ANONİM ŞİRKETLERDE
TAŞINMAZLARIN
SERMAYE OLARAK KONULMASI YOLUYLA
SERMAYE
ARTTIRIMINDA MAHKEME AŞAMASINDA İZLENECEK YOL
I.
GİRİŞ:
Ülkemizde ticari hayatın gelişmesi ile birlikte şirketleşmelerde
de artış yaşanmıştır. Şirketler hukuku bugün ülkemizde
Türkiye’ye özgü önemli içeriklere sahip bir duruma gelmiştir.
Özellikle büyük şirketlerin şirketler hukuku konusunda çok iyi
hukuk danışmanlarına sahip olmaları gerektiği ortadadır. Bu
makalemizde sıkça rastlanan bir hukuki işlemi, anonim şirketlerin
taşınmazları sermaye olarak koymak yoluyla sermaye arttırımının
mahkeme aşamasını açıklamaya çalışacağız.
II.
SERMAYE ARTTIRIMININ HUKUKİ DAYANAĞI:
Sermaye arttırımının hukuki dayanağı TTK m. 342 ve 343’üncü
maddeleridir.
Madde 342- (1) Üzerlerinde
sınırlı ayni bir hak, haciz ve tedbir bulunmayan, nakden
değerlendirilebilen ve devrolunabilen, fikrî mülkiyet hakları
ile sanal ortamlar da dâhil, mal varlığı unsurları ayni sermaye
olarak konulabilir. Hizmet edimleri, kişisel emek, ticari itibar ve
vadesi gelmemiş alacaklar sermaye olamaz.
(2) 128 inci madde hükmü
saklıdır.
Madde
343- (1) Konulan ayni sermaye ile kuruluş sırasında
devralınacak işletmelere ve ayınlara, şirket merkezinin
bulunacağı yerdeki asliye ticaret mahkemesince atanan
bilirkişilerce değer biçilir. Değerleme raporunda, uygulanan
değerleme yönteminin somut olayın özellikleri bakımından
herkes için en adil ve uygun seçim olduğu; sermaye olarak konulan
alacakların gerçekliğinin, geçerliğinin ve 342 nci maddeye
uygunluğunun belirlendiği, tahsil edilebilirlikleri ile tam
değerleri; ayni olarak konulan her varlık karşılığında tahsis
edilmesi gereken pay miktarı ile Türk Lirası karşılığı,
tatmin edici gerekçelerle ve hesap verme ilkesinin icaplarına göre
açıklanır. Bu rapora kurucular ve menfaat sahipleri itiraz
edebilir. Mahkemenin onayladığı bilirkişi kararı kesindir.
III.
TAŞINMAZLARIN SERMAYE OLARAK KONULMASINDA İZLENECEK YOL:
Taşınmazlar
yasada açıkça belirtilmez. Bunun yerine ayni sermaye kavramı
kullanılmaktadır. Ayni sermaye içine taşınmazlarla birlikte
fikrî mülkiyet hakları ile sanal ortamlar da dâhil, mal varlığı
unsurları girmektedir. Bizim incelemesini yapacağımız konu
doğrudan taşınmazların ayni sermaye olarak konulması üzerinedir.
A.
Yetkili Mahkeme:
Konulan
ayni sermaye yani taşınmazlar ile kuruluş sırasında devralınacak
işletmelere ve ayınlara, şirket merkezinin bulunacağı yerdeki
asliye ticaret mahkemesince atanan bilirkişilerce değer biçilir.
Bu sebeple hasımsız olarak düzenlenecek bir dilekçe ile
taşınmazın bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesine ya da bu
görevi gören asliye hukuk mahkemesine başvuruda bulunulması
gerekmektedir.
B.
İşin Niteliği:
Sermaye
arttırımı için asliye ticaret mahkemesine yapılacak başvuru HMK
m. 382/I,e,5 hükmü uyarınca çekişmesiz yargı işi
niteliğindedir.
C.
Yargılama Yöntemi:
HMK m.
385 çekişmesiz yargı işlerinin basit yargılama yöntemine bağlı
olduğunu düzenlemiştir. Bu nedenle gerekli görülmediği sürece
duruşma açılmasına gerek yoktur. Mahkeme dosya üzerinden de
işlemleri yaparak karar verebilir.
IV.
BİLİRKİŞİ RAPORU HAZIRLANMADAN ÖNCE YAPILACAK HAZIRLIK
İŞLEMLERİ:
Asliye
ticaret mahkemesince bilirkişi raporu hazırlanmadan önce öncelikle
taşınmazın tapu kayıtları ve kadastro haritaları getirtilmeli
ve dosya içine alınmalıdır. Ayrıca taşınmazda kiracı varsa
taşınmazın getireceği gelir durumunun tespiti içinde kira
sözleşmelerinin dosya içine alınması gerekir.
Bu
belgelerin getirtilmesinden sonra taşınmazla ilgili olarak bu
belgeler üzerinden inceleme yapılmalıdır. Tapu kayıtlarında
yapılacak incelemede bu taşınmazın üzerinde sınırlı ayni bir
hak, haciz ve tedbir bulunup bulunmadığı ve nakden
değerlendirilmesine engel bir durum bulunup bulunmadığı
incelenmelidir.
Birkaç
örnekle durumu açıklayalım. Tapu kaydı üzerinde kamulaştırma
şerhi varsa bu taşınmazın ayni sermaye olarak konulması hukuken
sıkıntı yaratabilir. Her ne kadar alacaklarda sermaye olarak
konulabiliyor olsa da taşınmazın değeri kamulaştırma sonucunda
belli olacağından asliye ticaret mahkemesine başvuruda bulunulduğu
tarihte değeri belirsiz durumda olacaktır. Hazırlanacak bilirkişi
raporu ile kamulaştırma işlemi sonucunda tespit edilecek bilirkişi
raporundaki rakamlar birbiriyle uyuşmayabilecektir. Bizce
kamulaştırma kararının bekletici mesele yapılmasına gerek
yoktur. Tespit isteminde hukuki yarar olmadığı gerekçesiyle
davanın reddine karar verilmesi gerekir. Çünkü kamulaştırma
kararı sonucunda belli bir miktar hak sahibine ödenecek ve taşınmaz
ayni sermaye olma niteliğini kaybedecektir. Kamulaştırma kararının
idare mahkemesince iptal edilmesi durumunda taşınmaz ayni sermaye
olarak değerlendirilebilir duruma gelecektir ancak bu bugünkü
koşullarda bu durum çok uzun zaman alacağı için ve kamulaştırma
tarihinden sonra gelecekte belirsiz bir durum yaratacağı için bu
belirsizlik ortadan kalkıncaya kadar davanın görülmesinde bizce
hukuki yarar yoktur.
Hacizli
taşınmazların sermaye olarak konulması hukuken mümkün değildir.
Bu durumda olan taşınmazların üzerindeki haczin kaldırılmasından
sonra ancak sermaye olarak konulabilir. Bu durumda olan taşınmaz
varsa mahkeme başvuran şirkete haczin kaldırılması için uygun
bir süre verebilir. Bu süre içinde haciz kaldırılmazsa bu
taşınmazla ilgili sermaye arttırımına konu tespit istemini
reddeder. Hacizli taşınmazdan başka taşınmazlarda varsa o
taşınmazlar hakkında tespit kararı verilebilir.
Benzer
durum ipotekli taşınmazlar içinde geçerlidir. İpotekli bir
taşınmaz borç karşılığı rehin verildiği anlamına gelir ki
borcun ödenmemesi durumunda ipoteğin paraya çevrilmesi yöntemiyle
satışına konu olabilir. Bu durumda da yukarıda belirttiğimiz
gibi hacizli taşınmazlardaki yöntem uygulanmalı ve ipoteğin
kaldırılması için uygun bir süre verilmelidir. Gerekirse
ipoteğin kaldırılması davası için de süre verilebilir. Ancak
bu durumda başka taşınmazlar için de tespit isteniyorsa gecikme
olacağından ipotekli taşınmaza ilişkin talebin atiye bırakılması
sağlanarak hukuki sorunu olmayan diğer taşınmazlar için tespit
kararı verilebilir.
Taşınmaz
üzerinde ihtiyati tedbir varsa bu tedbirin niteliğine da
bakılmalıdır. Belli bir alacağın teminatı için tedbir
konulduysa bu durumda bu tedbirin teminat mektubu ya da belli
miktardaki bir paranın tedbiri koyan mahkemenin veznesine yatırılmak
suretiyle kaldırılması mümkün olacağından tedbirin
kaldırılması için süre verilebilir. Ancak tedbir taşınmazın
üçüncü kişilere devrinin önlenmesi için dava sonuna kadar
geçerliliği gereken bir nitelikteyse bu durumda taşınmazın
mülkiyeti üzerinde çekişme var demektir ki bu durumda olan bir
taşınmaz TTK m. 342’de belirtiler “nakden değerlendirilebilen
ve devrolunabilen” nitelikte olmayacağı için talebin reddi
gerekir. Davacı bu taşınmazla ilgili istemini atiye de
bırakabilir.
V.
BİLİRKİŞİ RAPORUNUN HAZIRLANMASI:
Bilirkişi
raporunun hazırlanması için mahkemenin keşif kararı vermesi
gerekmektedir. Mahkeme keşif kararı ile birlikte belli konularda
uzman bilirkişileri de belirlemelidir. Öncelikle fen bilirkişisi
olarak kadastro bilirkişisinin belirlenmesi gerekir. İkinci olarak
taşınmazın niteliğine göre belirleme yapılmalıdır. Taşınmaz
tarım arazisi ise bu durumda ziraat bilirkişisi mutlaka hazır
bulunmalıdır. Arsa niteliğinde bir taşınmazsa emlak bilirkişisi
ve emlak değerleme uzmanı da hazır bulunmalıdır. Taşınmaz
üzerinde eğer yapı varsa bu yapılar için de inşaat
bilirkişisinin hazır bulunması gerekir. Bilirkişi heyeti bu
şekilde oluşturulduktan sonra keşif yapılır ve bir bilirkişi
raporu hazırlanır.
TTK m.
343’e göre hazırlanacak değerleme raporunda, uygulanan değerleme
yönteminin somut olayın özellikleri bakımından herkes için en
adil ve uygun seçim olduğu; sermaye olarak konulan alacakların
gerçekliğinin, geçerliğinin ve 342’nci maddeye uygunluğunun
yani taşınmazın üzerinde sınırlı ayni bir hak, haciz ve tedbir
bulunup bulunmadığı ve nakden değerlendirilmesine engel bir durum
bulunup bulunmadığının belirlendiği, tahsil edilebilirlikleri
ile tam değerleri; ayni olarak konulan her varlık karşılığında
tahsis edilmesi gereken pay miktarı ile Türk Lirası karşılığı,
tatmin edici gerekçelerle ve hesap verme ilkesinin icaplarına göre
açıklanır.
Bu
rapora kurucular ve menfaat sahipleri itiraz edebilir. İtiraz
üzerine mahkemenin yeniden bilirkişi raporu hazırlatması ya da ek
rapor alması mümkündür. Rapor konusunda bir eksiklik ya da
yanlışlık yoksa bu durumda mahkeme raporu onaylamak suretiyle
tespit kararını verir. Mahkemenin onayladığı bilirkişi kararı
kesindir.
VI.
BİLİRKİŞİ RAPORU HAZIRLANDIKTAN SONRA ORTAYA ÇIKACAK DURUMLAR:
Bilirkişi
raporu hazırlandıktan sonra ama henüz mahkemece raporun
onaylanması ve tespit kararı verilmezden önce söz konusu taşınmaz
üzerine haciz konulması ya da kamulaştırma şerhi konulması
durumunda ise haczin kaldırılması başvuran taraftan istenmelidir.
Haciz kaldırılmadığı takdirde yeniden bilirkişi raporu
aldırılmasına gerek yoktur. O taşınmaz değerlendirme dışı
bırakılarak tespit istenen diğer taşınmazlar hakkında karar
verilebilir. Tek bir taşınmaz hakkında tespit kararı isteniyorsa
bu durumda haczin kaldırılmaması gerekçe gösterilerek ret kararı
verilecektir. Kamulaştırma da ise bizce kamulaştırma kararının
bekletici mesele yapılmasına gerek yoktur. Tespit isteminde hukuki
yarar olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi
gerekir. Çünkü kamulaştırma kararı sonucunda belli bir miktar
hak sahibine ödenecek ve taşınmaz ayni sermaye olma niteliğini
kaybedecektir. Kamulaştırma kararının idare mahkemesince iptal
edilmesi durumunda taşınmaz ayni sermaye olarak değerlendirilebilir
duruma gelecektir ancak bu, bugünkü koşullarda çok uzun zaman
alacağı için ve kamulaştırma tarihinden sonra gelecekteki
belirsiz bir durum yaratacağı için bu belirsizlik ortadan
kalkıncaya kadar davanın görülmesinde bizce hukuki yarar yoktur.
Bu durumlarla karşılaşılmaması için bilirkişi raporu
hazırlandıktan sonra da taşınmazın en son takyidatlarını
gösterir tapu kayıtlarının getirtilmesinde fayda vardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder