11 Temmuz, 2025

7550 SAYILI YASA İLE DEĞİŞTİRİLEN 6100 SAYILI HMK EK MADDE 1/II’NİN UYGULANMASINDA KARŞILAŞILAN SORUNLAR

 7550 SAYILI YASA İLE DEĞİŞTİRİLEN 
6100 SAYILI HMK EK MADDE 1/II’NİN UYGULANMASINDA
KARŞILAŞILAN SORUNLAR 

I. GİRİŞ:

6100 sayılı HMK’nın senetle ispat zorunluluğu (HMK m. 200), senede karşı tanıkla ispat yasağı (HMK m. 201), istinaf kanun yolu (HMK m. 341), temyiz kanun yolu (HMK m. 362) ve temyizde duruşma (HMK m. 369) parasal sınırlarının belirlenmesine ilişkin Ek Madde 1’de 7550 sayılı yasa ile yapılan değişiklik istinaf ve temyiz kanun yolu parasal sınırlarında aşağıda açıklayacağımız bir takım usul hukuku sorunlarına neden olmuştur. Maddenin uygulanmasında iki temel sorun ortaya çıkmıştır. Birincisi yasa değişikliğinin geçmişe etkili olup olmadığı, ikincisi de ıslah (HMK m. 176) ve bedel artırımı (HMK m. 107/II) durumunda uygulanıp uygulanmayacağıdır.

II. 6100 SAYILI HMK EK MADDE 1/II:

HMK Ek Madde 1’in değişiklik sonrası madde metni; “200 üncü ve 201 inci maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında hukuki işlemin yapıldığı, 341 inci, 362 nci ve 369 uncu maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında davanın açıldığı tarihteki miktar esas alınır.” şeklindedir. Madde parasal sınırların uygulanmasında davanın açıldığı tarihteki miktarı esas almaktadır.

III. YASANIN UYGULANMASINDAKİ GÖRÜŞLER:

Yasanın yürürlük tarihi olan 04.06.2025 tarihinden sonra verilen kararlar için uygulanması gerektiği ve yürürlük tarihi olan 04.06.2025 tarihinden önce de verilmiş kararlar hakkında HMK m. 448’e göre geçmişe etkili şekilde uygulanması gerektiği yönünde iki görüş bulunmaktadır.

IV. YASA DEĞİŞİKLİĞİNİN GEÇMİŞE ETKİLİ OLUP OLMAYACAĞI SORUNU:

6100 sayılı HMK’nın zaman bakımından uygulanması m. 448’de düzenlenmiştir. “Zaman bakımından uygulanma” başlıklı HMK m. 448’e göre; “Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhâl uygulanır.” Bu madde HMK’nın yürürlüğe girmesinden sonra yürürlükten kalkan 1086 sayılı HUMK zamanında açılmış davalarda HMK’nın nasıl uygulanacağını düzenlemek için getirilmiş bir madde olup HMK’da değişiklik yapılması durumunda da uygulanıp uygulanmayacağı konusunda bir netlik yoktur.

6100 sayılı HMK m. 448’in HMK’da değişiklik yapılması durumunda da uygulanacağı kabul edilirse uygulamanın aşağıdaki hukuki değerlendirme çerçevesinde ele alınması gerektiği fikrindeyim. 

6100 sayılı HMK m. 448'in madde gerekçesi; “Maddede yer alan düzenlemede, 1086 sayılı Kanunun 578 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan kuralın doktrin ve uygulamada anlaşıldığı biçimde formüle edilmek suretiyle dili de sadeleştirilerek aynen benimsenmiştir. Adı geçen kanunî düzenlemenin ikinci fıkrasında yer alan kural ise bilinenin tekrarı niteliğini taşıdığı için madde metnine alınmamıştır.” hükmünü içermektedir. 

Madde gerekçesinde geçen 1086 sayılı HUMK m. 578/I; “İşbu kanun müktesep hakları ihlal etmemek şartiyle makabline şamildir.” hükmünü içermekte olup HUMK m. 578/I’in HUMK’un yürürlüğe girmesinden itibaren kazanılmış haklara zarar vermemek koşulu ile geçmişe etkili şekilde uygulanacağının kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır. HMK m. 448’in madde gerekçesinde bu maddenin getiriliş amacının da aynı olduğu, kazanılmış haklara zarar vermemek koşulu ile HMK’nın yürürlüğe girdiği andan itibaren geçmişe etkili olarak uygulanacağı anlaşılmaktadır. Ancak yasa koyucunun HMK m. 448’de HUMK m. 578/I’de ki gibi “makable şamil olma” ya da bu anlama gelen “geçmişe etkili olma” ifadelerini kullanmak yerine “tamamlanmış işlem” ve “derhal uygulanır” ifadelerini kullanması karşı görüşün oluşmasına neden olmuştur.

Bu durumda 7550 sayılı yasa ile HMK Ek Madde 1’de yapılan istinaf ve temyiz parasal sınırlarında dava tarihini esas alan düzenlemenin de HMK m. 448 kapsamında kazanılmış hakları ihlal etmemek üzere dava tarihine göre istinaf ve temyiz sınırının belirlenmesi gerektiği sonucu ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla şuan karar verilmiş ancak henüz istinaf kanun yoluna başvurulmamış ya da istinaf kanun yoluna başvurulup da BAM’larda inceleme için beklemekte olan dosyalarda istinaf ve temyiz kanun yolu sınırı ilk derece mahkemesinde davanın açılma tarihindeki istinaf ve temyiz kanun yolu parasal sınırına göre belirlenmesi gerekmektedir.

HMK m. 448’in uygulanmasında tarafların kazanılmış haklarının ihlal edilip edilmediği nasıl tespit edilecektir? Yeni yasa değişikliği yürürlüğe girmeden önce, eski düzenleme tarihinde karar istinaf edilmiş ancak dava değerinin istinaf sınırının altında kalması nedeniyle mahkemece istinaf talebinin reddine karar verilmişse, karar artık kesinleştiğinden mahkemenin ret kararından sonra yürürlüğe giren bu yasa değişikliği uygulanamayacaktır. Bu durum kararı istinaf etmeyen diğer taraf lehine kazanılmış hak oluşturacaktır. Karar verildikten ancak istinaf dilekçesi verilmeden önce bu yasanın yürürlüğe girmesi durumunda ise bu yasa değişikliği uygulanacak ve istinaf ve temyiz parasal sınırının belirlenmesinde dava tarihi esas alınacaktır. 

V. ISLAH VE BEDEL ARTIRIMI DURUMUNDA HMK EK MADDE 1/II UYGULAMASININ YARATACAĞI SORUNLAR:

7550 sayılı yasa ile HMK Ek Madde 1’de yapılan değişiklik öncesinde istinaf ve temyiz kanun yolu parasal sınırı karar tarihine göre belirlenmekteydi. Bu nedenle belirsiz alacak ya da kısmi dava açılması durumunda dava değerinin ıslah (HMK m. 176) ya da bedel artırımı (HMK m. 107/II) yoluyla artırılması durumunda istinaf ve temyiz kanun yolu parasal sınırı da artırılan bu değer üzerinden belirlenmekteydi. Yeni düzenleme karar tarihi yerine dava tarihini esas aldığı için ıslah ya da bedel artırımı durumunda artırılan kısmın kanun yolu parasal sınırların belirlenmesinde dikkate alınıp alınmayacağı hukuken tartışmalı hale gelmiştir. Bu durumun ıslah ve bedel artırımı işlemleri için ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekir.

6100 sayılı HMK m. 176/I’e göre; “Taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir.” Islah dilekçesinin verilmesiyle artık dava dilekçesindeki talep sonucu değişmiş olacağından HMK Ek Madde 1’de ki “dava tarihi” ibaresinin “ıslah tarihi” olarak değerlendirilmesi ve ıslah dilekçesindeki bedelin esas alınmasında usul yönünden bir sorun bulunmamaktadır. Bu durumda istinaf ve temyiz parasal sınırı ıslah dilekçesindeki rakama göre ama dava tarihindeki istinaf ve temyiz parasal sınırına göre değerlendirilecektir. 

6100 sayılı HMK m. 107/II’ye göre; “Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır.” Bu maddeye göre bedel artırım dilekçesi verilmesi dava dilekçesinin dava talebi / talep sonucu ile ilgili dolayısıyla da ıslahı düzenleyen HMK m. 176’da belirtilen “usul işlemi” ile ilgilidir. Dolayısıyla bedel artırımı aslında sınırlı bir ıslah niteliğindedir. Bu nedenle bedel artırım dilekçesinin verilmesiyle artık dava dilekçesindeki talep sonucu değişmiş olacağından HMK Ek Madde 1’de ki “dava tarihi ibaresinin “bedel artırım tarihi” olarak değerlendirilmesinde usul yönünden bir sorun bulunmamaktadır. Bu durumda istinaf ve temyiz parasal sınırı bedel artırım dilekçesindeki rakama göre ama dava tarihindeki istinaf ve temyiz parasal sınırına göre değerlendirilecektir. 

VI. ÇELİŞKİLİ BAM KARARLARI:

HMK Ek Madde 1’da yapılan değişiklik nedeniyle yukarıda belirttiğimiz iki sorun ile ilgili olarak farklı BAM’ların farklı daireleri arasında farklı kararlar çıkmaya başlamıştır. Şuan uygulama birliği ortadan kalkmıştır. Bu durum hak kaybına neden olmakta olup en kısa sürede Yargıtay’ın BAM kararları hakkında içtihadı birleştirme kararı vermesine ya da yeni bir yasal düzenlemeye ihtiyaç bulunmaktadır.

Aşağıda, karşı görüşteki ve görüşümüzü destekleyen kararların incelemesi yer almaktadır.

VII. KARŞI GÖRÜŞTEKİ KARARLAR:

Bursa Bam 11. HD, 2025 / 1394 Esas, 2025 / 1675 Karar ve 10.07.2025 Tarih Sayılı Kararı:

“07/11/2024 tarih ve 7531 sayılı Kanunun 22. maddesi ile;  maddenin 1. fıkrasındaki "on" ibaresi "bin" olarak değiştirilmiş ayrıca maddeye; "İstinaf ve temyiz kanun yoluna başvuruda esas alınan parasal sınırda yeniden değerleme nedeniyle meydana gelen artış, bölge adliye mahkemesinin kaldırma veya Yargıtayın bozma kararları üzerine yeniden verilen kararlar hakkında uygulanmaz, ilk karar tarihinde geçerli olan parasal sınırlar esas alınır." şeklindeki 3. fıkra eklenmiş, anılan Kanunun Geçici 1. maddesinde; "Bu Kanunla 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun ek 1. maddesinin birinci fıkrasında yapılan değişiklik, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren uygulanır. Üçüncü fıkra olarak eklenen düzenleme ise bölge adliye mahkemesinin kaldırma veya Yargıtayın bozma kararları üzerine bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yeniden verilen kararlar hakkında uygulanır." denilmiş,  

04/06/2025 tarih ve 32920 sayılı mükerrer Resmi Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 7550 sayılı Ceza Ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 20. maddesi ile de; anılan maddenin 2. fıkrası "200. ve 201. maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında hukuki işlemin yapıldığı, 341. 362. ve 369. maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında davanın açıldığı tarihteki miktar esas alınır.” şeklinde değiştirilmiş, maddenin  3. fıkrası  ise  yürürlükten  kaldırılmıştır.

6100 sayılı HMK'nın "Zaman bakımından uygulanma" başlıklı 448. maddesi; "(1) Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhâl uygulanır.", Geçici  1. maddesi ise; "(1) Bu Kanunun yargı yolu ve göreve ilişkin hükümleri, Kanunun yürürlüğe girmesinden  önceki  tarihte  açılmış  olan  davalarda  uygulanmaz. (2) Bu Kanunun, senetle ispat, istinaf ve temyiz ile temyizde duruşma yapılmasına ilişkin parasal sınırlarla ilgili hükümleri Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan dava ve işlerde uygulanmaz." düzenlemelerini içermektedir.

HMK'nın 341. ve 362. maddeleri uyarınca; alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda, istinaf ve temyiz kesinlik sınırları alacağın tamamına göre belirlenir. Alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü istinaf kesinlik sınırını geçmeyen taraf istinaf yoluna; temyiz kesinlik sınırını geçmeyen taraf temyiz yoluna başvuramaz. Bunlar ancak;  karşı taraf istinaf veya temyiz yoluna başvurmuş ise katılma yoluyla istinaf veya temyiz yoluna başvurabileceklerdir.

Kesinlik sınırı kamu düzeni ile ilgilidir. İstinaf kesinlik sınırı belirlenirken yalnız dava konusu edilen taşınır malın veya alacağın değeri dikkate alınır. Faiz, icra (inkâr) tazminatı, vekâlet ücreti ve yargılama giderleri hesaba katılmaz.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16/04/2025 tarih ve 2023/8-623 E. 2025/234 K. sayılı kararında; "Hemen belirtilmelidir ki, kesinlik sınırı kamu düzeninden olup bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği belirlenirken, temyiz hakkının doğduğu (kararın verildiği) tarihteki hukuksal durum esas alınmalı; karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise ona bağlı kalınmalıdır. Buradaki “karar” teriminin, Bölge Adliye Mahkemesinin, Özel Daire bozmasına karşı verdiği direnme kararını da kapsayacağında duraksama bulunmamaktadır." denilmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30/04/2025 tarih ve 2024/12-292 E. 2025/275 K. sayılı kararı da aynı yöndedir.

Her ne kadar 6100 sayılı HMK'nın Ek 1. Maddesinin 2. fıkrası; yukarıda da belirtildiği gibi 04/06/2025 tarihinde yürürlüğe giren 7550 sayılı Kanun'un 20. maddesi ile "200. ve 201. maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında hukuki işlemin yapıldığı, 341. 362. ve 369. maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında davanın açıldığı tarihteki miktar esas alınır.” şeklinde değiştirilmiş ise de; kanunların kural olarak geriye yürümezliği, bir karara karşı istinaf veya temyiz yoluna başvurulup başvurulamayacağının o kararın verildiği sırada yürürlükte olan yasal düzenlemelere bakılarak belirlenebilecek olması, karar verilmesi ile taraflar lehine usulü kazanılmış hak doğabilecek olması, aynı tarihte verilmiş bulunan kararların istinaf veya temyiz incelemesinin erken veya geç yapılmasının tarafların elinde olmaması ve dolayısıyla bunlardan istinaf veya temyiz incelemesi anılan kanun hükmünün yürürlüğe girdiği 04/06/2025 tarihinden önce yapılanların kesinleşecek, bu tarihten sonra yapılacak olanların ise dava tarihine bakılacak olması nedeniyle kesinleşemeyecek ve dolayısıyla yargılamasının belki yıllarca daha uzayacak olması ve bu durumun ise eşitlik ilkesini ve yargıya duyulan güveni zedeleyecek olması gibi hususlar nazara alındığında belirtilen yasal düzenlemenin yürürlüğe girdiği 04/06/2025 tarihinden itibaren uygulanması gerekir.

Anılan yasal düzenlemeler, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararları ve yapılan açıklamalar hep birlikte değerlendirildiğinde sonuç olarak; 

1-     04/06/2025 tarihinden sonra açılan davalarda istinaf ve temyiz kesinlik sınırlarının; davanın açıldığı parasal değerler esas alınarak belirlenmesi,

2-     04/06/2025 tarihinden önce açılmış olan davalarda;

a)     İlk derece mahkemesinin, ilk kararını (usule veya esasa ilişkin) verdiği tarihteki (bu karar bölge adliye mahkemesince kaldırılmış olsa dahi)  parasal sınırlar esas alınarak istinaf kesinlik sınırının belirlenmesi,

b)     Bölge adliye mahkemesinin, 04/06/2025 tarihinden önce karar verdiği davalarda (bu karar Yargıtayca bozulmuş olsa dahi) ilk kararını verdiği tarihteki parasal sınırlar, ilk kararını 04/06/2025 tarihinden sonra verdiği davalarda ise ilk derece mahkemesinin ilk kararını (usule veya esasa ilişkin) verdiği tarihteki parasal sınırlar esas alınarak temyiz kesinlik sınırının belirlenmesi gerekir.”

Yukarıya alıntı yaptığımız Bursa BAM 11. HD kararında belirtilen 20.07.2017 tarihli ve 7035 sayılı Kanunun Geçici 1’inci Maddesinin birinci fıkrasında; Bu Kanunla, 5271 sayılı Kanunun 291 inci maddesi ile 6100 sayılı Kanunun 361 inci maddesinde temyiz sürelerine ilişkin olarak yapılan değişiklikler, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte ve sonrasında verilen kararlar hakkında uygulanır.” düzenlemesi yapılmıştır.

Bu maddede geçen “bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte ve sonrasında verilen kararlar hakkında uygulanır.” ibaresi 6100 sayılı HMK’yı değil 7035 sayılı yasayı ifade etmektedir.

7035 sayılı yasanın 31’inci maddesinde; 6100 sayılı Kanunun 361 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “bir ay” ibaresi “iki hafta” şeklinde değiştirilmiştir.” hükmü getirilmiş olup bu yasa değişikliği ile temyiz süresi “bir ay” yerine “iki hafta” şeklinde değiştirilmiştir.

7035 sayılı Kanunun Geçici 1’inci Maddesinde ki “bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte ve sonrasında verilen kararlar hakkında uygulanır.” ibaresi 6100 sayılı HMK m. 361’ de ki temyiz süresine ilişkin değişikliğin 7035 sayılı yasanın yürürlüğe girmesinden sonra verilecek kararlarda uygulanacağını ifade etmektedir. Bursa BAM 11. HD, kararında bu yasa değişikliğini bundan sonra HMK’da yapılacak istinaf ve temyiz kanun yolu ile ilgili bütün değişiklikler için uygulanacağı şeklinde yorumlamış ve 7550 sayılı yasa ile yapılan HMK Ek Madde 1 değişikliğini de yürürlük tarihini esas alarak uygulamıştır.  

Bursa BAM 11. HD’nin kararında belirttiği diğer gerekçelere de katılma mümkün değildir. Kanunların kural olarak geriye yürümezliği temel hukuk ilkesi olmasına karşın usul hukuku, geriye yürümezlik ilkesinin en önemli ayrık durumlarını içerir. Yukarıda açıkladığımız gibi HMK m. 448, bu maddenin madde gerekçesinde belirtilen 1086 sayılı eski HUMK m. 578/I’in Türkçeleştirilmiş halidir. Dolayısıyla HMK’da yapılan değişikliklerin zaman bakımından uygulanması bu maddeye göre geçmişe etkili şekilde yapılmak zorundadır. 

HMK’da yapılan değişikliklerin geçmişe etkili şekilde uygulanması ilkesi (6100 sayılı HMK m. 448 ve 1086 sayılı eski HUMK m. 578/I) Bursa BAM 11.HD’nin gerekçesinde belirttiği “aynı tarihte verilmiş bulunan kararların istinaf veya temyiz incelemesinin erken veya geç yapılmasının tarafların elinde olmaması” durumunun yaratacağı sakıncaları gidermek içindir.

Kayseri BAM 1. HD, 2023 / 1281 Esas, 2025 / 1245 Karar, 04.07.2025 Tarih Sayılı Kararı:

“Bilindiği üzere 04/06/2025 tarihli Resmi Gazete'nin mükerrer sayısında yayımlanarak yürürlüğe girmiş olan 7550 sayılı Kanun'un 20. maddesi gereğince 6100 sayılı HMK'nın Ek 1 inci maddesinin 2. fıkrası değiştirilerek 6100 sayılı HMK'nın 341, 362 ve 369. maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında davanın açıldığı tarihteki miktarın esas alınacağı hükme bağlanmış ise de; eldeki dava dosyasında ilk derece mahkemesi tarafından kararın verildiği tarih olan 06/04/2023 tarihinde bahsi geçen yasal düzenleme yürürlükte bulunmadığından verilen karar hukuk dünyasında kesin olarak vücut bulmuş olup bu kesinlik, hükmün lehine olduğu davalılar bakımından usulü kazanılmış hak kapsamında değerlendirilmelidir. Zira ilk derece mahkemesi kararının karar tarihi itibariyle meri olan düzenlemeye göre ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesine konu edilebilmesi mümkün olmayacaktır. Bütün bu sebeplerle 7550 sayılı Kanun'un 20. maddesi gereğince değiştirilen 6100 sayılı HMK'nın Ek 1. maddesinin 2. fıkrasının uygulanması dairemizce mümkün görülmemiştir.”

Kayseri BAM 1. HD’de HMK’nın zaman bakımından uygulanmasına ilişkin HMK m. 448’i değerlendirmeden karar vermiştir. HMK Ek Madde 1/II’de yapılan değişikliğin, ilk derece mahkemesince karar verilmiş olup da henüz taraflarca istinaf işlemi yapılmadan yürürlüğe girmiş olması taraflar yönünden kazanılmış hak oluşturmaz. Çünkü hak düşürücü süre niteliğinde olan istinaf süresi henüz dolmadığından bu süre içinde kullanılan istinaf hakkı yürürlüğe giren HMK Ek Madde 1/II’de ki hükümlere göre değerlendirilmek zorundadır.

Tekirdağ BAM 4. HD, 2025 / 638 Esas, 2025 / 667 Karar, 02.07.2025 Tarih:

“14/11/2024 tarih ve 32722 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 07/11/2024 tarih ve 7531 sayılı "Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un 22. Maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun ek 1 inci maddesine "İstinaf ve temyiz kanun yoluna başvuruda esas alınan parasal sınırda yeniden değerleme nedeniyle meydana gelen artış, bölge adliye mahkemesinin kaldırma veya Yargıtay’ın bozma kararları üzerine yeniden verilen kararlar hakkında uygulanmaz, ilk karar tarihinde geçerli olan parasal sınırlar esas alınır.” hükmünü haiz üçüncü fıkra eklenmiş; yine 7531 sayılı yasanın 29/2. maddesinde anılan düzenlemenin yayın tarihinden itibaren uygulanacağı belirtilmiştir.

04/06/2025 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 7550 sayılı yasanın 20. Maddesi ile, HMK'nin ek 1 inci maddesinin 2 inci fıkrası "200 üncü ve 201 inci maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında hukuki işlemin yapıldığı, 341 inci, 362 nci ve 369 uncu maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında davanın açıldığı tarihteki miktar esas alınır.” şeklinde değiştirilmiş, 3 üncü fıkrası ise yürürlükten kaldırılmıştır.

Bilindiği üzere, usul hukuku alanında geçerli olan temel ilke, yargılamaya ilişkin kanun hükümlerinin derhal yürürlüğe girmesidir. Bu ilkenin benimsenmesinin nedeni ise usul hükümlerinin kamu düzeni ile yakından ilgili olmasıdır.

Usul kurallarının zaman bakımından uygulanmasında derhal uygulanırlık kuralı ile birlikte dikkate alınması gereken diğer bir husus da yeni usul kuralı yürürlüğe girdiğinde, ilgili usul işleminin tamamlanıp tamamlanmadığıdır. Çünkü bir usul işlemi tamamlandıktan sonra yeni kural yürürlüğe girerse tamamlanmış işlem geçerli olarak kalır. Buna karşılık bir usul işlemi henüz tamamlanmamış ise yeni kanun, kural olarak hemen yürürlüğe girecektir.

Davacının istinafına konu ettiği uyuşmazlık miktarı olan 6.049,58 TL yerel mahkemenin karar tarihi olan 2025 yılı itibarıyla geçerli istinaf kesinlik sınırının (40.000 TL) altında kaldığından, HMK'nın 341/2. maddesi gereğince, davacının istinaf kanun yoluna başvurma hakkı bulunmamaktadır. Bu nedenle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 341. ve 352. maddeleri uyarınca usulden reddine karar vermek gerekmiştir.”

Tekirdağ BAM 4. HD gerekçesinde belirttiği 7531 sayılı "Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un 22’nci maddesi ile HMK Ek Madde 1’e eklenen; "İstinaf ve temyiz kanun yoluna başvuruda esas alınan parasal sınırda yeniden değerleme nedeniyle meydana gelen artış, bölge adliye mahkemesinin kaldırma veya Yargıtay’ın bozma kararları üzerine yeniden verilen kararlar hakkında uygulanmaz, ilk karar tarihinde geçerli olan parasal sınırlar esas alınır.” fıkrası makalenin konusunu oluşturan 7550 sayılı yasa ile yürürlükten kaldırılmıştır. Dolayısıyla Tekirdağ BAM 4. HD yürürlükte olmayan yasa hükmüne göre gerekçe oluşturmuştur.

Tekirdağ BAM 4. HD’nin kararında belirttiği diğer gerekçelere de katılma mümkün değildir. Sayın mahkeme HMK m. 448’de belirtilen “tamamlanmış işlem” (1086 sayılı HUMK m. 578/I’de ki kazanılmış hak) olarak ilk derece mahkemesinin verdiği kararı kabul etmiştir. Hal bu ki tamamlanıp tamamlanmadığı yani kazanılmış hak oluşturup oluşturmadığı konusunda değerlendirilmesi gereken usul işlemi, mahkemenin karar vermiş olması değil istinaf kanun yolu işlemidir. Karar tarihinde ki yasa hükmüne göre, yani HMK Ek Madde 1/II’nin eski haline göre, karar tarihindeki dava değerinin esas alınması yukarıda yaptığımız açıklamalarda ki HMK m. 448 ve HUMK m. 578/I’de ki geçmişe etkili olma ilkesine aykırıdır. HMK Ek Madde 1’de ki değişiklik ile henüz istinaf süresi dolmayan karar için maddenin karar tarihindeki eski hali değil istinaf dilekçesinin verildiği tarihteki yeni hali uygulanacaktır.

VIII. GÖRÜŞÜMÜZÜ DESTEKLEYEN KARARLAR:

Gaziantep BAM 12. HD 2025 / 748 Esas, 2025 / 1050 Karar, 07.07.2025 Tarih Sayılı Kararı:

“28/11/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 7165 sayılı kanunun 1. maddesi ile değişik İİK'nın 364/1 maddesi ve 04.06.2025 tarihinde yürürlüğe giren 7550 sayılı Kanun ile değişik İİK ek madde 1/2 gereğince dava tarihi itibarıyla  (asıl alacak miktarı 431.561,80 TL) parasal sınır dikkate alınarak, Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairelerince verilen kararlara karşı temyiz yoluna başvurulamayacağından karar kesin olarak verilmiştir.”

Sakarya BAM 5. HD, 2025 / 1041 Esas, 2025 / 1085 Karar, 04.07.2025 Tarih Sayılı Kararı:

“HMK'nun "İstinaf yoluna başvurulabilen kararlar" başlıklı 341. maddesinin (2) no'lu bendinde "miktar veya değeri binbeşyüz Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararların kesin" olduğu belirtilmiş, 02.12.2016 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 24.11.2016 tarihli 6763 sayılı "Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un 41.maddesi ile de, "maddede yer alan "binbeşyüz" ibaresi, "üçbin" şeklinde değiştirilmek" suretiyle söz konusu kesinlik sınırı üçbin Türk Lirasına çıkarılmış ve her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, bu miktarın Maliye Bakanlığınca her yıl için tespit ve ilan edilecek yeniden değerleme oranında artırılması kabul edilmiştir.

Öte yandan, 7550 sayılı Kanun’un 20. maddesi ile 6100 sayılı HMK’ya eklenen Ek madde 1/2 maddesinde yapılan değişiklikle HMK'nun 341. maddesinde düzenlenen kesinlik sınırının uygulanmasında (HMK341/2 madde fıkrası Anayasa Mahkemesi’nin 24/2/2022 tarihli ve E.2021/34-K.2022/21 sayılı Kararı ile "kamulaştırma bedelinin tespitine ilişkin davalar" yönünden iptal edilmiş olup somut davadaki uyuşmazlık bu kapsamda olmadığından) davanın açıldığı tarihteki miktarın esas alınacağı öngörülmüştür.

Buna göre, ilk derece mahkemesine ait dava tarihi, 02.12.2016 tarihinden önce ise 1.500,00 TL, 02.12.2016 tarihi ve sonrasında ise (2017 takvim yılı başına kadar) 3.000,00 TL, 01.01.2017 sonrasında (2018 takvim yılı başına kadar) 3.110,00 TL, 01.01.2018 tarihi ve sonrasında (2019 takvim yılı başına kadar) 3.560TL, 01.01.2019 tarihi ve sonrasında (2020 takvim yılı başına kadar) 4.400TL ve 01.01.2020 tarihi ve sonrasında ise 5.390 TL (2021 takvim yılı başına kadar), 01.01.2021 tarihi ve sonrasında ise 5.880 TL (2022 takvim yılı başına kadar),  01.01.2022 tarihi ve sonrasında ise 8.000 TL (2023 takvim yılı başına kadar) olarak, 01.01.2023 tarihi ve sonrasında ise 17.830 TL (2024 takvim yılı başına kadar), , 01.01.2024 tarihi ve sonrasında ise 28.250 TL (2025 takvim yılı başına kadar), 01.01.2025 tarihi ve sonrasında ise 40.000 TL (2026 takvim yılı başına kadar) olarak uygulanacaktır.

Kesinlik sınırı kamu düzeni ile ilgilidir ve kesinlik sınırı belirlenirken yalnız dava konusu edilen taşınır malın veya alacağın değeri dikkate alınır. Faiz, icra (inkar) tazminatı, vekalet ücreti ve yargılama giderleri hesaba katılmaz. Kesinlik sınırından fazla bir alacağın tamamının dava edilmiş olması halinde, hükümde asıl istemin kabul edilmeyen bölümü kesinlik sınırını geçmeyen tarafın kanun yoluna başvurma hakkı yoktur. Kısaca kanun yoluna konu edilen miktara bakılarak kesinlik belirlenir.

Somut olayda, itirazın iptaline konu takipte talep edilen asıl alacak miktarı (30.000,00 TL+ 13.233,95 TL) 43.233,95 TL olup kabul edilen asıl alacak miktarı 30.000,00 TL, reddedilen miktar ise 13.233,95 TL olduğundan istinafa konu reddedilen asıl alacağın miktarına göre dava tarihi itibariyle HMK'nın 341/2. maddesinde yazılı kesinlik sınırı 17.830,00 TL'nin altındadır. İstinafa konu asıl alacağın miktarına göre dava tarihi itibariyle HMK'nın 341/2. maddesinde yazılı kesinlik sınırı 17.830,00 TL'nin altında olduğundan, ilk derece mahkemesi tarafından davacının belirtilen takip dosyasındaki asıl alacağa ilişkin istinaf kanun yolu başvurusunun kesin karara karşı yapılması sebebiyle 6100 sayılı HMK'nın 346.maddesine göre reddedilmesi gerektiği, ancak mahkemece bu yönde bir karar verilmediği, dosyanın bu hali ile Dairemize gönderildiği, kararın kesin olması halinde ilk derece mahkemesince bir karar verilebileceği gibi 01.06.1990 tarih 3/4 sayılı İnançları Birleştirme Kararı uyarınca parasal kesinlik sınırı nedeniyle temyiz edilemeyecek kararların temyizi halinde Yargıtay'ca temyiz dilekçesinin reddine karar verilebileceği gibi bu yolda Dairemizce de karar verilebileceği gözetildiğinde, kesinlik sınırının dikkate alınarak davacı vekilinin icra takibi dosyasındaki reddedilen asıl alacağa ilişkin istinaf isteğinin kesin karara ilişkin olması sebebiyle bu yönden reddine karar verilmesi gerekmiştir.”