BAĞLI KONUT FİNANSMANI KREDİSİ İLE ALINAN EVİN
MÜTEAHHİT
TARAFINDAN BİTİRİLMEMESİNİN HUKUKİ SONUÇLARI
I. GİRİŞ:
Ülkemizde son yıllarda bankalar tarafından konut kredilerinin
kullandırılmasında çok önemli bir artış meydana gelmiştir.
Konut kredilerinin bir bölümü de henüz bitmemiş olan apartman
dairelerinin projelerinin bankalar tarafından onay görmesinden
sonra müteahhit ile sözleşme yapılması şartına bağlı olarak
kullandırılmaktadır. Kredi, banka tarafından doğrudan müteahhide
verilmekte, banka da müteahhitten garanti taahhütnamesi almakta ve
iş bitinceye kadar da yapılmakta olan apartman dairesine banka
adına ipotek konulmaktadır. Ancak müteahhitlerin işlerini
zamanında bitirmemeleri ya da inşa ettikleri evleri hak sahiplerine
hiç teslim etmemeleri durumunda bankadan kredi alan hak sahipleri
çok büyük zarara uğramaktadırlar. Bu makalemizde müteahhidin
evi geç teslim etmesi ya da hiç teslim etmemesi durumunda hak
sahiplerinin ne tür hukuki yollara başvurabileceklerini
açıklayacağız.
II. KONUNUN HUKUKİ NİTELENDİRMESİ:
İncelemekte olduğumuz konu yürürlükten kalkan 818 sayılı
Borçlar Kanunu’nda ki istisna sözleşmelerinin ve aynı kanunun
genel hükümlerinde ki borçların ifa edilmemesinin sonuçları
hükümleri kapsamına girmektedir. Yeni yürürlüğe giren 6098
sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda da bu hükümler Türkçeleştirme
yapılmak suretiyle varlığını devam ettirmektedir. Ancak 6502
sayılı Tüketicinin
Korunması Hakkında Kanun’un 30
ve 35’inci maddelerinde
bu konuda özel hükümler düzenlenmiş olup konunun incelemesini
öncelikle bu hükümler çerçevesinde yapacağız.
III. KONUTUN TÜKETİCİ HUKUKU AÇISINDAN DURUMU:
6502
sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un
“Tanımlar” başlıklı
3. maddesinde “Mal” olarak tanımlanan
metaların arasında “konut veya
tatil amaçlı taşınmaz mallar” da sayılmıştır.
Dolayısıyla konut ve devre mülk gibi tatil amaçlı taşınmazlar
da tüketici hukukunun konusunu oluşturmaktadır.
Aynı maddede “Satıcı” olarak tanımlanan kişiler
ise “Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak
üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye
hizmet sunan ya da hizmet sunanın adına ya da
hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişi”
olarak belirtilmiştir. Bu tanımdan konut yapan müteahhitlerinde
tüketici hukuku açısından satıcı olarak kabul edildiklerini
söyleyebiliriz.
Makalemizin konusunu oluşturan müteahhitlerden konut alan ancak
bitirilmediği için mağdur olan kişilerin 6502 sayılı yasadan
faydalanabilmeleri yine bu kanunun 3. maddesindeki “Tüketici”
tanımı kapsamında bu konutu almış olmalarına bağlıdır. Buna
göre “Ticari veya
mesleki olmayan amaçlarla hareket eden
gerçek veya tüzel kişiye tüketici
denir.” Dolayısıyla uyuşmazlık konusu konut ticari veya
mesleki amaçlarla edinilmişse tüketici hukuku kapsamında
değerlendirilemez. Bu konudaki uyuşmazlıklar doğrudan 6098 sayılı
Türk Borçlar Kanunu’nda ki eser sözleşmeleri ve genel hükümler
çerçevesinde çözümlenir.
IV. TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUNA GÖRE AYIPLI MAL,
AYIPLI HİZMET DEĞERLENDİRMESİ:
Müteahhidin zamanında taşınmazı teslim etmemesi ayıplı mal
olarak mı yoksa ayıplı hizmet olarak mı değerlendirilecektir.
6502
sayılı
kanunun “Ayıplı Hizmet” başlıklı
13’üncü
maddesinin birinci fıkrası “Ayıplı hizmet,
sözleşmede belirlenen süre içinde başlamaması veya taraflarca
kararlaştırılmış olan ve objektif olarak sahip olması gereken
özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı olan
hizmettir.” hükmü ile ayıplı hizmeti tanımlamıştır.
Konut kredisi kullanılarak alınan evin geç teslimi ya da hiç
teslim edilmemesi tüketicinin ondan beklediği faydayı ortadan
kaldıran maddi bir eksiklik oluşturmaktadır. Evin zamanında
teslim edilmemesi aynı zamanda sağlayıcı yani müteahhit
tarafından bildirilen reklam ve ilanlara da aykırılık
oluşturmaktadır. Bu sebeplerle evin geç teslimi ya da hiç teslim
edilmemesi ayıplı hizmet olarak kabul edilmelidir.
V. AYIPLI HİZMET DURUMUNDA KULLANILACAK HUKUKİ HAKLAR:
Evin geç teslimi ya da hiç teslim edilmemesi durumunda tüketici
müteahhitten 6502 sayılı yasanın 11’inci maddesindeki hukuki
haklarını talep edebilir. Buna göre tüketicinin hakları
aşağıdaki gibidir.
a) Satılanı geri
vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme,
b) Satılanı alıkoyup
ayıp oranında satış bedelinden indirim isteme,
c) Aşırı bir masraf
gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak
üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme,
ç) İmkân varsa,
satılanın ayıpsız bir misli ile değiştirilmesini isteme,
seçimlik haklarından
birini kullanabilir.
VI. BAĞLI KONUT KREDİSİ KULLANDIRAN BANKALARIN HUKUKİ
SORUMLULUĞU:
Bitmemiş bir ev için bağlı konut kredisi kullandıran bankalar
6502 sayılı Tüketicinin
Korunması Hakkında Kanun’un 30
ve 35’inci
maddelerine göre satıcı ile birlikte müteselsilen
sorumludur. Konunun
iyi anlaşılabilmesi için öncelikle bağlı kredinin ne olduğunun
tam olarak anlaşılabilmesi gerekmektedir.
6502
sayılı yasanın 30’uncu maddesine göre; “Bağlı
kredi sözleşmesi; tüketici kredisinin münhasıran belirli bir
malın veya hizmetin tedarikine ilişkin bir sözleşmenin finansmanı
için verildiği ve bu iki sözleşmenin objektif açıdan ekonomik
birlik oluşturduğu sözleşmedir.”
Aynı yasanın 35’inci maddesi ise konut finansmanı sözleşmesinde
bağlı kredinin tanımını yapmıştır. Buna göre; “Bağlı
kredi sözleşmesi; konut finansmanı kredisinin münhasıran belirli
bir konutun satın alınması durumunda bir sözleşmenin finansmanı
için verildiği ve bu iki sözleşmenin objektif açıdan ekonomik
bir birlik oluşturduğu sözleşmedir.”
6502 sayılı yasanın 30’uncu
maddesi genel olarak tüketici kredilerini düzenlemesi nedeniyle
35’inci maddeye göre genel hüküm niteliğindedir. 30’uncu
madde devamında bağlı kredinin tanımında geçen “ekonomik
birlik” tanımından neyin
anlaşılması gerektiğini de düzenlemiştir. Buna göre ekonomik
birliğin varlığı;
a)
Satıcı veya sağlayıcının tüketici için krediyi finanse
ettiği,
b)
Üçüncü bir tarafça finanse edilmesi durumunda, kredi verenin
kredi sözleşmesinin imzalanması veya hazırlanması ile ilgili
olarak satıcı veya sağlayıcının hizmetlerinden yararlandığı,
c)
Belirli bir mal veya hizmetin verilmesinin kredi sözleşmesinde
açıkça belirtildiği,
durumlarından
en az birinin varlığı hâlinde kabul edilir.
Maddeyi
somutlaştıracak olursak satıcı ya da sağlayıcı olan müteahhit
konutu satarken aynı zamanda alıcının konut finansmanını
sağlayacak olan banka ile irtibatını sağlıyorsa, alıcıyı
belli bir bankaya, yönlendiriyorsa, satış ofisinde belli bir
bankanın temsilcisine yer ayırmış ve alıcının ayrılan o yerde
kredi görüşmesi yapmasına olanak tanıyorsa, banka ile yapılan
kredi sözleşmesinde alım satım sözleşmesinden söz ediliyorsa
bu durumda “ekonomik birlik” olduğu
kabul edilecektir.
Ekonomik
birliğin olduğu durumlarda konutun hiç ya da gereği gibi teslim
edilmemesi durumunda tüketici yukarıda açıkladığımız 6502
sayılı yasanın 11’inci maddesindeki seçimlik haklarından
birini kullanmışsa satıcı ve konut finansmanı kuruluşu
müteselsilen sorumlu olacaktır. Konut finansmanı kuruluşunun
sorumluluğu; konutun teslim edilmemesi durumunda konut satış
sözleşmesinde veya bağlı kredi sözleşmesinde belirtilen konut
teslim tarihinden, konutun teslim edilmesi durumunda konutun teslim
edildiği tarihten itibaren, kullanılan kredi miktarı ile sınırlı
olmak üzere bir yıldır. Yani konutun 01.01.2018 tarihinde teslim
edilmesi gerekiyorsa eğer bankanın sorumluluğuna bir yıl sonrası
için 01.01.2019 tarihine kadar gidilebilecektir. Bu tarihten sonra
bankanın sorumluluğu kalkacaktır. Yine bankanın sorumluluğu
alıcıya vermiş olduğu kredi miktarı kadar olacaktır. Örneğin
300.000,00 TL değerindeki ev için banka 250.000,00 TL kredi
kullandırmışsa bankanın müştereken ve müteselsilen sorumlu
olduğu miktar 250.000,00 TL ile sınırlı olacaktır.
Konut
finansmanı kuruluşu ile satıcı arasında belirli bir konutun
tedarikine ilişkin bir sözleşme olmaksızın, tüketicinin kendisi
tarafından belirlenen konutun bedelinin kredi veren konut finansmanı
kuruluşu tarafından ödenmesi suretiyle kullandırılan krediler
bağlı kredi sayılmaz. Örneğin bir taşınmazın alımı
konusunda müteahhitle anlaşılmasından sonra müteahhidin hiç bir
hukuki bağı ve ilgisi olmayan bir bankaya gidilerek konut kredisi
kullanılması durumunda bu kredi bağlı kredi kabul edilmemektedir.
Dolayısıyla müteahhidin evi teslim etmemesi durumunda bankanın
hukuki bir sorumluluğu doğmayacaktır.
Uygulamada
en çok ispat zorluğu yaşanan durumlar küçük müteahhitlerin
banka şubeleriyle yaptıkları ancak ispatlanamayan bağlı kredi
anlaşmalarından kaynaklanan uyuşmazlıklarda görülmektedir.
Büyük firmalar bankalarla bağlı kredi anlaşması yaptıklarını
kamuya ilan etmekte ve reklamlarını da buna göre yapmakta ve hatta
satış ofislerinde bankaların temsilcilerini bulundurmakta,
müşterileri ile bankaları kendi ofislerinde buluşturmaktadırlar.
Küçük müteahhitlerse belli bir banka şubesi ile anlaşma
yapmakta ancak bu anlaşma gizli kalmaktadır. Müteahhitten daire
alan tüketici müteahhit tarafından belli bir bankanın belli bir
şubesine yönlendirilmekte ve o şubeden kredi kullanması
sağlanmaktadır. Evin teslim edilmemesi durumunda tüketicinin hem
satıcıya hem de bankaya dava açmak istemesi durumunda yukarıda
açıkladığımız alım satım sözleşmesi ile kredi sözleşmesi
arasında “ekonomik birlik” bulunup bulunmadığının
tespiti güçleşmektedir. Bu durumlarda aynı binadan daire satın
alanların hepsinin ya da büyük çoğunluğunun aynı bankanın
aynı şubesinden kredi kullanmış olmaları durumunda bağlı
kredinin var olduğu ve sözleşmeler arasında “ekonomik
birlik” bulunduğu kabul edilmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder