05 Kasım, 2012

HAKSIZ CEZA ŞİKÂYETİ NEDENİYLE MANEVİ TAZMİNAT DAVASI

HAKSIZ CEZA ŞİKÂYETİ NEDENİYLE
MANEVİ TAZMİNAT DAVASI

I. GİRİŞ:

Ülkemizde Cumhuriyet Savcılıklarına yapılan suç duyurularının ve bunun sonucunda açılan ceza davalarının yaklaşık % 60’ı takipsizlik ya da beraatla sonuçlanmaktadır. Haksız suç duyurusuna maruz kalan kişilerin bu suç duyuruları nedeniyle uğradıkları manevi ızdırabın dindirilmesinin yollarından biri de haksız suç duyurusunda bulunan kişi ya da kişiler aleyhinde manevi tazminat davası açılmasıdır. Bu makalemizde haksız ceza şikâyeti nedeniyle manevi tazminat davasında Yargıtay’ın manevi tazminat için öngördüğü ölçütleri inceleyeceğiz.

II. UYGULANACAK KANUN HÜKÜMLERİ:

Hukukumuz manevi tazminat davaları için iki ayrı kanunda birbirini tamamlayan iki ayrı hüküm düzenlemiştir. Bunlar 4721 sayılı TMK m. 25 ve 6098 sayılı TBK m. 58’dir. Her ikisinin de ayrı ayrı ve birlikte incelenmesi gerekmektedir.

A) Türk Medeni Kanunu m. 25’e Göre Açılacak Manevi Tazminat Davası:

TMK m. 25’de yer alan “Davalar” başlıklı hüküm aşağıdaki gibidir.  

Davacı, hâkimden saldırı tehlikesinin önlenmesini, sürmekte olan saldırıya son verilmesini, sona ermiş olsa bile etkileri devam eden saldırının hukuka aykırılığının tespitini isteyebilir.

Davacı bunlarla birlikte, düzeltmenin veya kararın üçüncü kişilere bildirilmesi ya da yayımlanması isteminde de bulunabilir.

Davacının, maddî ve manevî tazminat istemleri ile hukuka aykırı saldırı dolayısıyla elde edilmiş olan kazancın vekâletsiz iş görme hükümlerine göre kendisine verilmesine ilişkin istemde bulunma  hakkı saklıdır.

Manevî tazminat istemi, karşı tarafça kabul edilmiş olmadıkça devredilemez; miras bırakan tarafından ileri sürülmüş olmadıkça mirasçılara geçmez.

Davacı, kişilik haklarının korunması için kendi yerleşim yeri veya davalının yerleşim yeri mahkemesinde dava açabilir.

Maddeyi inceleyecek olursak TMK m. 25 davacıya aşağıdaki hakları vermektedir. Davacı;

Saldırı tehlikesinin önlenmesini,

Sürmekte olan saldırıya son verilmesini,

Sona ermiş olan ancak etkileri devam eden saldırının hukuka aykırılığının tespitini, isteyebilir.

Bu hakların dışında, düzeltmenin veya kararın üçüncü kişilere bildirilmesi ya da yayımlanması isteminde de bulunabilir. Bu istem davacı açısından seçimlik bir hak olup manevi tazminat olarak bir bedel ile birlikte istenebileceği gibi kademeli ya da bağımsız olarak da istenebilir.

TMK m. 25’in en önemli özelliği hâkime değil davacıya seçimlik hak tanımış olmasıdır.

B) Türk Borçlar Kanunu m. 58’e Göre Açılacak Manevi Tazminat Davası:

TBK m. 58’de yer alan “Kişilik hakkının zedelenmesi” başlıklı hüküm aşağıdaki gibidir.

Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir.

Hâkim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir giderim biçimi kararlaştırabilir veya bu tazminata ekleyebilir; özellikle saldırıyı kınayan bir karar verebilir ve bu kararın yayımlanmasına hükmedebilir.”

Maddeyi inceleyecek olursak TBK m. 58 davacıya kendisine bir miktar para ödenmesine karar verilmesini isteme hakkı vermektedir. Bunun dışında davacıya tanıdığı başkaca bir hak bulunmamaktadır. Ancak maddenin ikinci fıkrası hâkime çok geniş bir takdir hakkı vermiştir. Hâkim;

Belli bir para yerine, diğer bir giderim biçimi kararlaştırabilir,

Diğer bir giderim biçimini tazminata ekleyebilir,

Saldırıyı kınayan bir karar verebilir ve bu kararın yayımlanmasına hükmedebilir.

TBK m. 58, TMK m. 25’den farklı olarak hâkime seçimlik takdir yetkisi tanımaktadır. Bu seçimlik takdir yetkisinin usul hukuku yönünden de incelenmesi gerekir.  

C) HMK m. 26 Hükmüne Göre TBK m. 58’in İncelenmesi:

HMK m. 26 hâkime, tarafların talepleriyle bağlı olma zorunluluğu getirmiştir. Bu zorunluluk gereği hâkim talepten fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Sadece duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir. Ancak maddenin ikinci fıkrası hâkimin, tarafların talebiyle bağlı olmadığına ilişkin kanun hükümlerini saklı tutmuştur. TBK m. 58/II hükmü bu anlamda saklı tutulan hükümlerdendir.

Bu nedenle davacı dava dilekçesinde belli bir paranın tazminat olarak kendisine ödenmesini talep etse ancak başka bir talepte bulunmasa bile hâkim, TBK m. 58/II’ye göre bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir giderim biçimi kararlaştırabilir veya bu tazminata ekleyebilir; özellikle saldırıyı kınayan bir karar verebilir ve bu kararın yayımlanmasına hükmedebilir.

Ç) TMK m. 25 ve TBK m. 58’in Birlikte İncelenmesi:

TMK m. 25’de davacıya tanınan seçimlik haklar TBK m. 58’de hâkime tanınmıştır. Görünüşte her iki hükümde farklı kanunlarda bulunuyor olsa da aslında Türk Medeni Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu hukuken aynı kanundur. Çünkü Türk Borçlar Kanunu’nunTürk Medenî Kanunu ile ilişkisi” başlıklı 646. maddesiBu Kanun, 22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun Beşinci Kitabı olup, onun tamamlayıcısıdır” hükmünü içermektedir. Bu sebeple manevi tazminat davasına bakan hâkim gerek davacının seçimlik talebini düşünerek gerekse kendisine verilen seçimlik yetkiyi düşünerek karar verecektir.

Örnekler üzerine konuyu tartışacak olursak;

1- Davacı manevi tazminat davasında belli bir para ödenmesinin yanında saldırı tehlikesinin önlenmesini, sürmekte olan saldırıya son verilmesini, sona ermiş olan ancak etkileri devam eden saldırının hukuka aykırılığının tespitini, düzeltmenin veya kararın üçüncü kişilere bildirilmesi ya da yayımlanmasını istemişse hâkim;

Belli bir paranın ödenmesi ile birlikte diğer talepler hakkında karar verebilir,

Belli bir paranın ödenmesini kısmen kabul kısmen reddedip diğer talepler hakkında karar verebilir,

Belli bir paranın ödenmesi talebini tamamen reddedip, diğer talepler hakkında karar verebilir.

Bütün talepleri reddedebilir.

2- Davacı manevi tazminat davasında para ödenmesi dışındaki taleplerde bulunmuş ancak para ödemesi talep etmemişse hâkim,

Bu talebin kabulü ya da reddi yönünde karar verebilir.

3- Davacı sadece para ödenmesi talebinde bulunmuşsa hâkim;

Sadece para ödenmesine karar verebilir,

Belli bir paranın ödenmesi ile birlikte kendiliğinden diğer seçimlik yetki konuları hakkında karar verebilir,

Belli bir paranın ödenmesini kısmen kabul kısmen reddedip diğer seçimlik yetki konuları hakkında karar verebilir,

Belli bir paranın ödenmesi talebini reddedip diğer seçimlik yetki konuları hakkında karar verebilir. 

Yukarıda verdiğimiz örneklerden de anlaşılacağı üzere hâkimin belli bir para ödenmesine karar vermesi beklentisi ile mahkemeye gidildiğinde sadece bir kınama yazısı verilmesine ilişkin hükümle karşılaşılabilir. Çok yüksek miktarda paranın ödenmesi talebinde bulunulduğunda ise kısmen ret kararı çıkma ihtimali yüksektir. Astarı yüzünden pahalıya gelecek bir hükümle karşılaşılmaması için açılacak davanın parasal miktarı iyi belirlenmelidir.

III. HAKSIZ CEZA ŞİKÂYETİNDE YARGITAY’IN GETİRDİĞİ ÖLÇÜT:

Tam metnini aşağıya aldığımız Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin yerleşik kararında Yargıtay, hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının çatıştığı yerde hangisinin üstün tutulması gerektiğinin tartışmasını yapmış ve Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.” tespitinde bulunmuştur.

Buna göre iki haktan daha çok üstün olanın yararının gözetilmesi gerektiğini, hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının çatıştığı yerde hak arama özgürlüğünün üstün olduğunu belirlemiştir. Ancak hak arama özgürlüğünün de sınırsız olmadığını kullanılırken başkasına zarar verme kastı ile hareket edilemeyeceğini, hak arama özgürlüğünün başkasına zarar verme kastı ile kullanılıp kullanılmadığının araştırılması için “başkalarının da aynı olay karşısında davalı/şikâyet eden gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir” ölçütünü getirmiştir. Dolayısıyla hak arama özgürlüğünü kullanan taraf şikâyeti haklı gösterecek emare ve olgular zayıf olsa bile ya da elinde karşı tarafa isnat ettiği suçlamaya yönelik yeterli delil olmasa bile eğer aynı durumda bulunan başkaları da kendisi gibi davranabilecek ise şikâyet hakkının kullanılmasının uygun olduğu yani ceza şikâyetinin hak arama özgürlüğü sınırları içinde kaldığı kabul edilmektedir. Hakim dosya kapsamından bu kanaate sahip olamıyorsa ceza şikâyetinin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı ve kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varacaktır.

IV. YARGITAY KARARI:

T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi

ESAS NO : 2016/11952
KARAR NO : 2018/7614
TARİH : 05/12/2018

Davacı Mesut Yücel vekili Avukat saniye Kaygusuz tarafından, davalı Kemal Can aleyhine 27/06/2011 gününde verilen dilekçe ile haksız şikayet nedeniyle maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; maddi tazminat davasının kabulüne, manevi tazminat davasının kısmen kabulüne dair verilen 06/04/2016 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı ve davalı tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

Dava, haksız şikayet nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın maddi tazminat yönünden kabulüne, manevi tazminat yönünden ise kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı vekili ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı vekili; davalının müvekkiline yönelik haksız fiil teşkil eden eylemlerde bulunduğunu, davalının yargılandığını ve ceza aldığını belirterek uğranılan maddi ve manevi zararın giderilmesi isteminde bulunmuştur.

Davalı, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece davanın maddi tazminat yönünden kabulüne, manevi tazminat yönünden ise kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.

Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasa'nın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25. maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK’nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir.

Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.

Somut olayda, davalının şikayeti üzerine davacı hakkında soruşturma yapılarak kamu davası açıldığı, Eskişehir 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2009/811 esas 2011/237 karar sayılı dosyasında kilit açmak suretiyle hırsızlık suçundan yapılan yargılama sonucunda delil yetersizliğinden beraat kararı verildiği anlaşılmaktadır. Davaya konu edilen motosikletle ilgili tarafların mülkiyet uyuşmazlığı olduğu ayrıca davalının davacı hakkındaki suç duyurusuna ilişkin emarenin bulunduğu anlaşılmakla, davalının şikayetinin yasal hak kapsamında olduğu kabul edilerek istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve davalıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 05/12/2018 gününde oy birliğiyle karar verildi. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder