İNTİFADAN MEN KOŞULU ARANMAYAN HALLER
I.
GİRİŞ:
Ülkemizde
en çok karşılaşılan dava türlerinden biri de ecrimisil
davalarıdır. Daha çok mirasçılar arasında görülen bu
davaların en önemli koşullarından biri intifadan men koşulunun
gerçekleşmiş olmasıdır. Yargılamalar esnasında ilk olarak
çözülmesi gereken konu olarak karşımıza çıkan intifadan men
koşulunun aranmadığı durumları yani istisnalarnı bu makalemizde
inceleme konusu yapacağız.
II.
İNTİFADAN MEN NEDİR?
İntifadan
men davacının dava konusu taşınmazı kullanım hakkının her
hangi bir sebeple men edildiği yani engellendiği bir hukuki duruma
girmiş olmasıdır. İntifadan men koşulu gerçekleşmeden
ecrimisil davası açılması hukuken mümkün değildir. Çünkü
ecrimisil davasında davacı kendisinin paydaş olmasına karşın
kullanmadığı bir taşınmazdaki kullanamamasından kaynaklı
zararını talep etmektedir. Bu sebeple davacı öncelikli taşınmazı
kendisinin kullanamadığını ispatlamalı ve kendisi kullanamadığı
için gelirinden yoksun kaldığını kanıtlamalıdır. İntifadan
men koşulu bu sebeple ecrimisil davalarında ön koşul olarak
ortaya çıkar ve hakim tarafından da kendiliğinden araştırılmak
zorundadır.
III.
İNTİFADAN MEN KOŞULUNUN ARANMADIĞI DURUMLAR:
Ecrimisil
davalarında intifadan men koşulunun aranmadığı bazı durumlar
vardır ki bu durumlar intifadan men koşulunun istisnası olarak
Yargıtay kararları ile ortaya çıkmıştır. Yargıtay 1. Hukuk
Dairesi’nin 2014/19173 Esas; 2015/2149 Karar sayılı kararında bu
konuda yeterli açıklama bulunmaktadır. (Kararın tam metnini
makalenin sonunda bulabilirsiniz.) Bu karara göre intifadan men
koşulunun aranmayacağı durumlar aşağıdaki gibidir.
-
Davaya konu taşınmazın kamu malı olması,
-
Ecrimisil istenen taşınmazın bağ, bahçe gibi doğal ürün veren yerlerden olması,
-
Ecrimisil istenen taşınmazın iş yeri, konut gibi kiraya verilerek hukuksal semere elde edilen yerlerden olması,
-
Paylı taşınmazı işgal eden paydaşın bu yerin tamamında hak iddiasında bulunması ve diğerlerinin paydaşlığını inkar etmesi,
-
Paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerin belirli halde bulunması,
-
Davacı tarafından diğer paydaşlar aleyhine daha önce bu taşınmaza ilişkin, el atmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri davalar açılması veya icra takibi yapılmış olması,
-
Taşınmazın getirdiği ürün itibariyle, kendiliğinden oluşan ürünler; biçilen ot, toplanan fındık, çay ya da muris tarafından kurulan işletmenin ya da, başlı başına gelir getiren işletmelerin işgal edilmesi.
IV.
İNTİFADAN MEN KOŞULUNUN ARANMADIĞI DURUMLARIN AÇIKLANMASI:
Buna göre;
Öncelikle kamu malı
niteliğindeki taşınmazlarda intifadan men koşulu aranmayacaktır.
Bir taşınmazın niteliği konusunda anlaşmazlık varsa yani kamu
malı mı yoksa özel mülkiyete bağlı bir mal mı olduğu
konusunda bir anlaşmazlık varsa ve davacı kamu kurumu taşınmazın
kamu malı niteliğinde olduğunu iddia ediyorsa bu durumda mahkeme
intifadan men koşulu aramayacaktır.
Taşınmazın bağ, bahçe
gibi doğal ürün veren yerlerden olması durumu tarım ürünlerinin
yetiştiği yerlerdir. Örneğin üzüm bağı ya da çay tarlası
buna örnek verilebilir. Buralarda yetişen ürünlerin toplanması
ve pazarlanması belli bir emek istemesi nedeniyle birden fazla
kişinin böyle bir taşınmazda faaliyet yürütmesi fiilen mümkün
olamayacağından intifadan men durumu fiilen taşınmazı elinde
bulunduran kişinin bu tarım faaliyetine başlamasıyla gerçekleşmiş
demektir.
İş yeri, konut gibi kiraya
verilerek hukuksal semere elde edilen yerlerde de aynı durum
geçerlidir. Bir taşınmazın aynı anda iki paydaş tarafından
kiraya verilmesi hukuken mümkün değildir. İçlerinden birinin
taşınmazı kiraya vermesi ve semeresini almaya başlamasıyla diğer
paydaş için intifadan men koşulu kendiliğinden gerçekleşmiş
demektir. Bunun için ayrıca intifadan men gerçekleştiğini
ispatlamasına gerek yoktur.
Paylı taşınmazı işgal
eden paydaşın bu yerin tamamında hak iddiasında bulunması ve
diğerlerinin paydaşlığını inkar etmesi durumunda ise tamamen
mülkiyet karinesine ilişkin bir hak iddiası vardır ki bunun için
de intifadan men koşulunun aranmasına gerek yoktur. Çünkü
taşınmazı işgal eden taraf mülkiyet karinesine dayanarak bu
işgali gerçekleştirmekte ve taşınmazı fiilen elinde
tutmaktadır. Bu fiili durum davalı açısından intifadan men yani
kullanım hakkının engellenmesi halini kendiliğinden
yaratmaktadır.
Paydaşlar arasında yapılan
kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak
taşınmaz veya bölümlerin belirli halde bulunması yani taşınmazın
fiilen taksim edilmiş olması durumunda da intifadan men durumu
aranmaz. Çünkü fiilen taksim edilen taşınmazda taşınmazın kim
tarafından neresinin kullanılacağı bellidir. Bu durumda davacı
için taşınmazın kendisine ayrılan yeri için kullanım hakkı
belirlenmiş diğer yer için de kullanımı engellenmiştir. Bu
durumda kendisine ait olan kısım işgal edildiğinde artık
intifadan men koşulu aramaya gerek yoktur çünkü taşınmazın
diğer paydaşa kalan kısmından kullanım hakkını kendisi fiilen
taksim sonucu bırakmış ve kendisine ayrılan kısma çekilmiştir.
Bu yerinde işgal edilmesi ecrimisil davası açmak için yeterlidir.
Davacı tarafından diğer
paydaşlar aleyhine daha önce bu taşınmaza ilişkin, el atmanın
önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri davalar
açılması veya icra takibi yapılmış olması bu taşınmazın
kullanım hakkı konusunda çekişme olduğunu göstermektedir.
Hukuken taraflar arasında çekişme varsa ve bu konu mahkemeye
yukarıda sayılan türden davalarla yansımışsa bu durumda
davacının söz konusu taşınmaz üzerindeki kullanım hakkının
çekişme nedeniyle kısıtlandığı bir karine olarak ortaya çıkar.
Muris tarafından kurulan
işletmenin ya da, başlı başına gelir getiren işletmelerin işgal
edilmesi de aynı sonucu doğurur. Çünkü mirasçılar arasında
aynen taksimi mümkün olmayan işletmelerde taraflardan birinin
işletmeyi işgal etmesi durumunda diğer paydaşların bu işletmeyi
kullanma hakları da tamamen ortadan kalkacaktır. Bu durumda ayrıca
intifadan men koşulunun aranmasına gerek yoktur.
V. BU KOŞULLARIN AÇIKÇA
SAYILDIĞI İLGİLİ YARGITAY KARARI:
T.C.
YARGITAY1. Hukuk Dairesi
ESAS
NO : 2014/19173
KARAR
NO : 2015/2149 TARİH : 16.02.2015
Taraflar
arasında görülen ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece
davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili
tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya
incelendi, Tetkik Hakimi Esra Çakır'ın raporu okundu, açıklamaları
dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
KARAR:
Dava,
paydaşlar arasında ecrimisil isteğine ilişkindir.
Davacılar,
miras bırakanları Süleyman Fidan'dan intikal eden 442 ve 446
parsel sayılı taşınmazların kiraya verilmek suretiyle davalılar
tarafından kullanıldığını, taşınmazları kullanamadıkları
gibi gelirlerinden de faydalanamadıklarını ileri sürerek son 5
yıllık dönem için 17.500,00.-TL ecrimisile karar verilmesini
istemişlerdir.
Davalılar,
dava konusu kiraya verildiği ileri sürülen binaların masrafı
kendileri tarafından karşılanarak yapıldığını ve başka
taşınmaz üzerinde bulunduğunu, herhangi bir gelir elde
edilmediğini bildirip davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece,
davacılar tarafından taşınmazlarda kiracı olarak bulunan
kişilere gönderilen 14.2.2012 tarih, 5408 yevmiyeli ihtarnameyle
davalılar ile 3. kişiler olan kiracılar arasındaki kira
sözleşmelerine icazet verdikleri, bu nedenle haksız işgal
tazminatı talep edemeyecekleri, davalı Sayim tarafından kullanılan
ekmek satış dükkanı ile ilgili taleplerin haksız olduğu ve
intifadan men koşulunun gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın
reddine karar verilmiştir.
Dosya
içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 442 ve 446 parsel
sayılı taşınmazlarda davacılar, davalılar ve dava dışı
Meryem Mıhçı'nın el birliği halinde malik oldukları, bu
taşınmazlara bitişik 443 parsel sayılı taşınmazın tarafların
murisi Süleyman Fidan, 445 parsel sayılı taşınmazın (davalı
Nail'in çocukları) dava dışı Hakan ve Gökhan Fidan adına
kayıtlı olduğu, davalıların 443 parsel sayılı taşınmazda
bulunan binada davacıların oturduklarını beyan ettikleri,
mahkemece yapılan keşifte 446 parsel sayılı taşınmazda, zemin
katında ekmek satış dükkanı ve kahvehane bulunan üst katları
mesken olarak kullanılan bina ile bitişiğinde kahvehanenin eki
olarak kullanılan sundurma bulunduğunun, taş atölyesi olarak
kiraya verilen binanın büyük kısmının 442 parsel, küçük
kısmının 445 parsel üzerinde kaldığının tespit edildiği,
dinlenen tanıkların, dava konusu 442 ve 446 parseller üzerindeki
ekmek satış dükkanı, kahvehane ve taş atölyesinin davalılarca
kiraya verildiğini beyan ettikleri, davalı tanığı ve kiracı
Mehmet Kükmen'in davacılardan Saime ve Fatma'nın da kira
sözleşmesinde imzaları bulunduğunu, bu sözleşmelerin onların
da muvafakati ile yapıldığını beyan ettiği ve davalılarca bir
kısım kira sözleşmeleri sunulduğu, davacı tanığı Hilal
Mıhçı'nın ise dayıları olan davalıların Mehmet Kükmen ile
sözleşme yaparken davacılara da kira parası vereceklerini
söyleyerek kira sözleşmesini Saime Fidan'a imzalattıklarını,
onun da kira alacağını düşünerek sözleşmeyi imzaladığını
beyan ettiği, davacıların davalılarla aralarında uzun zamandır
husumet bulunduğunu, ağır baskı, hakaret ve tehdit altında
olduklarını belirtip buna ilişkin soruşturma evrakları ile ceza
mahkemesi kararlarını dosyaya ibraz ettikleri anlaşılmaktadır.
Hemen
belirtilmelidir ki, dava konu taşınmazlarda taraflar paydaştırlar.
Paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan
öteki paydaş veya paydaşlardan her zaman payına vaki el atmanın
önlenilmesini ve/veya ecrimisil isteyebilir. El birliği
mülkiyetinde de paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını
almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak
taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine ecrimisil
davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık
çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı
ecrimisil davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay
içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre
payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu,
kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla
giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Kural
olarak, men edilmedikçe paydaşlar birbirlerinden ecrimisil
isteyemezler. İntifadan men koşulunun gerçekleşmesi de, ecrimisil
istenen süreden önce davacı paydaşın davaya konu taşınmazdan
ya da gelirinden yararlanmak isteğinin davalı paydaşa bildirilmiş
olmasına bağlıdır.
Ancak, bu kuralın yerleşik
yargısal uygulamalarla ortaya çıkmış bir takım istisnaları
vardır. Bunlar; davaya konu taşınmazın kamu malı olması,
ecrimisil istenen taşınmazın (bağ, bahçe gibi) doğal ürün
veren ya da (iş yeri, konut gibi) kiraya verilerek hukuksal semere
elde edilen yerlerden olması, paylı taşınmazı işgal eden
paydaşın bu yerin tamamında hak iddiası ve diğerlerinin
paydaşlığını inkar etmesi, paydaşlar arasında yapılan
kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak
taşınmaz veya bölümlerinin belirli bulunması, davacı tarafından
diğer paydaşlar aleyhine daha önce bu taşınmaza ilişkin, el
atmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri
davalar açılması veya icra takibi yapılmış olması halleridir.
Bundan ayrı, taşınmazın getirdiği ürün itibariyle de,
kendiliğinden oluşan ürünler; biçilen ot, toplanan fındık, çay
yahut muris tarafından kurulan işletmenin ya da, başlı başına
gelir getiren işletmelerin işgali halinde intifadan men koşulunun
oluşmasına gerek bulunmamaktadır.
Bu
nedenle, davaya konu taşınmazlar yönünden sayılan istisnalar
dışında intifadan men koşulunun gerçekleşmesi aranacak ve
intifadan men koşulunun gerçekleştiği iddiası, her türlü
delille kanıtlanabilecektir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun
27.02.2002 gün ve 2002/3-131 E, 2002/114 K sayılı ilamı)
25.05.1938
tarih ve 29/10 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ve
Yargıtay'ın aynı yoldaki yerleşmiş içtihatları uyarınca
ecrimisil davaları beş yıllık zamanaşımına tabi olup bu beş
yıllık süre dava tarihinden geriye doğru işlemeye başlar.
Yukarıdaki
ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; mahkemece yapılan
araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya yeterli ve elverişli
olduğunu söyleyebilme olanağı bulunmamaktadır. Şöyle ki;
davacılar 442 ve 446 parsel sayılı taşınmazlar üzerinde bulunan
kahvehane, ekmek satış yeri ve taş ocağının davalılarca kiraya
verildiği, kendilerini tehdit ve baskı altında tutarak kira
gelirlerinden pay vermedikleri iddiasıyla eldeki davayı
açmışlardır. Tüm dosya kapsamı ve tanık beyanlarına göre
davacıların çekişme konusu taşınmazlarda kullandıkları ya da
kullanabilecekleri bir yer bulunup bulunmadığının
araştırılmadığı, davalı Sayim tarafından kullanılan ekmek
satış dükkanı için ise intifadan men koşulunun gerçekleşip
gerçekleşmediği yönünde taraflar arasındaki ceza soruşturma ve
davaları ile tanık beyanlarının değerlendirilmediği
görülmektedir. Kiraya verilen yerler için paydaşlar arasında
intifadan men şartı aranmayacağı ve paydaşlardan bir ya da bir
kaçının imzaladığı kira sözleşmesinin diğer paydaşları
bağlamayacağı kuşkusuzdur.
Hâl
böyle olunca, dava konusu 442 ve 446 parsel sayılı taşınmazlarda
davacıların çekişmesiz olarak kullandıkları ya da
kullanabilecekleri bir yer bulunup bulunmadığının araştırılması,
yeniden tanık beyanlarına başvurulması, ekmek satış yeri olarak
kullanılan dükkan bakımından intifadan men koşulunun gerçekleşip
gerçekleşmediğinin yukarıda değinilen ilke ve olgular dikkate
alınarak değerlendirilmesi; davacıların bu taşınmazlarda
kullandıkları ya da kullanabilecekleri bir yer bulunmadığı
saptanır ise davalılarca kiraya verilen kahvehane ve taş ocağı
ile ekmek satış yeri ile ilgili keşfe katılan bilirkişilerce
ortak düzenlenecek rapor esas alınarak davacıların payları
oranında belirlenecek ecrimisile hükmedilmesi, aksi halde davanın
reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve
eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru
değildir.
Davacıların
temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir.
Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi
yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince
BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,
16.02.2015 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Teşekkürler, yararlanmış olduk.
YanıtlaSil