09 Kasım, 2016

ZORUNLU MALİ SORUMLULUK SİGORTASI DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATI İLİŞKİSİ


ZORUNLU MALİ SORUMLULUK SİGORTASI
DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATI İLİŞKİSİ

I. GİRİŞ:

Ülkemizde en çok karşılaşılan uyuşmazlıklardan biri de trafik kazalarıdır. Trafik kazaları sonucu meydana gelen ölüm ve yaralanmalarla maddi zararlar her yıl binlerce davaya konu olmaktadır. Bu makalemizde farklı görüşlerin olduğu bir konuya, zorunlu mali sorumluluk sigortasının araç işleteninin ölümü nedeniyle yakınlarının destekten yoksun kalma tazminatını kapsayıp kapsamadığı konusuna değineceğiz.

II. ZORUNLU MALİ SORUMLULUK SİGORTASININ HUKUKİ DAYANAĞI:

Zorunlu mali sorumluluk sigortası 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun da düzenlenmiş olup bütün araç sahiplerinin yaptırmaları zorunlu olan sigorta türüdür. Bu kanun kapsamında sigortanın neleri kapsadığı ve neleri kapsamadığı, sorumluluk türleri açıkça sayılmıştır. Ancak kanunda yazılı durumlar bazen yorum gerektirmektedir ki incelemesini yaptığımız konu açıkça kanunda yazılı olmadığından ancak hukukçuların yorumu ile açıklığa kavuşturulabilecek bir konudur. Zorunlu mali sorumluluk sigortasının ölen araç işleticisinin yakınlarının destekten yoksun kalma tazminatı taleplerini karşılayıp karşılamayacağı konusunda bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak yasanın hukukçular tarafından yorumu yoluyla bu konu açıklığa kavuşturulabilir.

III. DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATINI KAPSAMADIĞINI SAVUNAN GÖRÜŞ:

Tartışma yaratan konu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Dışında Kalan Hususlar” başlıklı 92’inci maddesidir. Bu madde de zorunlu mali sorumluluk sigortasının kapsamı dışında kalan konular sayılmıştır. Bu maddeye göre;

a) İşletenin; bu Kanun uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği talepler,

b) İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri talepler,

c) İşletenin; bu Kanun uyarınca sorumlu tutulmadığı şeye gelen zararlara ilişkin talepler,

d) Bu Kanunun 105 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre zorunlu mali sorumluluk sigortasının teminatı altında yapılacak motorlu araç yarışlarındaki veya yarış denemelerindeki kazalardan doğan talepler,

e) Motorlu araçta taşınan eşyanın uğrayacağı zararlar,

f) Manevi tazminata ilişkin talepler

zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışındadır. Destekten yoksun kalma tazminatının ZMSS kapsamına girmediğini savunan görüş; ZMSS’nin aracın karıştığı trafik kazasında üçüncü kişilere karşı verilmiş olan zararları kapsadığı ancak üçüncü kişi durumunda olmayanların bedensel ve maddi zararlarını kapsamadığını savunmaktadır. Bu durumda işleten ya da yakınları eğer bedensel bir zarara uğramışsa ya da ölüm meydana gelmişse üçüncü kişi durumunda olmadıklarından bu sigorta kapsamında olmayacaklar ve her hangi bir hak talep edemeyeceklerdir. Nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 1990/825 Esas; 1990/963 Karar ve 16.02.1990 tarihli kararında “Bilindiği üzere zorunlu mali sorumluluk sigortası, sigorta ettirenin üçüncü kişilere verdiği zararları onun adına karşılamak üzere hem üçüncü kişileri hem de sigorta ettireni koruma amacı ile oluşturulmuş bir zarar sigortası türüdür. Bu bakımdan sigorta ettiren Erol üçüncü kişi durumunda olmadığından onun davasının reddi sonucu itibariyle doğru olmuştur.” (Ulaş, Işıl; Uygulamalı Sigorta Hukuku Mal ve Sorumluluk Sigortaları; Genişletilmiş ikinci baskı; s. 572; Turhan Kitapevi; Ankara; 1998)

Yargıtay 11. HD o tarihte yasanın bu hükmünün getiriliş amacından yola çıkarak bu yorumu yapmıştır. Yasanın bu hükmünün getiriliş amacının üçüncü kişilere karşı verilecek zararlara karşı bu zararları tazmin etmek amacı olduğu gerekçesiyle; yasanın bu maddesini bu şekilde yorumlamış ve işletenin kendisine gelen zararları sigortanın kapsamadığını kabul etmiştir. Ancak Yargıtay 11. HD bu görüşünde ısrarcı olmamış ve 2015 yılında içtihat değişikliğine gitmiştir.

IV. DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATINI KAPSADIĞINI SAVUNAN GÖRÜŞ:

ZMSS’nin işletenin ya da yakınlarının ölümü ya da bedensel zarar görmeleri durumunda uğradıkları zararları ya da destekten yoksun kalma tazminatını kapsadığını savunan görüş söz konusu yasa maddesinin aksi yorumundan, eski dildeki ifadesiyle mefhumu muhalifinden istinbat etmesinden yola çıkmaktadır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Dışında Kalan Hususlar” başlıklı 92’inci maddesinde zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışında kalan durumlar sayılmıştır. Öncelikle bu saymanın hukuki niteliği üzerinde durulması gerekmektedir. Maddede ki sayma örnek olarak mı yoksa sınırlı sayı olarak mı (tahdidi ya da tadadi) sayılmıştır? Madde metni incelendiğinde ZMSS kapsamı dışında kalan konuların örnek olarak sayıldığını gösterir bir ibare bulunmamaktadır. Bu durumda maddede sayılan durumların tamamının sınırlı sayı ilkesine göre (tahdidi) yazılmış olduğunu söyleyebiliriz. Madde içinde sınırlı sayı ilkesine göre düzenleme bulunması o maddenin aksi yorumundan çıkarım yapmamızı da kolaylaştırır. Çünkü sayılanlar kesin olduğu için sayılanların kapsamına girmeyenler de bellidir. Söz konusu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Dışında Kalan Hususlar” başlıklı 92. maddesi sigorta kapsamı dışında kalan durumları açıkça ve sınırlı sayıda belirtmiş olması nedeniyle işletenin kendisinin ve yakınlarının bedensel zararları ile işletenin kendisinin ölümü nedeniyle yakınlarının destekten yoksun kalma tazminatlarının bu madde kapsamında olmadığı sonucuna ulaşılmaktadır. Destekten yoksun kalma tazminatının bu madde kapsamına girdiğini savunan görüş maddenin aksi yorumundan yola çıkarak bu sonucu ulaşmaktadır.

İlk görüşün dayandığı ZMSS’nin üçüncü kişilerin zararlarını karşılamak için getirilmiş olduğu görüşü ise bu görüşle çelişmemektedir. Çünkü destekten yoksun kalma tazminatı talep eden işletenin yakınları sigorta sözleşmesinin tarafı olan sigorta şirketi ve işletene göre üçüncü kişi konumundadır. Bu nedenle Yargıtay’ın yeni kararı hukuken daha doğru ve hakkaniyet esaslarına daha uygun bir karardır. Ne var ki; bu kararın geçerliliğinin sağlam temellere dayandırılması iki karar arasındaki çelişkinin giderilmesine bağlıdır. Bu çelişki de ancak içtihadı birleştirme kararı verilmek suretiyle giderilebilir. Yargıtay’ın bu konuda verdiği en son kararın metnini aşağıda sunuyoruz.

V. YARGITAY KARARI:

YARGITAY
17. Hukuk Dairesi

ESAS NO : 2014/4969
KARAR NO : 2015/10313

MAHKEMESİ: Adana 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 02/04/2009
NUMARASI : 2008/2-2009/175

DAVACILAR : 1-Muhside Ulucan
                          2-Can Ulucan
                          3-Gülbin Ulucan

DAVALI : Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR:

Davacı vekili; 12.05.2007 tarihinde meydana gelen tek taraflı trafik kazasında müvekkillerinin murisi Muhettin Ulucan'ın vefat ettiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile eş Muhside ulucan için 2.000,00 TL, çocuklar Can Ulucan için 2.000,00 TL, Gülbin Ulucan için 2.500,00 TL, destekten yoksun kalma maddi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı şirketten tahsilini talep etmiştir.

Davalı vekili; davanın reddini talep etmiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan delillere göre; davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1.maddesinde, “işletenlerin, bu kanunun 85/1 maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”, aynı yasanın 85/1 maddesinde, “bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yararlanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı”, aynı yasanın 85/son maddesinde ise, “ işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükümlerine yer verilmiş, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A-1.maddesinde de, “sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” şeklinde ifade edilmiştir.

Yukarıda açıklanan madde hükümlerinden, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.

Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları, korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir (Fikret Eren, Borçlar Hukuku, 9. Bası, s. 631 vd.; Ahmet Kılıçoğlu, Borçlar Hukuku, Genişletilmiş 10. Baskı, s. 264 vd).

2918 sayılı Kanunun 86. maddesinde ise, bu Kanunun 85.maddesinde düzenlenen sorumluluktan kurtulma ve sorumluluğu azaltma koşullarına yer verilmiştir.

Bu düzenlemelere göre, araç işleteni veya araç işleteninin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulabilecek; sorumluluktan kurtulamayan işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi ise kazanın oluşunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse, hakim, durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebilecektir.

Burada kanun koyucu zarar görenin kusuru nispetinde indirim yapılabileceğini öngörmüş ve indirimi zorunlu tutmayarak hakimin taktirine bırakmıştır. Uygulama ve öğretide de (S. Ünan, “Ergün A. Çetingil ve Rayegan Kender’e 50. Birlikte Çalışma Yılı Armağanı 2007”, s. 1180) bu husus kabul edilmektedir.

Kanun koyucu, açıklanan düzenlemeler yanında 2918 sayılı KTK’nun 91. maddesiyle de; işletenin Aynı Kanunun 85. maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası (Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası) yaptırma zorunluluğunu getirmiştir.

Hemen belirtmelidir ki, işletenin sorumluluğu hukuki nitelikçe tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunmakla, işletenin hukuki sorumluluğunu üstlenen zorunlu sigortacının 91.maddede düzenlenen sorumluluğu da bu kapsamda değerlendirilmelidir.

Öyle ise, hem işleten hem de sigortacının sorumluluğu, hukuki niteliği itibariyle tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğundan, uyuşmazlığın bu çerçevede ele alınıp, çözümlenmesi gerekmektedir.

Karayolları Trafik Kanununda zorunlu trafik sigortasına ilişkin olarak, sorumluluğun kapsamı yanında, bu kapsam dışında kalan haller de açıkça düzenlenmiştir.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Dışında Kalan Hususlar” başlıklı 92. maddesinde:

“Aşağıdaki hususlar, zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışındadırlar.

a) İşletenin; bu Kanun uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği talepler,

b) İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri talepler,

c) İşletenin; bu Kanun uyarınca sorumlu tutulmadığı şeye gelen zararlara ilişkin talepler,

d) Bu Kanunun 105 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre zorunlu mali sorumluluk sigortasının teminatı altında yapılacak motorlu araç yarışlarındaki veya yarış denemelerindeki kazalardan doğan talepler,

e) Motorlu araçta taşınan eşyanın uğrayacağı zararlar,

f) Manevi tazminata ilişkin talepler.”

hükmü ile, zorunlu trafik sigortacısının hangi zararlardan sorumlu olmadığı düzenleme altına alınmış; burada örnekseme yoluna gidilmeyip; tek tek ve tahdidi olarak sorumlu olunmayan haller sıralanmıştır.

Bu noktada üzerinde durulması gereken hususlardan birisi, 2918 sayılı KTK’nun 92/b maddesinde yer alan “İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri taleplerin zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışında olduğuna” ilişkin hükümdür.

Bu hükümle kanun koyucu; tehlike sorumlusu zorunlu mali sorumluluk sigortacısının sorumluluğu kapsamından sadece, tehlike sorumlusu olan işletenin eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararları çıkarmıştır.

Şu haliyle, anılan kişilerin mallarına gelen zararlar dışında kalan ölüm ve yaralanmaya ilişkin cismani zararlar ise sigortacının sorumluluğu kapsamında bırakılmış; böylece tehlike sorumlusunun yakınlarının dahi belirtilen anlamda sigorta kapsamında olduğu benimsenmiştir.

Durum bu olunca, işletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin ölüm veya yaralanmaları halinde bundan kaynaklanan zararlarının zorunlu sigorta kapsamında olduğu kabul edilmelidir.

Araç sürücüsünün veya yakınlarının talepleri ise 92.madde kapsamında yer almamakla sigortacının sorumluluğu kapsamında kabul edilmiştir.

Destekten yoksun kalma tazminatı, B.K'nun 45/II. maddesinde düzenlenmiş olup; "Ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir." şeklinde hükme bağlanmıştır.

Görülmektedir ki, destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir.

Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse BK'nun 45/II. maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. Ancak, destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi için öncelikle, ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerekir.

Borçlar Kanunu’nun 45.maddesinde sözü geçen destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa ne de yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır; sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır.

O halde destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterli görülür.

Bununla birlikte destekten yoksun kalan kimse devamlı ve gerçek bir ihtiyaç içerisinde bulunmalıdır. Genel olarak bakım ihtiyacı, sosyal düzeye uygun olan yaşamın devamını sağlamak için gerekli olanaklardan yoksun kalmayı anlatır. Eğer ölenin eylemli olarak baktığı davacı, ölüm yüzünden bu bakımın sağladığı yaşama düzeyinin altına düşmüş olursa, ihtiyaç bulunma koşulu gerçekleşmiş sayılır. Burada önemli olan, destekten yoksun kalan kimsenin ve ailesinin temsil ettiği sosyal ve ekonomik düzeye göre normal karşılanan giderlerdir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 21.04.1982 gün, 979/4-1528 E., 1982/412 K. sayılı kararı).

Diğer taraftan, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 06.03.1978 tarih ve 1/3 sayılı kararının gerekçesinde de: "Destekten Yoksun Kalma Tazminatının eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde kendine özgü bir tazminat olduğu” hususu vurgulanmış; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 30.11.2005 gün ve 2005/4-648 E.-2005/691 K. sayılı ilamında da aynı esaslar benimsenmiştir.

Önemle vurgulanmalıdır ki, Borçlar Kanunu’nun 45/III. maddesine göre destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecek kişiler, mirasçılardan başka kişiler de olabileceği hususunda da herhangi bir ihtilaf yoktur. Murisin trafik kazasından kaynaklanan bir sorumluluğu söz konusu olduğunda ve koşulları oluştuğunda mirasçıları bundan sorumlu olduğu halde, aynı olay nedeniyle destekten yoksun kalan ve fakat mirasçı olmayan kişiler bundan sorumlu değildir (HGK.nun 15.06.2011 gün ve 2011/17-142 E. -411 K. sayılı ilamı).

Davacıların destekten yoksun kalma tazminatı talebine dayanak olarak gösterdikleri zarar; işletenin ölümü sonucunda meydana gelmekle birlikte işleten üzerinde doğan bir zarardan ayrı ve salt onun desteğinden yoksun kalınması olgusuna dayalı, mirasçılık sıfatıyla bağlı olmaksızın uğranılabilen bir zarardır. Böyle bir zararın işletenin kendisinin sahip olacağı hakla bir ilişkisi olmadığı gibi, doğrudan işletenin zararıyla bağlı ve onunla sınırlı bir zarar da değildir. İşletenin ölümü zararı doğuran olay olmakla birlikte, zarar doğrudan üçüncü kişi durumundaki destekten yoksun kalanlar üzerinde oluşmuştur. Buradaki zarar, mirasçıların salt bu sıfatla devraldıkları murislerinin uğradığı ve ondan intikal eden bir zarar da değildir.

Destekten yoksun kalma tazminatına dayanak teşkil eden hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olsa idi doğrudan işleten üzerinde doğup ondan mirasçılarına intikal edeceğinden, bu yöndeki savunmalar ölenin desteğinden yoksun kalanlara karşı ileri sürülebilecekti. Oysa yukarıda da açıklandığı üzere, destekten yoksun kalma tazminatına konu davacıların zararı, desteklerinin ölümü nedeniyle destekten yoksun kalan sıfatıyla doğrudan kendileri üzerinde doğan zarardır. Bu zarardan doğan hak desteğe ait olmadığına göre, onun kusurunun bu hakka etkili olması da düşünülemez.

Şu hale göre; işleten murisin, ister kendi kusuru ister bir başkasının kusuru ile olsun salt ölmüş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup; bu zarar gerek Kanun gerek poliçe kapsamıyla teminat dışı bırakılmamış olmakla, davacıların hakkına, desteklerinin kusurunun olması etkili bir unsur olarak kabul edilemez ve destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın sigortacıdan talep edilmesi olanaklıdır.

Davacıların üçüncü kişi konumunda oldukları hem mahkeme, hem de özel dairenin kabulünde olduğu gibi, işletenin yakınlarının uğradıkları destek zararlarının trafik sigortacısının sorumluluğu kapsamı dışında kaldığına ilişkin Kanunda ve buna bağlı olarak poliçede açık bir düzenleme bulunmadığı da, uyuşmazlık konusu değildir.

Davacıların uğradıkları zarara bağlı olarak talep ettikleri hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olmayıp, bilimsel ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkıdır.

Davacıların ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtıklarına, ölüm nedeniyle doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacılara yansıtılamayacağına; dolayısıyla araç sürücüsünün veya işletenin tam kusurlu olmaları halinde, desteğinden yoksun kalan davacıları etkilemeyeceğine; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’na göre, aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı davalı sigorta şirketi, işletenin üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığına ve olayda işleten veya sürücü tam kusurlu olsalar bile, destekten yoksun kalan davacılar da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduğundan, davalı sigorta şirketinin sorumlu olacağına karar vermek gerekir. (HGK'nun 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 esas-411 karar, HGK'nun 22.2.2012 gün 2011/17-787 esas 2012/92 karar sayılı ilamları uyarınca, 16.1.2013 gün HGK 2012/17-1491 esas, 2013/74 karar sayılı ilamı)

Somut olayda, davacıların ölen murisi sürücüsü olduğu araçta %100 kendi kusuruyla vefat ettiği anlaşılmaktadır. Mahkemece yukarıda açıklanan yasa hükümleri doğrultusunda davacılar 3.kişi konumunda olduğundan davanın esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanlış gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine 08.10.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan Üye Üye Üye Üye

A.Ş.Sertkaya M.Özcan S.Kul H.Tuztaş B.Aydın

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder