POS CİHAZI İLE YAPILAN TEFECİLİĞİN TÜRK BORÇLAR KANUNU HÜKÜMLERİNE GÖRE
HÜKÜMSÜZLÜĞÜ
I. GİRİŞ:
Türkiye’de iki
tür tefecilik yapılır. Yasal yollardan bankaların yaptığı tefecilik ve yasal
olmayan yollardan gerçek kişilerin yaptığı tefecilik. Bankaların yaptığı
tefecilik yasal koruma altında olduğu için tüketicinin korunması hakkında ki
yasal düzenlemelerle vatandaşlarımız kendilerini korumaya çalışmaktadırlar.
Ancak kredi kartı batağına düşmüş olanlar çoğu zaman çareyi başka yollarda
aramaktadırlar. Kredi kartı borcunu karşılayamayan vatandaşlarımız son
zamanlarda yeni bir tefeci zümresinin doğmasına neden oldular. Bu makalemizde
bu konuyu Türk Borçlar Hukuku açısından ele alıp inceleyeceğiz.
II. POS CİHAZI İLE TEFECİLİK NASIL
YAPILMAKTADIR? :
Kredi kartından
çekilen paranın faizi kredili alışverişte kullanılan kredinin faizinden daha
fazla olması nedeniyle bankaya kredi kartı borcu olanlar pos cihazı olan bir
işletmeden taksitli alışveriş yapmış gibi kredi kartını pos cihazından
geçirmekte bunun karşılığında da bankaya olan borcu kadar parayı işletmeden
alıp bankaya olan borcunu ödemektedirler. Kredi kartını pos cihazından geçiren
borçlu kredili alış veriş yapmış gözüktüğü işletmeye daha düşük faizle borcunu
taksitle ödemektedir. Pos cihazını bu amaçla kullandıran işletmede borçluya
sanki mal satmış gibi sahte fatura düzenlemekte ve aradaki komisyon farkını da
tefeciliğinin kârı olarak almaktadır.
III. POS CİHAZI İLE TEFECİLİĞİN AYKIRI
OLDUĞU KANUN HÜKÜMLERİ:
Bu şekilde yapılan tefecilik öncelikle 5237 sayılı TCK m. 241 hükmüne göre suçtur. TCK m. 241 “Kazanç elde etmek amacıyla
başkasına ödünç para veren kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin
güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır” hükmünü içermektedir.
Buradaki ödünç verme eylemi Türk Borçlar Kanunu hükümlerine göre düzenlenmiş
olan ödünç sözleşmeleri kapsamındaki eylem değildir. TCK’n da düzenlenmiş olan
kazanç elde etmek amacıyla ödünç verme eylemi yasa dışı yolları kullanarak ya
da kişinin içinde bulunduğu ağır ekonomik koşulları kullanarak ödünç verme
eylemini iş haline getiren kişilerin eylemlerini tanımlamaktadır. Pos cihazı
kullanılarak yapılan ödünç verme eylemi de yasa dışı yollar kullanılarak
yapılmaktadır.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 359’uncu
maddesi pos cihazı kullanılarak satılmamış bir malı satılmış gibi
göstererek fatura düzenlenmesi eylemlerini vergi suçu kabul etmiş ve hapis
cezası öngörmüştür. Bu maddeye göre;
a) Vergi
kanunlarına göre tutulan veya düzenlenen ve saklanma ve ibraz mecburiyeti
bulunan;
1) Defter ve
kayıtlarda hesap ve muhasebe hileleri yapanlar, gerçek olmayan veya kayda konu
işlemlerle ilgisi bulunmayan kişiler adına hesap açanlar veya defterlere kaydı
gereken hesap ve işlemleri vergi matrahının azalması sonucunu doğuracak şekilde
tamamen veya kısmen başka defter, belge veya diğer kayıt ortamlarına
kaydedenler,
2) Defter, kayıt
ve belgeleri tahrif edenler veya gizleyenler veya muhteviyatı itibariyle
yanıltıcı belge düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar,
Hakkında on
sekiz aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
Varlığı noter tasdik kayıtları veya sair suretlerle sabit olduğu halde,
inceleme sırasında vergi incelemesine yetkili kimselere defter ve belgelerin
ibraz edilmemesi, bu fıkra hükmünün uygulanmasında gizleme olarak kabul edilir.
Gerçek bir muamele veya duruma dayanmakla birlikte bu muamele veya durumu
mahiyet veya miktar itibariyle gerçeğe aykırı şekilde yansıtan belge ise,
muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgedir.
b) Vergi
kanunları uyarınca tutulan veya düzenlenen ve saklama ve ibraz mecburiyeti
bulunan defter, kayıt ve belgeleri yok edenler veya defter sahifelerini yok
ederek yerine başka yapraklar koyanlar veya hiç yaprak koymayanlar veya
belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleyenler
veya bu belgeleri kullananlar, üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır. Gerçek bir muamele veya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi
düzenlenen belge, sahte belgedir.
Pos cihazı ile borç alan kişilerde bu eyleme katıldıkları
için bu maddede düzenlenmiş olan suçu işlemiş sayılırlar.
Gerek TCK m. 241’e
göre gerekse Vergi Usul Kanunu m. 359’a göre
pos cihazı ile borç verilmesi suç kabul etmiş ve kanuna aykırı bir eylem
olarak düzenlenmiştir.
IV. TÜRK BORÇLAR KANUNU HÜKÜMLERİNE GÖRE KONUNUN
İNCELENMESİ:
6098 sayılı TBK m. 26 sözleşme
serbestîsi ilkesini “Taraflar, bir
sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce
belirleyebilirler” hükmü ile düzenlemiştir. Bu hükme göre sözleşme yapan
taraflar sözleşme içeriğini istedikleri gibi düzenleyebilirler. İki tarafında
pos cihazını kullanarak borç alıp vermesi konusunda anlaşmış olmaları taraflar
arasında yapılmış olan bu ödünç verme işlemini sözleşme serbestîsi içinde
değerlendirebileceğimiz hukuka uygun bir işlem haline getirmez. Çünkü sözleşme
serbestîsi ilkesinin de sınırları bulunmaktadır.
TBK’nun “II. Kesin hükümsüzlük” başlıklı 27’nci maddesi sözleşme serbestîsi ilkesinin sınırlarını açıkça
belirlemiştir. Buna göre;
-Kanunun
emredici hükümlerine,
-Ahlaka,
-Kamu
düzenine,
-Kişilik
haklarına aykırı veya
-Konusu
imkânsız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür.
Sözleşmenin
içerdiği hükümlerden bir kısmının hükümsüz olması, diğerlerinin geçerliliğini
etkilemez. Ancak, bu hükümler olmaksızın sözleşmenin yapılmayacağı açıkça
anlaşılırsa, sözleşmenin tamamı kesin olarak hükümsüz olur.
Gerek TCK m. 241’e
göre gerekse Vergi Usul Kanunu m. 359’a göre
pos cihazı ile borç verilmesi suç kabul edilmiş olduğu için yapılan işlem kanuna aykırıdır. Bu eylem aynı zamanda
bankacılık hukukunu da ilgilendirdiği için kamu düzeni ile de ilgilidir. Bu
sebeple kamu düzenine de aykırıdır.
Tefecilik aynı zamanda ahlaka aykırı
davranış biçimleri arasında baş sıralardadır. Bu sebeplerle pos cihazı ile borç
alan ve veren kişi arasında yapılmış olan ödünç sözleşmesi TBK hükümlerine göre
sözleşme serbestîsi ilkesi içinde değerlendirilemez. TBK m. 27’ye göre kesin hükümsüzlük hali ile geçersizdir.
V. POS CİHAZI İLE BORÇ ALANIN BORCUNU
ÖDEMEMESİNİN HUKUKİ SONUÇLARI:
Pos cihazı ile
borç alan kişinin içinde bulunduğu ağır ekonomik durum nedeniyle bu borcuda
ödeyemediğinden yola çıkarak somut olay özelinde konuyu açıklayalım. Poz cihazı
ile borç veren kişi alacağını alamayınca borçlu aleyhinde ilamsız icra takibi
başlattığını kabul edelim. Bu durumda borçlu aşağıdaki gerekçelerle ilamsız
icra takibine itiraz etme hakkına sahiptir.
İcra takibine
konu olan kredi kartı borcu taksitli alışveriş için değil borç para almak için
pos cihazının kullanılması ile oluşmuştur. Bu şekilde borçlanılması gerek TCK m. 241’e
göre gerekse Vergi Usul Kanunu m. 359’a göre suç kabul edildiğinden borcun
konusunu oluşturan kredi kartının kullanılması kanuna aykırıdır. Kanuna aykırı
sözleşmelerde TBK m. 27’ye göre
kesin hükümsüzlük hali ile geçersizdir. İtirazla duran icra takibine karşı
alacaklının itirazın iptali davası açması halinde itirazın iptali davasında da
borçlu aynı hukuki gerekçelere dayanabilir.
Alacaklı
ilamsız icra takibinin dışında doğrudan TBK’nda yer alan sebepsiz zenginleşme
hükümlerine göre de dava açabilir. Ancak bu durumda da TBK sebepsiz zenginleşme
hükümleri içinde düzenlenmiş olan “C.
Geri istenememe” başlığı altındaki 81’inci
maddeye göre bir sonucu ulaşamayacaktır. Bu maddeye göre “Hukuka veya ahlaka aykırı bir sonucun
gerçekleşmesi amacıyla verilen şey geri istenemez.” Tefecilik amacıyla
verilen ya da kanuna aykırı bir eylemi gerçekleştirmek için verilen bir ödüncün
bu hükme göre geri istenebilmesi hukuken mümkün değildir. Bu nedenle sebepsiz
zenginleşme hükümlerine göre açılacak davanın da reddedilmesi gerekir.
Borçlunun bu
hükme göre aslında kredili alışveriş yapmadığını kredi kartını kullanarak borç
para aldığını ispatlaması gerekir. Bunun için borç veren kişinin düzenlediği
faturanın konusunu oluşturan malın gerçekten borçluya teslim edilip edilmediği
önem taşır. Bu durumda pos cihazı kullanılan kişinin eğer tutuyorsa ticari
defterlerinin incelenmesi, kestiği faturanın gerçek olup olmadığını tespiti, sattığı
iddia edilen malın borçluya teslim edilip edilmediğinin araştırılması gerekir.
Borçlunun
bütün bunları ispatlaması da kendisini hukuki sorumluluktan kurtarmaz. Çünkü TBK m. 81 hukuka veya ahlaka aykırı bir
sonucun gerçekleşmesi amacıyla verilen şeyin geri istenemeyeceğini belirtmekle
yetinmemiş, açılan davada hâkime, bu
şeyin Devlete mal edilmesine karar verme yetkisi de tanımıştır. TBK’nda yer
alan bu hüküm eski Borçlar Kanunu’muzda olmayan bir hüküm olup buna göre hâkim
hukuka aykırı olarak verilen şeyin devlete verilmesine de karar verebilir. Yani
borçlu sadece ödünç vermek için pos cihazını kullandıran alacaklıya bu borcu
ödemekten kurtulabilir ama aynı parayı devlete vermek zorunda kalabilir. TBK m. 81’in bu bölümünün uygulaması
henüz ortaya çıkmadı. Yargıtay bu hükmü nasıl uygulayacak önümüzdeki dönemde
göreceğiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder