YARGITAY KANUNU’NA GÖRE
İÇTİHATLARIN BİRLEŞTİRİLMESİNİN VE KALDIRILMASININ
İSTENMESİ
I. GİRİŞ:
Yargıtay’ın
verdiği kararlar arasındaki farklılıkların giderilmesi için Yargıtay Kanunu’nun 45’inci maddesi
içtihatların birleştirilmesi çözümünü getirmiştir. Bu makalemizde içtihatların
birleştirilmesinin ne şekilde istenebileceğini ve geçerliliği kalmamış içtihadı
birleştirme kararlarına karşı ne yapılabileceği konusunu inceleyeceğiz.
II. İÇTİHATLARIN BİRLEŞTİRİLMESİNİ İSTEMEK YETKİSİ:
İçtihatların
birleştirilmesini isteme yetkisi Yargıtay Birinci Başkanındadır. Birinci Başkan
doğrudan doğruya içtihatların birleştirilmesini isteyebilir. Bunun dışında;
-Yargıtay
Dairelerinin,
-Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ’nun
ve Ceza Genel Kurulu’nun karar vermesi ile,
-Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcısının istemi ile,
Yargıtay
Birinci Başkanı içtihatların birleştirilmesinin istenmesine karar verebilir.
İçtihatların
birleştirilmesini talep yetkisi sadece bunlarda değildir. Yazılı olarak
başvurmaları durumunda diğer merci ve kişilerde içtihatların birleştirilmesini
talep edebilirler. Ancak bunların başvuruları durumunda içtihatların
birleştirilmesi yoluna gidilmesi gerekip gerekmediğine Yargıtay Birinci
Başkanlık Kurulu karar verir.
İstemde
bulunan hangi merci olursa olsun bu
istemlerin gerekçeli olması zorunludur.
III. İÇTİHATLARIN BİRLEŞTİRİLMESİ
KARARLARININ DEĞİŞTİRİLMESİ YA DA KALDIRILMASI:
1926 yılından
bugüne kadar hukuk alanında verilmiş beş yüzden fazla içtihadı birleştirme kararı
olup bunların bir kısmı geçerliliğini yitirmiştir. Ancak geçerliliğini yitirmiş
kararlar gerekçe bölümüne dikkat edilmeden sadece sonuç bölümüne bakılarak
uygulanmaya devam edilmekte ve bu durum hak kayıplarına neden olmaktadır. Bu
tür kararların geçerliliğini yitirdiğinin de Yargıtay tarafından tespit
edilerek ya değiştirilmesine ya da kaldırılmasına karar verilmesi
gerekmektedir. İçtihadı birleştirme kararlarının değiştirilmesi veya
kaldırılmasının istenmesi de yukarıdaki usule bağlıdır.
Konunun öneminin
anlaşılabilmesi için somut bir örnekle durumu açıklamaya çalışalım. 1949
yılında Yargıtay, ceza mahkemelerinde sonucunda tazminat ya da müsadere olan
bir karar verilmesi halinde hükmedilen tazminat ya da müsadere edilen eşyanın
değeri üzerinden katılan vekilleri lehine nispi vekâlet ücretine hükmedilmesi
gerektiğine ilişkin içtihadı birleştirme kararı vermiştir.
Kararın
dayanağı 1949 yılında yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde yer
alan “Ağır Cezada, Asliyede ve Sulh
Mahkemesinde görülen davalarda sigorta poliçesinin iptali tazminat, müsadere
veya herhangi bir surette takvimi kabil bir mali netice mevzubahis oldukta
nispi ücrete tabidir” hükmüdür. Ancak bugünkü tarifede böyle bir ibare yer
almadığı için bu içtihadı birleştirme kararı geçerliliğini yitirmiştir. Ancak
halen daha birçok ceza mahkemesi, sonucunda tazminat ya da müsadere olan bir
karar verdiklerinde bu içtihadı birleştirme kararına dayanarak hükmedilen
tazminat ya da müsadere edilen eşyanın değeri üzerinden katılan vekilleri
lehine nispi vekâlet ücretine hükmetmektedir. Bu da mahkûm olan sanığın haksız
olarak daha fazla maddi külfete girmesine neden olmaktadır.
İçtihadı
birleştirme kararları bütün yargı yerlerini bağladığı için geçerliliğinin devam
edip etmediğinin hâkimler tarafından çok iyi araştırılması gerekmektedir. Ancak
bu araştırma her hâkim tarafından yapılmadığı için Yargıtay’ın da içtihadı
birleştirme kararlarının geçerliliğini koruyup korumadığını belirli aralıklarla
değerlendirmesi gerekir. Yargıtay bu özveriyi göstermediği için geçerliliğini
yitirmiş olan içtihadı birleştirme kararlarının değiştirilmesi ya da
kaldırılması için avukatların da Yargıtay’a Yargıtay Kanunu m. 45 uyarınca başvuruda bulunarak Yargıtay’ın bu
konuda dikkatini çekmeleri gerekir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder