinden başlayarak altı ay içinde açılır. Yasada düzenlenen altı aylık süre hak düşürücü süre olup hem hakim tarafından kendiliğinden gözetilmek zorundadır hem de yargılamanın her aşamasında itiraz olarak ileri sürülebilir.

4721 sayılı TMK m. 617’nin aşağıda incelemesini yapacağımız 2004 sayılı İİK m. 280/I ve II uygulaması ile benzeşen en önemli özelliği mirasçının malvarlığının borcuna yetmemesi koşulunu getirmiş olmasıdır. 4721 sayılı TMK m. 617 mirasçının malvarlığının borcuna yetmemesi koşulunu getirmişse de bu koşulun hangi ölçütlere göre belirleneceği TMK’da açıklanmamıştır. 2004 sayılı İİK m. 277 ve devamı maddelerinde ki tasarrufun iptali davalarında ise borç ödemeden kesin ya da geçici acz belgesi alınmış olması dava şartı olarak belirlenmiştir. Aşağıya tam metnini aldığımız Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 2016/621 Esas; 2018/6722 Karar ve 15.10.2018 Tarihli kararında “Kötüniyetle redden söz edilebilmesi için, reddeden mirasçının malvarlığının borcunu karşılamaya yetmediğinin sabit olması gerekir. (TMK. m. 617) Onun için her şeyden önce davalı durumunda bulunan mirasçının malvarlığının borcunu karşılamaya yeterli olup olmadığı hususunun etraflı şekilde araştırılıp tespit edilmesi zorunludur. İcra takibinin uzun süre devam etmesi, tek başına acze delalet etmez. Zira aczin ne suretle gerçekleşeceği İcra İflas Kanununda gösterilmiştir. (İİK m. 105 ve 143) Davacı tarafından borçlu mirasçı hakkında “aciz vesikası” alınmamış olduğuna göre, mahkemece, davalının şahsi malvarlığının ret tarihindeki değeri tespit edilip, bu malvarlığının borcunun karşılamaya yeterli olup olmadığının usulünce araştırılıp saptanması; yeterli ise talebin reddi, yeterli olmadığının görülmesi halinde ise davalı da yeterli güvence göstermediği takdirde reddin iptaline karar verilmesi gerekir.”tespitinde bulunmuştur.

Bu karar göre Yargıtay tasarrufun iptali davasından farklı olarak alacaklıya borç ödemeden acz vesikası alma yükümlülüğü getirmemekte onun yerine 4721 sayılı TMK m. 617’ye göre iptal davası açıldıktan sonra mahkemeye borçlu mirasçının mirası ret tarihindeki mal varlığının borcunu karşılamaya yetecek miktarda olup olmadığını araştırma yükümlülüğü getirmektedir.

Bu karardan anlaşılmaktadır ki dava açılmadan önce borç ödemeden acz vesikası alınmasına gerek yok. Dava açıldıktan sonra borçlu mirasçının mirası reddettiği tarihteki mal varlığının araştırması mahkemece yapılmak zorunda.

Henüz haciz ya da iflasa konu icra takibi başlatılmamış ancak bağlı olduğu senet ya da sözleşmeye göre vadesi gelmiş alacaklar için de 4721 sayılı TMK m. 617’ye göre iptal davası açılabilir. Uygulamada genellikle borçlu mirasçının borçlarının vadesinin gelmesi ile birlikte mirası reddettiği de alacaklıları tarafından öğrenilmekte ve borçlu mirasçı aleyhine icra takibi başlatılarak borç ödemeden acz vesikası yerine geçen “borca kabil malı yoktur” tespitini içeren haciz tutanağı düzenlenen bir haciz işleminden sonra İİK m. 277 ve devamı maddelerine göre tasarrufun iptali davası açılması yoluna gidilmektedir. İcra dosyası içinde borç ödemeden acz vesikası almak ise çok uzun süren yazışma ve işlemleri çoğu zaman da borçlunun şikâyet yoluna gitmesi nedeniyle icra hukuk mahkemelerinin de zaman zaman dosya hakkında karar vermesine neden olan zorlu bir süreç oluşturmaktadır. İcra takibi ile birlikte borçlu muris hakkında 4721 sayılı TMK m. 617’ye göre iptal davası açılarak borçlu murisin mal varlığının mirası reddettiği tarihe göre alacaklarına karşılar nitelikte olmadığının araştırılmaya başlanması iş yükünün çok fazla olmadığı adliyelerde daha pratik bir yol olabilir.

IV. YARGITAY KARARI:

T.C. YARGITAY
14. Hukuk Dairesi

ESAS NO : 2016/621
KARAR NO : 2018/6722
TARİH : 15.10.2018

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 23.06.2014 gününde verilen dilekçe ile mirasın reddinin iptali talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 02.04.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

Davacı vekili, davalı aleyhine Adana 11. İcra Müdürlüğü'nün 2011/9090 Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, alacağın tahsili için davalının, murisi Salih Turğut’tan intikal eden miras hissesine haciz tesis edildiğini, davalının bu hacizleri öğrendikten sonra murisinden intikal eden mirası kayıtsız ve şartsız reddettiğini, davalının borçlarına güvence vermeden borcunu ödememek kastıyla mirası reddettiğini belirterek, davalının murisinden kalan mirası reddinin iptaline karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.

Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.

Dava, Adana 3. Sulh Hukuk Mahkemesi 2014/56 E. - 38 K. sayılı ilamı ile davalının murisi Erdoğan Alışır’ın mirasının reddine dair verilen kararın iptali istemine ilişkindir.

TMK’nın 617. maddesi uyarınca borcunu ödemeyen, güvence vermeyen ve malvarlığı kendi borcunu ödemeye yetmeyen, alacaklılarına zarar vermek kastıyla mirası reddeden mirasçının alacaklıları veya iflas masası ret tarihinden itibaren 6 ay içinde reddin iptali davası açabilir. Kötüniyetle redden söz edilebilmesi için, reddeden mirasçının malvarlığının borcunu karşılamaya yetmediğinin sabit olması gerekir. (TMK. m. 617) Onun için her şeyden önce davalı durumunda bulunan mirasçının malvarlığının borcunu karşılamaya yeterli olup olmadığı hususunun etraflı şekilde araştırılıp tespit edilmesi zorunludur. İcra takibinin uzun süre devam etmesi, tek başına acze delalet etmez. Zira aczin ne suretle gerçekleşeceği İcra İflas Kanununda gösterilmiştir. (İİK m. 105 ve 143) Davacı tarafından borçlu mirasçı hakkında “aciz vesikası” alınmamış olduğuna göre, mahkemece, davalının şahsi malvarlığının ret tarihindeki değeri tespit edilip, bu malvarlığının borcunun karşılamaya yeterli olup olmadığının usulünce araştırılıp saptanması; yeterli ise talebin reddi, yeterli olmadığının görülmesi halinde ise davalı da yeterli güvence göstermediği takdirde reddin iptaline karar verilmesi gerekir. Açıklanan yönde araştırma yapılmadan eksik inceleme ile yasaya aykırı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle hükmün BOZULMASINA, istek halinde temyiz harcının yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15.10.2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

V. 2004 SAYILI İCRA VE İFLAS KANUNU M. 280/I VE II’NİN UYGULANMASININ KOŞULLARI:

2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 280/I ve II maddesinin uygulanması ise 4721 sayılı TMK m. 617’den biraz daha farklıdır.

4721 sayılı TMK .m 617’ye göre vadesi gelmiş alacak için borçlu mirasçı aleyhine başlatılmış haciz ya da iflas yoluyla takipte bulunma zorunluluğu yokken İİK m. 280’e göre dava açılabilmesi için borçlunun alacaklılara zarar verme kastıyla yaptığı işlemin gerçekleştiği tarihten itibaren beş yıl içinde borçlu mirasçıya karşı haciz ya da iflas yoluyla takipte bulunma zorunlulu bulunmaktadır. Dolayısıyla icra takibi yapılmadan İİK m. 280’e göre dava açılamaz.

İkinci önemli fark ise borçlu mirasçı hakkında İİK m. 277’ye göre kesin ya da geçici acz vesikasının alınmış olmasıdır. TMK m. 617’ye göre iptali davası bu belge alınarak ya da alınmadan da açılabilir. Ancak İİK m. 280’e göre acz vesikası olmadan tasarrufun iptali davası açılması mümkün değildir.

Uygulamada borç ödemeden acz vesikası alınması için çok fazla yazışma ve icra işlemi yapılması gerektiğinden borç ödemeden acz vesikası yerine geçen “borca kabil malı yoktur” tespitini içeren haciz tutanağı düzenlenen bir haciz işleminden sonra İİK m. 277 ve devamı maddelerine göre tasarrufun iptali davası açılması yoluna gidilmektedir.

Tasarrufun iptali davalarının 4721 sayılı TMK m. 617’deki iptal davaları ile hukuki bağ içinde olmasını sağlayan hüküm ise İİK m. 280/II hükmüdür. Bu fıkraya göre; “Üçüncü şahıs, borçlunun karı veya kocası, usul veya füruu ile üçüncü dereceye kadar (bu derece dahil) kan ve sıhri hısımları, evlat edineni veya evlatlığı ise borçlunun birinci fıkrada beyan olunan durumunu bildiği farz olunur. Bunun hilafını üçüncü şahıs, ancak 279’uncu maddenin son fıkrasına göre ispat edebilir.”Alacaklılardan mal kaçırma amacına yönelik kötüniyetli mirası ret işlemleri de zaten mirasçılık durumuna göre alt soy ya da üst soy mirasçılara karşılıksız kazandırma sağlamak amacıyla yapılır. Mirasın reddi ile birlikte mirasta halefiyet ilkesi gereğince sonra gelen mirasçılar murisin mirasında mirasçı durumuna gelirler. Dolayısıyla murisin mal varlığında hiç bir bedel ödemeksizin hak sahibi olurlar. Bu durumda olan halef mirasçıların borçlu mirasçının durumunu bilmediklerini ispat yükü kendilerindedir.

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu m. 280/I ve II’ye göre açılacak iptal davalarında dava açma süresi TMK m. 617’den farkıl olarak aynı İİK 284’üncü maddesine göre “batıl tasarrufun vukuu tarihinden itibaren” yani mirasın reddi işleminden itibaren beş yıldır. Dolayısıyla daha uzun bir süre öngörülmüştür.

VI. AÇILAN DAVANIN HUKUKİ NİTELENDİRMESİNİN YAPILMASI:

Borçlu murisin mirası ret işleminin iptali nedeniyle açılan davada davacı tarafın hangi yasaya göre iptal hükmü talep ettiğinin açık ve net olması gerekir. Ancak bu konuda davacı tarafın beyanı net değilse 6100 sayılı HMK m. 119/I-g’ye göre dayanılan hukuki sebep davacı tarafa açıklattırılmalıdır. Bu konudaki muğlaklık giderilemezse eğer HMK m. 33’de yer alan Hâkim, Türk hukukunu resen uygular.” hükmüne göre davanın hukuki nitelendirmesini hakim kendisi yapar ve ona göre davanın 4721 sayılı TMK m. 617’ye göre açılmış bir iptal davası mı yoksa 2004 sayılı İİK m. 280/I ve II’ye göre açılmış bir tasarrufun iptali davası mı olduğunu belirler. Buna ilişkin örnek bir kararın tam metnini de aşağıda yayınlıyoruz.

VII. YARGITAY KARARI:

T.C.
YARGITAY
17. Hukuk Dairesi

ESAS NO : 2014/21622
KARAR NO : 2017/4442
TARİH : 24.04.2017

Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda, kararda yazılı nedenlerle davaların reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı Zeynep Kaplan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

Davacı Adil Tural vekili, davalı borçlu İsmail Hakkı Tığlı hakkında İstanbul 7. İcra Müdürlüğünün 2004/15940 E sayılı dosyası takibe geçildiğini, aciz vesikası hükmünde haciz zabıtlarının bulunduğunu, davalı borçlunun muris babası Mehmet İzzet Tığlı'nın 13.12.2006 tarihinde vefat ettiğini, vefatından 3 ay kadar önce Tığlı Oto Tic. A.Ş. ve Tığlı Petrol Tic. A.Ş.’deki hisselerini diğer davalılar eşi Mübeccel ve oğlu Ahmet Şevki Tığlı ile davalı Arif Demirekin’e devrettiğini belirterek, alacaklılarından mal kaçırma amacıyla yapılan devirlerin iptalini istemiştir.

Davalılar Mübeccel Tığlı, Ahmet Şevki Tığlı ve Arif Demirekin vekili, murisin hisselerinin borca batık oğluna geçmemesi için istediği tasarruflarda bulunabilmesinin doğal hakkı ve yaptığı tasarruflarla ilgili dava açma hakkının mirasçılarına ait olduğunu, tasarruf esnasında şuurunun yerinde olduğunu belirterek, davanın reddini istemiştir.

Davalı, İ. Hakkı Tığlı vekili, müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, davacının dava açma ehliyeti ve dava şartlarının bulunmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.

Birleşen dosyada davacı Adil Tural vekili, davalı borçlu İsmail Hakkı Tığlı'nın Zeytinburnu 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2007/238 E-2007/282 K sayılı mirasın reddi tasarruf işleminin iptalini istemiş, İstanbul 7. İcra Müdürlüğünün 2004/15940 E sayılı dosyasındaki alacağı 09.01.2012 tarihli temlikname ile temlik alan Zeynep Kaplan'ın 26.06.2012 tarihli duruşmada davacı olarak kabulüne karar verilerek davaya devam olunmuştur.

Birleşen dosya davalıları A. Şevki Tığlı, Mübeccel Tığlı ve İ. Hakkı Tığlı vekilleri, 6 aylık dava açma süresinin geçirildiğini belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.

Mahkemece, İİK 282’inci maddesinde davalı olarak borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçılarının gösterilebileceğini, borçlunun İsmail Hakkı Tığlı, şirket paylarını devredenin ise borçla ilgili olmayan Mehmet İzzet Tığlı olduğunu, Mehmet İzzet Tığlı'nın şirketteki paylarını devretmesi ile devredilen bu paylarla borçlu İsmail Hakkı Tığlı ve diğer davalıların ilgisi olmayıp tasarrufun iptali davasında davalı olarak gösterilmelerinin mümkün olmadığını belirterek bu davanın reddine, birleşen dosya yönünden ise, mirasın reddi tarihinden itibaren 6 aylık hak düşürücü sürenin fazlasıyla geçmiş olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm, davacı Zeynep Kaplan vekilince temyiz edilmiştir.

1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, asıl davada davacı Zeynep Kaplan vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddi ile hükmün onanması gerekmiştir.

2-Birleşen dava, İİK’nun 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Kural olarak mirasın reddi bağışlama sayılmaz. Ancak borçlunun alacaklılarına zarar verme kastıyla mirası reddetme işlemi tasarrufun iptali davasına konu olabilmektedir. Mirasın reddine dair işlem ile terekenin açılmasıyla borçlunun aktifine geçecek olan mal para vs. değerler karşılıksız olarak diğer mirasçılara geçeceğinden borçlunun mirasın reddine ilişkin tasarrufu diğer iptal koşullarının oluşması halinde İİK'nun 277 ve devamı maddeleri uyarınca iptale konu olabilecek tasarruflardandır. Dolayısıyla davacının talebi mirasın reddine ilişkin tasarrufun iptaline yönelik olduğundan, dava ön koşulları yönünden dosyanın incelenmesi varlığı halinde dava konusu mirasın reddine ilişkin tasarrufun İİK’nun 277, 278, 279 maddeler gereğince iptale tabi olup olmadığının değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, davanın TMK'nun 617 maddesininde düzenlenen mirasın reddinin iptali davası olarak nitelendirilmesi ve süre yönünden reddi isabetli görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı Zeynep Kaplan vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddi ile asıl davaya ilişkin hükmün ONANMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile birleşen davaya ilişkin hükmün BOZULMASINA, aşağıda dökümü yazılı 993,60 TL fazla alınan harcın temyiz eden davacı Zeynep Kaplan'a geri verilmesine 24.04.2017 gününde oy birliğiyle karar verildi.

1 yorum: