KİRALAYANIN HAPİS HAKKI
I.
GİRİŞ:
Kiralayanın
hapis hakkının kullanması çok sık karşılaşılmayan ve bu
yüzden de uygulaması çok iyi bilinmeyen bir konudur. Bu
makalemizde bu konuyu ele alacağız.
II.
HAPİS HAKKININ HUKUKİ DAYANAĞI:
Kiralayanın
hapis hakkının hukuki dayanağı 6098 sayılı TBK m. 336 ve devamı
maddeleridir. Bu maddelere göre; işlemiş bir yıllık ve işlemekte
olan altı aylık kira bedelinin güvencesi olmak üzere bu hak
kullanılabilecektir. Eğer işlemiş kira bedeli bir yılın altında
değilse ya da işlemekte olan kira bedeli miktarı altı ay
olamayacaksa bu hak kullanılamaz. Örneğin sözleşmenin bitimine
altı aydan az zaman kaldıysa bu hak kullanılamayacaktır.
Getirilen
bir başka sınırlandırma ise hapis hakkının kiralananda bulunan
ve kiralananın döşenmesine veya kullanılmasına yarayan
taşınırlar ile sınırlı olmasıdır. Örneğin market olarak
kullanılan bir taşınmazda ancak kiralananın döşenmesine veya
kullanılmasına yarayan raf, masa, buzdolabı gibi taşınırlar
hapis hakkının konusunu oluşturabilecektir. Markette bulunan gıda
malzemeleri bu hakkın konusunu oluşturamayacaktır.
Alt
kiranın varlığı halinde de hapis hakkı, alt kiracının asıl
kiracıya olan kira borcunu aşmamak üzere, alt kiracının
kiralanana getirdiği aynı nitelikteki taşınırları kapsar. Daha
fazlası üzerinde hapis hakkı kullanılamaz. Hapis hakkının
kullanılamayacağı bir diğer durum ise kiracının haczedilemeyen
mallarıdır. Nelerin haczedilemeyeceği ise İİK hükümlerine göre
belirlenir.
Üçüncü
kişilerin eşyaları, çalınmış, kaybolmuş veya başka bir
biçimde malikinin elinden iradesi dışında çıkmış eşya
üzerindeki haklar da hapis hakkının konusunu oluşturamaz. TBK m.
337 bu konuda “kiraya verenin kiracıya ait olmadığını bildiği
veya bilmesi gerektiği eşya” ölçütünü getirmiştir. Örneğin
kiralanan taşınmazda bekar olarak kaldığını bildiği bir
kiracının evine geçici olarak kardeşinin çocuğuna ait çocuk
yatağı getirmesi halinde bu eşyanın kiracıya ait olamayacağını
kiralayanın bilmesi gerekir.
Kiralananda
başkasına ait eşya sözleşmenin feshinde de önemli bir rol
oynamaktadır. Şöyle ki; TBK m. 337’ye göre kiraya veren, kiracı
tarafından kiralanana getirilmiş olan taşınırların kiracının
mülkiyetinde olmadığını kira sözleşmesi devam ederken
öğrendiği hâlde, sözleşmeyi en yakın fesih döneminin sonu
için feshetmezse, bu eşya üzerindeki hapis hakkını kaybeder.
Yani kiralayan taşınmaza getirilen eşyanın kiracıya ait
olmadığını öğrenmişse ve bu duruma ses çıkarmamışsa o
takdirde bu durumu üstü örtülü olarak kabul etmiş sayılır ve
kiralananı başkasının eşyaları için kullandıran kiracıya
karşı bu eşyalar yönünden hapis hakkını kaybeder. (Başkasına
ait olan eşyalar üzerinde zaten hapis hakkının oldukça
kısıtlandığı düşünülecek olursa bu maddenin yasaya neden
konulduğunu anlamış değilim.)
III.
HAPİS HAKKININ KULLANILMASI YÖNTEMİ:
TBK m.
338’e göre kiracı, taşınmak veya kiralananda bulunan
taşınırları başka bir yere taşımak istediği takdirde, kiraya
veren, alacağını güvence altına almasını sağlayacak
miktardaki taşınırı, sulh hâkiminin veya icra müdürünün
kararıyla alıkoyabilir. Bu maddenin amacı ülkemizde çok sık
rastlanıldığı üzere kiracının kira parasını ödemeden
kaçmasını önlemek içindir. Bu hak iki şekilde
kullanılabilmektedir. Sulh hukuk mahkemesi kararı ile kullanılması
durumunda mahkeme öncelikle kiracının en az bir yıllık kira
borcunun bulunup bulunmadığına ve kalan kira süresinin de altı
aydan az olup olmadığına bakacaktır. Bu şart varsa kiralanan
taşınmazdaki kiracıya ait eşyalar üzerinde hapis hakkının
kullanılmasına karar verecektir. Karar da dikkat edilmesi gereken
konu yukarıda da belirttiğimiz gibi hapis hakkı sadece kiralananda
bulunan ve kiralananın döşenmesine veya kullanılmasına yarayan
taşınırlar ile sınırlı olarak kullanılacaktır. Başkaca bir
malın hapis hakkının konusu olması söz konusu olmayacaktır.
Sulh
hukuk mahkemesinin kararını alan alacaklı kiralayan icra
müdürlüğüne giderek takip talebinde bulunacak ve bu talep
doğrultusunda icra memuru ile taşınmazın bulunduğu yere
gidilecektir. İcra müdürünün kararı ile hapis hakkının
kullanılmasında da aynı konulara dikkat edilecektir.
İcra
müdürü kararı ya da sulh hukuk mahkeme kararı üzerine kiralanan
taşınmaza gidilerek taşınmazda bulunan borçlu kiracıya ait
eşyalardan hapis hakkının konusunu oluşturanların tespiti
yapılacak ve bir defteri tutulacaktır. Bu işlemden sonra söz
konusu eşyalar yediemin sıfatıyla borçlu kiracıya ya da bir
üçüncü kişiye teslim edilecektir. Yediemin olarak eşyaların
alacaklıya teslim edilmesi söz konusu değildir ki uygulamada en
çok yanlış yapılan durum budur. Hapis hakkı hukuki bir işlem
olup fiili bir durum yaratmak için kullanılmaz. Amaç kiracının
kira borcuna karşılık olarak bir kısım eşyalarının güvence
altına alınması yani rehin olarak kaydının yapılmasıdır.
Eğer
eşyalar, gizlice veya zorla
götürülürse, götürülmelerinden başlayarak on gün içinde
kolluk gücünün yardımıyla kiralanana geri getirilir. Ayrıca
yediemin olarak kime bırakıldıysa yedieminlik görevini kötüye
kullanmaktan ötürü de hakkında suç duyurusunda bulunulabilir.
Dolayısıyla hapis hakkının kullanıldığı eşyaları yediemin
olarak teslim alan borçlu kiracı ya da üçüncü kişi hapis
cezası ile cezalandırılma olasılığının bulunduğu bir hukuki
duruma girmektedir. TCK m. 289 hükmüne göre muhafaza görevini
kötüye kullanma suçundan hakkında soruşturma başlatılabilir.
Eğer
eşyaların başka yere kaçırılma olasılığı varsa bu eşyaların
bulunduğu yerde değil bir yediemin deposunda da muhafaza altına
alınması sağlanabilir. Bu durumda kiralanan taşınmazdaki bütün
eşyalar değil sadece borca yeter miktarda eşya bulunduğu yerden
alınarak yediemin deposuna götürülerek muhafaza altına alınır.
Bu durumda da eşyalar yine alacaklıya teslim edilmez. Bizce en
güvenilir yol da budur.
IV.
REHİNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLUYLA TAKİP:
Hapis
hakkının kullanılması geçici bir yoldur. Hapis hakkı kullanılan
mallar üzerinde rehin hakkı kurulmuş olur. Bu hukuki işlemin
devam için İİK m. 145 ve devamı maddelerine göre taşınır
rehininin paraya çevrilmesi yolu ile takip yoluna başlanılması
gerekir. İcra müdürü alacaklı kiralayanın takip talebinde
bulunması için kendisine on beş günü geçmemek üzere süre
verir. Bu süre hak düşürücü süre olup geçirilmesi durumunda
rehinin paraya çevrilmesi yoluyla takip hakkı düşer. Ancak
alacaklının mutlaka rehinin paraya çevrilmesi yoluyla takip
yapması da gerekmez. Haciz ya da iflas yoluna da başvurma hakkı
bulunmaktadır. Önemli olan kendisine verilen süre içinde takip
talebini yapmış olmasıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder