HAKSIZ CEZA ŞİKÂYETİ
NEDENİYLE
MANEVİ
TAZMİNAT DAVASI
I. GİRİŞ:
Ülkemizde Cumhuriyet
Savcılıklarına yapılan suç duyurularının ve bunun sonucunda
açılan ceza davalarının yaklaşık % 60’ı takipsizlik ya da
beraatla sonuçlanmaktadır. Haksız suç duyurusuna maruz kalan
kişilerin bu suç duyuruları nedeniyle uğradıkları manevi
ızdırabın dindirilmesinin yollarından biri de haksız suç
duyurusunda bulunan kişi ya da kişiler aleyhinde manevi tazminat
davası açılmasıdır. Bu makalemizde haksız ceza şikâyeti
nedeniyle manevi tazminat davasında Yargıtay’ın manevi tazminat
için öngördüğü ölçütleri inceleyeceğiz.
II. UYGULANACAK KANUN
HÜKÜMLERİ:
Hukukumuz manevi tazminat
davaları için iki ayrı kanunda birbirini tamamlayan iki ayrı
hüküm düzenlemiştir. Bunlar 4721 sayılı TMK
m. 25 ve 6098
sayılı TBK
m. 58’dir. Her ikisinin de ayrı ayrı ve birlikte
incelenmesi gerekmektedir.
A) Türk Medeni Kanunu m.
25’e Göre Açılacak Manevi Tazminat Davası:
TMK m. 25’de
yer alan “Davalar”
başlıklı hüküm aşağıdaki gibidir.
“Davacı, hâkimden
saldırı tehlikesinin önlenmesini, sürmekte olan saldırıya son
verilmesini, sona ermiş olsa bile etkileri devam eden saldırının
hukuka aykırılığının tespitini isteyebilir.
Davacı bunlarla
birlikte, düzeltmenin veya kararın üçüncü kişilere
bildirilmesi ya da yayımlanması isteminde de bulunabilir.
Davacının, maddî ve
manevî tazminat istemleri ile hukuka aykırı saldırı dolayısıyla
elde edilmiş olan kazancın vekâletsiz iş görme hükümlerine
göre kendisine verilmesine ilişkin istemde bulunma hakkı
saklıdır.
Manevî tazminat istemi,
karşı tarafça kabul edilmiş olmadıkça devredilemez; miras
bırakan tarafından ileri sürülmüş olmadıkça mirasçılara
geçmez.
Davacı, kişilik
haklarının korunması için kendi yerleşim yeri veya davalının
yerleşim yeri mahkemesinde dava açabilir.
Maddeyi inceleyecek olursak
TMK m. 25 davacıya aşağıdaki hakları vermektedir.
Davacı;
Saldırı tehlikesinin
önlenmesini,
Sürmekte olan saldırıya son
verilmesini,
Sona ermiş olan ancak
etkileri devam eden saldırının hukuka aykırılığının
tespitini, isteyebilir.
Bu hakların dışında,
düzeltmenin veya kararın üçüncü kişilere bildirilmesi ya da
yayımlanması isteminde de bulunabilir. Bu istem davacı açısından
seçimlik bir hak olup manevi tazminat olarak bir bedel ile birlikte
istenebileceği gibi kademeli ya da bağımsız olarak da
istenebilir.
TMK m. 25’in
en önemli özelliği hâkime
değil davacıya seçimlik hak tanımış olmasıdır.
B) Türk Borçlar Kanunu m.
58’e Göre Açılacak Manevi Tazminat Davası:
TBK m. 58’de
yer alan “Kişilik
hakkının zedelenmesi”
başlıklı hüküm aşağıdaki gibidir.
“Kişilik hakkının
zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık
manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini
isteyebilir.
Hâkim, bu tazminatın
ödenmesi yerine, diğer bir giderim biçimi kararlaştırabilir veya
bu tazminata ekleyebilir; özellikle saldırıyı kınayan bir karar
verebilir ve bu kararın yayımlanmasına hükmedebilir.”
Maddeyi inceleyecek olursak
TBK m. 58 davacıya kendisine bir miktar para
ödenmesine karar verilmesini isteme hakkı vermektedir. Bunun
dışında davacıya tanıdığı başkaca bir hak bulunmamaktadır.
Ancak maddenin ikinci fıkrası hâkime çok geniş bir takdir hakkı
vermiştir. Hâkim;
Belli bir para yerine, diğer
bir giderim biçimi kararlaştırabilir,
Diğer bir giderim biçimini
tazminata ekleyebilir,
Saldırıyı kınayan bir
karar verebilir ve bu kararın yayımlanmasına hükmedebilir.
TBK m. 58, TMK m. 25’den
farklı olarak hâkime
seçimlik takdir yetkisi tanımaktadır. Bu seçimlik takdir
yetkisinin usul hukuku yönünden de incelenmesi gerekir.
C) HMK m. 26 Hükmüne Göre
TBK m. 58’in İncelenmesi:
HMK m. 26
hâkime, tarafların
talepleriyle bağlı olma zorunluluğu getirmiştir. Bu zorunluluk
gereği hâkim talepten fazlasına veya başka bir şeye karar
veremez. Sadece duruma göre, talep sonucundan daha azına karar
verebilir. Ancak maddenin ikinci fıkrası hâkimin, tarafların
talebiyle bağlı olmadığına ilişkin kanun hükümlerini saklı
tutmuştur. TBK
m. 58/II hükmü
bu anlamda saklı tutulan hükümlerdendir.
Bu nedenle davacı dava
dilekçesinde belli bir paranın tazminat olarak kendisine ödenmesini
talep etse ancak başka bir talepte bulunmasa bile hâkim, TBK
m. 58/II’ye göre bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer
bir giderim biçimi kararlaştırabilir veya bu tazminata
ekleyebilir; özellikle saldırıyı kınayan bir karar verebilir ve
bu kararın yayımlanmasına hükmedebilir.
Ç) TMK m. 25 ve TBK m.
58’in Birlikte İncelenmesi:
TMK m. 25’de
davacıya tanınan seçimlik
haklar TBK m.
58’de hâkime
tanınmıştır. Görünüşte her iki hükümde farklı kanunlarda
bulunuyor olsa da aslında Türk Medeni Kanunu ve Türk Borçlar
Kanunu hukuken aynı kanundur. Çünkü Türk
Borçlar Kanunu’nun
“Türk Medenî
Kanunu ile ilişkisi” başlıklı
646. maddesi
“Bu Kanun,
22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun Beşinci
Kitabı olup, onun tamamlayıcısıdır”
hükmünü içermektedir. Bu sebeple manevi tazminat davasına bakan
hâkim gerek davacının seçimlik talebini düşünerek gerekse
kendisine verilen seçimlik yetkiyi düşünerek karar verecektir.
Örnekler üzerine konuyu
tartışacak olursak;
1- Davacı manevi
tazminat davasında belli bir para ödenmesinin yanında saldırı
tehlikesinin önlenmesini, sürmekte olan saldırıya son
verilmesini, sona ermiş olan ancak etkileri devam eden saldırının
hukuka aykırılığının tespitini, düzeltmenin veya kararın
üçüncü kişilere bildirilmesi ya da yayımlanmasını istemişse
hâkim;
Belli bir paranın ödenmesi
ile birlikte diğer talepler hakkında karar verebilir,
Belli bir paranın ödenmesini
kısmen kabul kısmen reddedip diğer talepler hakkında karar
verebilir,
Belli bir paranın ödenmesi
talebini tamamen reddedip, diğer talepler hakkında karar verebilir.
Bütün talepleri
reddedebilir.
2- Davacı manevi
tazminat davasında para ödenmesi dışındaki taleplerde bulunmuş
ancak para ödemesi talep etmemişse hâkim,
Bu talebin kabulü ya da reddi
yönünde karar verebilir.
3- Davacı sadece para
ödenmesi talebinde bulunmuşsa hâkim;
Sadece para ödenmesine karar
verebilir,
Belli bir paranın ödenmesi
ile birlikte kendiliğinden diğer seçimlik yetki konuları hakkında
karar verebilir,
Belli bir paranın ödenmesini
kısmen kabul kısmen reddedip diğer seçimlik yetki konuları
hakkında karar verebilir,
Belli bir paranın ödenmesi
talebini reddedip diğer seçimlik yetki konuları hakkında karar
verebilir.
Yukarıda verdiğimiz
örneklerden de anlaşılacağı üzere hâkimin belli bir para
ödenmesine karar vermesi beklentisi ile mahkemeye gidildiğinde
sadece bir kınama yazısı verilmesine ilişkin hükümle
karşılaşılabilir. Çok yüksek miktarda paranın ödenmesi
talebinde bulunulduğunda ise kısmen ret kararı çıkma ihtimali
yüksektir. Astarı yüzünden pahalıya gelecek bir hükümle
karşılaşılmaması için açılacak davanın parasal miktarı iyi
belirlenmelidir.
III.
HAKSIZ CEZA ŞİKÂYETİNDE YARGITAY’IN GETİRDİĞİ ÖLÇÜT:
Tam
metnini aşağıya aldığımız Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin
yerleşik kararında Yargıtay, hak arama özgürlüğü ile kişilik
haklarının çatıştığı yerde hangisinin üstün tutulması
gerektiğinin tartışmasını yapmış ve “Hak
arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya
geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda
koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın,
daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve
o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak
arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız
olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı
kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde
kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin
cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek
yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti
haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da
olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı
olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet
hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi
halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak
kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu
sonucuna varılmalıdır.” tespitinde
bulunmuştur.
Buna
göre iki haktan daha çok üstün olanın yararının gözetilmesi
gerektiğini, hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının
çatıştığı yerde hak arama özgürlüğünün üstün olduğunu
belirlemiştir. Ancak hak arama özgürlüğünün de sınırsız
olmadığını kullanılırken başkasına zarar verme kastı ile
hareket edilemeyeceğini, hak arama özgürlüğünün başkasına
zarar verme kastı ile kullanılıp kullanılmadığının
araştırılması için “başkalarının da aynı olay
karşısında davalı/şikâyet eden gibi davranabileceği hallerde
şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul
edilmelidir” ölçütünü
getirmiştir. Dolayısıyla hak arama özgürlüğünü kullanan
taraf şikâyeti haklı gösterecek emare ve olgular zayıf olsa bile
ya da elinde karşı tarafa isnat ettiği suçlamaya yönelik yeterli
delil olmasa bile eğer aynı durumda bulunan başkaları da kendisi
gibi davranabilecek ise şikâyet hakkının kullanılmasının uygun
olduğu yani ceza şikâyetinin hak arama özgürlüğü sınırları
içinde kaldığı kabul edilmektedir. Hakim
dosya kapsamından bu kanaate sahip olamıyorsa ceza şikâyetinin
hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı ve
kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varacaktır.
IV.
YARGITAY KARARI:
T.C.
YARGITAY
4.
Hukuk Dairesi
ESAS
NO : 2016/11952
KARAR
NO : 2018/7614
TARİH
: 05/12/2018
Davacı
Mesut Yücel vekili Avukat saniye Kaygusuz tarafından, davalı Kemal
Can aleyhine 27/06/2011 gününde verilen dilekçe ile haksız
şikayet nedeniyle maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine
mahkemece yapılan yargılama sonunda; maddi tazminat davasının
kabulüne, manevi tazminat davasının kısmen kabulüne dair verilen
06/04/2016 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı ve davalı
tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin
kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından
hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek
gereği görüşüldü.
Dava,
haksız şikayet nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine
ilişkindir. Mahkemece, davanın maddi tazminat yönünden kabulüne,
manevi tazminat yönünden ise kısmen kabulüne karar verilmiş;
hüküm, davacı vekili ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı
vekili; davalının müvekkiline yönelik haksız fiil teşkil eden
eylemlerde bulunduğunu, davalının yargılandığını ve ceza
aldığını belirterek uğranılan maddi ve manevi zararın
giderilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalı,
davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece
davanın maddi tazminat yönünden kabulüne, manevi tazminat
yönünden ise kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Şikayet
hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın
36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak
suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia
ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer
almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına
alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse
yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar
verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem
yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine
sahiptir.
Anayasa’nın
güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında,
yine Anayasa'nın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği”
başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı
dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere
sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin
yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına
sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır.
Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına
yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı
açıklanmıştır. 25. maddesinde ise, kişilik haklarına karşı
yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış,
BK’nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı
düzenlenmiştir.
Hak
arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya
geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda
koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın,
daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve
o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak
arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız
olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı
kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde
kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin
cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek
yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti
haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da
olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı
olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet
hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi
halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak
kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu
sonucuna varılmalıdır.
Somut
olayda, davalının şikayeti üzerine davacı hakkında soruşturma
yapılarak kamu davası açıldığı, Eskişehir 2. Asliye Ceza
Mahkemesinin 2009/811 esas 2011/237 karar sayılı dosyasında kilit
açmak suretiyle hırsızlık suçundan yapılan yargılama sonucunda
delil yetersizliğinden beraat kararı verildiği anlaşılmaktadır.
Davaya konu edilen motosikletle ilgili tarafların mülkiyet
uyuşmazlığı olduğu ayrıca davalının davacı hakkındaki suç
duyurusuna ilişkin emarenin bulunduğu anlaşılmakla, davalının
şikayetinin yasal hak kapsamında olduğu kabul edilerek istemin
tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar
verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması
gerekmiştir.
SONUÇ:
Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle davalı
yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının temyiz
itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve
davalıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine
05/12/2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder