KESİNLEŞMİŞ GEZİCİ KADASTRO MAHKEMESİ KARARLARININ
KESİN
HÜKÜM DEĞERLENDİRMESİ
I.
GİRİŞ:
Ülkemizde
1950’li yıllarda gezici kadastro mahkemeleri kurulmuş ve bu
mahkemeler yoluyla orman kadastrosu çalışmaları yürütülmüştür.
Bu çalışmalar sonucunda tespitlerde bulunulmuş ve bazı
taşınmazlar orman olarak bazı taşınmazlar ise özel mülk olarak
tespit görmüştür. Günümüzde ise Orman Bakanlığı özel mülk
olarak tespit gören taşınmazların aslen orman oldukları
gerekçesiyle asliye hukuk mahkemelerinde tekrar dava açmakta ve bu
taşınmazların orman olarak tespitine karar verilmesini talep
etmektedir. Haklı olarak davalı taraf da gezici kadastro
mahkemelerinin verdiği kararlara dayanarak kesin hüküm itirazında
bulunmaktadır. Bu makalemizde gezici kadastro mahkemelerinin verdiği
kararların kesin hüküm olarak değerlendirilip
değerlendirilemeyeceğini tartışacağız.
II.
GEZİCİ KADASTRO MAHKEMESİ KARARLARI:
Ülkemizin
içinde bulunduğu olanaksızlıklar ve coğrafyanın
elverişsizlikleri nedeniyle kadastro işlemlerinin tamamlanabilmesi
için gezici kadastro mahkemeleri bir çözüm olarak düşünülmüş
ve uygulamaya konulmuştur. Ancak bu mahkemelerin görev yaptığı
dönem içerisinde kararlar tamamen taraf ve tanık beyanlarına,
kısmen de keşif esnasındaki hakimin gözlemlerine dayanılarak
verilmiştir. Bu mahkemelerin görev yaptığı dönemde bugünkü
olanaklar ve ormanlar hakkında bilimsel bilgi ile donanımlı orman
ve ziraat mühendislerinden oluşan bilirkişilerden yardım alabilme
olanağı bulunmamaktaydı. Ayrıca teknik aletlerle ölçüm
yapabilme olanağına sahip fen bilirkişileri de yoktu. Bu yokluklar
içerisinde verilen kararlar şekli açıdan kesinleşmiş olsa da
esasında yeniden incelemeyi gerektirecek derecede önemli
eksiklikler ve hatalar barındırmaktadır. Konunun daha iyi
anlaşılabilmesi için gezici kadastro mahkemesi kararlarından bir
örneği aşağıya alıntıladık.
T.C.
Gördes
Gezici Arazi
Kadastro
Mahkemesi
KARAR
SAYI
Esas
: 956/1285
Karar:
957/644
Davacı
: Gördes Orman İşletmesi
Davalı
: Gördesin Kulalı Köyünden Şerif oğlu (...)
Dava
: Tespite itiraz
Parsel
No : 15
Karar
Tarihi: 27.03.957
DAVANIN
ÖZETİ: Gördesin Borlu Nahiyesine bağlı Kulalı Köyünde davalı
(...) adına 15 numaralı parsel olarak tespit edilen 48880 m2
parselin tespitine davacı Gördes Orman İşletmesince palamut
meşesi ormanı olduğu iddiasıyla itiraz edilmesinden ibarettir.
DURUŞMANIN
ÖZETİ: Davacı idare vekili Avukat (...) 6831 sayılı kanunla
Orman Kanununun tadili üzerine mahkemeye müracaatla dava mevzuu
parselin palamutlu saha bulunması ve sahipli olması sebebiyle 6831
sayılı Orman Kanununun 1’inci maddesinin H fıkrası şümulüne
giren yerlerden olduğundan bahisle davalı adına tesciline mani bir
sebep bulunmadığını ikrar etti.
KARAR:
Dava mevzuu 15 numaralı parsele sadece palamut meşesi ormanıdır
diyerek davacı orman idaresince itiraz edilmiş olup davacı idare
avukatı da bu yerin orman merhumuna girmediğini ikrar etmiş
olduğundan davacı idarenin itirazının reddi ile tespit veçhile
tesciline temyizi kabil olmak üzere verilen kararın davacı
vekilinin yüzüne karşı davalının gıyabında alenen ve usulen
tefhim kılındı. 27.03.957
Görüldüğü
üzere karara konu taşınmaz üzerinde keşif yapılmamış, orman,
ziraat ve fen bilirkişilerinden oluşan bir bilirkişi heyetine
rapor hazırlatılmamış, taşınmazın eski tarihli hava
fotoğrafları getirtilmemiş, bitki örtüsü, toprağın niteliği
ve taşınmazın eğimi değerlendirilmemiş hatta tanık bile
dinlenmemiş, sadece davacının beyanı ile yetinilmiş. Bu karar
usul hukuku yönünden şeklen kesin hüküm niteliğini kazanmış
olsa da karara konu taşınmazın niteliğinin belirlenmesi açısından
daha kapsamlı bir incelemeye ihtiyaç gösterdiği açıkça
ortadadır.
III.
YARGITAY’IN GÖRÜŞÜ:
Yargıtay
20. Hukuk Dairesi tam metnini aşağıya alıntıladığımız
kararında gezici kadastro mahkemesinin kesinleşmiş kararına
karşın inceleme yapan mahkemenin inceleme yapmasına ve hüküm
kurmasına her hangi bir itirazda bulunmamakta tam tersine yaptığı
incelemenin eksikliklerini tespit ederek bozma gerekçesi
oluşturmaktadır. Dolayısıyla Yargıtay gezici kadastro mahkemesi
kararını kesin hüküm olarak değerlendirmek yerine davanın
esasına yönelik olarak incelemeye geçilmesini kabul etmektedir.
IV.
YARGITAY KARARI:
T.C.
YARGITAY
20. Hukuk Dairesi
ESAS
NO : 2014/2227
KARAR
NO : 2014/5452
TARİH
: 13.05.2014
Taraflar
arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün
Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle,
süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne,
duruşma isteminin giderden reddine karar verildikten sonra dosya
incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR:
Davacılar
vekili, 08.01.2009 tarihli dilekçesinde özetle; davacılara ait
Dörtler Köyü 141, 146 ve 152 parsel sayılı taşınmazların
tamamının; 110, 145 ve 148 sayılı parsellerin ise bir kısmının
1998 yılında yapılan orman kadastrosu sırasında orman sınırları
içine alındığını bildirerek, sınırlamanın iptalini
istemiştir.
Mahkemece,
taşınmazların orman sayılan yerlerden olduğu gerekçesiyle
davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili
tarafından temyiz edilmiştir.
Dava
dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 6831 sayılı Kanunun 11.
maddesine göre 10 yıllık süre içinde açılan orman kadastrosuna
itiraz niteliğindedir.
Çekişmeli
taşınmazların bulunduğu yerde, 10.07.1998 tarihinde ilân edilen
orman kadastrosu, 1955 yılında yapılan genel arazi kadastrosu,
13.03.2012 tarihinde kesinleşen pafta yenileme çalışması vardır.
Kadastro
sırasında çekişmeli 110 parsel (yeni 384 ada 10) 8570 m2; 141
parsel (299 ada 1) 6160 m2; 145 parsel (301 ada 2) 6360 m2; 152
parsel (298 ada 1) 980 m2; 146 parsel (300 ada2 ) 6940 m2; 148 parsel
(300 ada 1) 21000 m2 yüz ölçümüyle belgesizden Ali Önder adına
tespit edilmiş; 141 parsel hakkında Orman Yönetimi ve Hazinenin
Ali Önder aleyhine açtığı kadastro tespitine itiraz davası
Karaisali Gezici Arazi Kadastro Mahkemesinin 1955/1036-1070
sayılı kararıyla feragatten reddedilerek kesinleşmiş; 148 parsel
hakkında da Hazinenin açtığı dava, aynı mahkemenin 1956/441-246
sayılı kararıyla reddedilerek kesinleşmiş ve tamamı tapuya
tescil edilmiştir.
Mahkemece,
çekişmeli taşınmazların orman sayılan yerlerden olduğu
gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de, yapılan
inceleme ve araştırma hükme yeterli değildir. Şöyle
ki; 03.06.2010 tarihli keşif sonunda hazırlanan orman bilirkişi
raporunda; çekişmeli taşınmazların eski tarihli resmî
belgelerde kısmen açık ve kısmen yeşil renkli alanda kaldığı
açıklanarak bu bölümler tek tek krokide gösterilmiş;
eğimlerinin % 8 ile 16 olduğu belirtilmiş; 01.10.2013 tarihli
keşif sonucu hazırlanan uzman bilirkişi kurulu raporunda ise yine
birinci raporda olduğu gibi, kısmen orman alanında ve kısmen
açık alanda iseler de, üzerlerindeki ağaçların 20-25 yaşlarında
olması ve tapulu olmaları nedeniyle, 6831 sayılı Kanunun 1/F ve
1/G maddeleri gereğince orman sayılmayan yerlerden oldukları
açıklanmış, taşınmazların eski tarihli hava fotoğrafındaki
konumları gösterilmemiş, ziraat uzmanından rapor alınmamıştır.
6831 sayılı Kanunun 1/F maddesi "orman sınırları içinde
veya bitişiğinde tapulu, orman sınırları dışında ise her
türlü tasarruf belgeleriyle özel mülkiyette bulunan ve tarım
arazisi olarak kullanılan, dağınık veya yer yer küme ve sıra
halindeki her nevi ağaç ve ağaçcıklarla örtülü yerler"
1/G maddesi ise "orman sınırları dışında olup, yüz
ölçümü üç hektarı aşmayan sahipli arazideki her nevi ağaç
ve ağaçcıklarla örtülü yerler orman sayılmaz." hükmünü
içermekteyse de; Kanunun 1/F ve G fıkralarında sözü edilen
sahipli araziden tapulu olan taşınmazların kastedildiği,
çekişmeli taşınmazların tespit tutanaklarının tapu kaydına
dayanılarak düzenlenmediği anlaşılmaktadır. Bundan ayrı
çekişmeli taşınmazların Kırıklı - Dörtler Muhafaza Ormanı
ismi ile devamlı (sürekli) muhafaza ormanı olarak ayrılıp
ayrılmadıkları, Kırıklı - Dörtler Muhafaza Ormanı haritasının
içinde kalıp kalmadıkları yönünde araştırma yapılmamıştır.
Bu durumda, taşınmazların öncesinin orman niteliğinin
belirlenmesi yönünde yapılan araştırma yeterli ve kanaat verici
değildir.
Çekişmeli
taşınmazların bulunduğu yöreyi ilgilendiren Karaisalı,
Dörtler, Kaşoba, Memişli, Pirili, Örcün Köylerindeki ormanları
içine alan Kırıklı-Dörtler Muhafaza Ormanı haritasında
gösterilen Doğusu; Seyhan Baraj Gölü, Batısı: Solbaş-Çatalan
Yolu, Kuzeyi; Makam Sırtı - Cümbüşün Çiri Tepe - Bulgur Dağı
- Kaşobo - Püren Dağı - Narlı Koca Tepe - Naipler Mahallesi -
Çatalan Yolu, Güneyi; Seyhan Baraj Gölü - Çakıt Çayı ile
çevrili saha içindeki ormanların "Sürekli muhafaza ormanı
olarak ayrıldığı", 13.08.1984 günlü Resmî Gazetede
yayımlanan Muhafaza Ormanlarının Ayrılması ve İdaresi Hakkında
Yönetmeliğin; "Sürekli Ayrılma" başlıklı 3. maddesi
aynen;
Sürekli
Ayrılma:
Madde
3- Bir ormanın, maki ve fundalığın veya sahipli yerin sürekli
olarak muhafaza ormanına ayrılabilmesi için bu alanların:
a) Çığ,
arazi kayması ve erozyon nedeni ile bir afetin oluşması muhtemel
yerlerde bulunması,
b)
Yerleşim merkezlerinin çevre sağlığını olumlu yönde
etkilemesi,
c) Kara
ve demir yolları ile yerleşim yerlerini toz ve kum fırtınalarına
karşı korunması,
d)
Baraj, göl ve nehir yataklarının dolmasını engellemesi,
e) Yurt
savunması için korunmasının zorunlu görülmesi,
f)
Muhafaza ormanlarının tamamlanması için bunlara eklenmesi lazım
gelen sahipli yerlerden olması, esas ve şarttır.
Öncelik:
Madde
4- Bir ormanın, maki ve fundalığın veya sahipli yerin sürekli
olarak muhafaza ormanına ayrılabilmesi için 3. maddedeki
şartlardan en az birinin mevcudiyeti yeterlidir. Bu şartlardan
hepsini veya birkaçını bünyesinde toplayan yerler muhafaza
ormanına ayrılmada öncelik kazanır."
hükümlerinin
bulunduğu,
Sürekli
Muhafaza Ormanı olarak ayrılmaya ilişkin 23.11.2001 günlü
raporda, yönetmelikte belirtilen koşullardan;
1)
Seyhan Baraj Gölü kenarında ve Seyhan Barajının su toplama
havzası içinde olma,
2)
Halen Adana Büyükşehir Belediyesine yapılan içme suyu isale
haltı projesinde yer alan ve inşaatı devam eden Doğu ve Batı su
isale köprülerinin yapımı ile Büyükşehir Belediyesi mücavir
alanına irtibatlandırılması nedeniyle ormana olan baskının
azaltılması,
3)
Seyhan Baraj Gölünün ve nehrin dolmasının engellenmesi,
4) Su
korunma alanı olarak planlamaya konu edilen ve muhafaza ormanı
içinde kalan ormanların çevre sağlığının iyileştirilmesine
ve sürdürülebilirliğine daha etkin katkıda bulunması amacıyla
6831 sayılı Kanunun 23. maddesi gereğince Kırıklı -
Dörtler Muhafaza Ormanı ismi ile Devamlı (sürekli) Muhafaza
Ormanı olarak ayrılmasının gerektiği”nin bildirildiği ve
23.11.2001 günlü bu raporun, Orman Genel Müdürlüğünün
23.01.2002 günlü teklifi ile Bakanlık Makamına sunularak, Orman
Bakanlığının 31.02.2002 gün ve 1 sayılı oluru ile kabul
edildiği, Devamlı (sürekli) Muhafaza Ormanına ayırma olgusunun
kesinleştiği ve yukarıda isimleri yazılı köyler ile komşu
köylerin tümünde ilân edildiği, muhafaza ormanına ayırmaya
ilişkin 23.11.2001 günlü raporun 3/5. maddesinde "Muhafaza
ormanı içerisinde münferit ve dağınık halde bulunan ve muhafaza
ormanı bütünlüğünü bozan, özel şahıs arazileri
kamulaştırılmalı, Hazine arazileri ise ağaçlandırılmak üzere
tahsisi talep edilmelidir" şeklinde bilimsel açıklamalarda
bulunulduğu, 6831 sayılı Kanunun 3, 4, 23 ve 25. maddeleri
birlikte değerlendirildiğinde muhafaza ormanları ile milli
parkların aynı hukukî konumda oldukları HGK'nun milli parklar
konusunda oy birliği ile verdiği 09.11.1988 gün ve 1988/8-542-893
sayılı kararında açıklandığı gibi, "Orman rejimine
alınan bu tür yerler için sonradan tapu alınamayacağının"
kabul edildiği, milli park ve muhafaza ormanı olarak ayrılma
işleminin başlı başına orman rejimi ve ayırma olarak kabul
edilmesi gerektiğinden tapuda kaydı bulunmayan taşınmazların
kesinleşen orman sınırı dışında bırakılmış olsa dahi
"Orman niteliğinin devamı" başlıklı 1984 tarihli
yönetmeliğin 38 ve 1986 tarihli yönetmeliğin 31 ve son olarak
çıkartılan ve 15.07.2004 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman
Kadastro Yönetmeliğinin 34. maddesinde "6831 sayılı Orman
Kanununun 1. maddesine göre, orman sayılan yerlerdeki; yanan orman
alanları, muhafaza ormanları, milli parklar, izin ve irtifak hakkı
tesis edilen ormanlar, orman olarak kamulaştırılan ve orman rejimi
içine alınan yerler, orman sayılan yerlerden olma özelliğini
korurlar." hükümleri gereğince orman sayılacağı
gözetilerek, mahkemece en eski tarihli memleket haritası ile hava
fotoğrafları ve varsa amenajman planı getirtilip, önceki
bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve
Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu
konuda uzman serbest orman mühendisleri arasından seçilecek üç
orman yüksek mühendisi, bir harita mühendisi bulunamaması halinde
bir fen elemanı ve ziraat uzmanı yardımıyla yeniden yapılacak
keşifte, çekişmeli taşınmazlar ile birlikte çevre araziye de
uygulanmak suretiyle taşınmazların öncesinin bu belgelerde ne
şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı
kanunlar karşısındaki durumları saptanmalı; yöreye ait en eski
tarihli hava fotoğrafları kadastro paftası ile çakıştırılıp
stereoskop aletiyle incelenerek, çekişmeli taşınmazların
üzerinde neler gözüktüğü belirlenmeli, münhanili kadastro
paftasından, memleket haritası, halihazır harita ve topografik
haritalardan da yararlanılmak suretiyle çekişmeli yerlerin gerçek
eğimi belirlenmeli, kadastro paftası ölçeği ile Kırıklı -
Dörtler Sürekli Muhafaza Ormanı haritası ve ölçekleri
eşitlenerek, taşınmazların Kırıklı - Dörtler Muhafaza Ormanı
sınırları içinde kalıp kalmadıkları yönünde ayrı
renklerle işaretli ve bilirkişilerin onayını taşıyan ortak
krokili rapor alınmalı, bitki örtüsü, ağaçların cinsi,
sayısı, orman ağaçlarının toplu mu dağınık mı bulundukları
konusunda ziraat mühendisine inceleme yaptırılmalı, taşınmazlar
yöreye ait en eski (1953) tarihli hava fotoğrafında yeşil renkli
orman alanında görünüyorsa, o tarihte tapulu olmadıklarından
6831 sayılı Kanunun 1/F ve G fıkralarının uygulanma olanağı
bulunup bulunmadığı, 141 sayılı parsel yönünden kesin hüküm
koşullarının oluşup oluşmadığı tartışılmalı, bundan sonra
elde edilecek delillere göre karar verilmelidir.
SONUÇ:
Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacılar vekilinin temyiz
itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının
istek halinde iadesine 13/05/2014 günü oy birliği ile karar
verildi.