ZORUNLU MALİ SORUMLULUK SİGORTASI
DESTEKTEN
YOKSUN KALMA TAZMİNATI İLİŞKİSİ
I.
GİRİŞ:
Ülkemizde
en çok karşılaşılan uyuşmazlıklardan biri de trafik
kazalarıdır. Trafik kazaları sonucu meydana gelen ölüm ve
yaralanmalarla maddi zararlar her yıl binlerce davaya konu
olmaktadır. Bu makalemizde farklı görüşlerin olduğu bir konuya,
zorunlu mali sorumluluk sigortasının araç işleteninin ölümü
nedeniyle yakınlarının destekten yoksun kalma tazminatını
kapsayıp kapsamadığı konusuna değineceğiz.
II.
ZORUNLU MALİ SORUMLULUK SİGORTASININ HUKUKİ DAYANAĞI:
Zorunlu
mali sorumluluk sigortası 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun
da düzenlenmiş olup bütün araç sahiplerinin yaptırmaları
zorunlu olan sigorta türüdür. Bu kanun kapsamında sigortanın
neleri kapsadığı ve neleri kapsamadığı, sorumluluk türleri
açıkça sayılmıştır. Ancak kanunda yazılı durumlar bazen
yorum gerektirmektedir ki incelemesini yaptığımız konu açıkça
kanunda yazılı olmadığından ancak hukukçuların yorumu ile
açıklığa kavuşturulabilecek bir konudur. Zorunlu mali sorumluluk
sigortasının ölen araç işleticisinin yakınlarının destekten
yoksun kalma tazminatı taleplerini karşılayıp karşılamayacağı
konusunda bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak yasanın hukukçular
tarafından yorumu yoluyla bu konu açıklığa kavuşturulabilir.
III.
DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATINI KAPSAMADIĞINI SAVUNAN GÖRÜŞ:
Tartışma
yaratan konu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “Zorunlu
Mali Sorumluluk Sigortası Dışında Kalan Hususlar” başlıklı
92’inci maddesidir. Bu madde de zorunlu mali sorumluluk
sigortasının kapsamı dışında kalan konular sayılmıştır. Bu
maddeye göre;
a)
İşletenin; bu Kanun uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulduğu
kişilere karşı yöneltebileceği talepler,
b)
İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme
ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı
kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri
sürebilecekleri talepler,
c)
İşletenin; bu Kanun uyarınca sorumlu tutulmadığı şeye gelen
zararlara ilişkin talepler,
d) Bu
Kanunun 105 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre zorunlu mali
sorumluluk sigortasının teminatı altında yapılacak motorlu araç
yarışlarındaki veya yarış denemelerindeki kazalardan doğan
talepler,
e)
Motorlu araçta taşınan eşyanın uğrayacağı zararlar,
f)
Manevi tazminata ilişkin talepler
zorunlu
mali sorumluluk sigortası kapsamı dışındadır. Destekten yoksun
kalma tazminatının ZMSS kapsamına girmediğini savunan görüş;
ZMSS’nin aracın karıştığı trafik kazasında üçüncü
kişilere karşı verilmiş olan zararları kapsadığı ancak üçüncü
kişi durumunda olmayanların bedensel ve maddi zararlarını
kapsamadığını savunmaktadır. Bu durumda işleten ya da yakınları
eğer bedensel bir zarara uğramışsa ya da ölüm meydana gelmişse
üçüncü kişi durumunda olmadıklarından bu sigorta kapsamında
olmayacaklar ve her hangi bir hak talep edemeyeceklerdir. Nitekim
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 1990/825 Esas; 1990/963 Karar ve
16.02.1990 tarihli kararında “Bilindiği üzere zorunlu mali
sorumluluk sigortası, sigorta ettirenin üçüncü kişilere verdiği
zararları onun adına karşılamak üzere hem üçüncü kişileri
hem de sigorta ettireni koruma amacı ile oluşturulmuş bir zarar
sigortası türüdür. Bu bakımdan sigorta ettiren Erol üçüncü
kişi durumunda olmadığından onun davasının reddi sonucu
itibariyle doğru olmuştur.” (Ulaş, Işıl; Uygulamalı Sigorta
Hukuku Mal ve Sorumluluk Sigortaları; Genişletilmiş ikinci baskı;
s. 572; Turhan Kitapevi; Ankara; 1998)
Yargıtay
11. HD o tarihte yasanın bu hükmünün getiriliş amacından yola
çıkarak bu yorumu yapmıştır. Yasanın bu hükmünün getiriliş
amacının üçüncü kişilere karşı verilecek zararlara karşı
bu zararları tazmin etmek amacı olduğu gerekçesiyle; yasanın bu
maddesini bu şekilde yorumlamış ve işletenin kendisine gelen
zararları sigortanın kapsamadığını kabul etmiştir. Ancak
Yargıtay 11. HD bu görüşünde ısrarcı olmamış ve 2015 yılında
içtihat değişikliğine gitmiştir.
