MİRAS PAYLAŞIM
DAVALARI
I. GİRİŞ:
Ülkemizde miras bırakanın
ölümünden önce mal varlığını mirasçıları arasında paylaştırmaması ya da
vasiyetname gibi ölüme bağlı tasarrufta bulunmaması gibi nedenlerle ölümden
sonra mirasçıları arasında mal varlığının paylaşımı konusunda uyuşmazlıklar
çıkmaktadır. Bu uyuşmazlıkların çözüm yollarından biri de Türk Medeni Kanunu
hükümlerine göre açılacak miras paylaşım davalarıdır. Ancak birçok kişi miras paylaşım
davalarından haberdar olmadığı için ya da menfaati gereği bu davayı açmak
yerine paydaşlığın giderilmesi davasını açmak yoluna gitmektedir. Miras
bırakanın birden fazla taşınmazının bulunması durumunda bu taşınmazlardan
istediğine sahip olmak isteyen mirasçılar her bir taşınmaz için ayrı ayrı
paydaşlığın giderilmesi davası açarak hem birden fazla mahkemeyi meşgul etmekte
hem de gereksiz yargılama masrafına neden olmaktadır. Kötü niyetli olarak
açılan bu paydaşlığı giderilmesi davaları ekonomik durumu iyi olan mirasçı ile
olmayan mirasçı arasında da eşitsizlik yaratmaktadır. Bu makalemizde miras paylaşım
davalarının incelemesini yapacağız.
II. MİRAS MALLARININ HUKUKİ
DURUMU:
Birden çok mirasçı bulunması hâlinde, bütün mirasçılar terekedeki bütün
hak ve borçlara ortaktırlar. Mirasçıların bu ortaklıkları elbirliği mülkiyetidir. Eski medeni kanunumuzdaki ifadesi ile iştirak halinde mülkiyettir. Bu durumdaki mirasçılar terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte
tasarruf ederler.
III. MİRAS MALLARINA TEMSİLCİ
ATANMASI:
Eğer miras mallarının idaresi konusunda uyuşmazlık varsa TMK m. 640’a göre mirasçılardan birinin istemi üzerine sulh mahkemesi, miras ortaklığına paylaşmaya kadar bir temsilci
atayabilir. Temsilcinin görevi paylaşmaya
kadar malların idaresinin sağlanmasıdır.
IV. TEREKE BORÇLARINDAN SORUMLULUK:
Mirasçılar,
tereke borçlarından müteselsilen sorumludurlar.
V. HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU’NA
GÖRE GÖREVLİ MAHKEME:
HMK m. 4/I,b hükmüne göre taşınır ve
taşınmaz mal veya hakkın paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine ilişkin
davalarda sulh hukuk mahkemeleri görevlidir. Aynı maddenin (ç) bendi bu Kanun
ile diğer kanunların, sulh hukuk mahkemesi veya sulh hukuk hâkimini
görevlendirdiği davalarda da sulh hukuk mahkemelerini görevli kılmıştır. Miras
paylaşım davalarını düzenleyen TMK m. 642 her mirasçının,
terekedeki belirli malların aynen, olanak yoksa satış yoluyla paylaştırılmasına
karar verilmesini sulh mahkemesinden isteyebileceğini düzenleyerek miras
paylaşım davalarında da sulh hukuk mahkemelerini görevli kılmıştır.
VI. HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU’NA
GÖRE YETKİLİ MAHKEME:
HMK m. 11/I hükmüne göre terekenin
paylaşılmasına, yapılan paylaşma sözleşmesinin geçersizliğine, ölüme bağlı
tasarrufların iptali ve tenkisine, miras sebebiyle istihkaka ilişkin davalar
ile mirasçılar arasında terekenin yönetiminden kaynaklanan davalarda ve terekenin
kesin paylaşımına kadar mirasçılara karşı açılacak tüm davalarda ölen kimsenin
son yerleşim yeri mahkemesi kesin yetkilidir.
VII. YARGILAMA
YÖNTEMİ:
HMK m. 316/I,a hükmüne göre sulh hukuk
mahkemelerinde görülen davalarda basit yargılama yöntemi uygulanır. Miras
paylaşım davaları da sulh hukuk mahkemelerinde görüleceği için basit yargılama
yöntemine tabidir. Bu yargılama yönteminin en önemli özelliği dava ve cevap
dilekçesinden sonra cevaba cevap ve karşı cevap yani replik ve düplik
dilekçelerinin olmamasıdır. Bu nedenle dava açılırken bütün savlar dava
dilekçesinde açıkça belirtilmelidir.
VIII. MİRASIN PAYLAŞILMASI:
Mirasın paylaşılmasını isteme hakkı mirasçılara aittir. Mirasın
paylaşılması mirasçıların kendi aralarında yaptıkları ve hukuken geçerli olan
bir sözleşmenin varlığı ya da kanun gereğince engellenebilir. Bunun dışında her
zaman mirasın paylaşılmasını isteyebilir.
Miras paylaşım davasında mirasa dâhil olan bütün mallar göz önünde
tutulur.
Mirasın paylaşılması aynen ya da satış yolu ile istenebilir. Hâkim
öncelikle taşınmazlardan her birinin tamamının bir mirasçıya verilmesi
suretiyle paylaştırmayı yapar. Mirasçılara verilen taşınmazların değerleri
arasında bir fark doğarsa bu fark daha değerli taşınmazı alan mirasçıdan daha
az değerli taşınmazı alan mirasçıya para ödenmesine karar verilerek miras
payları arasında denkleştirme sağlanır.
Paylaşmanın
derhâl yapılması, paylaşım konusu malın veya terekenin değerini önemli ölçüde
azaltacaksa; sulh hâkimi, mirasçılardan birinin istemi üzerine bu malın veya
terekenin paylaşılmasının ertelenmesine karar verebilir.
Tereke
mallarına zilyet olan veya miras bırakana borçlu bulunan mirasçılar, paylaşma
sırasında bu konuda eksiksiz bilgi vermekle yükümlüdürler.
TMK m. 647’ye göre miras bırakan, ölüme
bağlı tasarrufuyla paylaşmanın nasıl yapılacağı ve payların nasıl
oluşturulacağı hakkında kurallar koymuşsa bu kurallar, mirasçılar için
bağlayıcıdır. Aksi ölüme bağlı tasarruftan anlaşılmadıkça, miras bırakanın
tereke malını bir mirasçıya özgülemesi, vasiyet olmayıp sadece paylaştırma
kuralı sayılır.
Mirasçılardan
her biri, tereke borçlarının paylaşmadan önce ödenmesini veya güvenceye
bağlanmasını isteyebilir. Çünkü miras paylaşıldıkta sonra da tereke
borçlarından müteselsilen bütün mirasçıların sorumluluğu devam edecektir.
Alacaklılar müteselsil sorumluluk nedeniyle mirasçılardan birinden alacağını
tahsil edip borcu ödemek zorunda kalan mirasçı diğer mirasçılara rücu etmek
zorunda kalabilir. Bu nedenle tereke borçlarının paylaşımdan önce ödenmesi
mirasçılar arasında müteselsil sorumluluktan ötürü kaynaklanacak rücu
davalarını da ortadan kaldıracaktır.
Payların
özgülenmesi mirasçıların anlaşması uyarınca yapılır. Mirasçılar payların
oluşturulmasında anlaşamazlarsa hâkim kura çekerek payları oluşturur.
Malların
özgülenmesi ya da satılması TMK m.
651 hükmüne göre yapılır. Buna göre değerinde önemli azalma olmadan
bölünemeyen tereke malı, bütün olarak mirasçılardan birine özgülenir. Ancak
mirasçılardan birine özgülenmesi mirasçıların anlaşmasına bağlı olduğundan bu
konuda anlaşma sağlanamazsa o mal satılır ve bedeli bölüştürülür.
Mirasçılardan
biri istemde bulunursa satış artırma yoluyla yapılır. Mirasçılar artırmanın
şekli konusunda anlaşamazlarsa sulh hâkimi, artırmanın mirasçılar arasında veya
herkese açık yapılmasına karar verir.
Ülkemizdeki miras paylaşımlarında sağ kalan eş ile çocukları ya da diğer
mirasçılar arasında uyuşmazlıklar sıkça görülmektedir. Bu nedenle tereke
malları arasında ev eşyası veya eşlerin birlikte yaşadıkları konut varsa; sağ
kalan eş, bunlar üzerinde kendisine miras hakkına mahsuben mülkiyet hakkı
tanınmasını isteyebilir. Sağ kalan eş için tanınacak mülkiyet hakkı miras
mallarından payına düşecek olana mahsup edilecektir. TMK m. 652’de ki bu hükmün hâkim
tarafından uygulanma zorunluluğu yoktur. Eğer haklı sebepler varsa, hâkim, sağ
kalan eşin veya miras bırakanın diğer yasal mirasçılarından birinin istemi
üzerine, mülkiyet yerine intifa veya oturma hakkı tanınmasına da karar verebilir.
Miras
bırakan ölmeden önce mirasçılarından birine borç vermiş olabilir. Bu durumda miras
bırakanın mirasçıdaki alacağı, paylaşma sırasında o mirasçının payına mahsup
edilir.
Miras bırakan ölmeden önce almış olduğu borç için mallarından birini
rehin olarak vermişse paylaşma esnasında rehin olarak verilmiş olan malı alan
mirasçı rehin konusu borcu üstlenmiş olur. Terekenin borçlarının paylaşımdan
önce ödenmesi bu sebeple de önemlidir. Çünkü kimse rehinli malı miras payı
olarak almak istemez.
TMK m. 657’ye göre taşınmazlar,
paylaşmanın yapıldığı zamandaki gerçek değerleri esas alınarak mirasçılara
özgüleneceği için paylaşmanın yapılmasından önce taşınmazlara kıymet takdiri
yapılması gelir ve sürüm değerlerinin tespit edilmesi gerekir. Çünkü tarımsal
taşınmazlar gelir değerine, diğer taşınmazlar sürüm değerine göre özgülenir.
Diğer hükümlerde olduğu gibi bu konuda da mirasçıların aralarında anlaşmaları
beklenmektedir. Ancak taraflar arasında anlaşma sağlanmasına çalışılması çoğu
zaman yargılamayı uzatmaktan başka bir işe yaramamaktadır.
IX. MİRASIN PAYLAŞILMASI
ESNASINDA DENKLEŞTİRME:
Mirasçılar miras bırakan hayatta iken yaptığı
sağlar arası kazandırmalardan elde ettiklerini denkleştirmeyi sağlamak için
terekeye geri vermekle birbirlerine karşı yükümlüdürler. Çeyiz veya kuruluş
sermayesi, bir malvarlığının devri, borçtan kurtarmak ve benzeri karşılıksız
kazandırmalar, aksi miras bırakan tarafından açıkça belirtilmiş olmadıkça,
denkleştirmeye tâbidir.
Eğer mirasın
açılmasından önce veya sonra mirasçılardan biri mirasçılık sıfatını kaybederse
bu mirasçıya ait geri verme yükümlülüğü, onun yerini alan mirasçılara, miras
paylarında meydana gelen artış oranında geçer.
TMK m. 671 geri vermekle yükümlü olan
mirasçıya seçimlik hak tanımıştır. Mirasçı, dilerse aldığını aynen geri verir;
dilerse payından fazla olsa bile değerini miras payına mahsup ettirebilir. Bu
durum diğer mirasçıların tenkis davası açmalarını engellemez. Denkleştirmede ana kural, kazandırmanın
denkleştirme anındaki değerine göre yapılmasıdır.
Türk Medeni Kanunu hediyeler ve evlenme giderleri
konusunda daha esnek hükümler getirmiştir. TMK m. 675’e göre olağan hediyeler ile evlenme sırasında yapılan
geleneğe uygun giderler denkleştirmeye tâbi değildir. Ayrıca altsoy
hısımlarının evlenmelerinde, alışılmış ölçüler içinde yapılan çeyiz giderleri
hakkında miras bırakanı denkleştirmeye tâbi tutmama arzusunun bulunduğu
asıldır.
X. DOĞMAMIŞ ÇOCUĞUN MİRASÇI
OLMASI:
Mirasın açıldığı tarihte, mirasçı olabilecek bir cenin varsa miras
paylaşımı çocuğun doğumuna kadar ertelenir. Bu süre içinde çocuğu taşıyan anne
muhtaç durumda ise, doğuma kadar geçim giderlerinin terekeden sağlanmasını
isteyebilir.
XI. MİRAS BIRAKAN İLE BİRLİKTE YAŞAYAN KİŞİLERİN HAKLARI:
Miras bırakan öldüğü tarihte onunla birlikte yaşayan ve onun tarafından
bakılan kimseler bulunabilir. Bu kişiler miras bırakanın ölüm tarihinden itibaren
üç aylık bakım ve geçim giderlerinin terekeden sağlanmasını isteyebilirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder