YARGILAMA
GİDERLERİNİN
AVUKAT TARAFINDAN
KARŞILANMASI
I. GİRİŞ:
Avukatı iş
sahibi arasında karşılaşılan ücret uyuşmazlıklarının birçoğunda avukatın aldığı
iş ile ilgili masrafları kendisinin yapması ve bu masrafları geri alamamasından
kaynaklı masraf alacağı talepleri de bulunmaktadır. Bu makalemizde bu konunun
incelemesini yapacağız.
II. YARGILAMA
MASRAFLARI KONUSUNDA TARTIŞMALI OLAN KONU:
Makalemizin
konusunu oluşturan masraflar, küçük miktarda olup da sonradan müvekkilden
istenebilecek miktardaki yargılama giderleri değildir. Örneğin birkaç adet
tebligat pulu, suret harcı gibi küçük miktarlarda olup da avukat tarafından
karşılanmaması durumunda gereksiz gecikmelere yol açacak miktardaki yargılama
giderleri müvekkilden daha sonra alınmak üzere avukat tarafından
karşılanabilir. Bu tür yargılama giderlerinin karşılanmasında avukatlık hukuku
ilkeleri açısından bir sakınca bulunmamaktadır.
Tartışmalı
olan konu Avukatlık Kanunu m. 173/II’de tek fıkra içinde düzenlenmiş olan
yargılama giderleri ile avukatın yolculuk masraflarının avukat tarafından
karşılanmasının hukuken mümkün olup olmadığıdır.
III. AVUKATLIK
KANUNU 173’ÜNCÜ MADDENİN İNCELENMESİ:
Avukatlık
Kanunu m. 173/II;
“Avukata tevdi
edilen işin yapılması veya yapıldıktan sonra sonucunun alınması için gerekli
bütün vergi, resim, harç ve giderler iş sahibinin sorumluluğu altında olup,
avukat tarafından ilk istekte avukata veya gerektiği yere ödenir. Bu
harcamaların avukat tarafından yapılabilmesi için, yeteri kadar avansın iş
sahibi tarafından verilmiş olması gerektir. Avukatın iş için yapacağı yolculuk
masrafları ve bulunduğu yerden ayrılma tazminatı, anlaşma gereğince iş sahibi
tarafından ayrıca ödenir. Bu giderler peşin olarak ödenmedikçe avukat yolculuğa
zorlanamaz. Bu hükmün aksine sözleşme yapılabilir.”
Bu madde iki
konu düzenlemektedir.
- Avukata verilen işin yapılması veya yapıldıktan sonra sonucunun alınması için gerekli vergi, resim, harç ve giderlerin iş sahibi tarafından karşılanması gerektiği,
- Avukatın iş için yapacağı yolculuk masrafları ve bulunduğu yerden ayrılma tazminatının iş sahibi tarafından ayrıca ödeneceği,
Birinci
düzenlemenin konusu yargılama için gereken ve mahkeme veznesine ya da resmi
kurumların veznelerine yatırılması gereken masraflardır. Örneğin yargılama
harçları, gider ve delil avansı, tebligat giderleri, veraset ve intikal vergisi
bu kapsamdadır. Bu harcamalarla ilgili olarak iş sahibine iki yükümlülük
getirilmiştir. Birincisi ilk istekte bu masrafların avukata ödenmesi, ikincisi
ise masrafların ilk anda miktarının tam olarak belirlenememe olasılığına karşın
bu masraflar için yeterli avansın avukata ödenmesidir. Yargılama aşamasında
yapılması gereken masrafların iş sahibi tarafından bu şekilde karşılanmasına
ilişkin bu hüküm emredicidir.
İkinci
düzenlemenin konusu ise yine iki tanedir. Birincisi yargılama aşaması dışında
avukatın yine belgelemek ve hesap vermek zorunda olduğu ancak devletin yargı
gücünün gerektirdiği resmi masraflardan olmayan yol ve konaklama giderleridir.
İkincisi ise niteliği itibariyle avukatlık ücretidir. AAÜT’ne göre avukatın
başka bir yerdeki iş için bürosundan ayrı kaldığı zaman için ücret isteme hakkı
bulunmaktadır. Kanunun bu maddesi bu durumu yani bürosundan ayrı kalma durumunu
avukatın bürosunda geçireceği zamanda elde edebileceği kazançtan yoksun
kalmasından kaynaklı bir tazminat olarak değerlendirmiştir. Bu konu tazminat
mıdır yoksa avukatlık ücretimidir bu konunun tartışmasına girmiyoruz. İş sahibi
tarafından ödenmesi gereken bu ücrette niteliği itibariyle yargılama aşaması
dışında avukatın yine belgelemek ve hesap vermek zorunda olduğu ancak devletin
yargı gücünün gerektirdiği resmi masraflardan olmayan giderlerdir. Bu masraflar
içinde yine iş sahibine peşin ödeme zorunluluğu getirilmiştir.
Tartışma
yaratan konu fıkranın sonunda yer alan “Bu hükmün aksine sözleşme yapılabilir”
ibaresidir. Bu ibare fıkrada düzenlenen bu iki konuyu da kapsamakta mıdır yoksa
sadece ikinci düzenlemeyi mi kapsamaktadır? Bu sorunun çözümü sadece avukatın
ya da vekilin masraf yapması ile ilgili değil aynı zamanda avukatlık mesleğinin
etik, rekabet ve sosyal adalet ilkeleriyle de ilgilidir.
Sorunun
kaynağı Avukatlık Kanununun yasa yapım yöntemi açısından berbat hazırlanmış
olmasıdır. Türkiye’de son yıllarda hazırlanan yasalar değerlendirildiğinde
torba yasalar, yasa hazırlama yöntemi açısından her türlü bilimsellikten uzak
ve yasaya erişim hakkını kısıtlayacak nitelikte ve yasaların yorumlanmasını da
önleyecek nitelikte yasalar olmasıyla dikkat çekmektedir. Torba yasaların
dışında en kötü hazırlanan yasaların başında Avukatlık Kanunu gelmektedir.
Yukarıda incelemesini yaptığımız Avukatlık Kanununun 173’üncü maddesinin ikinci
fıkrası küçük bir torba yasa niteliğindedir. Çünkü ayrı değerlendirilmesi ve
ayrı madde başlıkları içinde düzenlenmesi gereken iki konu tek fıkra içinde
düzenlenmiştir. En azından iki ayrı fıkrada düzenlenmesi yoluna da
gidilebilirdi. İki farklı düzenlemenin aynı fıkra içinde düzenlenmesi nedeniyle
fıkranın sonuna konulan “Bu hükmün aksine sözleşme yapılabilir” ibaresi bu
nedenle fıkrada düzenlenen iki konuya da etki/sirayet eder nitelik almıştır.
Yasa hazırlama
yöntemi açısından fıkranın sonunda yer alan bir ibarenin bütün fıkrayı
kapsayacak şekilde düzenlenmesi mümkündür. Hatta aksine bir ibare yer almıyorsa
fıkradaki bütün cümlelerde ki hükümleri de kapsadığı sonucuna varılabilir.
Nitekim bu madde de “Bu hükmün aksine sözleşme yapılabilir” ibaresi aksine bir
düzenleme içermemesi nedeniyle bütün fıkraya etki/sirayet eder nitelikte kabul
edilebilir. Daha geniş yorumlayacak olursak bu ibare sadece ikinci fıkranın
sonunda değil aynı zamanda maddenin de sonunda olması nedeniyle bütün maddeye
etki/sirayet eder nitelikte bile sayılabilir. Ancak aşağıda yaptığımız yorum
incelendiğinde bu madde için bu tespitleri yapmak mümkün olmayacaktır.
IV. YARGILAMA
GİDERLERİ NEDEN İŞ SAHİBİ TARAFINDAN KARŞILANMALIDIR?
Öncelikle
yargılama giderlerinin iş sahibi tarafından karşılanmasını emreden hükmün
getiriliş nedenine bakmak gerekir. Bu hükmün getirilmesinden amaç avukatlar
arasında rekabetin sağlanması ve avukatlık mesleğinin sermaye koyulan bir
ticari iş haline getirilmesinin önlenmesidir. Elinde müvekkillerinin bütün
masraflarını karşılayacak derecede para bulunan bir avukat ile bu miktar parası
olmayan ya da mesleğe yeni başlamış olan bir avukatın iş almak konusunda eşit
oldukları söylenemez. Çünkü ülkemizde insanlarımız halen daha işini en iyi
şekilde yapacak avukat aramak yerine en ucuza yapacak avukat arama
alışkanlıklarını sürdürmektedirler. Yargılama giderlerinin avukatlar tarafından
karşılanmasının önünün açılması ve avukatların bu masrafları karşılamalarından
sonra TBK’nun vekâlet sözleşmesi hükümlerine göre bu masrafları geri isteme
haklarının tanınması durumunda avukatlar arasında çok büyük bir haksız rekabet
ortamının oluşacağı kesindir.
Nitekim
avukatlık mesleğinin şu an ki gelir dağılımındaki eşitsizlik sorunu da
Avukatlık Kanunu m. 173/II maddesinin uygulanıp uygulanmadığının barolar
tarafından denetlenmemesinden kaynaklanmaktadır. Yargıdaki uyuşmazlıklarda ise,
Yargıtay aynı maddenin sonunda yer alan “Bu hükmün aksine sözleşme yapılabilir”
ibaresini yargılama giderlerine etki/sirayet eder nitelikte yorumlamakta ve
yargılama giderlerini kendisi karşılayan avukatın bu giderleri geri
isteyebileceğini ve bunu da dava edebileceğini savunmaktadır.
Avukatlık
Kanunu m. 73/II’nin ilk cümlesindeki yargılama giderleri yukarıda açıkladığımız
gerekçe nedeniyle kesinlikle iş sahibi tarafından karşılanması gereken ve
avukat tarafından karşılanması hukuk düzeni tarafından korunmayan giderlerdir.
Aksine sözleşme yapılmasına izin verilen giderler ise fıkranın üçüncü cümlesindeki
avukatın yol ve konaklama giderleridir. Ayrıca bu üçüncü cümlenin içindeki “bulunduğu
yerden ayrılma tazminatı” da ayrı değerlendirilmelidir. Çünkü bulunduğu yerden
ayrı kalma tazminatı AAÜT’ne göre avukatlık ücreti kabul edilmekte ve serbest
meslek makbuzu kesilerek vergilendirilmesi gereken bir ücret olarak kabul
edilmektedir. Bu durumda avukatın bulunduğu yerden ayrı kalması nedeniyle
AAÜT’ne göre alması gereken ücretten sözleşme hükümleriyle vazgeçmesi hukuken
mümkün değildir. Nitekim Avukatlık Kanunu m. 164/IV birinci ve ikinci cümle ve
bu cümlelerin karşı yorumundan avukatın ücretsiz iş alamayacağı, ücretin AAÜT
altında olamayacağı, ücretsiz iş alması durumunda da bu durumu baroya
bildirmesi gerektiği sonucu çıkmaktadır.
Avukatlık
Kanunu m. 73/II’nin incelenmesi neticesinde anlaşılmaktadır ki yargılama
giderlerinin ve avukatın bulunduğu yerden ayrı kalma tazminatı olarak ifade
edilen ancak aslında “büro dışında hukuki danışmanlık hizmet ücreti” olan
alacak kalemi dışında yalnız yol ve konaklama giderlerinin avukat tarafından
karşılanacağı yönünde sözleşme yapılabilir. Bunun dışındaki sözleşmeler gerek
maddedeki düzenlemenin getiriliş amacı gerekçe içeriğindeki düzenlemelerin
hukuki niteliği açısından kesin hükümsüzlük hali ile geçersizdir.
V. AVUKATIN
YARGILAMA GİDERLERİNİ KARŞILAMASI KAMU DÜZENİNE VE ETİK KURALLARA DA AYKIRIDIR:
Avukatın
yargılama giderlerini karşılaması aynı zamanda avukatlık mesleği kamu hizmeti
olduğu için kamu düzenine de aykırıdır. Masrafın avukat tarafından karşılanması
Türkiye Barolar
Birliği ’nin Avukatlık Kanununa dayanarak çıkartmış olduğu
meslek kurallarına da aykırıdır. Çünkü meslek kuralları avukatlık mesleğinin
Avukatlık Kanununa uygun şekilde yapılmasını emretmektedir. Bu sebeple bir
avukatın iş sahibinin masraflarını kendisinin karşılaması açıkça kanuna, kamu
düzenine ve ahlaka aykırı olacağından sözleşme yapılmış olsun ya da olmasın
6098 sayılı TBK m. 27’de yer alan “Kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine,
kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan sözleşmeler kesin olarak
hükümsüzdür” hükmü uyarınca
avukat yaptığı yargılama masraflarını kesin hükümsüzlük nedeniyle geri
isteyemeyecektir.
Yargıtay ise
aynı düşüncede değildir. Yargıtay bu tür uyuşmazlıklara öncelikle vekâlet
sözleşmesi oldukları gözüyle bakmakta ve TBK’nun vekâlet sözleşmesi hükümlerini
öncelikle uygulama eğilimi içerisindedir. Niteliği itibariyle avukatlık ücret
sözleşmelerinin vekâlet sözleşmeleriyle benzeyen hatta aynı olan yanları
bulunsa da avukatlık ücret sözleşmeleri vekâlet sözleşmeleri gibi ayrı ve
bağımsız bir sözleşme tipi olarak yasada düzenlenmiş olup avukatlık mesleğinin
özellikleri ve avukatlık sözleşmesi için getirilmiş olan diğer düzenlemelerle
ve getiriliş amaçları dikkate alınarak birlikte değerlendirilmesi gereken kendine
özgü sözleşme tipleridir. Bu nedenle TBK’nda vekilin yaptığı masrafların vekil
eden tarafından vekile verilmesine ilişkin hükümlerin uygulanması sadece
sözleşme serbestîsi kapsamında olan yol ve konaklama giderleri için olabilir.
Yargılama giderleri için bu hükümlerin uygulanabilmesi yukarıda açıkladığımız
gerekçelerle hukuken mümkün değildir. Yargıtay Avukatlık Kanunu m. 73/II’de yer
alan “Bu hükmün aksine sözleşme yapılabilir” ibaresini maddenin tamamına
etki/sirayet eder şekilde yorumlamaktadır. Bunun sonucunda da avukatlık
mesleğine zarar veren uygulamaların ortaya çıkması kaçınılmaz hale gelmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder