SULH
ANLAŞMASINDA YER ALMAYAN HÜKÜMLER İÇİN
AVUKATLIK
ÜCRETİ İSTENEMEZ
I. GİRİŞ:
Avukat ve iş
sahipleri arasındaki anlaşmazlıkların büyük bir bölümünü iş sahibinin avukattan
habersiz olarak karşı tarafla yaptığı sulh anlaşmaları nedeniyle davayı avukatının
bilgisi dışında sonuçlandırması ve bunun sonucunda da avukatını avukatlık
ücretinden mahrum bırakmasından kaynaklı anlaşmazlıklar oluşturmaktadır. Bu
makalemizde avukatın bilgisi dışında sulh anlaşması ile sonuçlandırılmış bir
davada sulh anlaşmasında yazılı olmayan alacak kalemleri üzerinden nispi
avukatlık ücretinin talep edilebilirliğini tartışacağız.
II. SULH
ANLAŞMASININ DAVANIN SONUCUNA ETKİSİ:
Sulh anlaşması
yeni HMK’ya göre davaya son veren taraf işlemleri kapsamındadır. HMK m. 315’e
göre “Sulh, ilgili bulunduğu davayı sona erdirir ve kesin hüküm gibi hukuki
sonuç doğurur.” Dolayısıyla sulh ile sonuçlanan bir davanın mahkemenin
yargılamayı bitirip karar vermesi sonucunda sonuçlanmış olmasından bir farkı
bulunmamaktadır. Mahkemenin tarafların sulh olması durumunda yine tarafların
talebine göre iki tür karar verme hakkı bulunmaktadır. Taraflar sulh
anlaşmasına göre karar verilmesini isterlerse, sulh sözleşmesine göre; sulh
anlaşmasına göre karar verilmesini istemezlerse, karar verilmesine yer olmadığına
kararı verilir. Her iki durumda da sulh anlaşması tarafları bağlar ve yine her
iki durumda da aşağıda yapacağımız incelemenin sonucu bir farklılık göstermez
sadece gerekçesi değişir.
Tarafların
sulh anlaşmasına göre karar verilmesini istemeleri durumunda mahkeme sulh
anlaşmasına göre karar verecektir. Görülmekte olan dava çekişmeli boşanma
davası ise dava sonunda sulh anlaşmasının onaylanmasına karar verilecektir. Her
iki durumda da sulh anlaşması davanın hüküm fıkrasına girmiş olacaktır.
III. ANLAŞMAZLIK
DURUMUNDA AVUKATLIK ÜCRETİNİN BELİRLENMESİ:
Avukatlık
Kanunu m. 164’e göre taraflar arasında ücret öncelikle avukatlık ücret
sözleşmesindeki hükümlere bakılarak belirlenecektir. Eğer sözleşme yoksa
geçersizse ya da belirlenebilir nitelikte değilse o zaman aynı maddenin
dördüncü fıkrasına göre hâkim belirleme yoluna gidecektir. Taraflar arasında
bir sözleşme olsun ya da olmasın sulh anlaşmasının yapılması durumunda avukatın
alacağı avukatlık ücreti aşağıda yapacağımız açıklamalara göre değişiklik
göstermeyecektir. Çünkü taraflar arasında bir sözleşme yapılsa da yapılmasa da
eğer konusu para alacağı olan bir dava takip ediliyorsa avukatlık ücretinin
hesaplaması dava sonunda hükmedilen miktar üzerinden yapılacaktır. Nitekim
Avukatlık Kanunu m. 164/II’de yer alan;
“Yüzde yirmi
beşi aşmamak üzere, dava veya hükmolunacak şeyin değeri yahut paranın belli bir
yüzdesi avukatlık ücreti olarak kararlaştırılabilir.”
Hükmü ile yine
aynı maddenin dördüncü fıkrasında yer alan;
“…davanın
kazanılan bölümü için avukatın emeğine göre ilâmın kesinleştiği tarihteki
müddeabihin değerinin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasındaki bir miktar avukatlık
ücreti olarak belirlenir.”
Hükmü bunu
açıkça ortaya koymaktadır.
IV. İŞ
SAHİBİNİN AVUKATIN HABERİ OLMAKSIZIN SULH ANLAŞMASI YAPMASI DURUMUNDA
SORUMLULUĞU:
Avukatlık
Kanunu m. 165’e göre;
“İş sahibinin
birden çok olması halinde bunlardan her biri, sulh veya her ne suretle olursa
olsun taraflar arasında anlaşmayla sonuçlanan ve takipsiz bırakılan işlerde her
iki taraf avukat ücretinin ödenmesi hususunda müteselsil borçlu sayılırlar.”
Bu madde iş
sahibini ve sulh anlaşması yaptığı kişiyi avukatlık ücretinin ödenmesi
konusunda sorumlu tutmakta ancak avukatlık ücretinin miktar ve kalem olarak
sorumluluğunun sınırlarını belirlememektedir. Makalemizin konusunu da sulh
anlaşması yapan tarafların miktar ve kalem olarak sorumluluğu oluşturmaktadır.
Tartıştığımız
konu; açılmış bir davada davacı vekili olarak görev yapmakta olan bir avukatın
dava dilekçesinde müvekkili adına talep ettiği alacak kalemlerinden bazılarının
dâhil edilmediği bir sulh anlaşmasının kendisinden habersiz olarak yapılması
durumunda avukat sulh anlaşmasına dâhil edilmeyen alacak kalemleri hakkında
gerek avukatlık ücret sözleşmesine dayanarak gerekse sözleşme bulunmaması
durumunda Avukatlık Kanunu m. 164/IV hükmüne göre ücret talebinde bulunabilecek
midir?
Konuyu bir
örnekle ele alalım. Davacı vekilinin müvekkili adına boşanma davası açtığını,
bu boşanma davasında boşanmanın ferisi niteliğinde maddi ve manevi tazminat
talep ettiğini, aralarında yapılan avukatlık ücret sözleşmesinde de boşanma ile
birlikte hükmedilecek tazminat miktarının % 5’inin nispi avukatlık ücreti
olarak avukata ödeneceğinin kararlaştırıldığını kabul edelim. İş sahibinin
avukattan habersiz olarak karşı tarafla sulh anlaşması yaparak boşanma davasını
sonuçlandırırsa ve sulh anlaşmasında maddi ve manevi tazminatla ilgili bir
hüküm de yer almazsa bu durumda Avukatlık Kanunu m. 165’e göre davalı tarafla
birlikte sorumlu olan iş sahibine karşı avukat sulh anlaşmasında yazılı olmayan
maddi ve manevi tazminat ile ilgili olarak avukatlık sözleşmesinde belirlenmiş
olan nispi avukatlık ücretini talep edebilecek midir?
V. SULH
ANLAŞMASINA GÖRE KARAR VERİLMESİ DURUMUNDA MÜDDEABİHİN DEĞERİ:
Bu durumda
para alacağı niteliğindeki dava değeri sulh anlaşmasına göre belirlenecektir.
Nitekim Avukatlık Kanunu m. 164/IV’de yer alan “…davanın kazanılan bölümü için
avukatın emeğine göre ilâmın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin yüzde
onu ile yüzde yirmisi arasındaki bir miktar avukatlık ücreti olarak belirlenir”
hükmü burada da geçerlidir.
Sulh
anlaşmasının yapılması davacı açısından davanın en azından kısmen kazanıldığını
gösterir. Sulh anlaşması mahkemece onaylandığı için de müddeabihin değeri
kapsamında değerlendirilmesi gerekir. Bu durumda taraflar arasında hazırlanan
ve mahkemeye onaylatılarak hüküm fıkrasında yer alan sulh anlaşmasında davacı
taraf lehine olan kazandırmalar müddeabihin değeri kabul edilmeli ve bu değer
üzerinden taraflar arasında imzalanan avukatlık ücret sözleşmesinde yazılı olan
nispi oranda avukatlık ücreti belirlenmelidir. Sulh anlaşmasının boşanmanın
ferisi niteliğindeki maddi ve manevi tazminat talepleri ile ilgisi de burada
ortaya çıkmaktadır. Taraflar aralarında yaptıkları sulh anlaşmasında boşanmanın
ferisi niteliğindeki maddi ve manevi tazminat talepleri konusunda bir hüküm
belirlememişlerse bu durumda avukatlık ücret sözleşmesinde maddi ve manevi
tazminat talepleri için belirlenen % 5’lik avukatlık ücretinin sulh anlaşmasına
dayalı olarak talep edilebilmesi hukuken mümkün değildir. Çünkü davanın
sonucunda bu konuda verilen bir hüküm bulunmamaktadır.
VI. SULH
ANLAŞMASINDA BELİRLENMEYEN HÜKÜMLER AVUKAT AÇISINDAN MENFİ ZARAR SAYILIR MI?
Sulh
anlaşmasında maddi ve manevi tazminatla ilgili bir anlaşmaya yer verilmemiş
olması avukat açısından bir menfi zarar oluşturur mu sorusu ise avukatın
müvekkilin talimatı ile bağlı olması ilkesi çerçevesinde ele alınması gereken
bir konudur. Şöyle ki; avukatların Avukatlık Kanunu m. 35A hükmüne göre uzlaşma
sağlama ve yine Avukatlık Kanunu hükümlerine göre sulh görüşmesi ve anlaşması
yapma yetkisi bulunmaktadır. Hatta dosyaya sunulan vekâletnamelerde çoğu zaman avukatların
sulh olma yetkisi bulunduğu da görülür. Bir avukatın yüksek avukatlık ücreti
almak için sulh olabileceği bir davada bu yetkisini kullanmayıp yargılamaya
devam etmesi ve müvekkilinin sulh olma talebine aykırı davranması söz konusu
olamaz. Çünkü avukat müvekkilinin talimatı ile bağlı olup sulh olunması
olanağının doğması durumunda sulh görüşmesini yapmak ve sonuçlandırmakla
görevlidir. Nitekim kendisine bu konuda vekâletnamesinde yer alan özel yetki
ile yetki de verilmiştir.
Bu nedenlerle
avukatın sulh olma yetkisini kullanarak davayı sonuçlandırması durumunda iş
sahibinden davanın olağan seyrinde sonuçlanmaması nedeniyle yoksun kaldığını
iddia ettiği geliri menfi zarar kapsamında talep etmesi mümkün değildir. Aynı
durum avukatın bilgisi dışında yapılan sulh anlaşması içinde geçerlidir. Eğer
sulh anlaşmasında bazı alacak kalemlerine yer verilmemişse, örneğin örnek
olayda olduğu gibi boşanmanın ferisi niteliğindeki maddi ve manevi tazminat
taleplerine sulh anlaşmasında yer verilmediği gibi, bu durumda iş sahibinden
davanın olağan seyrinde sonuçlanmaması nedeniyle yoksun kaldığını iddia ettiği
geliri menfi zarar kapsamında talep etmesi de mümkün değildir. Yani avukat sulh
anlaşmasında boşanmanın ferisi niteliğinde talep edilen ve avukatlık ücret
sözleşmesine konulan hükümle % 5 nispi avukatlık ücreti ödenmesi kapsamına
alınan alacak kaleminin sulh anlaşmasında yer almaması nedeniyle ücret
talebinde bulunamayacaktır.
VII. AVUKATLIK
ÜCRETİ HÜKÜM FIKRASINA GÖRE BELİRLENİR:
Avukatın
davayı kaybetmesi durumunda da geçerli olmak üzere avukatın nispi avukatlık
ücreti hüküm fıkrasında yazılı olan miktara göre belirlenir. Eğer hüküm
fıkrasında alacak kalemleri hakkında bir hüküm yoksa bu durumda olmayan hüküm
için nispi avukatlık ücreti de talep edilemez. Bu durumun davanın
kaybedilmesinden farkı dava kaybedildiğinde müvekkilin talebi ve talimatı
davanın kazanılması için davanın sonuna kadar takip edilmesi yönündedir. Sulh
anlaşmasında ise müvekkil belli konularda uzlaşma sağlamakta ve diğer konularda
hakkından vazgeçmekte davayı bu şekilde sona erdirmektedir. Davanın reddi durumunda
nispi avukatlık ücretine esas alınacak bir hüküm bulunmamaktadır. Ancak sulh
anlaşması yapılması ve buna göre karar verilmesi durumunda kararın hüküm
fıkrasında nispi avukatlık ücretine esas alınacak bir hüküm ortaya çıkmaktadır.
Bu hükmü avukatlık ücret sözleşmesine ya da dava dilekçesindeki taleplere
dayanarak genişletmek ve buna göre nispi avukatlık ücreti talebinde bulunmak
hukuken mümkün değildir. Çünkü Avukatlık Kanunu m. 164/IV açıkça “ilâmın
kesinleştiği tarihteki müddeabihin değeri” ibaresini kullanarak hüküm
fıkrasında yazılı olan müddeabihin değeri üzerinden avukatlık ücretinin
hesaplanacağını belirlemiştir. Bu durumda hüküm fıkrasında yer alan sulh
anlaşmasında maddi ve manevi tazminatla ilgili bir hüküm yoksa bu alacak kalemi
hakkında avukatın da nispi ya da maktu bir ücret talebi olamaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder