28 Ağustos, 2014

BORÇ ÖDEMEDEN ACİZ VESİKASI İLE İLGİLİ ÇELİŞKİLİ KARARLAR

BORÇ ÖDEMEDEN ACİZ VESİKASI İLE İLGİLİ
YARGITAY KARARLARINDAKİ ÇELİŞKİNİN GİDERİLMESİ İÇİN
İÇTİHADI BİRLEŞTİRME TALEBİ

GİRİŞ:

Ankara 4. Asliye Hukuk Mahkemelerinde yapmakta olduğum bilirkişilik görevim esnasında İİK m. 143 hükmüne göre verilen borç ödemeden aciz vesikasına dayanılarak açılan tasarrufun iptali davaları ile ilgili Yargıtay kararlarının bir kısmının çelişkili olduğunu fark ettim. Bu sebeple raporumu iki olasılık dâhilinde hazırlamak zorunda kaldım. Yargıtay kararları arasındaki bu içtihat farklılığının giderilmesi için 27.08.2014 tarihinde Yargıtay Birinci Başkanlığı’na gönderdiğim aşağıdaki dilekçe ile kararlar arasındaki içtihat farklılığının giderilmesini talep ettim. Dilekçe ve ekindeki çelişkili Yargıtay kararlarının tam metni aşağıdadır. 

YARGITAY BİRİNCİ BAŞKANLIĞI’NA

İÇTİHATLARIN
BİRLEŞTİRİLMESİNİ İSTEYEN: Av. Bülent Nuri KURDOĞLU
                                                            Strazburg Caddesi 30/21 Sıhhiye Ankara

TALEP KONUSU                            : Yargıtay Kanun m. 45’e göre;                                                   

Yargıtay 12. HD E. 1976/3878; K. 1976/6023; T. 12.05.1976,

Yargıtay 12. HD E. 2007/2931; K. 2007/5898; T. 27.03.2007,

Yargıtay 12. HD E. 1973/3101; K. 1973/3385; T. 30.03.1973,

Yargıtay 15. HD E. 2001/2078; K. 2001/2451; T. 07.05.2001,

Yargıtay 15. HD E. 2004/3676; K. 2005/673; T. 10.02.2005 kararları arasındaki içtihat farklılığının giderilmesine karar verilmesi talebidir.

AÇIKLAMALAR                            :

I. İçtihatların Birleştirilmesine Konu Olay:

Ankara 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin tarafımı avukatlık hukuku alanında bilirkişi olarak görevlendirdiği dava dosyalarından birinde yapmakta olduğum inceleme esnasında yukarıda esas ve karar numarası ile tarihlerini belirttiğim Yargıtay kararları arasında içtihat farklılığı bulunduğunu tespit ettim. İçtihatlar arasındaki farklılık nedeniyle Sayın Mahkemeye sunduğum bilirkişi raporunu içtihat farklılığını dikkate alarak iki ihtimalli olarak hazırlamak durumunda kaldım. (Ek – 1 Ankara 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne sunulan bilirkişi raporu örneği)

Kararlar 2004 sayılı İİK m. 143’e göre alacaklı tarafından alınmış olan borç ödemeden aciz vesikasına dayanılarak İİK m. 277 ve devamı maddelerine göre açılan tasarrufun iptali davalarında davaya konu borç ve tazminat miktarı için faiz istenip istenemeyeceği hakkındadır. (Ek – 2 Kararların tam metni)

Kararların özeti aşağıdaki gibidir.

Yargıtay 12. HD E. 1976/3878; K. 1976/6023; T. 12.05.1976, Alacaklı, borçluya karşı yaptığı takipten sonuç alamayınca, söz konusu alacağı için aciz belgesi almıştır. Daha sonra iptal davası açmış ve bu davada, alacağı için faiz de istemiştir. Aciz belgesine bağlanan alacaklara faiz işlemeyeceğine ilişkin kural, bu durumda uygulanmaz. Çünkü alacaklının istemi, bu belgeye değil, iptal kararına dayalıdır.

Yargıtay 12. HD E. 2007/2931; K. 2007/5898; T. 27.03.2007, Tasarruf iptal edilmek suretiyle borçlunun mal varlığı meydana gelmiş olmakla acizden bahsedilemeyeceği için İİK’nun 143’üncü maddesinin 4’üncü fıkrasının uygulama yeri bulunmamaktadır. Bu nedenle icra müdürlüğünce alacağa faiz yürütülmesinde bir yanlışlık bulunmadığından şikâyetin reddi yerine kabulü isabetsizdir.

Yargıtay 12. HD E. 1973/3101; K. 1973/3385; T. 30.03.1973, Alacaklı, aciz belgesinde yazılı alacak tutarı için, borçludan aciz gününden sonrasına ilişkin faiz isteyemez.

Yargıtay 15. HD E. 2001/2078; K. 2001/2451; T. 07.05.2001, Aciz vesikasında yazılı alacak miktarı için faiz talep edilemez. İptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs davacının alacağından fazla olmamak üzere tazmine mahkûm edilir. Açıklanan nedenlerle, gayrimenkulün elden çıkarılma tarihi itibarıyla tespit edilen değeri ile üçüncü şahsın sorumlu tutulması, bu miktara faiz yürütülmemesi gerekirken, takip dosyasında kesinleşen borç bir yana bırakılarak kefaletteki miktarın nazara alınarak dava tarihinden itibaren faizi ile tahsiline karar verilmesi hatalıdır.

Yargıtay 15. HD E. 2004/3676; K. 2005/673; T. 10.02.2005 Davalı 3. kişi Kemal Süha Kantarcı, taşınmazı 15.12.1998 tarihinde 4. kişiye devrederek elinden çıkardığından İİK’nun 283/II. maddesi uyarınca elinden çıkardığı mal bedeli ile sınırlı olarak tazminata mahkûm edilmiş ise de hüküm altına alınan tazminat tutarına dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi İİK’nun 143’üncü maddesine ve dairemizin yerleşmiş içtihatlarına aykırı olmuş bozma nedeni sayılmıştır.

Kararların tam metni incelendiğinde içtihat farklılığının İİK m. 143/IV hükmünde yer alan “Aciz vesikasında yazılı alacak miktarı için faiz istenemez” hükmünün aciz vesikasına dayanılarak İİK m. 277 ve devamı maddelerine göre açılacak tasarrufunu iptali davalarında uygulanıp uygulanamayacağı üzerine olduğu görülmektedir. 

II. Faiz İstenemeyeceğini Savunan Görüşün İncelenmesi:

Aciz vesikasına bağlanan alacak için aciz vesikasına dayanılarak açılan tasarrufun iptali davasında faiz istenemeyeceğini savunan görüşün hukuki dayanağı; aciz vesikasının borçlunun artık borcu ödeyemeyecek derecede ekonomik sıkıntı içerisine girdiğinin belgesi niteliğinde olmasıdır.

Yasa koyucunun aciz vesikasına bağlanmış olan alacağa faiz yürütülemeyeceğini İİK m. 143’de açıkça hüküm altına almasının nedeni borcunu ödeyemeyeceği kesinleşen bir borçluya karşı faiz yürütülmesinin hem borcun tahsil edilemeyeceğinin resmi belge ile belgelenmiş olması hem de borçluya karşı hakkaniyet ölçülerine sığmayacak olmasıdır. Çünkü artık tahsil yeteneği tamamen borçlunun yeni mal edinmesine kadar tamamen ortadan kalkmış bir alacak için faiz yürütülmesinin hukuk mantığı açısından bir gereği yoktur. Borcunu ödeyemeyecek borçluya daha fazla faiz yükü yüklemekte hakkaniyetle bağdaşmamaktadır.

Artık faiz yürütülemeyecek bir alacak için bu alacağın tahsilini sağlayacak olan tasarrufun iptali davası açılması da borçlunun içinde bulunduğu durumu değiştirmeyecek ve bu nedenle de iptal davası sonucunda verilecek karar sonucunda hükmedilecek miktara da faiz yürütülemeyecektir. Bu sebeple bu görüş İİK m. 143/IV hükmünün tasarrufun iptali davaları sonucunda hükmedilen miktar için de uygulanarak faiz talep edilmesine karşı çıkmaktadır.

III. Faiz İstenebileceğini Savunan Görüşün İncelenmesi:

Aciz vesikasına bağlanan alacak için aciz vesikasına dayanılarak açılan tasarrufun iptali davasında faiz istenebileceğini savunan görüş ise; aciz vesikasının borçlunun borcunu ödemeye gücünün kalmadığını göstermesine karşın, bu belgeye dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davası sonucunda verilen kararın borçlunun hacizden kaçırdığı malların tespit edilmiş olduğunu gösterdiğini savunmaktadır.

Böylece alacaklı açısından alacağının bir kısmının tahsilâtını sağlayacak derecede borçluya ait bir malın haczedilebilme fırsatı doğmuştur. Bu dava aynı zamanda borcun tahsil edilebilir kısmı için yani tasarrufunu iptali davası sonucunda hükmedilecek miktar için alacaklının faiz isteme hakkını yeniden canlandırmaktadır. Çünkü aciz vesikasının verilmesindeki asıl amaç borçlunun borcunu ödeyecek kadar malının bulunmamasıdır. Eğer tasarrufun iptali davasına konu mallar borçlu tarafından hacizden mal kaçırmak amacıyla üçüncü şahıslara devredilmemiş olsaydı bu mallar haczedilebilecek ve alacak bu malların değeri ölçüsünde tahsil edilebilecekti. Böylece aciz vesikası alınmasına da gerek kalmayacaktı.

Tasarrufun iptali davası sonucunda verilen karar bir bakıma alacağın hukuki durumunun aciz vesikası öncesi duruma dönülmesini bağlamakta ve alacağa kısmen de olsa tahsil yeteneği kazandırmaktadır.

Diğer bir ifadeyle İİK m. 143/IV hükmü haczedilir malı olmayan borçlunun hakkaniyet ölçülerinde korunması için getirilmiştir. Ancak iptal davası sonucunda haczedilir malı ortaya çıkan borçlu açısından bu hakkaniyet ölçütünün uygulanmasının hukuki temeli ortadan kalkmıştır. Bu nedenle bu görüş iptal davası sonucunda hükmedilecek rakama faiz yürütülmesinin hukuken bir sakıncası olmadığını savunmaktadır.

SONUÇ                               : Yukarıda sunulan nedenlerle; Yargıtay Kanun m. 45’e göre;                                                   

Yargıtay 12. HD E. 1976/3878; K. 1976/6023; T. 12.05.1976,

Yargıtay 12. HD E. 2007/2931; K. 2007/5898; T. 27.03.2007,

Yargıtay 12. HD E. 1973/3101; K. 1973/3385; T. 30.03.1973,

Yargıtay 15. HD E. 2001/2078; K. 2001/2451; T. 07.05.2001,

Yargıtay 15. HD E. 2004/3676; K. 2005/673; T. 10.02.2005 kararları arasındaki içtihat farklılığının giderilmesine karar verilmesini, başvuru sonucundan tarafımın haberdar edilmesini saygılarımla dilerim. 26.08.2014

Eki: 1- Bilirkişi raporu örneği,
        2- Çelişkili kararların örnekleri.
                                                                                                         AVUKAT
                                                                                        BÜLENT NURİ KURDOĞLU

FAİZ YÜRÜTÜLEBİLECEĞİNİ HÜKÜM ALTINA ALMIŞ KARARLAR

T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ

E. 1976/3878
K. 1976/6023
T. 12.05.1976

DAVA: Merci kararı, alacaklı vekili tarafından temyiz olunması üzerine, bu işle ilgili dosya, mahallinden daireye 12.4.1976 tarihinde gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR: İncelenen Bursa Üçüncü İcra Memurluğu`nun 1976/444 sayılı dosyası münderecatına göre ( T ); 31.500 liralık alacağının masraf, %10,5 faiz, % 3 komisyon ve vekillik ücreti ile birlikte tahsili için ( R ) aleyhine 11.8.1971 günlü talepname ile takip yapmış ve borçlu hakkında kesinleşen takip esnasında, borçlunun haczi kabil emvali bulunmadığından dolayı, alacaklının iptal davası açmak için aciz vesikası verilmesini istemesi üzerine, 20.9.1971 tarihinde, İİK`nin 143.maddesi gereğince aciz vesikası verilmesine karar verilerek, aynı gün alacaklıya, düzenlenen aciz vesikası verilmiştir. Bu alacak, bidayette (....) Bankası`na temlik edilmiş ise de, bilahare (....) Bankası`nın, sözü geçen alacağı tekrar takip yapan ( T )`ye temlik ettiği anlaşılmıştır.

( T ), İnegöl Asliye Hukuk Mahkemesi`nin 4.2.1975 günlü iptal kararını ibraz ederek, İİK`nin 283.maddesi gereğince iptale konu teşkil eden taşınmazın haczini istemiştir.

İcra memuru; aciz vesikası 34.330 liralık meblağ üzerinden verildiği, dosyada ise 37.500 liranın tekrar alacaklıya temlik edildiği anlaşıldığından, borçtan fazlasının temlik edilmiş bulunduğuna, aciz vesikası ile İİK`nin 143.maddesi gereğince faiz istenemeyeceğine, takibin 34.330 lira üzerinden devamına faiz tahakkuk ettirilmemesine, aciz vesikası 1 yıllık süre içerisinde ibraz edilmemiş olduğundan alacaklı vekilinin borçluya yeniden ödeme emri tebliğine ve alacaklı vekilinden yeniden harç alınmasına ve ödeme emri kesinleşinceye kadar 2.2.1976 tarihinde verilen kararla yapılan haciz muamelesinin hükümsüz sayılmasına karar vermiştir. Alacaklı, icra memurluğunca verilen bu kararı şikâyet etmiştir. Dosya münderecatı, yukarda yazılı kararda zikredilen maddi vakıaya uygundur. Şu halde, konunun İİK`nin 143. ve 283. maddelerine göre tetkiki gerekmiştir. 143. maddede açıklandığı veçhile, aciz vesikası alacaklıya, bu Yasa`nın 277.maddesinde yazılı hakları bahşeder. Şu halde, açılan iptal davası sonunda verilen karar, alacaklıya ne gibi haklar bahşetmiş ise yeniden yapılan talepte bu hususun, yani tanınan hakların yerine getirilmesi gerekir. İptal davasına ilişkin 277 ve onu izleyen maddeler ve özellikle 283. madde hükmü göz önünde tutulduğu takdirde ( iptal davası sabit olduğu takdirde ), bu davaya konu teşkil eden mal üzerinde cebri icra yolu ile alacaklı, hakkını alma yetkisini elde etmiş olur ve dava konusu taşınmazın üçüncü şahıs üzerindeki kaydının düzeltilmesine yer olmadan, haciz ve satışını isteyebilir. Alacaklı, iptal davasına ait ilamı ibraz ederek, sözü geçen gayrimenkulün haczini istediğine göre, borçluya yeniden bir ödeme emri gönderilmeden bu haczin yapılması ve sonucunda taşınmazın satılması gerekir. Bu halde, icra memurluğunca bidayette 2.2.1976 tarihinde haczin vaz`ına dair karar yasaya uygundur. Bu özel hüküm karşısında, İİK`nin 143. maddesinde yazılı sürenin olaya uygulama olanağı bulunmamıştır. Şayet alacaklı, iptaline karar verilen taşınmazın satışını istemeyip borçlu hakkında diğer emvali yönünden de takibe teşebbüs etseydi, 143. maddede yazılı sürelerin göz önünde tutulması gerekirdi ve bu halde harcın ödenmesi ve yeniden ödeme emri tebliği icap ederdi. Bu nedenlerle, icra memurluğunca 5.3.1976 tarihinde verilen kararın ( a ), ( b ) ve ( c ) bentlerinde yazılı hususlara ilişkin şikâyetin kabulü icap eder.

Faiz yönüne gelince; yukarıda beyan edildiği veçhile, İİK`nin 143.maddesi, aciz vesikası yönünden bir takip usulü bu takipte istenebilecek alacağın miktarını ve fer`ilerini ve süresini tayin etmiştir. Borçlu aleyhine yapılan takipte, borçlunun hiçbir malı bulunmadığı saptanırsa, bu halde aciz vesikası verilecektir. Alacaklının aldığı bu aciz vesikasına göre, zamanaşımı işlemeyecektir. Buna karşılık da aciz vesikasında yazılı alacak miktarı için faiz de istenmeyecektir. Alacaklı, bu hükümle kendisine tanınan iptal davası hakkını kullanmazsa, bilahare, yani aciz vesikasından sonra borçlunun yeni mal iktisap etmesi halinde, bu mallarına karşı yeniden takibe geçerse, bu halde aciz vesikası verildiği tarihten itibaren 1 sene geçmiş ise, İİK`nin takibe dair usullerine riayet edilerek ödeme emri göndererek ve bittabi alacaklı, harç da ödeyecektir. Aciz vesikası ile alacağın zamanaşımına uğramayacağı prensibine karşı da borçlunun, elinde olmayan sebepler muvacehesinde borcunu ödemeyecek duruma düşmesi hususu göz önünde tutularak faiz istenmesi de mümkün olmayacağı kabul edilerek, iyi niyet kurallarına uygun şekilde, her iki tarafın zararlarının bertaraf edilmesi amacı ile bu hükmün var edildiğinin kabulü gerekir. Olayda; alacaklı, borçlunun diğer mallarına müracaat ederek, yeni bir takip açmış olmayıp 283. maddeye dayanarak iptal ettirdiği temlike ait tasarrufa dayanarak alacağını istediğine göre, yukarıda yazılı genel prosedürün olaya uygulanması, her şeyden evvel kötü niyetli bir borçlu ile üçüncü kişiyi korumaya matuf bir hareket olur ki, bunun kabulü, evvela kanun koyucunun vaaz etmiş olduğu genel prensiplere aykırı olduğu kuşkusuzdur. 143. madde, alacaklıya bir iptal hakkı tanıdığı ve 283. madde de bu iptal sonunda iptal edilen tasarrufa konu teşkil eden gayrimenkulün üçüncü şahıs üzerindeki kaydının tashihine mahal olmadan, onun haczini ve satışını isteyerek hakkını alma yetkisini verdiği cihetle, hakkın şümulü, 143. maddeye göre, sınırlı olarak karara istinaden takip yapıldığı cihetle, hak fer`ilerine de şamil olur. Bu nedenlerle, icra memurluğunun faize ilişkin kararı da yanlış bulunması sebebiyle, şikâyetin tüm olarak kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı nedenlerle reddine karar verilmesi isabetsiz; alacaklının temyiz itirazları yerinde görüldüğünden, temyiz olunan kararın BOZULMASINA, bozmanın diğer yönlerinde oy birliğiyle, faize ilişkin yönünden oy çokluğuyla, İİK`nin 366 ve HUMK`nin 428`inci maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 12.5.1976 gününde karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

İİK`nin 143.maddesine göre takip alacaklısı, alacağının tamamını alamamış ise, ödenmeyen kısım için kendisine borç ödemeden aciz vesikası verilir. Bu vesika ve 105.maddenin 1. ve 2. fıkraları gereği haczi kabil mal bulunmadığına dair mahallinde düzenlenmiş tutanak dahi doğrudan doğruya aciz vesikası yerine geçmekle, alacaklıya 277.maddede yazılı haklara kullanabilme olanağını sağlar. Borç ödemede aciz vesikaları kullanabilme olanağını sağlar. Borç ödemede aciz vesikası "borç ikrarı" yerini tutan senet niteliğindedir. Aciz vesikasına bağlanan borç, miktarı bakımından borçluya karşı faiz işlemeyeceğini, İİK`nin 143/4.maddesinin mutlak hükmü gereğidir. Böylelikle, aciz vesikasında yazılı borç yönünden, borçlu bakımından zamanaşımının işlemeyeceği yolundaki hükme karşı ayrıca borçludan faiz istenemeyeceği hükmü vaaz edilerek denge sağlanmıştır. Aciz vesikasına bağlanmış borç bakımından, asıl borçludan faiz istenemez ve fakat borçlu yönünden zamanaşımı işlemez ( İİK 143/son ). Aciz vesikasına istinaden, İİK`nin 277 ve takip eden maddeleri uyarınca iptal davası açılması, bu kuralda bir değişiklik yapmaz. Yani, asıl alacak bakımından yine zamanaşımı işlemez. İptal kararı alınmış olsa bile, borca karşılık teşkil edecek bir mal bulunmuş olmasına rağmen, İİK`nin 143.maddesinde kurulmuş denge gereği faiz işlemez. 277 ve devam eden maddelerine göre alınmış iptal kararının infazı sırasında, 143.maddede yer almış faizle ilgili kuralın uygulanmayacağına dair bir istisna hükmüne Kanunda yer verilmiş değildir. Bu sebeple, sonradan borçlunun eline geçen malın memba ve nedeni ne olursa olsun, sonuca etkili olamaz. Borçlu yararına zamanaşımı yürümediğinden, borçlu zararına faizin işlediğinin öne sürülmesi mümkün değildir.

SONUÇ: Bu itibarla, bozma kararında faizin işleyeceğine dair yer alan görüşe ve bu sebeple yapılan bozma kısmına katılmıyorum.

Üye
(S.Ö.)


T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ

E. 2007/2931
K. 2007/5898
T. 27.03.2007

DAVA: Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR: Borçlu hakkında 09.01.2001 tarihinde takip yapılmış, 8.447.000.000 TL alacağın tahsili imkânı bulunmadığından 26.02.2001 tarihinde aciz vesikası verilmiştir. Alacaklı, aciz vesikasına dayalı olarak takip yapmayıp İİK 277/1. maddesi 1 nolu bendine dayalı olarak "borçlunun 1304 parsel üzerindeki tasarrufunun iptali" hakkında Asliye Hukuk Mahkemesinde açmış bulunduğu dava sonucunda bu parseldeki tasarrufun alacaklının alacağının tahsiline yeterli kısmında iptale karar verilip ve anılan kararın kesinleşmesi üzerine bu ilama dayalı olarak 20.09.2005 tarihinde harç yatırarak takibi yenilemiştir. Tasarruf iptal edilmek suretiyle borçlunun mal varlığı meydana gelmiş olmakla acizden bahsedilemeyeceği için İİK’nun 143. maddesinin 4. fıkrasının uygulama yeri bulunmamaktadır. Bu nedenle icra müdürlüğünce alacağa faiz yürütülmesinde bir yanlışlık bulunmadığından şikâyetin reddi yerine kabulü isabetsizdir.

SONUÇ: Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda belirtilen nedenlerle İİK 366 ve HUMK 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), 27.03.2007 gününde oy birliğiyle karar verildi.

FAİZ YÜRÜTÜLEMEYECEĞİNİ HÜKÜM ALTINA ALMIŞ KARARLAR

T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ

E. 1973/3101
K. 1973/3385
T. 30.03.1973

DAVA: Şikayetçi H.Ç. ile diğer taraf Hazineyi Maliye`ye müteallik olmak üzere, Dinar İcra İşleri Tetkik Mercii`den verilen 23.2.1973 tarih ve 7-3 sayılı kararın müddeti içinde temyizen tetkiki, şikayetçi tarafından istenmesi üzerine, bu işle ilgili dosya, mahallinden daireye 13.3.1973 tarihinde gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR: İcra takibi, 882,52 liranın, 26.10.1937 tarihinden itibaren işleyecek % 5 faiz, 43 lira yargı gideri, 30 lira vekâlet ücreti ile birlikte tahsili için, 17.3.1969 tarihinde açılmış, muhtelif safhalar geçirmiş ve tahsilâtta bulunulmuştur. Alacaklı, son olarak bakiye 331,50 lira için takibin devamını isteyerek borçluya 2.2.1973 gününde icra emri tebliğ ettirmiş, borçlu da 8.2.1973 gününde tetkik merciine verdiği dilekçeyle "esas borcun tamamen ödendiğini, aciz nedeniyle faiz yürütülemeyeceğini" bildirerek itirazda bulunmuştur.

İİK`nin 143`üncü maddesinde açıklandığı gibi; aciz belgesinde yazılı alacak miktarı için, aciz tarihinden sonra faiz istenemez. Binaenaleyh, 1935/577 sayılı dosya ile başlatılıp, değişik esas numaralarıyla bugüne kadar devam ettirilen icra takibine ait esas alacak, takip masrafları ve aciz belgesi tarihine kadar işleyen faizler tespit edilip, gerçek alacak miktarı bulunduktan ve muhtelif tarihlerde vaki tahsilât ve ödemeler düşürüldükten sonra, bakiye kalıp kalmadığının incelenmesi lazımdır.

SONUÇ: Temyiz isteği bu nedenle yerinde görüldüğünden, merci kararının, İİK 366 ve HUMK 428’inci maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 30.3.1973 gününde oy birliğiyle karar verildi.

T.C.
YARGITAY
15. HUKUK DAİRESİ

E. 2001/2078
K. 2001/2451
T. 07.05.2001

DAVA: Hükmün temyizen tetkiki davalı Sabahattin vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kâğıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR: 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı 3. kişi Sabahattin'in aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.

2- Taraflar arasındaki uyuşmazlık İİK’nun 277 ve devamı maddeleri gereği açılan tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Mahkemece 3. şahıs Sabahattin'in 9.2.1998 tarihinde dava dışı Erdal ve Ayşe'ye yaptığı satış nedeniyle davalı borçlu Hülya'nın sorumlu olduğu borç tutarı 2.500.000.000 TL.'nin 2.4.1998 dava tarihinden itibaren %80 ve değişen oranlarda reeskont faizi ile davalı Sabahattin'den alınarak davacı alacaklıya ödenmesine karar verilmiş, karar davalı üçüncü kişi tarafından temyiz edilmiştir.

Davaya konu taşınmazın davalı üçüncü kişi tarafından elden çıkarıldığı 9.2.1998 tarihi itibariyle değeri bilirkişi raporu ile 4.635.700.000 TL saptanmış, bu bedel mahkemece de benimsenmiştir.

İİK 283/II maddesi uyarınca iptal davası, üçüncü şahsın, elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine ( davacının alacağından fazla olmamak üzere ) mahkûm edilir.

İzmir 14. İcra Müdürlüğünün 1998/749 Sayılı takip dosyası nedeniyle düzenlenen 26.11.1999 tarihli Borç Ödemeden Aciz Belgesi nedeniyle davacı bankanın davalı borçlu Hülya'dan olan alacağının 26.11.1999 tarihi itibariyle faiz ve masraflar hariç 14.746.338.269 TL'ye ulaştığı anlaşılmakta olup, İİK 143/IV maddesi uyarınca aciz vesikasında yazılı alacak miktarı için faiz istenemeyeceğinden ve aynı kanunun 283/II. maddesi uyarınca üçüncü şahıs elinden çıkarmış olduğu gayrimenkul yerine geçen değer nispetinde nakden tazminle mükellef olduğundan, gayrimenkulün 9.2.1998 elden çıkarılma tarihi itibariyle saptanan değeri 4.635.700.000 TL ile davalı üçüncü şahsın sorumlu tutulması, bu miktara ayrıca faiz yürütülmemesi gerekirken, takip dosyasında kesinleşen borç tutarı bir yana bırakılarak kefaletteki limit nazara alınarak yazılı şekilde 2.500.000.000 TL'nin 2.4.1998 dava tarihinden itibaren %80 ve değişen oranlarda reeskont faizi ile davalı üçüncü kişiden tahsiline hükmedilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda ( 1 ) bentte yazılı nedenlerle davalı 3. şahsın diğer temyiz itirazlarının reddine, hükmün ( 2 ) bentte açıklanan nedenlerle temyiz eden davalı üçüncü şahıs yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalı Sabahattin'e iadesine, 7.5.2001 gününde oy çokluğuyla karar verildi.

Muhalefet Şerhi

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre kararın onanması görüşündeyim.

İhsan ULUSOY
ÜYE


T.C.
YARGITAY
15. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/3676
K. 2005/673
T. 10.02.2005

DAVA: Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalı Pakize Emine Sipahioğlu ve davalı Kemal Süha Kantarcı vekilleri tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen günde davacı vekili avukat Taylan Demir ile davalı Fatma Urgalıoğlu vekili avukat Ülkü Harhar ve davalı K.Süha Kantarcı vekili avukat Özlem Güran geldi. Davalı Emine Sipahioğlu vekili gelmedi. Temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraflar avukatları dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmıştı. Bu kere dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR: 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı 3. kişi Kemal Süha'nın sair temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.

2- Davalı borçlu dava konusu taşınmazı 30.9.1998 tarihinde 3 milyar TL bedelle davalı 3. kişi Kemal Süha Kantarcı'ya satmış, Kemal Süha Kantarcı da aynı taşınmazı 15.12.1998 tarihinde 10 milyar TL bedelle davalı Emine Pakize Sipahioğlu'na devretmiştir. İİK’nun 278/III 2. maddesi uyarınca borçlunun kendi verdiği şeyin ( tasarrufun yapıldığı tarihteki ) değerine göre ivaz olarak pek aşağı bir bedel kabul ettiği tasarruflar bağışlama gibidir. Borçlu tarafından Kemal Süha'ya yapılan tasarruf bedel farkı nedeniyle iptale tabi ise de davalı Pakize Emine Sipahioğlu borçlu ile değil 3. kişi ile tasarrufta bulunan 4. kişi durumunda olduğundan bedel farkına gidilemez. Davalı Pakize'nin kötüniyetli olduğunu, yani dava konusu malı kendisine devreden 3. kişi ile borçlu arasındaki tasarrufun iptale tabi olduğunu bildiğini davacı alacaklı iddia ve ispat edebilmiş değildir. Bu itibarla Pakize Emine hakkında açılan davanın reddi yerine onun da taşınmazı elinde çıkarmış olması nedeniyle bedelle sorumlu tutulması doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.

3- Davalı 3. kişi Kemal Süha Kantarcı, taşınmazı 15.12.1998 tarihinde 4. kişiye devrederek elinden çıkardığından İİK’nun 283/II maddesi uyarınca elinden çıkardığı mal bedeli ile sınırlı olarak tazminata mahkûm edilmiş ise de hüküm altına alınan tazminat tutarına dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi İİK’nun 143. maddesine ve Dairemizin yerleşmiş içtihatlarına aykırı olmuş bozma nedeni sayılmıştır.

4- İptal davalarında, haciz yolu ile yapılan takiplerde aciz vesikasında yazılı miktar ile iptal davasına konu tasarrufun değerinden hangisi az ise o miktar üzerinden, iflastaki iptal davasında ise iptale konu tasarrufun tamamının değeri üzerinden nispi harç alınacağı, keza vekâlet ücretinin de takibe konu alacak ile davaya konu tasarrufun hangisi az ise, o miktar üzerinden takdir edileceği gözetilmeyerek harç ve vekâlet ücretine yüksek olan alacak miktarı üzerinden hükmedilmesi de usul ve yasaya aykırı bulunmuştur.

SONUÇ: Yukarıda ( 1. ) bentte yazılı nedenlerle davalı Kemal Süha'nın diğer temyiz itirazlarının reddine, hükmün ( 2. ) bentte açıklanan nedenlerle davalı Pakize Emine Sipahioğlu yararına, ( 3. ) ve ( 4. ) bentlerde yazılı nedenlerle de davalı Kemal Süha yararına BOZULMASINA, 400,00 YTL duruşma vekâlet ücretinin davacıdan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davalı Kemal Süha'ya ödenmesine, ödedikleri temyiz peşin harcının istekleri halinde temyiz eden davalılar Pakize Emine Sipahioğlu ve Kemal Süha Kantarcı'ya geri verilmesine, 10.2.2005 gününde oy birliğiyle karar verildi.

YARGITAY'DAN GELEN CEVAP: 

Yargıtay tarafıma gönderdiği cevapta kararlar arasında çelişki olmadığı ve farklı konularla ilgili oldukları gerekçesiyle içtihadı birleştirme konusu olamayacaklarını belirtmiştir.