IV.
DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATINI KAPSADIĞINI SAVUNAN GÖRÜŞ:
ZMSS’nin
işletenin ya da yakınlarının ölümü ya da bedensel zarar
görmeleri durumunda uğradıkları zararları ya da destekten yoksun
kalma tazminatını kapsadığını savunan görüş söz konusu yasa
maddesinin aksi yorumundan, eski dildeki ifadesiyle mefhumu
muhalifinden istinbat etmesinden yola çıkmaktadır.
2918
sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “Zorunlu Mali Sorumluluk
Sigortası Dışında Kalan Hususlar” başlıklı 92’inci
maddesinde zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışında
kalan durumlar sayılmıştır. Öncelikle bu saymanın hukuki
niteliği üzerinde durulması gerekmektedir. Maddede ki sayma örnek
olarak mı yoksa sınırlı sayı olarak mı (tahdidi ya da tadadi)
sayılmıştır? Madde metni incelendiğinde ZMSS kapsamı dışında
kalan konuların örnek olarak sayıldığını gösterir bir ibare
bulunmamaktadır. Bu durumda maddede sayılan durumların tamamının
sınırlı sayı ilkesine göre (tahdidi) yazılmış olduğunu
söyleyebiliriz. Madde içinde sınırlı sayı ilkesine göre
düzenleme bulunması o maddenin aksi yorumundan çıkarım yapmamızı
da kolaylaştırır. Çünkü sayılanlar kesin olduğu için
sayılanların kapsamına girmeyenler de bellidir. Söz konusu 2918
sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “Zorunlu Mali Sorumluluk
Sigortası Dışında Kalan Hususlar” başlıklı 92. maddesi
sigorta kapsamı dışında kalan durumları açıkça ve sınırlı
sayıda belirtmiş olması nedeniyle işletenin kendisinin ve
yakınlarının bedensel zararları ile işletenin kendisinin ölümü
nedeniyle yakınlarının destekten yoksun kalma tazminatlarının bu
madde kapsamında olmadığı sonucuna ulaşılmaktadır. Destekten
yoksun kalma tazminatının bu madde kapsamına girdiğini savunan
görüş maddenin aksi yorumundan yola çıkarak bu sonucu
ulaşmaktadır.
İlk
görüşün dayandığı ZMSS’nin üçüncü kişilerin zararlarını
karşılamak için getirilmiş olduğu görüşü ise bu görüşle
çelişmemektedir. Çünkü destekten yoksun kalma tazminatı talep
eden işletenin yakınları sigorta sözleşmesinin tarafı olan
sigorta şirketi ve işletene göre üçüncü kişi konumundadır.
Bu nedenle Yargıtay’ın yeni kararı hukuken daha doğru ve
hakkaniyet esaslarına daha uygun bir karardır. Ne var ki; bu
kararın geçerliliğinin sağlam temellere dayandırılması iki
karar arasındaki çelişkinin giderilmesine bağlıdır. Bu çelişki
de ancak içtihadı birleştirme kararı verilmek suretiyle
giderilebilir. Yargıtay’ın bu konuda verdiği en son kararın
metnini aşağıda sunuyoruz.
V.
YARGITAY KARARI:
YARGITAY
17.
Hukuk Dairesi
ESAS
NO : 2014/4969
KARAR
NO : 2015/10313
MAHKEMESİ:
Adana 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ :
02/04/2009
NUMARASI :
2008/2-2009/175
DAVACILAR :
1-Muhside Ulucan
2-Can Ulucan
3-Gülbin Ulucan
DAVALI :
Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi
Taraflar
arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda;
kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen
hükmün süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz
edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR:
Davacı
vekili; 12.05.2007 tarihinde meydana gelen tek taraflı trafik
kazasında müvekkillerinin murisi Muhettin Ulucan'ın vefat ettiğini
belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile eş
Muhside ulucan için 2.000,00 TL, çocuklar Can Ulucan için 2.000,00
TL, Gülbin Ulucan için 2.500,00 TL, destekten yoksun kalma maddi
tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı
şirketten tahsilini talep etmiştir.
Davalı
vekili; davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece,
iddia, savunma ve toplanan delillere göre; davanın reddine karar
verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava,
trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı
istemine ilişkindir.
2918
sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1.maddesinde,
“işletenlerin, bu kanunun 85/1 maddesine göre olan
sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali
sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”, aynı yasanın
85/1 maddesinde, “bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin
ölümüne veya yararlanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına
sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı”, aynı
yasanın 85/son maddesinde ise, “ işleten ve araç işleticisi
teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın
kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi
kusuru gibi sorumludur.” hükümlerine yer verilmiş, Karayolları
Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının
A-1.maddesinde de, “sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu
aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya
yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet
vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na
göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta
limitlerine kadar temin eder” şeklinde ifade edilmiştir.
Yukarıda
açıklanan madde hükümlerinden, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası;
motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir
kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara
uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara
uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler
dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu
kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.
Motorlu
araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü
şahısları, korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile
öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep
sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep
sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin
bulunduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir
(Fikret Eren, Borçlar Hukuku, 9. Bası, s. 631 vd.; Ahmet Kılıçoğlu,
Borçlar Hukuku, Genişletilmiş 10. Baskı, s. 264 vd).
2918
sayılı Kanunun 86. maddesinde ise, bu Kanunun 85.maddesinde
düzenlenen sorumluluktan kurtulma ve sorumluluğu azaltma
koşullarına yer verilmiştir.
Bu
düzenlemelere göre, araç işleteni veya araç işleteninin bağlı
bulunduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu
tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bozukluk
kazayı etkilemiş olmaksızın kazanın bir mücbir sebepten veya
zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri
geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulabilecek; sorumluluktan
kurtulamayan işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu
teşebbüs sahibi ise kazanın oluşunda zarar görenin kusurunun
bulunduğunu ispat ederse, hakim, durum ve şartlara göre tazminat
miktarını indirebilecektir.
Burada
kanun koyucu zarar görenin kusuru nispetinde indirim
yapılabileceğini öngörmüş ve indirimi zorunlu tutmayarak
hakimin taktirine bırakmıştır. Uygulama ve öğretide de (S.
Ünan, “Ergün A. Çetingil ve Rayegan Kender’e 50. Birlikte
Çalışma Yılı Armağanı 2007”, s. 1180) bu husus kabul
edilmektedir.
Kanun
koyucu, açıklanan düzenlemeler yanında 2918 sayılı KTK’nun
91. maddesiyle de; işletenin Aynı Kanunun 85. maddesinin birinci
fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını
sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası (Karayolları Zorunlu
Mali Sorumluluk Sigortası) yaptırma zorunluluğunu getirmiştir.
Hemen
belirtmelidir ki, işletenin sorumluluğu hukuki nitelikçe tehlike
sorumluluğuna ilişkin bulunmakla, işletenin hukuki sorumluluğunu
üstlenen zorunlu sigortacının 91.maddede düzenlenen sorumluluğu
da bu kapsamda değerlendirilmelidir.
Öyle
ise, hem işleten hem de sigortacının sorumluluğu, hukuki niteliği
itibariyle tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğundan,
uyuşmazlığın bu çerçevede ele alınıp, çözümlenmesi
gerekmektedir.
Karayolları
Trafik Kanununda zorunlu trafik sigortasına ilişkin olarak,
sorumluluğun kapsamı yanında, bu kapsam dışında kalan haller de
açıkça düzenlenmiştir.
2918
sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “Zorunlu Mali Sorumluluk
Sigortası Dışında Kalan Hususlar” başlıklı 92. maddesinde:
“Aşağıdaki
hususlar, zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışındadırlar.
a)
İşletenin; bu Kanun uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulduğu
kişilere karşı yöneltebileceği talepler,
b)
İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme
ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı
kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri
sürebilecekleri talepler,
c)
İşletenin; bu Kanun uyarınca sorumlu tutulmadığı şeye gelen
zararlara ilişkin talepler,
d) Bu
Kanunun 105 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre zorunlu mali
sorumluluk sigortasının teminatı altında yapılacak motorlu araç
yarışlarındaki veya yarış denemelerindeki kazalardan doğan
talepler,
e)
Motorlu araçta taşınan eşyanın uğrayacağı zararlar,
f)
Manevi tazminata ilişkin talepler.”
hükmü
ile, zorunlu trafik sigortacısının hangi zararlardan sorumlu
olmadığı düzenleme altına alınmış; burada örnekseme yoluna
gidilmeyip; tek tek ve tahdidi olarak sorumlu olunmayan haller
sıralanmıştır.
Bu
noktada üzerinde durulması gereken hususlardan birisi, 2918 sayılı
KTK’nun 92/b maddesinde yer alan “İşletenin; eşinin, usul ve
füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve
birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar
nedeniyle ileri sürebilecekleri taleplerin zorunlu mali sorumluluk
sigortası kapsamı dışında olduğuna” ilişkin hükümdür.
Bu
hükümle kanun koyucu; tehlike sorumlusu zorunlu mali sorumluluk
sigortacısının sorumluluğu kapsamından sadece, tehlike sorumlusu
olan işletenin eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme
ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı
kardeşlerinin mallarına gelen zararları çıkarmıştır.
Şu
haliyle, anılan kişilerin mallarına gelen zararlar dışında
kalan ölüm ve yaralanmaya ilişkin cismani zararlar ise
sigortacının sorumluluğu kapsamında bırakılmış; böylece
tehlike sorumlusunun yakınlarının dahi belirtilen anlamda sigorta
kapsamında olduğu benimsenmiştir.
Durum
bu olunca, işletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat
edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı
kardeşlerinin ölüm veya yaralanmaları halinde bundan kaynaklanan
zararlarının zorunlu sigorta kapsamında olduğu kabul edilmelidir.
Araç
sürücüsünün veya yakınlarının talepleri ise 92.madde
kapsamında yer almamakla sigortacının sorumluluğu kapsamında
kabul edilmiştir.
Destekten
yoksun kalma tazminatı, B.K'nun 45/II. maddesinde düzenlenmiş
olup; "Ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın
yardımından mahrum kaldıkları takdirde onların bu zararını da
tazmin etmek lazım gelir." şeklinde hükme bağlanmıştır.
Görülmektedir
ki, destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin
yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç,
destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki
yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır.
Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki
gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın
ödettirilmesidir.
Haksız
bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse BK'nun 45/II. maddesine
dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. Ancak,
destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi için öncelikle,
ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve
eylemli bir yardımın varlığı gerekir.
Borçlar
Kanunu’nun 45.maddesinde sözü geçen destek kavramı hukuksal bir
ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa
ne de yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır; sadece
eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak
şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer
ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı
sağlayacak olan kimse destek sayılır.
O
halde destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve
ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin
anlaşılması yeterli görülür.
Bununla
birlikte destekten yoksun kalan kimse devamlı ve gerçek bir ihtiyaç
içerisinde bulunmalıdır. Genel olarak bakım ihtiyacı, sosyal
düzeye uygun olan yaşamın devamını sağlamak için gerekli
olanaklardan yoksun kalmayı anlatır. Eğer ölenin eylemli olarak
baktığı davacı, ölüm yüzünden bu bakımın sağladığı
yaşama düzeyinin altına düşmüş olursa, ihtiyaç bulunma koşulu
gerçekleşmiş sayılır. Burada önemli olan, destekten yoksun
kalan kimsenin ve ailesinin temsil ettiği sosyal ve ekonomik düzeye
göre normal karşılanan giderlerdir (Yargıtay Hukuk Genel
Kurulu'nun 21.04.1982 gün, 979/4-1528 E., 1982/412 K. sayılı
kararı).
Diğer
taraftan, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun
06.03.1978 tarih ve 1/3 sayılı kararının gerekçesinde de:
"Destekten Yoksun Kalma Tazminatının eylemin karşılığı
olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun
kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının
desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik
sosyal karakterde kendine özgü bir tazminat olduğu” hususu
vurgulanmış; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 30.11.2005 gün ve
2005/4-648 E.-2005/691 K. sayılı ilamında da aynı esaslar
benimsenmiştir.
Önemle
vurgulanmalıdır ki, Borçlar Kanunu’nun 45/III. maddesine göre
destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak
geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun
kalanlarına aittir. Destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecek
kişiler, mirasçılardan başka kişiler de olabileceği hususunda
da herhangi bir ihtilaf yoktur. Murisin trafik kazasından
kaynaklanan bir sorumluluğu söz konusu olduğunda ve koşulları
oluştuğunda mirasçıları bundan sorumlu olduğu halde, aynı olay
nedeniyle destekten yoksun kalan ve fakat mirasçı olmayan kişiler
bundan sorumlu değildir (HGK.nun 15.06.2011 gün ve 2011/17-142 E.
-411 K. sayılı ilamı).
Davacıların
destekten yoksun kalma tazminatı talebine dayanak olarak
gösterdikleri zarar; işletenin ölümü sonucunda meydana gelmekle
birlikte işleten üzerinde doğan bir zarardan ayrı ve salt onun
desteğinden yoksun kalınması olgusuna dayalı, mirasçılık
sıfatıyla bağlı olmaksızın uğranılabilen bir zarardır. Böyle
bir zararın işletenin kendisinin sahip olacağı hakla bir ilişkisi
olmadığı gibi, doğrudan işletenin zararıyla bağlı ve onunla
sınırlı bir zarar da değildir. İşletenin ölümü zararı
doğuran olay olmakla birlikte, zarar doğrudan üçüncü kişi
durumundaki destekten yoksun kalanlar üzerinde oluşmuştur.
Buradaki zarar, mirasçıların salt bu sıfatla devraldıkları
murislerinin uğradığı ve ondan intikal eden bir zarar da
değildir.
Destekten
yoksun kalma tazminatına dayanak teşkil eden hak, salt miras
yoluyla geçen bir hak olsa idi doğrudan işleten üzerinde doğup
ondan mirasçılarına intikal edeceğinden, bu yöndeki savunmalar
ölenin desteğinden yoksun kalanlara karşı ileri sürülebilecekti.
Oysa yukarıda da açıklandığı üzere, destekten yoksun kalma
tazminatına konu davacıların zararı, desteklerinin ölümü
nedeniyle destekten yoksun kalan sıfatıyla doğrudan kendileri
üzerinde doğan zarardır. Bu zarardan doğan hak desteğe ait
olmadığına göre, onun kusurunun bu hakka etkili olması da
düşünülemez.
Şu
hale göre; işleten murisin, ister kendi kusuru ister bir başkasının
kusuru ile olsun salt ölmüş olması, destekten yoksun kalanlar
üzerinde doğrudan zarar doğurup; bu zarar gerek Kanun gerek poliçe
kapsamıyla teminat dışı bırakılmamış olmakla, davacıların
hakkına, desteklerinin kusurunun olması etkili bir unsur olarak
kabul edilemez ve destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın
sigortacıdan talep edilmesi olanaklıdır.
Davacıların
üçüncü kişi konumunda oldukları hem mahkeme, hem de özel
dairenin kabulünde olduğu gibi, işletenin yakınlarının
uğradıkları destek zararlarının trafik sigortacısının
sorumluluğu kapsamı dışında kaldığına ilişkin Kanunda ve
buna bağlı olarak poliçede açık bir düzenleme bulunmadığı
da, uyuşmazlık konusu değildir.
Davacıların
uğradıkları zarara bağlı olarak talep ettikleri hak, salt miras
yoluyla geçen bir hak olmayıp, bilimsel ve yargısal içtihatlarda
kabul edildiği üzere destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan
doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkıdır.
Davacıların
ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan
üçüncü kişi sıfatıyla dava açtıklarına, ölüm nedeniyle
doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının
oluşumundaki kusurun davacılara yansıtılamayacağına;
dolayısıyla araç sürücüsünün veya işletenin tam kusurlu
olmaları halinde, desteğinden yoksun kalan davacıları
etkilemeyeceğine; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve
Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası
Genel Şartları’na göre, aracın zorunlu mali sorumluluk
sigortacısı davalı sigorta şirketi, işletenin üçüncü
kişilere verdiği zararları teminat altına aldığına ve olayda
işleten veya sürücü tam kusurlu olsalar bile, destekten yoksun
kalan davacılar da zarar gören üçüncü kişi konumunda
bulunduğundan, davalı sigorta şirketinin sorumlu olacağına karar
vermek gerekir. (HGK'nun 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 esas-411
karar, HGK'nun 22.2.2012 gün 2011/17-787 esas 2012/92 karar sayılı
ilamları uyarınca, 16.1.2013 gün HGK 2012/17-1491 esas, 2013/74
karar sayılı ilamı)
Somut
olayda, davacıların ölen murisi sürücüsü olduğu araçta %100
kendi kusuruyla vefat ettiği anlaşılmaktadır. Mahkemece yukarıda
açıklanan yasa hükümleri doğrultusunda davacılar 3.kişi
konumunda olduğundan davanın esasına girilerek sonucuna göre bir
karar verilmesi gerekirken yanlış gerekçeyle davanın reddine
karar verilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ:
Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz
itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan
harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine
08.10.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Başkan
Üye Üye
Üye Üye
A.Ş.Sertkaya
M.Özcan S.Kul H.Tuztaş
B.Aydın