VASİYETİN TENFİZİ DAVASINDA
VASİYETİN İPTALİ DAVASININ
SONUCUNUN BEKLENİLMESİ
I.
GİRİŞ:
Ülkemizde
miras hukukunu ilgilendiren konuların başında vasiyetnameler ve
vasiyetnamelere konu davalar gelmektedir. Bu makalemizde vasiyetin
tenfizi davalarının açılma süresi ile süresinden önce açılan
davaların hukuki durumunu değerlendireceğiz.
II.
VASİYETNAMENİN TENFİZİ DAVASI:
Tam
metnini aşağıya alıntıladığımız Yargıtay 3. HD’nin Esas:
2016/668; Karar: 2016/4520 ve Tarih 24.03.2016 sayılı kararında
vasiyetnamenin tenfizi davaları, “Yargıtay Hukuk Genel
Kurulu'nun 13.02.1991 gün, 648-65 sayılı kararında da açıkça
vurgulandığı üzere, bir ayni hakkın tesisi için değil,
yalnızca Sulh Hukuk Mahkemesi'nce açılan vasiyetnamenin, TMK’nun
595 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tebliği işlemlerinin
tamamlanmasından ve gerekli yasal sürelerin geçmesinden sonra
herhangi bir itiraza uğramadığı ve iptalinin istenmediği bu
nedenle de kesinleşmiş olduğunun tespiti içindir. Diğer bir
anlatımla, vasiyetnamenin tenfizi davası, vasiyetnamenin açılıp
itiraza uğramadığı veya yapılan itirazların sonuçsuz
kaldığının tespitinden ibarettir. Bu tespit başlı başına ayni
bir hakkın geçirimini sağlamaz.” tanımını yapmıştır.
III.
VASİYETNAMENİN AÇILMASININ SONUCU:
Vasiyetnamenin
açılmasının bir takım hukuki sonuçları bulunmaktadır.
Vasiyetnamenin açılması ile vasiyetnamede hak sahibi olan kişi
vasiyet edilen mallara sahip olma hakkını elde eder. Ancak
vasiyetname ile hak ihlaline uğradığını düşünen başka hak
sahipleri de olabilir. Örneğin vasiyetnamenin hukuken geçerli
olmadığını gerekli şekil ve zorunlu unsurları taşımadığını
ve bu nedenle de iptaline karar verilmesi gerektiğini savunan hak
sahipleri çıkabilir. Bu durumda vasiyetnamenin uygulanması geriye
dönüşü mümkün olmayan durumların ortaya çıkmasına neden
olabilir. Bu nedenle vasiyetnamenin iptali için öngörülen bir
yıllık dava açma süresinin geçmesinin beklenilmesi ve bu süre
geçtikten sonra vasiyetnamenin tenfizi davasının açılması
gerekmektedir.
IV.
VASİYETNAMENİN İPTALİ DAVASI AÇILMASI:
Vasiyetnamenin
yerine getirilebilmesi için vasiyetnamenin açıldığının ve
iptali için yasada öngörülen sürenin geçtiğinin belirlenmesi
gerekir. Vasiyetnamenin iptali davası açılması halinde sonucunda
verilecek hüküm, vasiyetnamenin yerine getirilmesine ilişkin
davanın sonucunu etkileyecek nitelikte olduğundan, bir yıllık
iptal davası açma süresi ve açılmış dava varsa sonucunun
beklenilmesi gerekir. Çünkü vasiyetname iptal edilirse yerine
getirilecek bir vasiyetname kalmayacaktır. Bu durumda vasiyetnamenin
tenfizi davası açmakta da hukuki yararda bulunmayacaktır.
V.
VASİYETNAMENİN İPTALİ DAVASI SÜRESİ DOLMADAN VASİYETNAMENİN
TENFİZİ DAVASI AÇILMASI:
Uygulamada
en çok karşılaşılan yanlışlardan biri de vasiyetnamenin iptali
davası açma süresi geçmeden vasiyetnamenin tenfizi davasının
açılmasıdır. Vasiyetnamenin iptali davası vasiyetnamenin bütün
hüküm ve sonuçlarını doğrudan etkileyebileceğinden
vasiyetnamenin tenfizi davasının bir yıllık iptal davası
süresinden önce açılmasında davacı açısından hukuki yarar
yoktur. Ancak usul ekonomisi açısından da açılmış bir davanın
hemen reddine karar verilmesi doğru değildir.
Aşağıda
tam metnini verdiğimiz Yargıtay kararında yüksek mahkeme bu durum
için “Hal böyle olunca mahkemece; vasiyetnamenin iptali
davasının açılabilmesi için kanunda öngörülen bir yıllık
sürenin geçmediği göz önünde bulundurularak; taraflara
vasiyetnamenin iptali davası açılıp açılmadığı sorulup,
vasiyetnamenin iptaline yönelik dava açılmış ise açılan
davanın sonucu beklenip, hasıl olacak sonuca göre bir karar
verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde karar
verilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.”
tespitinde bulunmuştur.
Bu
durumda yapılması gereken vasiyetnamenin iptali davası bulunup
bulunmadığının araştırılması, eğer vasiyetnamenin iptali
davası varsa bu davanın 6100 sayılı HMK m. 165’e göre
bekletici sorun yapılması ve sonucuna göre hareket edilmesidir.
VI.
YARGITAY KARARI:
T.C.
YARGITAY3. HUKUK DAİRESİ
ESAS
NO : 2016/668
KARAR
NO : 2016/4520 TARİH : 24.03.2016
Y A R G
I T A Y İ L A M I
Taraflar
arasındaki vasiyetnamenin tenfizi davasının mahkemece yapılan
yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen
hükmün, süresi içinde davalı Emine Bıyıklı tarafından temyiz
edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten
sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G
I T A Y K A R A R I
Davacı
vekili dava dilekçesinde; müvekkili Necmiye'nin annesi ve müvekkili
Mustafa'nın kayınvalidesi olan muris Ayşe Çetinkaya'nın, Erzin
Noterliği'nde 18.02.2002 tarihinde düzenlediği vasiyetnameyle,
maliki olduğu 2380 parsel numaralı taşınmazdaki 285/2140
hissesini, bu taşınmaz üzerinde bulunan evi ve 1344 parsel
numaralı taşınmazdaki 300/33600 hissesini müvekkillerine
bıraktığını, söz konusu vasiyetnamenin mahkemece açılıp,
okunduğunu belirterek; vasiyetnameye konu taşınmazların
müvekkilleri adına tescili suretiyle vasiyetnamenin yerine
getirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı
Emine Bıyıklı; davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Dahili
davalılar, Murat, Ahmet ve Mustafa Çetinkaya, cevap dilekçesi
vermemiş, duruşmalara katılmamıştır.
Mahkemece;
davanın kabulü ile Hatay ili, Erzin ilçesi, Yeşilkent Köyü,
Hürriyet Mevkii, 2380 parsel nolu taşınmazda ve bu taşınmaz
üzerinde bulunan biriketten yapılı 70 m²'lik alanda bulunan ev
ile Hatay ili, Erzin ilçesi, Yeşilkent Köyü, Gökçeseki
Mevkiinde bulunan 1344 nolu parsel sayılı taşınmazda muris Ayşe
Çetinkaya'nın hissesinin iptali ile 1/2 oranında davacı Mustafa
Çıtak ve 1/2 oranında Necmiye Çıtak adına kayıt ve tesciline
karar verilmiş, hüküm, davalı Emine Bıyıklı tarafından temyiz
edilmiştir.
Dava;
vasiyetnameye konu taşınmazların vasiyet alacaklısı olan davacı
karı koca adına intikali ile vasiyetnamenin tenfizi istemine
ilişkindir.
Vasiyetnamenin
tenfizi davaları, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 13.02.1991 gün,
648-65 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, bir
ayni hakkın tesisi için değil, yalnızca Sulh Hukuk Mahkemesi'nce
açılan vasiyetnamenin, TMK'nın 595 ve izleyen maddelerinde
düzenlenen tebliği işlemlerinin tamamlanmasından ve gerekli yasal
sürelerin geçmesinden sonra herhangi bir itiraza uğramadığı ve
iptalinin istenmediği bu nedenle de kesinleşmiş olduğunun tespiti
içindir.
Diğer
bir anlatımla, vasiyetnamenin tenfizi davası, vasiyetnamenin açılıp
itiraza uğramadığı veya yapılan itirazların sonuçsuz
kaldığının tespitinden ibarettir. Bu tespit başlı başına ayni
bir hakkın geçirimini sağlamaz.
Vasiyetnamenin
yerine getirilebilmesi için vasiyetnamenin açıldığının ve
iptali için yasada öngörülen sürenin geçtiğinin belirlenmesi
gerekir.
Vasiyetnamenin
iptali davası açılması halinde sonucunda verilecek hüküm,
vasiyetnamenin yerine getirilmesine ilişkin davanın sonucunu
etkileyecek nitelikte olduğundan, bir yıllık iptal davası açma
süresi ve açılmış dava varsa sonucu beklenmeden hüküm tesisi
usul ve yasaya aykırıdır.
Tüm bu
bilgiler ışığında somut olay irdelendiğinde, davaya konu
vasiyetnamenin Erzin Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 22.01.2010 tarih ve
2009/274 E.; 2010/8 K. sayılı ilamıyla açıldığı,
vasiyetnamenin açılmasına ilişkin hükmün, 22.12.2015 tarihinde
kesinleştiği, huzurdaki temyiz konu davanın, 09.03.2011
tarihinde, vasiyetnamenin açılması kararının kesinleşmesinden
çok önce açılmış olduğu anlaşılmaktadır.
Hal
böyle olunca mahkemece; vasiyetnamenin iptali davasının
açılabilmesi için kanunda öngörülen bir yıllık sürenin
geçmediği göz önünde bulundurularak; taraflara vasiyetnamenin
iptali davası açılıp açılmadığı sorulup, vasiyetnamenin
iptaline yönelik dava açılmış ise açılan davanın sonucu
beklenip, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken,
eksik inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi doğru
görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
Bozma
sebebine göre davalı Emine Bıyıklı'nın sair temyiz
itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ:
Yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı
şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle
yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK’nun 428.maddesi
gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek
halinde temyiz edene iadesine, 24.03.2016 tarihinde oy birliğiyle
karar verildi.