20 Mart, 2017

KARTEL TAZMİNATI DAVASI


KARTEL TAZMİNATI DAVASI

I. GİRİŞ:

Ülkemizde tüketici hakem heyetlerinin ve tüketici mahkemelerinin kurulmasından sonra tüketici hukuku ile ilgili dava ve işler hukukumuzun en önemli konu başlıkları haline gelmiştir. Son bir kaç aydır tüketici hukukunda yeni bir dava türü ortaya çıkmıştır. Kartel tazminatı davası olarak isimlendirilen bu dava türünün incelemesini bu makalemizde yapacağız.

II. KARTEL NEDİR?

Rekabeti Sınırlayıcı anlaşma, Uyumlu Eylem ve Kararlar ile Hakim Durumun Kötüye Kullanılması Halinde Verilecek Para Cezalarına İlişkin Yönetmeliğin 3/ç maddesine göre kartel:

Fiyat tespiti, müşterilerin, sağlayıcıların, bölgelerin ya da ticaret kanallarının paylaşılması, arz miktarının kısıtlanması veya kotalar konması, ihalelerde danışıklı hareket konularında, rakipler arasında gerçekleşen rekabeti sınırlayıcı anlaşma ve/veya uyumlu eylemleri ifade eder.”

Daha kısa ve öz ifade etmek gerekirse birden fazla ticari oluşumun belli bir ticari alanda fiyat belirlemesi ve bu fiyat anlaşmasını tüketicinin aleyhine olarak sürekli olarak devam ettirmesi de diyebiliriz.

III. BANKACILIK ALANINDA KARTEL ANLAŞMASI YAPILAN KONULAR:

Rekabet Kurulu Türkiye’de 12 bankanın mevduat, kamu mevduatı, kredi ve kredi kartı hizmetleri konusunda kartel anlaşması yaptıklarını tespit etmiş ve bu bankalar aleyhine 08.03.2013 tarihinde 13-13/198-100 sayılı dosyasından karar vermiştir. Kredi türlerinden konut kredileri, ihtiyaç kredileri ve taşıt kredileri bu kapsamda kartel anlaşması içinde yer almaktadır.

Rekabet Kurulu verdiği kararda 12 bankanın 21.08.2007 ile 22.09.2011 tarihleri arasında kartel anlaşması yaptıklarını tespit etmiştir.

IV. YARGISAL SÜREÇ:

On iki banka aleyhlerinde verilen karara karşı önce Ankara İdare Mahkemesi’nde iptal davası açmış, bu davanın reddinden sonra kararı temyiz etmişlerdir. Temyiz sonucunda Danıştay Ankara İdare Mahkemesi’nin kararını haklı bularak temyiz taleplerini reddetmiş ve kararı onamıştır. Böylece tüketiciler tarafından adli yargıda 12 bankaya karşı tazminat davası açılmasının yolu açılmıştır.

V. KARTEL TAZMİNATI DAVASININ HUKUKİ DAYANAĞI:

Kartel tazminatı davasının hukuki dayanağı 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun 57 ve 58’inci maddeleridir. 4054 sayılı kanunun “Tazminat Hakkı” başlıklı 57’inci maddesi;

Her kim bu Kanuna aykırı olan eylem, karar, sözleşme veya anlaşma ile rekabeti engeller, bozar ya da kısıtlarsa yahut belirli bir mal veya hizmet piyasasındaki hakim durumunu kötüye kullanırsa, bundan zarar görenlerin her türlü zararını tazmine mecburdur. Zararın oluşması birden fazla kişinin davranışları sonucu ortaya çıkmış ise bunlar zarardan müteselsilen sorumludur.”

hükmünü içermektedir.

Aynı yasanın “Zararın Tazmini” başlıklı 58’inci maddesi de;

Rekabetin engellenmesi, bozulması veya kısıtlanması sonucu bundan zarar görenler, ödedikleri bedelle, rekabet sınırlanmasaydı ödemekte olacakları bedel arasındaki farkı zarar olarak talep edebilirler. Rekabetin sınırlanmasından etkilenen rakip teşebbüsler, bütün zararlarının tazminini rekabeti sınırlayan teşebbüs ya da teşebbüslerden talep edebilir. Zararın belirlenmesinde, zarar gören teşebbüslerin elde etmeyi umdukları bütün karlar, geçmiş yıllara ait bilançolar da dikkate alınarak hesaplanır.

Ortaya çıkan zarar, tarafların anlaşması ya da kararı veya ağır ihmalinin olduğu hallerden kaynaklanmaktaysa, hakim, zarar görenlerin talebi üzerine, uğranılan maddi zararın ya da zarara neden olanların elde ettiği veya elde etmesi muhtemel olan karların üç katı oranında tazminata hükmedebilir.”

hükmünü içermektedir.

Dolayısıyla 4054 sayılı yasa gerek kartel tazminatı davası için gerekse tazminat hükmü için yasal dayanak oluşturmaktadır.

VI. KARTEL TAZMİNATI DAVASI AÇABİLECEK OLANLAR:

Rekabet Kurulu verdiği kararda 12 bankanın 21.08.2007 ile 22.09.2011 tarihleri arasında kartel anlaşması yaptıklarını tespit etmiştir. Bu tarihler arasında kartel anlaşması yaptığı tespit edilen on iki bankadan kredi kullanan kişiler davacı olarak dava açabileceklerdir.

VII. DAVALI:

Açılacak davada on iki bankanın tamamı ya da davacının kredi kullandığı banka ile uyumlu eylem birliği içinde olan bankalar davalı olarak gösterilebilir.

VIII. GÖREVLİ MAHKEME:

Görev kullanılan kredinin niteliğine göre değişkenlik göstermektedir. Kullanılan kredi tüketici kredisi ve kullanan keşi de tüketici sıfatına sahipse 6502 sayılı kanun hükmü uyarınca tüketici mahkemeleri görevlidir.

Kullanılan kredi ticari nitelikte ise ve kullanan kişi de tacir ise bu durumda görevli mahkeme asliye ticaret mahkemesidir.

Krediyi kullanan kişi kamu tüzel kişiliği ise hem tacir hem de tüketici olması mümkün olmadığından görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi olacaktır. Bu nedenle davayı açacak olan kişinin kullandığı kredinin türünü dikkate alarak davasını açmasında fayda vardır.

Görev kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerde önlerine gelen kartel faizi davalarında görevli olup olmadıklarını bu ölçütlere göre belirleyeceklerdir.

IX. YETKİLİ MAHKEME:

Her üç mahkeme açısından da yetkili mahkemenin belirlenmesi davanın dayandırıldığı esasa göre belirlenecektir. Dava haksız fiil sorumluluğu esasına dayandırıldıysa haksız fiilini işlendiği yer mahkemesi ya da zararın meydana geldiği ya da gelme olasılığının bulunduğu yer mahkemesi ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir. Ayrıca 6502 sayılı yasa m. 73/V hükmü uyarınca tüketicinin bulunduğu yer mahkemesi de yetkilidir.

Dava sözleşmenin ihlali esasına dayandırılacaksa sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesi de ve genel yetki olarak da davalı şubenin bulunduğu yer mahkemesi de yetkilidir.

X. DAVA HARCI VE YARGILAMA GİDERLERİ:

Kartel tazminatı davaları eğer tüketici mahkemesinde görülecekse dava harçtan muaftır. Asliye hukuk ya da asliye ticaret mahkemesinde görülecekse dava değerine göre nispi harca bağlıdır. Harcın dışında ki tebligat, bilirkişi ücreti ve diğer yargılama giderlerinden ise davanın başında davacı tarafından yatırılması zorunludur.

XI. DAVANIN ESASI:

Açılacak olan davada krediyi kullanan kişi kartel anlaşması nedeniyle daha fazla faiz ödemiş olmasından ötürü meydana gelen zararını ve bu zararı aynı zamanda davalı bankalar tarafından kâr niteliğinde olduğundan bu zararının üç katı tutarında tazminat talep edecektir. Yasa koyucu üç kat tazminat konusunda hakime takdir hakkı vermemiş ve zararın tespit edilmesi durumunda üç kat tazminatın tamamının hükmedilmesini yasal koşul haline getirmiştir.

Davanın esasını krediyi kullanan tüketicinin zarar görmüş olması oluşturduğundan zararın tespiti için bilirkişi incelemesi yapılması gerekmektedir. Bilirkişi incelemesinde dört yöntem uygulanabilecektir.

  1. Kartel anlaşmasından önceki durum ile kartel anlaşmasının yapılmasından sonraki durumun karşılaştırılması,
  2. Türkiye dışındaki Türkiye ile benzer özellikler gösteren bir pazarın fiyatlarının karşılaştırılması,
  3. Kartel anlaşması yapan bankaların dışında bu anlaşmaya katılmayan bankaların fiyatlarının dikkate alınması,
  4. Bankacılık alanının olası kârlılığına göre olası zararların hesaplanması
Bu yöntemler sırasıyla uygulanarak davacının kartel anlaşmasından kaynaklanmış bir zararı olup olmadığı tespit edilecektir. Bilirkişi seçimi ise 6100 sayılı HMK hükümlerine ve yeni yürürlüğe giren Bilirkişilik Kanunu hükümlerine göre yapılacaktır. Bilirkişi listelerinde seçilecek olan bilirkişinin rekabet hukuku uzmanı ya da bankacılık uzmanı olmasında fayda vardır. Her ikisi birden seçilerek bilirkişi heyeti de oluşturulabilir.

XII. YARGILAMA YÖNTEMİ:

Dava tüketici tarafından tüketici mahkemesinde açılmışsa basit yargılama yöntemine bağlıdır. Ancak asliye hukuk ya da asliye ticaret mahkemesinde açılmışsa yazılı yargılama yöntemine bağlıdır.

XIII. DAVA ZAMANAŞIMI SÜRESİ:

4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun bu tür davalarda zamanaşımı süresi belirlememiştir. Bu nedenle zamanaşımı konusunda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu uygulanacaktır. Dava haksız fiil sorumluluğuna dayandırılarak açılmışsa 6098 sayılı TBK m. 72’ye göre haksız fiillerde zararın öğrenildiği tarihten itibaren iki yıl ve fiilin gerçekleştiği tarihten itibaren ise 10 yıllık zamanaşımı geçerlidir. Dava sözleşmeye aykırılığa dayandırılmışsa bu durumda zamanaşımı süresi 6098 sayılı TBK m. 146’ya göre 10 yıl olarak uygulanacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder