KAYIP KAÇAK BEDELİ DAVALARINDA
ANAYASA
MAHKEMESİNİN İPTAL KARARINDANSONRAKİ HUKUKİ DURUM
I.
GİRİŞ:
Geçtiğimiz yıllarda en çok karşılaşılan dava türlerinden
biri de kayıp kaçak bedeli davalarıdır. Bu konuda 6446 sayılı
yasada önemli değişiklikler yapıldı ve gerek görülmekte olan
davalarda gerekse yeni açılan davalarda mahkemelerin dikkat
edecekleri konularda değişiklikler oldu. Kayıp kaçak bedeli
davalarının son hukuki durumunu incelediğimiz makalemizden sonra
Anayasa Mahkemesi bu davalara uygulanacak 6446 sayılı yasanın
ilgili maddelerinin iptali istemini karara bağlayarak bu konudaki
belirsizliği giderdi. Bu makalemizde anayasa Mahkemesinin verdiği
iptal kararından sonraki hukuki durumu ele alacağız.
II.
KAYIP KAÇAK BEDELİ:
Kayıp kaçak bedeli olarak ifade edilen bedel enerji şirketlerinin
enerjiyi iletirken yaşadıkları kayıpların ve kaçak
kullanımların bedelini abone olan tüketicilerden aldığı alacak
kalemini ifade etmektedir. Bugüne kadar tartışma konusu olmasının
nedeni enerji şirketlerinin kaçak enerji kullanımını
önleyememelerinden kaynaklı kayıplarının yükünü tüketicinin
üzerine yıkma çabası içinde olmasıdır. Yargıtay bu bedelin
tüketiciden alınamayacağına karar vermekle bu konuda çok sayıda
dava açılmasının da yolunu açmış oldu.
III.
KAYIP KAÇAK BEDELİ DAVALARINDA DAVACININ TALEBİ:
Bu
davalarda davacı, davalı elektrik şirketinin kendilerinden kayıp
kaçak bedeli, dağıtım bedeli, iletim bedeli, PHS okuma bedeli adı
altında haksız tahsilatta bulunduğunu, tahsil ettiği bu haksız
bedellerin KDV’sini de ayrıca tahsil ettiğini, söz konusu
tahsilatların hukuka aykırı olması nedeniyle kendilerine iadesine
karar verilmesini talep etmektedir. Dolayısıyla kayıp kaçak
bedeli kavramının içine dağıtım bedeli, iletim bedeli, PHS
okuma bedeli gibi başka kalemlerde girmektedir. Ayrıca bu bedeller
enerji şirketi tarafından kazanç sayıldığından
vergilendirilmekte ve bu bedellerin KDV’si de yine tüketiciden
alınmaktadır. Bu nedenle bu davayı açanlar kendilerine yansıtılan
KDV’nin de iadesini talep etmektedirler.
IV.
6446 SAYILI YASADA YAPILAN DEĞİŞİKLİK VE ANAYASA
MAHKEMESİNİN İPTAL KARARI:
6446
sayılı Elektrik Piyasası Kanunu 17’inci maddesinin (ç) bendinde
ve 10’uncu fıkrasında 04.06.2016 tarihinde aşağıdaki gibi
değişiklik yapılmıştı. Buna göre;
“ç-
Dağıtım tarifeleri: Dağıtım şirketleri tarafından
hazırlanacak olan dağıtım tarifeleri, elektrik enerjisinin
dağıtım sistemi üzerinden naklinden yararlanan tüm gerçek ve
tüzel kişilere eşit taraflar arasında ayrım gözetmeksizin
uygulanacak hizmetlere ilişkin fiyatları, hükümleri ve şartları
içerir. Dağıtım tarifeleri; dağıtım sistemi yatırım
harcamaları, sistem işletim maliyeti, teknik ve teknik olmayan
kayıp maliyeti, kesme - bağlama hizmet maliyeti, sayaç okuma
maliyeti, reaktif enerji maliyeti gibi dağıtım faaliyetinin
yürütülmesi kapsamındaki tüm maliyet ve hizmetleri karşılayacak
bedellerden oluşur. Dağıtım şirketlerinin tarifelerine esas
alınacak teknik ve teknik olmayan kayıplara ilişkin hedef oranlar
bu kayıpları düşürmeyi teşvik edecek şekilde Kurul tarafından
belirlenir. Kurulca belirlenen hedef oranlarını geçmemek kaydı
ile teknik ve teknik olmayan kayıplara ilişkin maliyetler dağıtım
tarifelerinde yer alır ve tüketicilere yansıtılır. Teknik ve
teknik olmayan kayıplara ilişkin hedef oranlarının tespiti ve
değiştirilmesi ile oluşacak maliyetin tarifelerde yer alması ve
tüketicilere yansıtılmasına ilişkin usul ve esaslar Kurul
tarafından düzenlenir.”
“(10)
Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında
belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan
davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu
bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi
ile sınırlıdır.”(Anayasa
Mahkemesinin iptal ettiği yasa hükmü budur)
Bu
maddelere göre davacının talep ettiği kayıp
kaçak bedeli, dağıtım bedeli, iletim bedeli, PHS okuma bedeli ve
bunlara ilişkin KDV’nin tüketicilerden alınabileceği ve bu
bedellere ilişkin olarak açılacak davalarda da yargısal denetimin
“bu bedellerin,
Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlı
olduğu” belirlenmişti.
Ancak
Anayasa mahkemesi 6446 sayılı yasanın 17’inci maddesinin 10’uncu
fıkrasını iptal etmiştir.
Açılmış olan davalarla
ilgili olarak da aynı yasanın Geçici 20’inci maddesine aşağıdaki
düzenleme getirilmişti.
“Kurul
kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç
okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp - kaçak bedelleri
ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi,
dava ve başvurular hakkında 17’nci madde hükümleri uygulanır.”
Anayasa
Mahkemesi bu maddenin iptal istemini reddetmiştir.
V.
ANAYASA MAHKEMESİNİN KARARININ İNCELENMESİ:
6446 sayılı yasa açılmış
olan davalarla ilgili olarak Geçici 20’inci maddesi ile aşağıdaki
düzenlemeyi getirmişti.
“Kurul
kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç
okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp - kaçak bedelleri
ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi,
dava ve başvurular hakkında 17’nci madde hükümleri uygulanır.”
Anayasa
Mahkemesi 6446 sayılı yasanın Geçici 20’inci maddesinin iptal
istemini aşağıdaki gerekçelerle reddetmiştir.
“Anayasa’nın
10. maddesinde yer verilen “eşitlik ilkesi”
ile eylemli değil hukuksal eşitlik öngörülmektedir. Eşitlik
ilkesinin amacı, aynı durumda bulunan kişilerin kanunla aynı
işleme bağlı tutulmalarını sağlamak ve kişilere kanunlar
karşısında ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını
önlemektir. Bu bağlamda eşitlik ilkesine aykırılıktan söz
edilebilmesi için bir yasanın aynı hukuksal durumda olanlar
arasında bir ayrım veya ayrıcalık yaratması gerekir. Dava konusu
kuralla dağıtım tarifeleri içerisinde öngörülen maliyet ve
hizmet bedelleri, elektrik enerjisinin dağıtım sistemi üzerinden
naklinden yararlanan tüm gerçek ve tüzel kişilere uygulanması
öngörüldüğünden kuralda eşitlik ilkesine aykırılık
bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’ya aykırı
bulunmayarak iptal talebinin reddine karar verilmiştir.”
Anayasa
Mahkemesinin bu kararı ile 6446 sayılı yasanın Geçici 20’inci
maddesi yürürlüğe girmeden önce açılmış bulunan kayıp kaçak
bedeli ile ilgili dava ve icra takiplerinde de 6446 sayılı yasanın
17’inci maddesinin uygulanmaya devam edeceği kesinleşmiştir.
6446 sayılı yasanın Geçici 20’inci maddesi yürürlüğe
girmeden önce açılmış olan davalarda önceki yasa hükmünün
uygulanması gerektiği tezi Anayasa mahkemesi tarafından kabul
görmemiştir. Anayasa Mahkemesi bu kararı ile yasaların geriye
yürümezliği ilkesini de ihlal etmiştir. Dolayısıyla
derdest olan davalarda da artık bu madde hükümleri uygulanacaktır.
6446
sayılı yasa ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesinin verdiği ikinci
karar ise 17’inci maddenin 10’uncu fıkrasının iptali
kararıdır. İptal edilen fıkra aşağıdaki gibidir.
“(10)
Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında
belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan
davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu
bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi
ile sınırlıdır.”(Anayasa
Mahkemesinin iptal ettiği yasa hükmü budur)
Bu
fıkraya göre davacının talep ettiği kayıp
kaçak bedeli, dağıtım bedeli, iletim bedeli, PHS okuma bedeli ve
bunlara ilişkin KDV’nin tüketicilerden alınabileceği ve bu
bedellere ilişkin olarak açılacak davalarda da yargısal denetimin
“bu bedellerin,
Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlı
olduğu” belirlenmişti.
Anayasa
Mahkemesi 6446 sayılı yasanın 17’inci maddesinin 10’uncu
fıkrasını aşağıdaki gerekçelerle iptal etmiştir.
“Dava
konusu kuralla EPDK tarafından gelir ve tarife kapsamında
düzenlenen ve tüketicilerden tahsil edilen bedellerin iadesi
talebiyle tüketici hakem heyetlerine başvurulması veya bu
bedellerin tazmini talebiyle mahkemelerde dava açılması durumunda
tüketici hakem heyetleri veya mahkemelerin yetkisi sadece
tüketicilerden tahsil edilen bu bedellerin Kurumun düzenleyici
işlemlerine uygun olarak tahsil edilip edilmediğinin
denetlenmesiyle sınırlı tutulmak suretiyle hak arama hürriyetine
sınırlama getirilmektedir.
Mahkemeye
erişim hakkı, hak arama özgürlüğünün bir gereği olmakla
birlikte hak arama özgürlüğünün varlığının kabulü için
tek başına yeterli bulunmamaktadır. Kişilere yargı mercileri
önünde dava açma hakkı tanıyan bir düzenlemenin aynı zamanda
yargı mercilerinin etkili bir yargılama yapmasını engelleyen
kurallar içermesi hâlinde bu düzenlemenin hak arama özgürlüğüne
uygun olduğundan söz edilemez.
EPDK
tarafından gelir ve tarife kapsamında düzenlenen ve tüketicilerden
tahsil edilen bedellerin iadesi talebiyle yapılan başvurularda ve
açılan davalarda tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin söz
konusu bedellerin kurumun düzenleyici işlemlerine uygun olup
olmadığının yanı sıra uyuşmazlıkla ilgili diğer mevzuat
hükümlerini de gözetmeleri adil yargılanma yapılmasının bir
gereğidir.
EPDK
tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen
bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan
davalarda tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisinin bu
bedellerin sadece Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun
denetimi ile sınırlı olduğunu öngören kural, hak arama
özgürlüğüne ölçüsüz bir müdahalede bulunmakta ve hakkın
özünü zedelemektedir. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’ya
aykırı bulunarak iptal edilmiştir.”
İptal
edilen maddede “bu
bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi
ile sınırlı olduğu”
sınırlaması getirilmişken Anayasa Mahkemesi bu sınırlamayı
tamamen kaldırmıştır. Dolayısıyla Anayasa mahkemesi kayıp
kaçak bedellerinin tüketiciden tahsil edilmesinde Anayasaya aykırı
bir durum görmezken bu tahsilatın yasalara uygun yapılmasının ve
bunun yargısal olarak denetiminin önünü açmıştır.
6446
sayılı EPDK yasasında yapılan değişiklikle enerji şirketlerinin
tahsil ettiği ücretler yasal hale gelmişti. Ancak EPDK’nın
belirleyeceği miktarlarda tahsil edilebileceği sınırı
getirilmişti. Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ile derdest
davalarda ve yeni açılacak davalarda mahkemeler EPDK’nın
düzenleyici işlemleriyle sınırlı olmadan daha kapsamlı bir
teknik ve hukuki araştırma yaparak karar vermek durumunda
olacaklar. Bu amaçla dosya teknik bilirkişiye gönderilerek
davacının talep ettiği kayıp
kaçak bedeli, dağıtım bedeli, iletim bedeli, PHS okuma bedeli ve
bunlara ilişkin KDV’nin teknik
olarak uygun olup
olmadığının tespitinin yapılması istenilmeli, gelen
rapor bütün enerji ve
tüketici mevzuatı
açısından da hakim tarafından hukuki değerlendirilmeye bağlı
tutularak bir karar verilmelidir. Enerji mevzuatının içine de yine
EPDK’nın düzenleyici işlemleri girecektir. Bu durumda hakimin
EPDK’nın düzenleyici işlemleri ile daha üst norm olan ve
tüketiciyi koruyan kanunların hükümlerini karşılaştırma
yaparak bir karar vermesi gerekecektir. Bu
durumda özel genel kanun çatışması ile enerji mevzuatında
üreticiyi ve şirketleri koruyan hükümler ile tüketici
mevzuatında tüketiciyi koruyan hükümler karşı karşıya
gelecektir ki kayıp kaçak bedeli konusu ne yazık ki kapanmamıştır.
Sadece yeni bir hukuki tartışmaların kapısını aralamıştır.
VI. AÇILMIŞ OLAN DAVALARLA İLGİLİ AYRIK DURUM:
Eğer davalı enerji şirketi hukuka aykırı kayıp kaçak bedeli
tahsilatı yapmışsa bu durumda yaptığı fazla tahsilatı iade
etmek zorunda olduğundan davanın kabulüne karar verilmek
zorundadır. Eğer davalı enerji şirketi hukuka uygun şekilde
kayıp kaçak bedeli tahsilatı yapmışsa bu durumda davayı açtığı
tarihte davacının yürürlükteki yasaya göre haklı olduğu
tespit edilirse dava konusuz hale gelmiş demektir. Dava konusuz hale
geldiğinden karar verilmesine yer olmadığına kararı
verilecektir.
6446
sayılı EPDK yasasında yapılan değişiklikle derdest davalar
konusuz hale gelmiştir. Bu nedenle Ankara Bölge Adliye
Mahkemesi’nin 2016/16 Esas;
2016/16 Karar ve 14.12.2016 tarihli kararında; “Davanın
konusuz kalması halinde, mahkemece; yargılamaya devam edilerek
davanın açıldığı tarih itibariyle hangi tarafın haklı
olduğunun tespit edilmesi, o taraf lehine yargılama giderleri ve
vekalet ücretine karar verilmesi gerekir. Başka bir deyişle,
yürürlüğe giren yeni yasa nedeniyle konusuz kalan davada, yeni
yasanın yürürlüğe girmemiş olması halinde, davanın açıldığı
tarih itibariyle haklı olan ve davasını avukat ile takip eden
taraf lehine “maktu vekalet” ücretine hükmedilmesi, yargılama
giderlerinin ise karşı taraftan tahsiline karar verilmesi
gerekmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 18.11.2009 tarih,
2009/18-421 E.-2009/526 K. sayılı ilamında “Dava tarihinde
davasında haklı bulunan davacının, sonradan yürürlüğe giren
yasa nedeniyle haksız duruma düşmesi söz konusu olmadığından,
davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği
belirtilmiştir.” şeklindeki
tespite uygun olarak davanın konusuz kalması nedeniyle karar
verilmesine yer olmadığına ilişkin hüküm kurulacaktır.
Ayrıca
yasa değişikliği öncesinde ki durum
değerlendirildiğinde davacıdan haksız olarak kayıp
kaçak bedeli, dağıtım bedeli, iletim bedeli, PHS okuma bedeli ve
bunlara ilişkin KDV’nin tahsil edildiği tespit edilmişse davanın
açıldığı tarihte davacının haklı olduğu ortaya çıkacaktır.
Bu nedenle davacı lehine yargılama giderlerine hükmedilmesine
zorunludur.
Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu'nun 18.11.2009 tarih, 2009/18-421 E.-2009/526 K.
sayılı kararında “Dava tarihinde davasında
haklı bulunan davacının, sonradan yürürlüğe giren yasa
nedeniyle haksız duruma düşmesi söz konusu olmadığından,
davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği” tespit
edildiğinden ve yasal vekâlet ücreti aynı zamanda 6100 sayılı
HMK m. 323/I-ğ hükmüne göre yargılama gideri olduğundan davacı
lehine maktu vekâlet ücretine de hükmedilmesi gerekir.
Özetleyecek olursak 6446 sayılı yasada değişiklik yapıldığı
tarihte derdest olan davalarda önce tahsil edilen miktarın
yürürlükteki bütün enerji ve tüketici mevzuatına göre hukuka
uygun olup olmadığına bakılacak, hukuka aykırı ise davanın
kabulüne karar verilecek, hukuka uygun ise dava konusuz kaldığı
gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığına kararı verilecek
ve dava açıldığı tarihte eğer davacı haklı durumdaysa davacı
lehine yargılama giderlerine ve buna bağlı olarak da vekâlet
ücretine hükmedilecektir.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi Kararının karar verilmesine yer
olmadığına ilişkin tam metni ve hüküm fıkrası örneği
aşağıdadır.
VII.
HÜKÜM ÖRNEĞİ:
HÜKÜM:
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Konusuz
kalan dava hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Alınması
gereken 29,20TL harcın peşin alınan 324,48 TL 'den mahsubu ile
fazladan alınan 295,28 TL 'nin talep halinde davacı veya vekiline
iadesine,
3-Davacı
tarafından yapılan 250,00TL bilirkişi masrafı, 412,50 TL tebligat
posta masrafı olmak üzere toplam 612,50TL 'nin davalıdan alınarak
davacıya verilmesine,
4-Davacı
kendini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde
yürürlükte olan A.A.Ü.T göre 1.800,00TL maktu vekalet
ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Taraflarca
dosyaya yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar
kesinleştiğinde re'sen taraflara İADESİNE,
Dair taraf vekillerinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın
tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstinaf yolu açık
olmak üzere alenen verilen karar açıkça okunup, usulen
anlatıldı.06/09/2016
VIII.
ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI:
T.C.
ANKARA
BÖLGE
ADLİYE MAHKEMESİ
24.HUKUK DAİRESİ
ESAS
NO : 2016/16
KARAR
NO : 2016/16
TARİH :
14/12/2016
T Ü
R K M İ L L E T İ A D I N A
K A
R A R
BAŞKAN
: FATMA ATABEKOĞLU (28493)
ÜYE
: ÖZKAN TUNCER (33264)
ÜYE
: SEVAL AKTEN (37215)
KATİP
: DERYA TÜRKSOY (121532)
Mahkemece
verilen karara karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna
başvurulmuştur.
İstinaf
taleplerinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya
okunup gereği düşünüldü:
TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesinde, davacı ile davalı arasında
imzalanan abonelik sözleşmeleri gereğince davalı kurum tarafından
davacı şirketten tahsil edilen kayıp-kaçak ve sayaç okuma bedeli
olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 19.000.00 TL
alacağın davalıdan faiziyle tahsilini talep etmiştir.
CEVAP
:Davalı vekili cevap dilekçesinde, davanın usulden ve esastan
reddini istemiştir.
MAHKEME
KARARI: Mahkemece, taraflar arasında imzalanan elektrik enerjisi
satışına ilişkin abonelik sözleşmesine istinaden davalı
tarafından davacıdan tahsil edilen kayıp-kaçak bedeli ve sayaç
okuma bedelinin yargılama sırasında yürürlüğe giren kanunla
yasal dayanağının oluştuğu ve davanın konusuz kaldığı
gerekçesiyle konusuz kalan davanın esası hakkında karar
verilmesine yer olmadığına, davanın açıldığı tarihteki
mevzuat ve yerleşik Yargıtay içtihatları da gözetilerek
hakkaniyet gereği davanın açılmasına sebebiyet veren davalı
aleyhine yargılama gideri ve maktu vekalet ücretine hükmedilmesine
karar verilmiş, davalı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur.
İLERİ
SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili, davanın reddedilmiş
olmasına rağmen yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin
davalıdan tahsiline karar verilmesinin, davalı yararına nispi
vekalet ücretine hükmedilmemesinin AAÜT ile usul ve yasaya aykırı
olduğunu belirterek istinaf yoluna başvurmuştur.
GEREKÇE: Davada,
elektrik abonesi olan davacıdan tahsil edilen kayıp-kaçak vs.
bedelin davalıdan tahsili talep edilmektedir.
Taraflar
arasında birden fazla Elektrik Abone Sözleşmesi'nin düzenlendiği
ve sözleşmelerin halen geçerli olduğu anlaşılmaktadır.
Kayıp-kaçak,
dağıtım ve iletim bedeli, sayaç okuma ve perakende satış hizmet
bedeli ile ilgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 21.05.2014 tarih
ve 2013/7-2454 E.- 2014/679 K. sayılı kararı ile Anayasa'nın
"Vergi Ödevi" başlıklı 73.maddesinde "Herkes, kamu
giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle
yükümlüdür. Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler
kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır. Vergi, resim,
harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve
indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği
yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi
Bakanlar Kuruluna verilebilir" şeklindeki düzenlemeye göre
kayıp-kaçak, sayaç okuma, dağıtım, perakende hizmet ve iletim
bedeli uygulamasının EPDK kararları ve tebliğleri çerçevesinde
uygulama arz eden kanunlar ve ikincil mevzuat hükümleri
çerçevesinde EPDK tarafından belirlenerek uygulandığından bu
tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin EPDK'na sınırsız bir
fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği,
özellikle kaçak elektrik bedellerinin kurallara uyan abonelerden
tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile
bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan diğer kalemlere
ilişkin bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile
denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne kadar bedel
ödendiğinin bilinmesinin de şeffaf hukuk devletinin vazgeçilmez
unsuru olduğundan EPDK kararları ile bu bedellerin mevcut mevzuat
kapsamında tüketicilerden alınması doğru bulunmayarak hukuka
uygun olmadığı kabul edilmiştir.
Dava
tarihinden sonra, 17.06.2016 tarihinde 29745 sayılı Resmi Gazete'de
yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı Kanun'un 21.maddesi
ile 6446 sayılı Kanun'un 17.maddesinin birinci, üçüncü ve
dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve
(f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bent ile;
"Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında
belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan
davalarda; Tüketici Hakem Heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu
bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi
ile sınırlıdır" hükmü getirilmiştir.
Ayrıca,
6719 sayılı Kanun'un 26.maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası
Kanunu'na eklenen Geçici 19.madde de; "Bu maddeyi ihdas eden
Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar,
Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ
ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin
uygulanmasına devam olunur" ve Geçici 20.madde de ise, "Kurul
kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç
okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri
ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi,
dava ve başvurular hakkında 17.madde hükümleri uygulanır"
hükmü düzenlenmiştir. Söz konusu maddeye göre Tüketici Hakem
Heyetleri'nin ve mahkemelerin bu konuda açılacak davalarda inceleme
ve araştırma yetkileri geçmişe de etkili olarak sadece dağıtım,
sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak
bedellerinin Kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine
uygunluğunun denetimi ile sınırlanmıştır. Diğer bir ifade ile
yerindelik denetimi yapılamayacağı kabul edilmiştir.
Dava
tarihinden sonra yürürlüğe giren 6719 sayılı Kanun ile yapılan
değişikliklerin Kanunun 17.06.2016 yürürlük tarihinden önceki
dönemde geçerli olan EPDK kararlarına dayanılarak tahsil edilmiş
dava konusu kayıp kaçak ve sayaç okuma bedelleri ile ilgili olarak
açılan ve halen devam eden alacak davalarında da geçmişe etkili
olacak şekilde uygulanması gerektiği anlaşılmaktadır.
Bundan
başka, davanın devamı sırasında, dava konusu alacağın
ödenmesi, menkul malın davacıya teslim edilmesi, gayri menkulün
tahliye edilmesi gibi nedenlerle veya davanın açılmasından sonra
yürürlüğe giren yeni bir kanun yada Anayasa Mahkemesi'nin iptal
kararı nedeniyle davanın konusuz kalması mümkündür. Davanın
konusuz kaldığının tespit edilmesi halinde, mahkemece; esas (asıl
talep) hakkında "Davanın esası hakkında karar verilmesine
yer olmadığına" ilişkin hüküm kurulması gerekmektedir. Bu
tür kararlar, hükümler gibi (eda, tespit, inşai) nihai
kararlardandır. Mahkeme kararı, aynı zamanda dava konusu hakkın
mevcut olmadığını da tespit ettiği için tespit hükmü
niteliğindedir.
Davanın
konusuz kalması halinde, mahkemece; yargılamaya devam edilerek
davanın açıldığı tarih itibariyle hangi tarafın haklı
olduğunun tespit edilmesi, o taraf lehine yargılama giderleri ve
vekalet ücretine karar verilmesi gerekir. Başka bir deyişle,
yürürlüğe giren yeni yasa nedeniyle konusuz kalan davada, yeni
yasanın yürürlüğe girmemiş olması halinde, davanın açıldığı
tarih itibariyle haklı olan ve davasını avukat ile takip eden
taraf lehine "maktu vekalet" ücretine hükmedilmesi,
yargılama giderlerinin ise karşı taraftan tahsiline karar
verilmesi gerekmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 18.11.2009
tarih, 2009/18-421 E.-2009/526 K. sayılı ilamında "Dava
tarihinde davasında haklı bulunan davacının, sonradan yürürlüğe
giren yasa nedeniyle haksız duruma düşmesi söz konusu
olmadığından, davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi
gerektiği" belirtilmiştir.
6719
sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesinden önce alınan bilirkişi
raporunda davacının 24.808.13 TL alacaklı olduğu açıklanmıştır.
Somut
olayda, dosya kapsamı mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf
sebepleri dikkate alındığında, mahkemece; kurulan hükümde
isabetsizlik görülmediğinden davalı vekilinin istinaf talebinin
esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM
: Yukarıda açıklanan nedenler ile;
1-KDZ.
EREĞLİ 1.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ (ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
SIFATIYLA)' nin 06/09/2016 tarih, 2015/146 E.-2016/328 K. sayılı
kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan, davacı vekilinin
istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN
REDDİNE,
2-İstinaf
harçları peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer
olmadığına,
3-Davalı
tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde
bırakılmasına,
4-Kararın
ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile KESİN
olmak üzere 06/12/2016 tarihinde karar verildi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder