06 Haziran, 2012

HAYATA KAST, PEK KÖTÜ VEYA ONUR KIRICI DAVRANIŞ NEDENİYLE BOŞANMA DAVALARI

HAYATA KAST, PEK KÖTÜ VEYA ONUR KIRICI DAVRANIŞ
NEDENİYLE BOŞANMA DAVALARI

I. GİRİŞ:

Ülkemizdeki boşanma davalarının bir kısmını hayata kast, pek kötü davranış veya onur kırıcı davranış oluşturmaktadır. Ancak bu sebebe dayalı boşanma davalarının ceza hukuku yönü bulunmaktadır. Bu makalemizde hayata kast, pek kötü davranış veya onur kırıcı davranış nedenine dayalı boşanma davalarını ele alacağız.

II. HUKUKİ ŞARTLARI:

TMK m. 162 eşlerden birinin diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulmasını mutlak boşanma nedeni olarak kabul etmiştir.

Hayata kast, pek kötü davranış veya onur kırıcı davranışa dayalı boşanma davası hak düşürücü süreye bağlıdır. TMK m. 162/II’ye göre “Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.” Bu maddede belirtilen altı ay ve beş yıllık süreler hak düşürücü sürelerdir. Zamanaşımı gibi kesilmesi ya da durması söz konusu değildir. Altı aylık sürenin üst sınırını beş yıllık süre belirler. Hayata kast, pek kötü davranış veya onur kırıcı davranış eyleminin üzerinden beş yıllık süre geçtikten sonra bu eylem öğrenilse de altı aylık süreye dayanılarak boşanma davası açılamaz.

Hayata kast, pek kötü davranış veya onur kırıcı davranışa dayalı boşanma davası açacak olan eşin bu eyleminden ötürü eşini affetmemiş olması gerekir. Çünkü TMK m. 162/III’e göre “Affeden tarafın dava hakkı yoktur.” Eşini affeden diğer eş daha sonra başka bir hayata kast, pek kötü davranış veya onur kırıcı davranış eyleminin gerçekleşmesi üzerine ikinci eylem için bu sebebe dayalı boşanma davası açma hakkına sahiptir. Yukarıda açıkladığımız hak düşürücü süreler ve af beyanı her bir eylem için ayrı ayrı değerlendirilir.

III. AİLE MAHKEMELERİNİN KURULUŞ, GÖREV VE YARGILAMA USULLERİNE DAİR  KANUN’A GÖRE GÖREVLİ MAHKEME:

4787 sayılı Aile Mahkemeleri’nin Kuruluş Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun’un “Aile Mahkemelerinin görevleri” başlıklı 4. maddesine göre Aile mahkemeleri, aşağıdaki dava ve işleri görürler:

1. 22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun Üçüncü Kısım hariç olmak üzere İkinci Kitabı ile 03.12.2001 tarihli ve 4722 sayılı Türk Medenî Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanuna göre aile hukukundan doğan dava ve işler,

2. 20.5.1982 tarihli ve 2675 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanuna göre aile hukukuna ilişkin yabancı mahkeme kararlarının tanıma ve tenfizi,

3. Kanunlarla verilen diğer görevler.  

Buna göre aile mahkemeleri TMK m. 118 ve m. 395 arasındaki konulardan doğan dava ve işlere bakmaya görevlidir. Hayata kast, pek kötü davranış veya onur kırıcı davranışa dayalı boşanma davaları TMK m. 162 hükmüne göre görülmekte olduğundan görevli mahkeme aile mahkemeleridir.

4787 sayılı kanun m. 2’ye göre “Aile mahkemesi kurulamayan yerlerde bu Kanun kapsamına giren dava ve işlere, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenen Asliye Hukuk Mahkemesince bakılır.”

IV. TÜRK MEDENİ KANUNU’NA GÖRE YETKİLİ MAHKEME:

TMK m. 168’e göre “Boşanma veya ayrılık davalarında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir.” Eşler boşanmadan önce yerleşim yerlerini ayırmışlarsa her birinin yerleşim yeri mahkemesi davaya bakmaya yetkilidir. Ancak yerleşim yerinin ayrılması fiilen ayrı yerde oturmayı değil ikametgâh adresinin bağlı bulunduğu muhtarlıktan başka yer muhtarlığına nakledilmesidir. Yani devletin resmi adres sisteminde yerleşim yerinin değiştirilmesidir. İkametgâh adresinin kayıtlı olmadığı yerde dava açılabilmesi mümkün değildir. Ancak uygulamada yerleşim yerinin başka muhtarlığa alınmasını yeterli görmeyip tanık dinleyen mahkemeler de bulunmakta. Yerleşim yerini değiştirmiş olmakla beraber adresini yeni yerleşim yerinin muhtarlığına geçerli bir sebeple aldıramamış olanlar içinde tanık dinleyerek yetkili olup olmadığına karar veren mahkemeler bulunmaktadır. Bu uygulama farklılıklarının giderilmesi gerekir.

V. AİLE MAHKEMELERİNİN KURULUŞ, GÖREV VE YARGILAMA USULLERİNE DAİR  KANUN’A GÖRE YARGILAMA YÖNTEMİ:

Boşanma davalarında üç ayrı kanundaki yargılama yöntemi uygulanır. Bunlardan en özel hükümlü olanı 4787 sayılı Aile Mahkemeleri’nin Kuruluş Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun’un “Usul hükümleri” başlıklı 7. maddesidir. Bu maddeye göre Aile mahkemeleri, öncelikle eşlerin ve çocukların karşı karşıya oldukları sorunları tespit ederek bunların sulh yoluyla çözümünü sağlamaya çalışır. Sulh yöntemini uygularken gerektiğinde uzmanlardan da yararlanır. Mahkeme sulh sağlanamadığı takdirde davanın esasını karara bağlamak durumundadır.

VI. TÜRK MEDENİ KANUNU’NA GÖRE YARGILAMA YÖNTEMİ:

Boşanma davalarında ikinci özel yargılama yöntemi Türk Medeni Kanunu’nun “Boşanmada yargılama usulü” başlıklı 184. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre;

1. Hâkim, boşanma veya ayrılık davasının dayandığı olguların varlığına vicdanen kanaat getirmedikçe, bunları ispatlanmış sayamaz.

2. Hâkim, bu olgular hakkında gerek re'sen, gerek istem üzerine taraflara yemin öneremez.

3. Tarafların bu konudaki her türlü ikrarları hâkimi bağlamaz.

4. Hâkim, kanıtları serbestçe takdir eder.

5. Boşanma veya ayrılığın fer’i sonuçlarına ilişkin anlaşmalar, hâkim tarafından onaylanmadıkça geçerli olmaz.

6. Hâkim, taraflardan birinin istemi üzerine duruşmanın gizli yapılmasına karar verebilir.

Bu maddeye göre hâkimin taraflara yemin teklif etmesi mümkün değildir. Tarafların ikrarda yani ileri sürülen maddi olayın doğruluğu hakkında beyanda bulunmaları da hâkimi bağlamaz. Hâkim her türlü ikrarı kendi araştırmak ve ikrarın doğru olup olmadığını tespit etmek zorundadır.

VII. HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU’NA GÖRE YARGILAMA YÖNTEMİ:

Gerek 4787 sayılı Aile Mahkemeleri’nin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun’un “Usul hükümleri” başlıklı 7. maddesi gerekse Türk Medeni Kanunu’nun “Boşanmada yargılama usulü” başlıklı 184. maddesi bu kanunlarda hüküm olmayan hallerde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’ndaki hükümlerin uygulanacağını hüküm altına almıştır. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu yürürlükten kalktığı için bu hükümlerin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu olarak anlaşılması gerekir. HMK m. 140/II’ye göre de hâkim tarafları önce sulha teşvik etmek zorundadır.

VIII. DAVANIN ESASI:

Hayata kast, pek kötü davranış veya onur kırıcı davranışa dayalı boşanma davasının esasını davaya açacak olan tarafın diğer eş tarafından hayatına kastedilmesi başta olmak üzere kötü ve onur kırıcı davranışlar oluşturur. Hayata kastedilmesi söz konusu ise o takdirde hayatına kastedilen eşin bu eylem nedeniyle savcılığa suç duyurusunda bulunması ve bu suç duyurusunun soruşturulduğu savcılık dosyası ile ceza davası açılması durumunda ceza davası dosyasını delil olarak göstermesi gerekir.

Pek kötü davranış ya da onur kırıcı davranışlar ise somut olayın özelliğine göre değişebilir. Eşe sürekli ve düzenli aralıklarla şiddet uygulanması, hakaret edilmesi, çocuklarının, yakın akrabalarının, komşularının yanında ya da topluma açık yerlerde hakaret edilmesi ya da küçük düşürücü, aşağılayıcı davranışlarda bulunulması, cinsel içerikli söz ve davranışlarda bulunulması bu tür davranışlara örnek gösterilebilir. Bu davranışların ispatı ise başta tanık beyanları olmak üzere ses görüntü kayıtları, mektup ve benzeri yazışmalar, internet yazışmaları ile yapılabilir. Eğer şiddet varsa hastane raporları ya da şiddete dayalı karakola ya da savcılığa yapılmış şikâyet ya da suç duyuruları da ispat vasıtası olarak kullanılabilir.

Hayata kast, pek kötü davranış veya onur kırıcı davranışa dayalı boşanma davası ile birlikte davacı TMK m. 174’e göre;

“Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir.

Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.”

Bu madde de öngörülen maddi tazminat boşanma nedeniyle boşanan tarafın menfaatinin zedelendiğini maddi delillerle ispatlamak zorundadır. Manevi tazminat ise hâkimin takdirindedir.

Boşanma nedeniyle davacı yoksulluğa düşecek ise TMK m. 175’e göre süresiz olarak nafaka talep edebilir.

Hayata kast, pek kötü davranış veya onur kırıcı davranışa dayalı boşanma davası açacak olan eş dava dilekçesi ile birlikte çocukların velayetini ve çocukları için iştirak nafakası da talep edebilir. Çocukların velayetini alması durumunda ise hâkim diğer eş ile çocukların şahsi ilişkisinin nasıl kurulacağına karar verir.

IX. 6284 SAYILI AİLENİN KORUNMASI VE KADINA KARŞI ŞİDDETİN ÖNLENMESİNE DAİR KANUN KAPSAMINDA TALEP EDİLEBİLECEK HÜKÜMLER:

6284 sayılı kanun “Hâkim tarafından verilecek koruyucu tedbirler” ve “Hâkim tarafından verilecek önleyici tedbirler” olarak iki türlü hukuki yardım öngörmüştür.

Hâkim tarafından verilecek koruyucu tedbirler 6284 sayılı kanunun 4. maddesinde;

a) İşyerinin değiştirilmesi.

b) Kişinin evli olması hâlinde müşterek yerleşim yerinden ayrı yerleşim yeri belirlenmesi.

c) 22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanunundaki şartların varlığı hâlinde ve korunan kişinin talebi üzerine tapu kütüğüne aile konutu şerhi konulması.

ç) Korunan kişi bakımından hayatî tehlikenin bulunması ve bu tehlikenin önlenmesi için diğer tedbirlerin yeterli olmayacağının anlaşılması hâlinde ve ilgilinin aydınlatılmış rızasına dayalı olarak 27.12.2007 tarihli ve 5726 sayılı Tanık Koruma Kanunu hükümlerine göre kimlik ve ilgili diğer bilgi ve belgelerinin değiştirilmesi olarak öngörülmüştür.

Hâkim tarafından verilecek önleyici tedbirler ise aynı kanunun 5. maddesinde;

a) Şiddet mağduruna yönelik olarak şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmaması.

b) Müşterek konuttan veya bulunduğu yerden derhâl uzaklaştırılması ve müşterek konutun korunan kişiye tahsis edilmesi.

c) Korunan kişilere, bu kişilerin bulundukları konuta, okula ve işyerine yaklaşmaması.

ç) Çocuklarla ilgili daha önce verilmiş bir kişisel ilişki kurma kararı varsa, kişisel ilişkinin refakatçi eşliğinde yapılması, kişisel ilişkinin sınırlanması ya da tümüyle kaldırılması.

d) Gerekli görülmesi hâlinde korunan kişinin, şiddete uğramamış olsa bile yakınlarına, tanıklarına ve kişisel ilişki kurulmasına ilişkin hâller saklı kalmak üzere çocuklarına yaklaşmaması.

e) Korunan kişinin şahsi eşyalarına ve ev eşyalarına zarar vermemesi.

f) Korunan kişiyi iletişim araçlarıyla veya sair surette rahatsız etmemesi.

g) Bulundurulması veya taşınmasına kanunen izin verilen silahları kolluğa teslim etmesi.

ğ) Silah taşıması zorunlu olan bir kamu görevi ifa etse bile bu görevi nedeniyle zimmetinde bulunan silahı kurumuna teslim etmesi.

h) Korunan kişilerin bulundukları yerlerde alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmaması ya da bu maddelerin etkisinde iken korunan kişilere ve bunların bulundukları yerlere yaklaşmaması, bağımlılığının olması hâlinde, hastaneye yatmak dâhil, muayene ve tedavisinin sağlanması.

ı) Bir sağlık kuruluşuna muayene veya tedavi için başvurması ve tedavisinin sağlanması olarak öngörülmüştür.

Her iki madde de yer alan tedbirler boşanma davası açılmadan da Aile Mahkemesinden istenebileceği gibi boşanma davası dilekçesi ile de istenebilir.

X. YARGILAMA GİDERLERİ:

Hayata kast, pek kötü davranış veya onur kırıcı davranışa dayalı boşanma davalarında yapılacak yargılama giderleri 492 sayılı Harçlar Kanunu ve buna bağlı olarak çıkartılan Genel Tebliğ (1) sayılı tarife, Adalet Bakanlığı tarafından çıkartılan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Tanık Ücret Tarifesi, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Bilirkişi Ücret Tarifesi, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesi ve Adalet Bakanlığı’nın onayından geçtikten sonra her yıl yenilenen Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Ücret Tarifesi’ne göre belirlenir.

Yukarıda belirttiğimiz hukuki düzenlemelere göre yargı masrafları 2012 yılı rakamlarına göre sırasıyla şu şekilde alınır.

Dava açılırken alınan masraf ve gider avansı miktarları aşağıdaki gibidir.

21,15 TL Aile Mahkemesi başvurma harcı, (492 sayılı Harçlar Kanunu Genel Tebliği (1) sayılı tarife)

Eğer davacı avukat ile temsil ediliyorsa her bir vekâlet için 3,30 TL vekâlet harcı, (492 sayılı Harçlar Kanunu Genel Tebliği (1) sayılı tarife)

Taraf sayısının beş katı tutarında tebligat gideri, (Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesi)

Dava dilekçesinde tanık deliline dayanılmış ve tanık sayısı belirlenmiş ise tanık sayısınca 15,00 ile 30,00 TL arası tanık asgari ücreti ve tebligat gideri; tanık sayısı belirtilmemiş ise en az üç tanık asgari ücreti ve tebligat gideri, (Hukuk Muhakemeleri Kanunu Tanık Ücret Tarifesi ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesi)

Maddi tazminat talep edilmişse bilirkişi incelemesi için 200 TL bilirkişi ücreti, (Hukuk Muhakemeleri Kanunu Bilirkişi Ücret Tarifesi)

Diğer iş ve işlemler için 50 TL (Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesi)

Dava sonuçlandığında alınan masraf miktarları aşağıdaki gibidir.

Eğer taraflar avukat ile temsil edilmişse 1.200,00 TL maktu avukatlık ücreti avukat ile temsil edilen tarafa verilir. Maddi tazminata hükmedilmesi halinde azalan oranlarda Avukatlık ücret tarifesi uygulanır. (HMK m. 330 ve Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Ücret Tarifesi)

Kararın Yargıtay’a temyiz edilmesi halinde alınacak masraf miktarları aşağıdaki gibidir.

103,50 TL temyiz harcı ve dava açılırken yatırılmış gider avansı içinden karşılanamıyorsa eğer ayrıca posta ve tebligat masrafı alınır. (492 sayılı Harçlar Kanunu Genel Tebliği (1) sayılı tarife)