CEZA HUKUKUNDA
YARGILAMANIN YENİLENMESİ AŞAMASINDA
SÖZLEŞMESEL
AVUKATLIK ÜCRETİ
I. GİRİŞ:
Ülkemizde en
çok hata yapılan ve hatalarının soncu çok ağır olar hukuk alanlarından biri de
ceza hukuku alanıdır. Verilen yanlış kararlar nedeniyle eski ceza usul kanunda
da olan yeni ceza usul kanununda da varlığını devam ettiren yargılamanın
yenilenmesi kurumu sık sık işletilmektedir. Daha önce ceza yargılamasında sanık
ya da şikâyetçi/katılan adına vekil/müdafi olarak görev yapan bir avukatın
yargılamanın yenilenmesi aşamasında ikinci bir sözleşmesel avukatlık ücreti
almaya hak kazanıp kazanmayacağı konusunu inceleyeceğiz.
II. YARGILAMANIN
YENİLENMESİ AYRI BİR DAVAMIDIR?
Yargılamanın
yenilenmesi en basit tanımı ile bir mahkemeden verilerek kesinleşmiş olan kararların
iptali ile yeniden o davaya bakılması olanağını sağlayan kanun yoludur.[1]
Birçok ceza hukukçusunun görüşlerinde de yargılamanın yenilenmesi kurumu
kesinleşmiş hükümlere karşı yasa yolu niteliği taşımayan hukuki bir yol/çare
olarak kabul edilmektedir.[2]
Yargılamanın yenilenmesinden akaç hatalı olarak verilmiş olan yargı kararının
iptali ve yeniden yargılama yapılarak hukuken doğru kararın verilmesinin
sağlanmasıdır. Yargılamanın yenilenmesi aşamasında eski karar iptal edilmekte
ve iptal edilen karara ilişkin yargılama yeniden yapılarak doğru ve yeni bir
karar verilmektedir. Bu nedenle yargılamanın yenilenmesi gerek Yargıtay gerekse
öğreti de ayrı bir dava olarak değil kesinleşmiş olan davanın sonradan ortaya
çıkan nedenlerle olağanüstü olarak yeniden görülmesi durumudur. Bu sebeple de ayrı
bir dava olarak değil olağanüstü yasa yolu olarak değerlendirilmektedir.
III. AVUKATIN
CEZA YARGILAMASINDA İŞİ SONUÇLANDIRMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ:
1136 sayılı
Avukatlık Kanunu m. 171’e göre; “Avukat, üzerine aldığı işi kanun hükümlerine
göre ve yazılı sözleşme olmasa bile sonuna kadar takip eder.” Avukatın üzerine
aldığı her yargılamada işi sonuçlandırması esastır. Avukatlık kanunu hukuk
yargılaması ve ceza yargılaması olarak bir ayrıma gitmemiştir. Bu nedenle
avukatın işi sonuna kadar takip etme yükümlülüğü hukuk yargılamasının ve ceza
yargılamasının kendine özel durumlarına göre ayrı ayrı değerlendirilmesi
gerekir.
Örneğin 6100 sayılı HMK “Davaya vekâletin
kanuni kapsamı” başlıklı 73’üncü maddesinde Davaya vekâlet, kanunda özel
yetki verilmesini gerektiren hususlar saklı kalmak üzere, hüküm kesinleşinceye
kadar, vekilin davanın takibi için gereken bütün işlemleri yapmasına, hükmün
yerine getirilmesine, yargılama giderlerinin tahsili ile buna ilişkin makbuz
vermesine ve bu işlemlerin tamamının kendisine karşı da yapılabilmesine ilişkin
yetkiyi kapsar” düzenlemesini getirmiştir. Bu düzenlemeden anlamaktayız ki
avukatın hukuk yargılamasında davaya vekâlet görevi hüküm kesinleşinceye kadar
yapılması gereken bütün usul işlemlerini, hüküm kesinleştikten sonra da hükmün
icrasını ve yargılama giderlerinin tahsilini kapsamaktadır. CMK’da HMK’da ki
gibi bir düzenleme olmadığından kıyasen ceza yargılamasında da avukatın işi
takip etme sorumluluğunun hüküm kesinleşinceye kadar bütün usul işlemlerinin
yapılmasını, hükmün kesinleşmesinden sonra da yargılama masraflarının icrasını
kapsadığını söyleyebiliriz.
Hukuk yargılamasında da ceza
yargılamasında olduğu gibi yargılamanın iadesi kurumu bulunmaktadır.
Yargılamanın iadesinin ayrı bir dava olmadığı, görülen bir davada verilen
hatalı kararın düzeltilmesi olanağı sağlayan olağanüstü kanun yolu olduğunu
yukarıda açıklamıştık. Verilen kararın hatalı olduğu ve önce iptali sonrada
doğru kararın verilmesi için yargılamanın iadesi yoluna gidilmesi avukat
açısından işi takip yükümlülüğünün bir parçasıdır. Avukat ceza yargılamasında
sanığın haklarını savunmak ve adaletli bir karar verilmesini sağlamak için
savunma yapmakla yükümlüdür. Yargılamanın iadesi yolu da sanığın lehinde ya da
aleyhinde verilmiş olan hatalı bir kararın iptali ve düzeltilmesi için
öngörülen bir yol olması nedeniyle sanığın yeniden aynı dava için savunulması
zorunluluğunu ortaya çıkarmakta ve avukata müvekkilini ortaya çıkan yeni duruma
göre kesin hükümle bitmiş olan savunma yükümlülüğünü kaldığı yerden yeniden
başlatmaktadır. Bu nedenlerle avukat ile müvekkili arasında yapılan yazılı ya
da sözlü vekâlet anlaşması hükümleri devam etmektedir. Bu durum avukatın ücret
isteme hakkı konusunda aşağıda inceleyeceğimiz olasılıklara göre değişkenlik
göstermektedir.
IV. TARAFLAR
ARASINDA SÖZLEŞME OLMASI DURUMU:
Avukatlık
Kanunu taraflar arasında avukatlık ücret sözleşmesi yapılması durumunda
öncelikle sözleşme hükümlerinin esas alınacağını düzenlemiştir. Yargıtay 13.
HD’de avukatlık ücret sözleşmelerinin öncelikle uygulanması gerektiği
görüşündedir. Bu konuda güncel kararlar için Yargıtay Üyesi Candaş İlgün ve
Avukat Semih Güner ’in
kitaplarına bakılabilir.
Taraflara
arasında yapılan sözleşmede eğer yargılamanın iadesi konusunda bir düzenleme
yapılmış ise bu düzenleme öncelikle uygulanacaktır. Yargılamanın iadesi önceden
öngörülebilen bir durum değildir. Bu nedenle birçok avukat yargılamanın
yenilenmesi durumu ile ilgili olarak hazırladıkları sözleşmelere hüküm
koymamaktadır. Ancak hüküm konulması durumunda bu hüküm avukatı da iş sahibini
de bağlar. Sözleşmedeki hükmün uygulanmaması ancak Türk Borçlar Kanunu’ndaki
sözleşme serbestisi ilkesine aykırı düzenleme içermesi durumunda mümkündür.
Yani sözleşme hükmünün kanuna, kamu düzenine ve ahlaka aykırı olması durumunda
sözleşmenin bu hükmü uygulanmaz. Sözleşmede yargılamanın iadesi ile ilgili
başkaca bir hüküm varsa ve bu hükmünde tek başına uygulanması mümkünse diğer
hüküm uygulanır. Yoksa ya da olan hükmün geçersiz olan hükümle birlikte uygulanabilecekse
bu durumda sözleşmede hüküm bulunmaması durumu için getirilmiş olan Avukatlık
Kanunu m. 164/IV hükmü uygulanır.
V. TARAFLAR
ARASINDA SÖZLEŞME OLMAMASI YA DA GEÇERSİZ OLMASI DURUMU:
Taraflar
arasında sözleşme olmaması ya da sözleşmenin ilgili hükmünün geçersiz olması
durumunda Avukatlık Kanunu m. 164/IV hükmü uygulanır. Buna göre; “(…) Avukatlık
ücretinin kararlaştırılmamış olduğu veya taraflar arasında yazılı ücret
sözleşmesinin bulunmadığı yahut ücret sözleşmesinin belirgin olmadığı veya tartışmalı
olduğu veya ücret sözleşmesinin ücrete ilişkin hükmünün geçersiz sayıldığı
hallerde; (…) Değeri para ile ölçülemeyen dava ve işlerde ise avukatlık asgari
ücret tarifesi uygulanır.”
Avukatlık
asgari ücret tarifesinde yargılamanın yenilenmesi ile ilgili bir düzenleme
bulunmamaktadır. Tarifenin “Tarifede yazılı olmayan hallerde ücret” başlıklı
20’inci maddesi tarifede düzenleme olmaması durumunda işin niteliğine göre
benzeri işlere göre ücretin belirleneceği yazılıdır. Yargılamanın yenilenmesi
durumunda önceki karar iptal edilip yeniden yargılama yapılacağına göre
yargılamanın yapılacağı mahkeme için belirlenen ücretin esas alınması gerekir.
Eğer yargılamanın yenilenmesi talebi ağır ceza mahkemesinden istenmişse ağır
ceza, çocuk mahkemesinden istenmişse çocuk mahkemesinin tarifede yazılı olan
miktarı esas alınmalıdır.
VI. AVUKATLIK
ÜCRETİNİN PEŞİN ALINMIŞ OLMASI DURUMU:
Avukatlık ücreti ceza
yargılamasının başında peşin alınmış ya da yargılama süresince taksitlere
bölünerek tahsil edilmişse taraflara arasında sözleşme olmaması durumunda
avukatın yargılamanın iadesi için ayrıca ücret talep etme hakkı
bulunmamaktadır. Çünkü avukatın peşin aldığı avukatlık ücreti işi sonuna kadar
takip etme yükümlülüğünün bir gereği olarak hüküm kesinleşinceye kadar olana
bütün işlemlerin karşılığıdır. Yargılamanın yenilenmesi süreci başladığında da
yukarıda açıkladığımız gibi avukatın işi sonuna kadar takip etme yükümlülüğü
kaldığı yerden devam etmekte ve peşin aldığı avukatlık ücreti de yargılamanın
yenilenmesi sürecinde verilecek hizmeti de kapsamaktadır. Bu durumun tek
istisnası yukarıda açıkladığımız gibi taraflar arasında yapılan avukatlık ücret
sözleşmesinde yargılamanın yenilenmesi durumu için ücret kararlaştırılmış
olmasıdır. Taraflar arasında yapılan sözleşmede bu konuda hüküm konulmamışsa
sözleşmede belirlenen ücret yargılamanın iadesi sürecini de kapsar ve avukatın
yeni bir ücret talep etme hakkı olmaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder