TÜRK BORÇLAR KANUNU’NDA
RÜCU DAVASININ ANAYASA’YA AYKIRI ÖNKOŞULU
01.07.2013
I. RÜCU DAVASI AÇMANIN ÖN KOŞULU:
6098 Sayılı
Türk Borçlar Kanunu’nun “Haksız Fiillerden Doğan Borç İlişkileri”
başlığı altında yer alan rücu istemine ilişkin 73. maddesi rücu davasının
koşullarını aşağıdaki gibi belirlemiştir. Buna göre rücu istemi;
-Tazminatın
tamamının ödendiği ve
-Birlikte
sorumlu kişinin öğrenildiği tarihten başlar.
Zamanaşımı
süresi ise yukarıdaki koşulların gerçekleşmesinden itibaren iki yılın ve her
hâlde tazminatın tamamının ödendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle
sona erer.
Kanun koyucu
bu madde ile rücu hakkı doğan kişinin rücu edeceği kişiye karşı dava açabilmesi
için tazminatın
tamamının ödenmesi koşulunu getirmiştir.
Konuyu somut bir
örnek vererek açıklayacak olursak bir trafik kazasında başkasının aracı ile
kaza yapıp cismani zararlara sebebiyet veren kişi yüzünden aracın sahibi olan
kişinin aracı işleten sıfatı ile 100.000 TL tazminatı müştereken ve
müteselsilen ödemeye mahkûm edildiğini ve % 50 oranında kusurlu olduğunu kabul
edelim. Aracı işleten kişi aracı kullanırken zarara sebebiyet veren ve kendisi
ile birlikte sorumlu olduğu kişiyi bilmektedir. Ancak bu durum tek başına dava
açmak için yeterli değildir. Aracı işletenin mahkûm olduğu tazminat için rücu
davası açabilmesi için tazminatın tamamını da ödemesi gerekmektedir.
Somut örneğin
bu bölümünde haklı olarak ödenmemiş bir tazminat için rücu edilemeyeceği
düşünülebilinir. Doğrusuda budur. Ancak aracı işleten mahkûm edildiği 100.000
TL tazminatın ancak 80.000 TL’sini ödemiş olsa ve geri kalanı ödemeye ekonomik
durumu izin vermese o takdirde ödediği kısımdan rücu borçlusuna düşen 30.000 TL
için yine rücu davası açamayacaktır. Çünkü TBK m. 73 açıkça tazminatın
tamamının ödenmesi koşulunu getirmektedir. Tazminatın tamamının ödenmemesi
zamanaşımını başlatmadığından bir sorun olmayacağı düşünülse de kanun koyucu bu
durumun sürüncemede kalmasına izin vermemek için aynı maddenin ikinci fıkrasına
“Tazminatın
ödenmesi kendisinden istenilen kişi, durumu birlikte sorumlu olduğu kişilere
bildirmek zorundadır. Aksi takdirde zamanaşımı, bu bildirimin dürüstlük
kurallarına göre yapılabileceği tarihte işlemeye başlar” hükmünü
koymuştur. Dolayısıyla aracı işleten rücu alacaklısı tazminatın tamamını
ödeyememesine karşın rücu borçlusuna bildirimde bulunmak zorundadır. Bu
bildirim zamanaşımının işlemeye başlaması anlamına gelecektir. Böyle bir
bildirimde bulunmazsa da bu bildirimin dürüstlük kurallarına uygun şekilde
yapılabileceği tarihte zamanaşımı süresi işlemeye başlayacaktır. Ancak
tazminatın tamamının ödenmemiş olması nedeniyle dava koşulu yerine gelmemiş
olacağından rücu alacaklısı dava açamayacaktır.
II. TÜRK BORÇLAR KANUNU ÖNCESİNDEKİ DURUM:
TBK
m. 73 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nda karşılığı olmayan bir maddedir.
TBK’nun genel gerekçesinde ve 73’üncü maddenin gerekçesinde getiriliş amacı da
hangi ihtiyaçtan doğduğu da yazılı değildir. Sadece madde ile ilgili kısa bilgi
verilmektedir. Ancak eski Borçlar Kanunu döneminde rücu davasının zamanaşımının
başlama tarihinin tazminat alacaklısının tatmin edildiği tarih olması gerektiği
gerek Yargıtay kararlarında gerekse öğretide kabul görmüştür. Yani eski kanun
zamanında rücu alacaklısının zararın doğduğunu öğrendiği tarihten itibaren rücu
davası açmak zorunda olması, kendisine yöneltilecek tazminat davasının uzun
sürmesi durumunda rücu davası açma hakkının zamanaşımına uğrama tehlikesini
yaratmaktaydı. Bu nedenle Yargıtay verdiği kararlarla rücu davası zamanaşımının
tazminat alacaklısının tatmin edildiği tarihten başlayacağı ölçütünü
getirmiştir. Rücu davasına zamanaşımı açısından bakıldığında Yargıtay’ın
getirdiği ölçüt son derece yerindedir. Ancak rücu alacaklısının tazminatın
tamamını ödeyememesi durumunda dava açma hakkına sahip olamaması da uygulamada
büyük sıkıntılar yaratacaktır.
III. ANAYASAYA AYKIRILIK:
Rücu
alacaklısının kanunen tamamını ödemek zorunda olmadığı ve yine kanunen bir
kısmını ya da tamamını almaya hakkı olduğu bir tazminatı kendi ekonomik durumunun
izin vermemesi nedeniyle yargı yerleri önünde talep edememesi Anayasa’ya
aykırıdır. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” başlıklı
36’ıncı maddesine göre; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
TBK
m. 73’de yer alan tazminatın tamamının ödenmesi şartı,
rücu alacaklısının ödediği kısmi tazminatın borçlu payına düşen kısmını yargı
önünde isteme iddiası ve savunmasında bulunma hakkını ortadan kaldırmaktadır.
Rücu alacaklısının tazminatın tamamını ödeyecek güce ne zaman sahip olabileceği
gelecekte belirsiz olan bir durum olup, gelecekte belirsiz olan bir durumun
dava şartı olarak belirlenmesi açıkça hak arama özgürlüğüne aykırıdır. Bu
sebeple tazminatın tamamını ödeyemediği için ödediği kısım için açmış bulunduğu
davası reddedilecek olan rücu alacaklısı mahkûm olduğu tazminatı hiçbir zaman
ödeyemezse rücu davasını da hiçbir zaman açamayacaktır.
Rücu
alacaklısının ekonomik durumunun izin vermemesi nedeniyle mahkûm edildiği
tazminatın tamamını ödeyememesi dava açmasına engel olacaktır. Çok daha uzun
bir süre sonra tazminatın geri kalan kısmını ödeyecek ve böylece rücu davası
açma hakkını elde edecek olan rücu alacaklısı bu davayı uzun süre sonra
açtığında da borçludan yüklüce bir faiz ödemesini talep edecektir. Bu durum
borçlu açısından da büyük bir külfet oluşturacaktır.
IV. ANAYASA MAHKEMESİ’NDE İPTAL DAVASI
AÇILMASI:
Söz konusu
hükmün Anayasa’ya aykırılığı iddiası ile Anayasa Mahkemesi’nde iptalinin talep
edilmesi hukuken mümkündür. Yukarıda verdiğimiz trafik kazası örneği ya da
benzeri bir durumda belli bir tazminatı ödemeye mahkûm edilen birinin
tazminatın bir bölümünü ekonomik durumunun el verdiği ölçüde ödeyip kalanı
ödeyememesi durumunda ödemiş olduğu tazminat miktarından rücu edeceği kişinin
payına düşecek kısmı için Anayasa Mahkemesi’ne iptal talepli rücu davası açması
gerekmektedir. Rücu davasında uygulanacak olan TBK m. 73’de yer alan
tazminatın tamamının ödenmesi koşulunun Anayasa’ya aykırı olduğunu ileri
sürerek davanın görüldüğü mahkemenin bu iddiayı Anayasa Mahkemesi’ne
götürmesini talep etmesi yeterli olacaktır. Bu durumda davanın görüldüğü
mahkeme Anayasa Mahkemesi’nin vereceği karara göre hareket edecektir.
V. SORUN UYGULAMADA GİDERİLEBİLİR:
TBK
m. 73 yürürlüğe girmeden önce Yargıtay’ın ortaya koyduğu ölçüt tazminat
alacaklısının tatmin edildiği tarihin zamanaşımının başlangıcı kabul
edilmesiydi. Ancak tamamen ya da kısmen tatmin edilmiş olma ayrımı
yapılmamıştı. Yukarıda verdiğimiz örnekte tazminatın büyük kısmını ödeyen ancak
kalanını ödeyecek durumu bulunmayan rücu alacaklısının yapmış olduğu bu ödeme
tazminat alacaklısı açısından kısmi tatmin niteliğinde kabul
edilebilir. Nitekim rücu alacaklısı ödediğinin tamamını değil rücu edeceği
kişinin payına düşeni rücu davasında talep edecektir. Tazminat alacaklısının
kısmen tatmin edilmiş olduğu kabul edilerek tatmin edildiği miktar üzerinden
rücu davası açılmasına izin verilmesi yukarıda belirttiğimiz dava açma hakkının
kısıtlanması durumunu da ortadan kaldıracaktır. Bu madde eğer bu şekilde yorumlanırsa
Anayasaya aykırılık iddiasında bulunulmasına da gerek yoktur. Ancak maddenin
katı yorumlanması yoluna gidilirse ekonomik durumu izin vermediği için
tazminatın tamamını ödeyemeyen rücu alacaklısı hiçbir zaman dava açamayacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder