BORÇ ÖDEMEDEN ACİZ
VESİKASI İLE İLGİLİ
YARGITAY
KARARLARINDAKİ ÇELİŞKİNİN GİDERİLMESİ İÇİN
İÇTİHADI
BİRLEŞTİRME TALEBİ
GİRİŞ:
Ankara 4. Asliye
Hukuk Mahkemelerinde yapmakta olduğum bilirkişilik görevim esnasında İİK m. 143
hükmüne göre verilen borç ödemeden aciz vesikasına dayanılarak açılan
tasarrufun iptali davaları ile ilgili Yargıtay kararlarının bir kısmının
çelişkili olduğunu fark ettim. Bu sebeple raporumu iki olasılık dâhilinde
hazırlamak zorunda kaldım. Yargıtay kararları arasındaki bu içtihat
farklılığının giderilmesi için 27.08.2014 tarihinde Yargıtay Birinci
Başkanlığı’na gönderdiğim aşağıdaki dilekçe ile kararlar arasındaki içtihat
farklılığının giderilmesini talep ettim. Dilekçe ve ekindeki çelişkili Yargıtay
kararlarının tam metni aşağıdadır.
YARGITAY BİRİNCİ
BAŞKANLIĞI’NA
İÇTİHATLARIN
BİRLEŞTİRİLMESİNİ İSTEYEN:
Av. Bülent Nuri
KURDOĞLU
Strazburg Caddesi 30/21 Sıhhiye Ankara
TALEP KONUSU : Yargıtay
Kanun m. 45’e göre;
Yargıtay 12. HD E. 1976/3878;
K. 1976/6023; T. 12.05.1976,
Yargıtay 12. HD E. 2007/2931;
K. 2007/5898; T. 27.03.2007,
Yargıtay 12. HD E. 1973/3101;
K. 1973/3385; T. 30.03.1973,
Yargıtay 15. HD E. 2001/2078;
K. 2001/2451; T. 07.05.2001,
Yargıtay 15. HD E. 2004/3676;
K. 2005/673; T. 10.02.2005 kararları arasındaki içtihat farklılığının
giderilmesine karar verilmesi talebidir.
AÇIKLAMALAR :
I. İçtihatların
Birleştirilmesine Konu Olay:
Ankara 4.
Asliye Hukuk Mahkemesi’nin tarafımı avukatlık hukuku alanında bilirkişi olarak
görevlendirdiği dava dosyalarından birinde yapmakta olduğum inceleme esnasında
yukarıda esas ve karar numarası ile tarihlerini belirttiğim Yargıtay kararları
arasında içtihat farklılığı bulunduğunu tespit ettim. İçtihatlar arasındaki
farklılık nedeniyle Sayın Mahkemeye sunduğum bilirkişi raporunu içtihat
farklılığını dikkate alarak iki ihtimalli olarak hazırlamak durumunda kaldım. (Ek
– 1 Ankara 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne sunulan bilirkişi raporu örneği)
Kararlar 2004
sayılı İİK m. 143’e göre alacaklı tarafından alınmış olan borç ödemeden aciz
vesikasına dayanılarak İİK m. 277 ve devamı maddelerine göre açılan tasarrufun
iptali davalarında davaya konu borç ve tazminat miktarı için faiz istenip
istenemeyeceği hakkındadır. (Ek – 2 Kararların tam metni)
Kararların
özeti aşağıdaki gibidir.
Yargıtay
12. HD E. 1976/3878; K. 1976/6023; T. 12.05.1976, Alacaklı, borçluya karşı
yaptığı takipten sonuç alamayınca, söz konusu alacağı için aciz belgesi
almıştır. Daha sonra iptal davası açmış ve bu davada, alacağı için faiz de
istemiştir. Aciz belgesine bağlanan alacaklara faiz işlemeyeceğine ilişkin
kural, bu durumda uygulanmaz. Çünkü alacaklının istemi, bu belgeye değil, iptal
kararına dayalıdır.
Yargıtay
12. HD E. 2007/2931; K. 2007/5898; T. 27.03.2007, Tasarruf iptal edilmek
suretiyle borçlunun mal varlığı meydana gelmiş olmakla acizden
bahsedilemeyeceği için İİK’nun 143’üncü maddesinin 4’üncü
fıkrasının uygulama yeri bulunmamaktadır. Bu nedenle icra müdürlüğünce
alacağa faiz yürütülmesinde bir yanlışlık bulunmadığından şikâyetin
reddi yerine kabulü isabetsizdir.
Yargıtay
12. HD E. 1973/3101; K. 1973/3385; T. 30.03.1973, Alacaklı, aciz belgesinde
yazılı alacak tutarı için, borçludan aciz gününden sonrasına ilişkin faiz
isteyemez.
Yargıtay
15. HD E. 2001/2078; K. 2001/2451; T. 07.05.2001,
Aciz vesikasında yazılı alacak miktarı için faiz talep
edilemez. İptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine
geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs davacının
alacağından fazla olmamak üzere tazmine mahkûm edilir. Açıklanan nedenlerle,
gayrimenkulün elden çıkarılma tarihi itibarıyla tespit edilen değeri ile üçüncü
şahsın sorumlu tutulması, bu miktara faiz yürütülmemesi gerekirken,
takip dosyasında kesinleşen borç bir yana bırakılarak kefaletteki miktarın
nazara alınarak dava tarihinden itibaren faizi ile tahsiline karar
verilmesi hatalıdır.
Yargıtay
15. HD E. 2004/3676; K. 2005/673; T. 10.02.2005 Davalı 3. kişi Kemal Süha
Kantarcı, taşınmazı 15.12.1998 tarihinde 4. kişiye devrederek elinden çıkardığından
İİK’nun 283/II. maddesi uyarınca
elinden çıkardığı mal bedeli ile sınırlı olarak tazminata mahkûm edilmiş ise de
hüküm altına alınan tazminat tutarına dava tarihinden
itibaren faiz yürütülmesi İİK’nun 143’üncü maddesine ve dairemizin
yerleşmiş içtihatlarına aykırı olmuş bozma nedeni sayılmıştır.
Kararların tam
metni incelendiğinde içtihat farklılığının İİK m. 143/IV hükmünde yer alan “Aciz
vesikasında yazılı alacak miktarı için faiz istenemez” hükmünün aciz
vesikasına dayanılarak İİK m. 277 ve devamı maddelerine göre açılacak
tasarrufunu iptali davalarında uygulanıp uygulanamayacağı üzerine olduğu
görülmektedir.
II. Faiz
İstenemeyeceğini Savunan Görüşün İncelenmesi:
Aciz
vesikasına bağlanan alacak için aciz vesikasına dayanılarak açılan tasarrufun
iptali davasında faiz istenemeyeceğini savunan görüşün hukuki dayanağı; aciz
vesikasının borçlunun artık borcu ödeyemeyecek derecede ekonomik sıkıntı
içerisine girdiğinin belgesi niteliğinde olmasıdır.
Yasa koyucunun
aciz vesikasına bağlanmış olan alacağa faiz yürütülemeyeceğini İİK m. 143’de
açıkça hüküm altına almasının nedeni borcunu ödeyemeyeceği kesinleşen bir
borçluya karşı faiz yürütülmesinin hem borcun tahsil edilemeyeceğinin resmi
belge ile belgelenmiş olması hem de borçluya karşı hakkaniyet ölçülerine
sığmayacak olmasıdır. Çünkü artık tahsil yeteneği tamamen borçlunun yeni mal
edinmesine kadar tamamen ortadan kalkmış bir alacak için faiz yürütülmesinin
hukuk mantığı açısından bir gereği yoktur. Borcunu ödeyemeyecek borçluya daha
fazla faiz yükü yüklemekte hakkaniyetle bağdaşmamaktadır.
Artık faiz
yürütülemeyecek bir alacak için bu alacağın tahsilini sağlayacak olan
tasarrufun iptali davası açılması da borçlunun içinde bulunduğu durumu
değiştirmeyecek ve bu nedenle de iptal davası sonucunda verilecek karar
sonucunda hükmedilecek miktara da faiz yürütülemeyecektir. Bu sebeple bu görüş
İİK m. 143/IV hükmünün tasarrufun iptali davaları sonucunda hükmedilen miktar
için de uygulanarak faiz talep edilmesine karşı çıkmaktadır.
III.
Faiz İstenebileceğini Savunan Görüşün İncelenmesi:
Aciz
vesikasına bağlanan alacak için aciz vesikasına dayanılarak açılan tasarrufun
iptali davasında faiz istenebileceğini savunan görüş ise; aciz vesikasının
borçlunun borcunu ödemeye gücünün kalmadığını göstermesine karşın, bu belgeye
dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davası sonucunda verilen kararın
borçlunun hacizden kaçırdığı malların tespit edilmiş olduğunu gösterdiğini
savunmaktadır.
Böylece
alacaklı açısından alacağının bir kısmının tahsilâtını sağlayacak derecede
borçluya ait bir malın haczedilebilme fırsatı doğmuştur. Bu dava aynı zamanda
borcun tahsil edilebilir kısmı için yani tasarrufunu iptali davası sonucunda
hükmedilecek miktar için alacaklının faiz isteme hakkını yeniden
canlandırmaktadır. Çünkü aciz vesikasının verilmesindeki asıl amaç borçlunun
borcunu ödeyecek kadar malının bulunmamasıdır. Eğer tasarrufun iptali davasına
konu mallar borçlu tarafından hacizden mal kaçırmak amacıyla üçüncü şahıslara
devredilmemiş olsaydı bu mallar haczedilebilecek ve alacak bu malların değeri
ölçüsünde tahsil edilebilecekti. Böylece aciz vesikası alınmasına da gerek
kalmayacaktı.
Tasarrufun
iptali davası sonucunda verilen karar bir bakıma alacağın hukuki durumunun aciz
vesikası öncesi duruma dönülmesini bağlamakta ve alacağa kısmen de olsa tahsil
yeteneği kazandırmaktadır.
Diğer bir
ifadeyle İİK m. 143/IV hükmü haczedilir malı olmayan borçlunun hakkaniyet
ölçülerinde korunması için getirilmiştir. Ancak iptal davası sonucunda
haczedilir malı ortaya çıkan borçlu açısından bu hakkaniyet ölçütünün
uygulanmasının hukuki temeli ortadan kalkmıştır. Bu nedenle bu görüş iptal
davası sonucunda hükmedilecek rakama faiz yürütülmesinin hukuken bir sakıncası
olmadığını savunmaktadır.
SONUÇ : Yukarıda
sunulan nedenlerle; Yargıtay Kanun m. 45’e göre;
Yargıtay 12. HD E. 1976/3878;
K. 1976/6023; T. 12.05.1976,
Yargıtay 12. HD E. 2007/2931;
K. 2007/5898; T. 27.03.2007,
Yargıtay 12. HD E. 1973/3101;
K. 1973/3385; T. 30.03.1973,
Yargıtay 15. HD E. 2001/2078;
K. 2001/2451; T. 07.05.2001,
Yargıtay 15. HD E. 2004/3676;
K. 2005/673; T. 10.02.2005 kararları arasındaki içtihat farklılığının
giderilmesine karar verilmesini, başvuru sonucundan tarafımın haberdar
edilmesini saygılarımla dilerim. 26.08.2014
Eki: 1- Bilirkişi raporu
örneği,
2- Çelişkili kararların örnekleri.
AVUKAT
FAİZ
YÜRÜTÜLEBİLECEĞİNİ HÜKÜM ALTINA ALMIŞ KARARLAR
T.C.
YARGITAY
12. HUKUK
DAİRESİ
E.
1976/3878
K.
1976/6023
T. 12.05.1976
DAVA:
Merci kararı, alacaklı vekili tarafından temyiz olunması üzerine, bu işle
ilgili dosya, mahallinden daireye 12.4.1976 tarihinde gönderilmiş olmakla
okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR:
İncelenen Bursa Üçüncü İcra Memurluğu`nun 1976/444 sayılı dosyası münderecatına
göre ( T ); 31.500 liralık alacağının masraf, %10,5 faiz, % 3 komisyon ve
vekillik ücreti ile birlikte tahsili için ( R ) aleyhine 11.8.1971 günlü
talepname ile takip yapmış ve borçlu hakkında kesinleşen takip esnasında,
borçlunun haczi kabil emvali bulunmadığından dolayı, alacaklının iptal davası
açmak için aciz vesikası verilmesini istemesi üzerine, 20.9.1971 tarihinde,
İİK`nin 143.maddesi gereğince aciz vesikası verilmesine karar verilerek, aynı
gün alacaklıya, düzenlenen aciz vesikası verilmiştir. Bu alacak, bidayette
(....) Bankası`na temlik edilmiş ise de, bilahare (....) Bankası`nın, sözü
geçen alacağı tekrar takip yapan ( T )`ye temlik ettiği anlaşılmıştır.
( T ), İnegöl
Asliye Hukuk Mahkemesi`nin 4.2.1975 günlü iptal kararını ibraz ederek, İİK`nin
283.maddesi gereğince iptale konu teşkil eden taşınmazın haczini istemiştir.
İcra memuru;
aciz vesikası 34.330 liralık meblağ üzerinden verildiği, dosyada ise 37.500
liranın tekrar alacaklıya temlik edildiği anlaşıldığından, borçtan fazlasının
temlik edilmiş bulunduğuna, aciz vesikası ile İİK`nin 143.maddesi gereğince
faiz istenemeyeceğine, takibin 34.330 lira üzerinden devamına faiz tahakkuk
ettirilmemesine, aciz vesikası 1 yıllık süre içerisinde ibraz edilmemiş
olduğundan alacaklı vekilinin borçluya yeniden ödeme emri tebliğine ve alacaklı
vekilinden yeniden harç alınmasına ve ödeme emri kesinleşinceye kadar 2.2.1976
tarihinde verilen kararla yapılan haciz muamelesinin hükümsüz sayılmasına karar
vermiştir. Alacaklı, icra memurluğunca verilen bu kararı şikâyet etmiştir.
Dosya münderecatı, yukarda yazılı kararda zikredilen maddi vakıaya uygundur. Şu
halde, konunun İİK`nin 143. ve 283. maddelerine göre tetkiki gerekmiştir. 143.
maddede açıklandığı veçhile, aciz vesikası alacaklıya, bu Yasa`nın
277.maddesinde yazılı hakları bahşeder. Şu halde, açılan iptal davası sonunda
verilen karar, alacaklıya ne gibi haklar bahşetmiş ise yeniden yapılan talepte
bu hususun, yani tanınan hakların yerine getirilmesi gerekir. İptal davasına
ilişkin 277 ve onu izleyen maddeler ve özellikle 283. madde hükmü göz önünde
tutulduğu takdirde ( iptal davası sabit olduğu takdirde ), bu davaya konu
teşkil eden mal üzerinde cebri icra yolu ile alacaklı, hakkını alma yetkisini
elde etmiş olur ve dava konusu taşınmazın üçüncü şahıs üzerindeki kaydının
düzeltilmesine yer olmadan, haciz ve satışını isteyebilir. Alacaklı, iptal
davasına ait ilamı ibraz ederek, sözü geçen gayrimenkulün haczini istediğine
göre, borçluya yeniden bir ödeme emri gönderilmeden bu haczin yapılması ve
sonucunda taşınmazın satılması gerekir. Bu halde, icra memurluğunca bidayette
2.2.1976 tarihinde haczin vaz`ına dair karar yasaya uygundur. Bu özel hüküm
karşısında, İİK`nin 143. maddesinde yazılı sürenin olaya uygulama olanağı
bulunmamıştır. Şayet alacaklı, iptaline karar verilen taşınmazın satışını
istemeyip borçlu hakkında diğer emvali yönünden de takibe teşebbüs etseydi,
143. maddede yazılı sürelerin göz önünde tutulması gerekirdi ve bu halde harcın
ödenmesi ve yeniden ödeme emri tebliği icap ederdi. Bu nedenlerle, icra
memurluğunca 5.3.1976 tarihinde verilen kararın ( a ), ( b ) ve ( c )
bentlerinde yazılı hususlara ilişkin şikâyetin kabulü icap eder.
Faiz yönüne
gelince; yukarıda beyan edildiği veçhile, İİK`nin 143.maddesi, aciz vesikası
yönünden bir takip usulü bu takipte istenebilecek alacağın miktarını ve
fer`ilerini ve süresini tayin etmiştir. Borçlu aleyhine yapılan takipte,
borçlunun hiçbir malı bulunmadığı saptanırsa, bu halde aciz vesikası
verilecektir. Alacaklının aldığı bu aciz vesikasına göre, zamanaşımı
işlemeyecektir. Buna karşılık da aciz vesikasında yazılı alacak miktarı için
faiz de istenmeyecektir. Alacaklı, bu hükümle kendisine tanınan iptal davası
hakkını kullanmazsa, bilahare, yani aciz vesikasından sonra borçlunun yeni mal
iktisap etmesi halinde, bu mallarına karşı yeniden takibe geçerse, bu halde
aciz vesikası verildiği tarihten itibaren 1 sene geçmiş ise, İİK`nin takibe
dair usullerine riayet edilerek ödeme emri göndererek ve bittabi alacaklı, harç
da ödeyecektir. Aciz vesikası ile alacağın zamanaşımına uğramayacağı prensibine
karşı da borçlunun, elinde olmayan sebepler muvacehesinde borcunu ödemeyecek duruma
düşmesi hususu göz önünde tutularak faiz istenmesi de mümkün olmayacağı kabul
edilerek, iyi niyet kurallarına uygun şekilde, her iki tarafın zararlarının
bertaraf edilmesi amacı ile bu hükmün var edildiğinin kabulü gerekir. Olayda;
alacaklı, borçlunun diğer mallarına müracaat ederek, yeni bir takip açmış
olmayıp 283. maddeye dayanarak iptal ettirdiği temlike ait tasarrufa dayanarak
alacağını istediğine göre, yukarıda yazılı genel prosedürün olaya uygulanması,
her şeyden evvel kötü niyetli bir borçlu ile üçüncü kişiyi korumaya matuf bir
hareket olur ki, bunun kabulü, evvela kanun koyucunun vaaz etmiş olduğu genel
prensiplere aykırı olduğu kuşkusuzdur. 143. madde, alacaklıya bir iptal hakkı
tanıdığı ve 283. madde de bu iptal sonunda iptal edilen tasarrufa konu teşkil
eden gayrimenkulün üçüncü şahıs üzerindeki kaydının tashihine mahal olmadan,
onun haczini ve satışını isteyerek hakkını alma yetkisini verdiği cihetle,
hakkın şümulü, 143. maddeye göre, sınırlı olarak karara istinaden takip
yapıldığı cihetle, hak fer`ilerine de şamil olur. Bu nedenlerle, icra
memurluğunun faize ilişkin kararı da yanlış bulunması sebebiyle, şikâyetin tüm
olarak kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı nedenlerle reddine karar
verilmesi isabetsiz; alacaklının temyiz itirazları yerinde görüldüğünden,
temyiz olunan kararın BOZULMASINA, bozmanın diğer yönlerinde oy birliğiyle,
faize ilişkin yönünden oy çokluğuyla, İİK`nin 366 ve HUMK`nin 428`inci maddeleri
uyarınca BOZULMASINA, 12.5.1976 gününde karar verildi.
KARŞI OY
YAZISI
İİK`nin
143.maddesine göre takip alacaklısı, alacağının tamamını alamamış ise,
ödenmeyen kısım için kendisine borç ödemeden aciz vesikası verilir. Bu vesika
ve 105.maddenin 1. ve 2. fıkraları gereği haczi kabil mal bulunmadığına dair mahallinde
düzenlenmiş tutanak dahi doğrudan doğruya aciz vesikası yerine geçmekle,
alacaklıya 277.maddede yazılı haklara kullanabilme olanağını sağlar. Borç
ödemede aciz vesikaları kullanabilme olanağını sağlar. Borç ödemede aciz
vesikası "borç ikrarı" yerini tutan senet niteliğindedir. Aciz
vesikasına bağlanan borç, miktarı bakımından borçluya karşı faiz
işlemeyeceğini, İİK`nin 143/4.maddesinin mutlak hükmü gereğidir. Böylelikle,
aciz vesikasında yazılı borç yönünden, borçlu bakımından zamanaşımının işlemeyeceği
yolundaki hükme karşı ayrıca borçludan faiz istenemeyeceği hükmü vaaz edilerek
denge sağlanmıştır. Aciz vesikasına bağlanmış borç bakımından, asıl borçludan
faiz istenemez ve fakat borçlu yönünden zamanaşımı işlemez ( İİK 143/son ). Aciz vesikasına
istinaden, İİK`nin 277 ve takip eden maddeleri uyarınca iptal davası açılması,
bu kuralda bir değişiklik yapmaz. Yani, asıl alacak bakımından yine zamanaşımı
işlemez. İptal kararı alınmış olsa bile, borca karşılık teşkil edecek bir mal
bulunmuş olmasına rağmen, İİK`nin 143.maddesinde kurulmuş denge gereği faiz
işlemez. 277 ve devam eden maddelerine göre alınmış iptal kararının infazı
sırasında, 143.maddede yer almış faizle ilgili kuralın uygulanmayacağına dair
bir istisna hükmüne Kanunda yer verilmiş değildir. Bu sebeple, sonradan
borçlunun eline geçen malın memba ve nedeni ne olursa olsun, sonuca etkili
olamaz. Borçlu yararına zamanaşımı yürümediğinden, borçlu zararına faizin
işlediğinin öne sürülmesi mümkün değildir.
SONUÇ:
Bu itibarla, bozma kararında faizin işleyeceğine dair yer alan görüşe ve bu
sebeple yapılan bozma kısmına katılmıyorum.
Üye
(S.Ö.)
T.C.
YARGITAY
12. HUKUK
DAİRESİ
E. 2007/2931
K.
2007/5898
T. 27.03.2007
DAVA: Yukarıda
tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki
alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden
daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR:
Borçlu hakkında 09.01.2001 tarihinde takip yapılmış, 8.447.000.000 TL alacağın
tahsili imkânı bulunmadığından 26.02.2001 tarihinde aciz vesikası
verilmiştir. Alacaklı, aciz vesikasına dayalı olarak takip yapmayıp
İİK 277/1. maddesi 1 nolu bendine
dayalı olarak "borçlunun 1304 parsel üzerindeki tasarrufunun iptali"
hakkında Asliye Hukuk Mahkemesinde açmış bulunduğu dava sonucunda bu parseldeki
tasarrufun alacaklının alacağının tahsiline yeterli kısmında iptale karar
verilip ve anılan kararın kesinleşmesi üzerine bu ilama dayalı olarak
20.09.2005 tarihinde harç yatırarak takibi yenilemiştir. Tasarruf iptal edilmek
suretiyle borçlunun mal varlığı meydana gelmiş olmakla acizden
bahsedilemeyeceği için İİK’nun 143. maddesinin 4. fıkrasının
uygulama yeri bulunmamaktadır. Bu nedenle icra müdürlüğünce
alacağa faiz yürütülmesinde bir yanlışlık bulunmadığından şikâyetin
reddi yerine kabulü isabetsizdir.
SONUÇ: Alacaklı
vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda belirtilen
nedenlerle İİK 366 ve HUMK 428. maddeleri uyarınca (
BOZULMASINA ), 27.03.2007 gününde oy birliğiyle karar verildi.
FAİZ
YÜRÜTÜLEMEYECEĞİNİ HÜKÜM ALTINA ALMIŞ KARARLAR
T.C.
YARGITAY
12. HUKUK
DAİRESİ
E.
1973/3101
K.
1973/3385
T. 30.03.1973
DAVA:
Şikayetçi H.Ç. ile diğer taraf Hazineyi Maliye`ye müteallik olmak üzere, Dinar
İcra İşleri Tetkik Mercii`den verilen 23.2.1973 tarih ve 7-3 sayılı kararın
müddeti içinde temyizen tetkiki, şikayetçi tarafından istenmesi üzerine, bu
işle ilgili dosya, mahallinden daireye 13.3.1973 tarihinde gönderilmiş olmakla
okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR:
İcra takibi, 882,52 liranın, 26.10.1937 tarihinden itibaren işleyecek % 5 faiz,
43 lira yargı gideri, 30 lira vekâlet ücreti ile birlikte tahsili için,
17.3.1969 tarihinde açılmış, muhtelif safhalar geçirmiş ve tahsilâtta
bulunulmuştur. Alacaklı, son olarak bakiye 331,50 lira için takibin devamını
isteyerek borçluya 2.2.1973 gününde icra emri tebliğ ettirmiş, borçlu da
8.2.1973 gününde tetkik merciine verdiği dilekçeyle "esas borcun tamamen
ödendiğini, aciz nedeniyle faiz yürütülemeyeceğini" bildirerek itirazda
bulunmuştur.
İİK`nin
143`üncü maddesinde açıklandığı gibi; aciz belgesinde yazılı alacak miktarı
için, aciz tarihinden sonra faiz istenemez. Binaenaleyh, 1935/577 sayılı dosya
ile başlatılıp, değişik esas numaralarıyla bugüne kadar devam ettirilen icra
takibine ait esas alacak, takip masrafları ve aciz belgesi tarihine kadar
işleyen faizler tespit edilip, gerçek alacak miktarı bulunduktan ve muhtelif
tarihlerde vaki tahsilât ve ödemeler düşürüldükten sonra, bakiye kalıp
kalmadığının incelenmesi lazımdır.
SONUÇ:
Temyiz isteği bu nedenle yerinde görüldüğünden, merci kararının, İİK 366 ve HUMK 428’inci
maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 30.3.1973 gününde oy birliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
15. HUKUK
DAİRESİ
E.
2001/2078
K.
2001/2451
T. 07.05.2001
DAVA:
Hükmün temyizen tetkiki davalı Sabahattin vekili tarafından istenmiş ve temyiz
dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kâğıtlar
okundu gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR:
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici
nedenlere ve özellikle, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına
göre, davalı 3. kişi Sabahattin'in aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer
temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2- Taraflar
arasındaki uyuşmazlık İİK’nun 277 ve devamı maddeleri
gereği açılan tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Mahkemece 3. şahıs
Sabahattin'in 9.2.1998 tarihinde dava dışı Erdal ve Ayşe'ye yaptığı satış
nedeniyle davalı borçlu Hülya'nın sorumlu olduğu borç tutarı 2.500.000.000
TL.'nin 2.4.1998 dava tarihinden itibaren %80 ve değişen oranlarda
reeskont faizi ile davalı Sabahattin'den alınarak davacı alacaklıya
ödenmesine karar verilmiş, karar davalı üçüncü kişi tarafından temyiz
edilmiştir.
Davaya konu
taşınmazın davalı üçüncü kişi tarafından elden çıkarıldığı 9.2.1998 tarihi
itibariyle değeri bilirkişi raporu ile 4.635.700.000 TL saptanmış, bu bedel
mahkemece de benimsenmiştir.
İİK 283/II maddesi uyarınca
iptal davası, üçüncü şahsın, elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere
taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (
davacının alacağından fazla olmamak üzere ) mahkûm edilir.
İzmir 14. İcra
Müdürlüğünün 1998/749 Sayılı takip dosyası nedeniyle düzenlenen 26.11.1999
tarihli Borç Ödemeden Aciz Belgesi nedeniyle davacı bankanın davalı
borçlu Hülya'dan olan alacağının 26.11.1999 tarihi itibariyle faiz ve
masraflar hariç 14.746.338.269 TL'ye ulaştığı anlaşılmakta olup, İİK 143/IV maddesi
uyarınca aciz vesikasında yazılı alacak miktarı
için faiz istenemeyeceğinden ve aynı kanunun 283/II. maddesi uyarınca
üçüncü şahıs elinden çıkarmış olduğu gayrimenkul yerine geçen değer nispetinde
nakden tazminle mükellef olduğundan, gayrimenkulün 9.2.1998 elden çıkarılma
tarihi itibariyle saptanan değeri 4.635.700.000 TL ile davalı üçüncü şahsın
sorumlu tutulması, bu miktara ayrıca faiz yürütülmemesi gerekirken,
takip dosyasında kesinleşen borç tutarı bir yana bırakılarak kefaletteki limit
nazara alınarak yazılı şekilde 2.500.000.000 TL'nin 2.4.1998 dava tarihinden
itibaren %80 ve değişen oranlarda reeskont faizi ile davalı üçüncü kişiden
tahsiline hükmedilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:
Yukarıda ( 1 ) bentte yazılı nedenlerle davalı 3. şahsın diğer temyiz
itirazlarının reddine, hükmün ( 2 ) bentte açıklanan nedenlerle temyiz eden
davalı üçüncü şahıs yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek
halinde temyiz eden davalı Sabahattin'e iadesine, 7.5.2001 gününde oy çokluğuyla
karar verildi.
Muhalefet
Şerhi
Dosyadaki
yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve
özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre kararın
onanması görüşündeyim.
İhsan
ULUSOY
ÜYE
T.C.
YARGITAY
15. HUKUK
DAİRESİ
E.
2004/3676
K. 2005/673
T. 10.02.2005
DAVA:
Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki
davalı Pakize Emine Sipahioğlu ve davalı Kemal Süha Kantarcı vekilleri
tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen günde davacı vekili
avukat Taylan Demir ile davalı Fatma Urgalıoğlu vekili avukat Ülkü Harhar ve
davalı K.Süha Kantarcı vekili avukat Özlem Güran geldi. Davalı Emine Sipahioğlu
vekili gelmedi. Temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve
hazır bulunan taraflar avukatları dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü
işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmıştı. Bu kere dosyadaki kâğıtlar
okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR: 1-
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici
nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına
göre davalı 3. kişi Kemal Süha'nın sair temyiz itirazları yerinde görülmemiş,
reddi gerekmiştir.
2- Davalı
borçlu dava konusu taşınmazı 30.9.1998 tarihinde 3 milyar TL bedelle davalı 3.
kişi Kemal Süha Kantarcı'ya satmış, Kemal Süha Kantarcı da aynı taşınmazı
15.12.1998 tarihinde 10 milyar TL bedelle davalı Emine Pakize Sipahioğlu'na
devretmiştir. İİK’nun 278/III 2. maddesi uyarınca
borçlunun kendi verdiği şeyin ( tasarrufun yapıldığı tarihteki ) değerine göre
ivaz olarak pek aşağı bir bedel kabul ettiği tasarruflar bağışlama gibidir.
Borçlu tarafından Kemal Süha'ya yapılan tasarruf bedel farkı nedeniyle iptale
tabi ise de davalı Pakize Emine Sipahioğlu borçlu ile değil 3. kişi ile
tasarrufta bulunan 4. kişi durumunda olduğundan bedel farkına gidilemez. Davalı
Pakize'nin kötüniyetli olduğunu, yani dava konusu malı kendisine devreden 3.
kişi ile borçlu arasındaki tasarrufun iptale tabi olduğunu bildiğini davacı
alacaklı iddia ve ispat edebilmiş değildir. Bu itibarla Pakize Emine hakkında
açılan davanın reddi yerine onun da taşınmazı elinde çıkarmış olması nedeniyle
bedelle sorumlu tutulması doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
3- Davalı 3.
kişi Kemal Süha Kantarcı, taşınmazı 15.12.1998 tarihinde 4. kişiye devrederek
elinden çıkardığından İİK’nun 283/II maddesi uyarınca
elinden çıkardığı mal bedeli ile sınırlı olarak tazminata mahkûm edilmiş ise de
hüküm altına alınan tazminat tutarına dava tarihinden
itibaren faiz yürütülmesi İİK’nun 143. maddesine ve Dairemizin
yerleşmiş içtihatlarına aykırı olmuş bozma nedeni sayılmıştır.
4- İptal
davalarında, haciz yolu ile yapılan takiplerde aciz vesikasında yazılı
miktar ile iptal davasına konu tasarrufun değerinden hangisi az ise o miktar
üzerinden, iflastaki iptal davasında ise iptale konu tasarrufun tamamının
değeri üzerinden nispi harç alınacağı, keza vekâlet ücretinin de takibe konu
alacak ile davaya konu tasarrufun hangisi az ise, o miktar üzerinden takdir
edileceği gözetilmeyerek harç ve vekâlet ücretine yüksek olan alacak miktarı
üzerinden hükmedilmesi de usul ve yasaya aykırı bulunmuştur.
SONUÇ: Yukarıda
( 1. ) bentte yazılı nedenlerle davalı Kemal Süha'nın diğer temyiz
itirazlarının reddine, hükmün ( 2. ) bentte açıklanan nedenlerle davalı Pakize
Emine Sipahioğlu yararına, ( 3. ) ve ( 4. ) bentlerde yazılı nedenlerle de
davalı Kemal Süha yararına BOZULMASINA, 400,00 YTL duruşma vekâlet ücretinin
davacıdan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davalı Kemal Süha'ya
ödenmesine, ödedikleri temyiz peşin harcının istekleri halinde temyiz eden
davalılar Pakize Emine Sipahioğlu ve Kemal Süha Kantarcı'ya geri verilmesine,
10.2.2005 gününde oy birliğiyle karar verildi.
YARGITAY'DAN GELEN CEVAP:
Yargıtay tarafıma gönderdiği cevapta kararlar arasında çelişki olmadığı ve farklı konularla ilgili oldukları gerekçesiyle içtihadı birleştirme konusu olamayacaklarını belirtmiştir.
YARGITAY'DAN GELEN CEVAP:
Yargıtay tarafıma gönderdiği cevapta kararlar arasında çelişki olmadığı ve farklı konularla ilgili oldukları gerekçesiyle içtihadı birleştirme konusu olamayacaklarını belirtmiştir.