TAŞINMAZ ALIM SATIMI NEDENİYLE VERİLEN KAPARONUN
İADESİ DAVALARI
I. GİRİŞ:
Ülkemizde
sıkça karşılaşılan uyuşmazlıkların başında taşınmaz alım satımı nedeniyle
verilen kaparonun satışın gerçekleşmemesi üzerine iade edilmemesinden
kaynaklanan davalar oluşturmaktadır. Bu makalemizde bu konunun incelemesini
yapacağız.
İade edilmeyen
kaparonun iadesi için iki hukuki yol bulunmaktadır. Bunlardan birincisi
doğrudan dava açılması ikincisi ise icra takibi yapılmasıdır.
II. DAVA YOLU İLE KAPARONUN İADESİ:
Dava yolu ile
kaparonun iadesi talebi adli yargıda açılacak dava ile yapılır.
A. DAVA ÖNCESİ YAPILACAK İŞLEMLER:
Taşınmaz alım
satımı için verilmiş olan kaparonun iadesi için değişik durumlara göre dava
öncesinde ihtarname çekilmesi gerekebilir. Eğer kaparonun verilmesine konu bir
sözleşme varsa satışın gerçekleşmemesi durumunda kaparonun ne zaman iade
edileceği de bu sözleşmede yazılı ise o takdirde ihtarname çekmeye gerek
yoktur. Sözleşmede yazılı olan tarihte kaparo alacağı muaccel hale gelir ve
ödenmemesi durumunda doğrudan dava açılabilir.
Kaparonun
verilmesine ilişkin sözleşmede böyle bir tarih yoksa ya da böyle bir sözleşme
yoksa o takdirde TBK m. 117 hükmüne
göre sebepsiz zenginleşmenin gerçekleştiği tarih muacceliyet tarihidir.
Taşınmaz alım satımında sebepsiz zenginleşen kaparoyu alıp satımı
gerçekleştirmeyen satıcıdır. Bu durumda satıcı taşınmazı bir başkasına satıp
devrettiği tarihte ya da satışı artık gerçekleştirmeyeceğini kaparoyu veren
alıcıya bildirdiği tarihte kaparonun iadesi borcu altına girmiş ve sebepsiz
zenginleşmiş durumundadır. Bu durumda da yine ihtarname çekmeye gerek yoktur. TBK m. 117/II, son hükmüne göre
sebepsiz zenginleşenin iyi niyetli olması durumunda ihtarname çekilmesi
zorunludur.
B. YETKİLİ VE GÖREVLİ MAHKEME:
HMK m. 2 hükmüne göre; “Dava
konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin
davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir
düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.” Kaparonun iadesi de
mal varlığı hakkına ilişkin olduğundan asliye hukuk mahkemeleri görevlidir.
Yetkili
mahkeme ise HMK m. 6 hükmüne göre; “davalı
gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri
mahkemesidir.” Ancak kaparo bir sözleşmeye dayanılarak verilmişse o
takdirde HMK m. 10 hükmüne göre sözleşmenin
ifa edileceği yer mahkemesinde de dava açılabilir.
C. DAVANIN ESASI VE İSPAT KÜLFETİ:
Davanın
esasını taşınmaz alım satımı nedeniyle verilmiş olan kaparo bedelinin satışın
gerçekleşmemesi sebebiyle iadesi oluşturmaktadır. Davacı kaparoyu verdiğini
yazılı her hangi bir belge ile ortaya koymakta ise ispat yükümlülüğü, belgenin
aksini iddia eden davalıya aittir. Nitekim Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2009/19–206; Karar No: 2009/246 ve 10.06.2009 tarihli
kararında aşağıdaki tespitte bulunmuştur.
“Somut olayda, yazılı delillere dayanan davacı,
dayandığı belgelerde belirtilen tutarları davalıya ödediğini ispat etmekle
yükümlü değildir. İspat yükümlülüğü, belgenin aksini iddia eden davalıya
aittir. Davalı, bu iddiasını da aynı güçteki delillerle ispat etmelidir.”
Yazılı belgeye
dayanarak dava açan taraf iddiasının ispatı açısından daha elverişli durumda
olmaktadır. Bu durumda davalının usul hukukunun “yazılı delil yazılı delille
çürütülebilir” ilkesine göre bir başka yazılı belgeye dayanması gerekecektir.
Yazılı belgeye
dayanarak dava açan tarafın yemin teklif etmesine de gerek yoktur. Aynı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu
kararında Yargıtay aşağıdaki tespitte bulunmuştur.
“Davalı,
dayanılan belgenin aksini ispat edememiştir. Yerel mahkemenin, ispat külfetini
tersine çevirerek, davacıya yemin teklif etme hakkı olduğunu hatırlatması
isabetsizdir. Davacının mecbur kaldığı için yemin teklifinde bulunmasından
sonra, davalının eda ettiği yemin icapsız yemin niteliğindedir. İcapsız yemin,
delil değeri taşımadığından hükme esas alınmamalıdır.”
Ç. MAHKEME KARARININ İLAMLI İCRASI:
Mahkeme
davacının talep ettiği alacağının tamamının ya da bir kısmının ödenmesine
hükmettikten sonra karar davalı tarafından temyiz edilse bile İİK
m. 32 hükmüne göre davalı borçlu kişi aleyhinde ilamlı icra takibi
başlatılabilir. Bu icra takibinde davalı aleyhinde haciz yolu istenebileceği
gibi davalının şirket statüsünde olması halinde iflası da istenebilir.
Borçlu aşağıda
incelemesini yaptığımız icranın geri bırakılması kararı almaz ya da alsa bile
Yargıtay mahkeme kararını onar ve karar kesinleşirse borçlunun mal varlığına
karşı haciz işlemleri başlatılabilir.
D. YARGITAY’DAN ALINACAK İCRANIN GERİ
BIRAKILMASI KARARI:
Davalı ilamlı
icra yoluyla aleyhine icra işlemi başlatılması üzerine eğer Yargıtay’a temyiz
başvurusunu yapmış ise İİK m. 36’da öngörülen teminatı icra
dosyasına yatırması durumunda icra müdürlüğünden uygun bir süre alarak kararın
temyiz incelemesini yapmakta olan Yargıtay’a temyiz incelemesi sonuçlanıncaya
kadar icranın geri bırakılması talebinde bulunabilir. Yargıtay bu talebi kabul
ederse temyiz incelemesi sonuçlanıncaya kadar icra takibi durur. Yargıtay hükmün onanmasına karar verirse alacaklının
istemi üzerine başkaca işleme gerek kalmaksızın teminata konu olan para
alacaklıya ödenir. Teminat alacağı karşılamaya yetmiyorsa icra takibi bakiye
borç için devam eder.
III. İCRA TAKİBİ YOLU İLE KAPARONUN İADESİ:
Kaparo
alacaklısı elindeki yazılı belgelere dayanarak borçlu aleyhine doğrudan icra
takibi de başlatabilir. Doğrudan icra takibi yapılması halinde İİK hükümlerine
göre ihtarname çekmeye gerek yoktur. Çünkü icra takibi ihtarname yerine
geçmektedir. Bu yönü ile doğrudan icra takibine başlanılması daha az
masraflıdır.
A. İLAMLI İCRA TAKİBİ YAPILMASI:
Alacaklının
dayandığı belge noterde kendiliğinden (re’sen) düzenlenmiş sözleşme ise bu
belge İİK hükümlerine göre mahkeme ilamı hükmündedir. Bu belgeler içinde
yukarıda açıkladığımız gibi ilamlı icra takibi yapılabilir.
Başka yerde
düzenlenmiş olup notere getirilerek tasdik ettirilen belgeler ilam hükmünde
olmazlar. Belgede yazılacak olan hükümler belirlendikten sonra belge noter
tarafından bizzat kaleme alınarak düzenlenir ve yine noter huzurunda taraflar
ya da tarafların vekilleri tarafından imzalanır. Kanunda geçen senet kelimesi
Türk Ticaret Kanununda yer alan ve ticaret hayatında senet olarak ifade edilen
bonolardan daha geniş bir belgeyi ifade eder. Karşılıklı edimleri içeren bir
sözleşme noterde re’sen düzenlenme şeklinde yapılarak ilam hükmünde bir belge
olarak vücut bulabilir. Kaparonun dayanağı olan belgede bu şekilde noterde
hazırlanmışsa eğer ilam hükmünde olup ilamlı icra takibi yolu ile icra
işlemlerine başlanabilir.
B. İLAMSIZ İCRA TAKİBİ YAPILMASI:
Kaparo
alacaklısının dayandığı belgeler yukarıda açıkladığımız gibi ilam hükmünde
değilse alacaklarını icra yoluyla tahsil etmelerinin yolu İİK m. 41 ve devamı
maddelerine göre ilamsız icra takibi yapılmasıdır.
Taraflar
arasında yapılmış yazılı sözleşmeler, paranın yatırıldığını gösterir banka
makbuzları ilamsız icra takibine konu yapılabilir.
1. İcra Takibine İtiraz:
İİK
m. 62’ye göre ilamsız icra takibi ödeme emrini alan borçlu yedi gün
içinde borca itiraz etmez ise takip kesinleşir. Takibin kesinleşmesinden sonra borçlunun
mal varlığına karşı haciz işlemleri başlatılabilir.
Borca itiraz
halinde takip durur. Borçlu, borcun tamamına itiraz edebileceği gibi bir
kısmına da itiraz edebilir. Ayrıca alacak kalemlerinin dayandığı sözleşme
altındaki imzaya da itiraz edebilir.
2. Kaparo Alacaklısının İtirazın İptali
Davası Açması:
İİK
m. 62’ye göre yapılan itiraz ile icra takibi durur. İcra takibinin
kaldığı yerden devamı borçlu aleyhine İİK m. 67’ye göre itirazın iptali
davasının açılması ve davanın itirazın iptali kararı ile sonuçlanması ile
mümkündür. İtirazın iptali davası itirazın tebliğinden itibaren bir yıldır.
İtirazın tebliğinden kasıt alacaklının itirazdan yazılı olarak haberdar
olmasını ifade eder. Yazılı olarak haberdar olma ya icra müdürlüğünün itirazı
alacaklıya ya da vekiline tebliğ etmesi ya da alacaklı ya da vekilinin icra
dosyasından itiraz dilekçesinin bir örneğini almasıdır.
3. İtirazın İptali Davasında Yetkili ve
Görevli Mahkeme:
Yukarıda
açıkladığımız üzere, HMK m. 2
hükmüne göre; “Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına
ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine
bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.” Kaparonun iadesi
de mal varlığı hakkına ilişkin olduğundan bu konuda açılacak itirazın iptali
davasında asliye hukuk mahkemeleri görevlidir.
Yetkili
mahkeme ise HMK m. 6 hükmüne göre; “davalı
gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri
mahkemesidir.” Ancak kaparo bir sözleşmeye dayanılarak verilmişse o
takdirde HMK m. 10 hükmüne göre sözleşmenin
ifa edileceği yer mahkemesinde de dava açılabilir.
4. İtirazın İptali Davasının Esası:
İtirazın
iptali davasının esasını başlatılan ilamsız icra takibine yapılan itirazın
kaldırılması ve icra takibinin kaldığı yerden devamına karar verilmesi talebi
oluşturur. Bununla birlikte itirazın iptali davasında İİK m. 67/II hükmü
uyarınca ilamsız takibe konulan alacak miktarının % 20’si oranında icra inkâr
tazminatı da talep edilebilir. Mahkeme yapacağı yargılama neticesinde itirazın
tamamen ya da kısmen kaldırılmasına karar verebilir. Bu durumda itirazın
kaldırılan kısmı için icra takibi devam eder. İcra inkâr tazminatı da itirazın
kaldırılan kısmı için hükmedilir.
Borçlu,
itirazın iptali davasında icra takibine yaptığı itiraz gerekçesi ile bağlıdır.
İcra takibine yaptığı itirazda ileri sürmediği gerekçelere itirazın iptali
davasında dayanamaz.
Yukarıda
dava yolu ile kaparonun iadesi bölümünde yaptığımız açıklamalar itirazın iptali
davası içinde geçerlidir.
5. İtirazın İptali Davası Sonucunda Verilen
Mahkeme Kararının İlamlı İcrası:
İtirazın
iptali davasında verilen kararın bir örneği ilamsız icra takibinin başlatıldığı
icra dosyasına konularak itiraz kaldırılır ve icra takibi kaldığı yerden devam
eder. Mahkeme kaparo alacaklısının talep ettiği alacağının tamamının ya da bir
kısmı için icra takibinin devamına karar verdikten sonra karar davalı
tarafından temyiz edilse bile icra takibi devam eder. Bu icra takibinde davalı aleyhinde
haciz yolu istenebileceği gibi kulübün şirket statüsünde olması halinde iflası
da istenebilir.
İtirazın
iptali davası sonucunda davaya bakan mahkeme itirazı kaldırmakla beraber itirazın
kalktığı miktar üzerinden % 20 icra inkâr tazminatına da hükmetmişse alacağın %
20’si tutarında ki icra inkâr tazminatı da aynı icra dosyasında ilamlı icra
takibi yapılarak asıl alacak ile birlikte tahsil edilebilir.
6. Kaparo Borçlusunun Menfi Tespit Davası
Açması:
İİK m. 72/I’e göre “Borçlu, icra
takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi
tespit davası açabilir.” Menfi
tespit davasının amacı icra takibine konu olan alacağın tamamının ya da bir
kısmının var olmadığının tespitini yaptırabilmek ve icra takibinin
kaldırılmasını sağlamaktır. Bu amaçla borçlu icra takibine konu olan borcu
tamamen ya da kısmen ödediğini ya da borcun dayanağı olan sözleşmenin geçersiz
olduğunu ispatlamak zorundadır. Menfi tespit davası icra takibi başlatılmadan
öncede açılabilir.
7. Menfi Tespit Davasında Yetkili ve Görevli
Mahkeme:
Yukarıda
açıkladığımız üzere, HMK m. 2
hükmüne göre; “Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına
ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine
bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.” Kaparonun iadesi
de mal varlığı hakkına ilişkin olduğundan bu konuda açılacak menfi tespit
davasında da asliye hukuk mahkemeleri görevlidir.
Yetkili
mahkeme ise HMK m. 6 hükmüne göre; “davalı
gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri
mahkemesidir.” Ancak kaparo bir sözleşmeye dayanılarak verilmişse o
takdirde HMK m. 10 hükmüne göre sözleşmenin
ifa edileceği yer mahkemesinde de dava açılabilir.
8. Menfi Tespit
Davasında İhtiyati Tedbir Kararı Verilmesi:
İİK m. 72/II’ye
göre “İcra
takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine
alacağın yüzde on beşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat
mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı
verebilir.” Bu hükme göre ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi borçlunun
icra takibi başlatmadan önce menfi tespit davası açmasına bağlıdır. İcra takibi
başladıktan sonra icra takibinin durması için ihtiyati tedbir kararı verilemez.
Çünkü borçlunun ilamsız icra takibi başladıktan sonra zaten takibe yedi gün
içinde itiraz ederek takibi durdurma hakkı bulunmaktadır. İcra takibi
başlatılmadan önce açılacak menfi tespit davasında ihtiyati tedbir kararı
verilebilmesi için en az alacağın % 15’i oranında teminat gösterilmesi
gerekmektedir.
İİK m. 72/III’e
göre “İcra
takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin
durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları
karşılamak ve alacağın yüzde on beşinden aşağı olmamak üzere göstereceği
teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki
paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir.” İcra takibinden sonra
açılacak menfi tespit davasında İcra ve İflas Kanunu borçluya zaten icra
takibine itiraz hakkı tanıyarak icra takibini durdurma fırsatı vermiştir. Bu
sebeple icra takibi başlatıldıktan sonra açılacak menfi tespit davasında
ihtiyati tedbir kararı ile icra takibinin durdurulmasına karar verilemez. Ancak
icra takibine itiraz süresi kaçırılmış ve icra takibinden sonra menfi tespit
davası açılmışsa dava devam ederken borçludan tahsil edilecek olan paranın icra
veznesinden alacaklıya ödenmesini engelleyecek ihtiyati tedbir kararı
verilebilir. Bunun için de yine alacağın en az % 15’i oranında teminat
yatırılması gerekmektedir.
9. Menfi Tespit
Davasının Esası:
Davacı kaparo
borçlusu, menfi tespit davasında icra takibine konulmuş olan borcun tamamının
ya da bir kısmının ödendiğini ya da icra takibine gerekçe yapılan sözleşme ya
da diğer belgelerin geçersiz olduğunun ve bu sebeple borçlu olmadığının
tespitine ve icra takibinin iptaline karar verilmesini talep edecektir. Ayrıca
davacı kaparo borçlusu, icra takibi sebebiyle davalı kaparo alacaklısından İİK
m. 72/IV’e göre % 20 oranında kötü niyet tazminatı talep etme hakkına da
sahiptir. Ancak davalı kaparo borçlusu da davanın reddedilmesi durumunda davacı
kaparo alacaklısının aynı oranda kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep
edebilir.
10. İtirazın İptali Davası ve Menfi Tespit
Davasının Birleştirilmesi:
Kaparo alacaklısı
tarafından ilamsız icra takibi başlatıldıktan ve kaparo borçlusu tarafından
icra takibine itiraz yapıldıktan sonra kaparo alacaklısı itirazın iptali davası
açarsa ve borçlu da icra takibinden önce ya da sonra menfi tespit davası açarsa
HMK
m. 166’da yer alan şartların varlığı halinde iki dava birleştirilir. HMK
m. 166/I’e göre “Aynı
yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış
davalar, aralarında bağlantı bulunması durumunda, davanın her aşamasında, talep
üzerine veya kendiliğinden ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilebilir.
Birleştirme kararı, ikinci davanın
açıldığı mahkemece verilir ve bu karar, diğer mahkemeyi bağlar.”
Davalar
arasında bağlantının olup olmadığı da HMK m. 166/IV’de yer alan “Davaların aynı veya birbirine benzer
sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek
nitelikte bulunması durumunda, bağlantı var sayılır” hükmüne göre belirlenir.
Kaparo alacaklısının açtığı itirazın iptali
davasına konu teşkil eden icra dosyasındaki alacak aynı zamanda kaparo borçlusunun
açtığı menfi tespit davasının konusunu oluşturan borcu oluşturmaktaysa; bu
sebeple biri hakkında verilecek karar diğerini de etkileyeceğinden iki dava
arasında hukuki bağlantının olduğu kabul edilir.
İki dava birleştirildikten sonra her iki dava
birleştirilen dosyada sonuçlandırılır.