10 Temmuz, 2012

BOŞANMA SONRASI MALLARIN PAYLAŞIMI - 2

KATILMA ALACAĞI DAVASI

I. GİRİŞ:

Boşanma davalarından hemen sonra en çok açılan dava türlerinden biri de katılma alacağı davalarıdır. Eşlerin evlilik birliği içinde edindikleri mallara yaptıkları katkıların belirlenmesi ve bu konuda çıkan uyuşmazlıkların giderilmesi katılma alacağı davaları ile sağlanmaktadır. Bu makalemizde katılma alacağı davalarını inceleyeceğiz.

II. AİLE MAHKEMELERİNİN KURULUŞ, GÖREV VE YARGILAMA USULLERİNE DAİR  KANUN’A GÖRE GÖREVLİ MAHKEME:

4787 sayılı Aile Mahkemeleri’nin Kuruluş Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun’un “Aile Mahkemelerinin görevleri” başlıklı 4. maddesine göre Aile mahkemeleri, aşağıdaki dava ve işleri görürler:

1. 22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun Üçüncü Kısım hariç olmak üzere İkinci Kitabı ile 03.12.2001 tarihli ve 4722 sayılı Türk Medenî Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanuna göre aile hukukundan doğan dava ve işler,

2. 20.5.1982 tarihli ve 2675 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanuna göre aile hukukuna ilişkin yabancı mahkeme kararlarının tanıma ve tenfizi,

3. Kanunlarla verilen diğer görevler.  

Buna göre aile mahkemeleri TMK m. 118 ve m. 395 arasındaki konulardan doğan dava ve işlere bakmaya görevlidir. Katılma alacağı davaları TMK m. 231 ve m. 240 arasında ki hükümlerde düzenlendiğinden görevli mahkeme aile mahkemeleridir.

4787 sayılı kanun m. 2’ye göre “Aile mahkemesi kurulamayan yerlerde bu Kanun kapsamına giren dava ve işlere, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenen Asliye Hukuk Mahkemesince bakılır.”

III. TÜRK MEDENİ KANUNU’NA GÖRE YETKİLİ MAHKEME:

Katılma alacağı davasında yetkili mahkeme TMK m. 214 hükmüne göre belirlenir. TMK m. 214;

“Eşler veya mirasçılar arasında bir mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davalarda, aşağıdaki mahkemeler yetkilidir:

1. Mal rejiminin ölümle sona ermesi durumunda ölenin son yerleşim yeri mahkemesi,

2. Boşanmaya, evliliğin iptaline veya hâkim tarafından mal ayrılığına karar verilmesi durumunda, bu davalarda yetkili olan mahkeme,

3. Diğer durumlarda davalı eşin yerleşim yeri mahkemesi” hükmünü içermektedir.

Buna göre evlilik boşanma ile sonuçlanmışsa boşanma kararını veren mahkeme mal rejiminin tasfiyesi davasına bakmaya da yetkilidir.

IV. AİLE MAHKEMELERİNİN KURULUŞ, GÖREV VE YARGILAMA USULLERİNE DAİR  KANUN’A GÖRE YARGILAMA YÖNTEMİ:

Katılma alacağı davalarında iki ayrı kanundaki yargılama yöntemi uygulanır. Bunlardan en özel hükümlü olanı 4787 sayılı Aile Mahkemeleri’nin Kuruluş Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun’un “Usul hükümleri” başlıklı 7. maddesidir. Bu maddeye göre Aile mahkemeleri, öncelikle eşlerin ve çocukların karşı karşıya oldukları sorunları tespit ederek bunların sulh yoluyla çözümünü sağlamaya çalışır. Sulh yöntemini uygularken gerektiğinde uzmanlardan da yararlanır. Mahkeme sulh sağlanamadığı takdirde davanın esasını karar bağlamak durumundadır.

V. HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU’NA GÖRE YARGILAMA YÖNTEMİ:

4787 sayılı Aile Mahkemeleri’nin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun’un “Usul hükümleri” başlıklı 7. maddesi bu kanunda hüküm olmayan hallerde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’ndaki hükümlerin uygulanacağını hüküm altına almıştır. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu yürürlükten kalktığı için bu hükümlerin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu olarak anlaşılması gerekir. 4787 sayılı kanun ile HMK arasındaki en önemli benzerlik HMK m. 140/II’ye göre de hâkimin tarafları önce sulha teşvik etmek zorunda olmasıdır.

VI. DAVANIN KONUSU:

Katılma alacağı davası ancak mal rejiminin tasfiyesi esnasında istenebilir. Bu sebeple mal rejimi sona ermiş olmalıdır. Bu makalede mal rejiminin sona ermesi durumlarından boşanma nedenine dayalı olarak sona erme halini dikkate alarak açıklayacağız.

Açılan davada davacı talebini açıklıkla ortaya koymalıdır. Talep edilen katılma alacağı miktarı dava dilekçesinde açıkça belirtilmelidir. Çünkü katılma alacağı davası nispi harca tabidir.

Katılma alacağı davası kural olarak eşler tarafından açılabilir ancak mal rejimi ölümle sona ermişse katılma alacağı davasını ölen eşin mirasçıları açabileceği gibi sağ kalan eş ölen eşin mirasçılarına karşı da açabilir. Dolayısıyla katılma alacağı davasının miras hukuku ile de yakın ilişkisi bulunmaktadır.

Boşanma öncesinde eşler zaman zaman diğer eşin katılma alacağını azaltmak amacıyla üzerlerinde ki bir kısım malları üçüncü kişilere karşı muvazaalı yani danışıklı devir yapmaktadırlar. Bu durumda katılma alacaklısı eş katılma alacağı davasını TMK m. 229’a göre ihbar edilmek koşuluyla üçüncü kişilere karşıda ileri sürebilir.

Katılma alacağı davasında talep konusu katılma alacağına faiz ancak katılma alacağı davasının sonuçlandığı tarihten itibaren yürütülebilir. Faizin başlangıç tarihi katılma alacağı davasının karar tarihidir.

Katılma alacağı davası açıldıktan sonra diğer eş HMK m. 132 ve 133’e göre karşılık dava yoluyla katılma alacağı davası açabileceği gibi ayrı bir dava açarak da katılma alacağı talebinde bulunabilir. Ayrı bir dava yoluyla katılma alacağı talebinde bulunursa HMK m. 166’ya göre ilk açılan davanın görüldüğü mahkemece iki davanın birleştirilmesine karar verilerek iki dava birlikte görülür.

Katılma alacağı davası mal rejimi süresince edinilen edinilmiş malların toplamına yöneliktir.

VII. BOŞANMA DAVASI VE KATILMA ALACAĞI DAVASI ARASINDAKİ HUKUKİ İLİŞKİ:

Katılma alacağı davası boşanma davası sonuçlanıp kesinleştikten sonra açılabilir. Çünkü mal rejimi sona ermeden tasfiyesine başlanamaz. Mal rejimini sona erdiren sebeplerden biri de boşanma olduğu için öncelikle boşanma davasının sonuçlanması gerekir.

Eğer katılma alacağı davası ve boşanma davası birlikte açılmışsa hâkim iki davanın HMK m. 167 hükmü uyarınca ayrılmasına karar verebilir. Katılma alacağı davasına aynı mahkeme bakmaya devam eder. Ancak HMK m. 165/I hükmü uyarınca boşanma davasını ayrılan mal rejiminin tasfiyesi davası için bekletici sorun yapabilir.

Bu ve benzeri usul sorunları ile karşılaşılmaması için katılma alacağı davasının boşanma davasının sonuçlanmasından sonra açılması gerekir. Ancak evlilik birliğinden mal kaçırılması ihtimali varsa ve bu durumda telafisi imkânsız zararlar oluşacaksa boşanma davasının açılmasından hemen sonra katılma alacağı davası da açılarak hem boşanma davası HMK m. 165/I’e göre bekletici sorun yapılmalı hem de katılma alacağı davasında evlilik birliği içindeki mallar için HMK m. 389 ve devamı maddelerine göre ihtiyati tedbir talep edilmelidir.  

VIII. ZAMANAŞIMI:

Katılma alacağı davasına yönelik olarak Türk Medeni Kanunu’nda zamanaşımına ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Ancak TMK m. 178’e göre “Evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.” Katılma alacağı da mal rejiminin sona ermesinden sonra talep edilebilecek bir hak olduğundan ve boşanma da mal rejimini sona erdiren sebeplerden biri olduğundan katılma alacağı davasının açılması boşanma hükmünün kesinleşmesinden itibaren TMK m. 178’e göre bir yıllık zamanaşımı süresine bağlıdır.

IX. YARGILAMA GİDERLERİ:

Katılma alacağı davalarında yapılacak yargılama giderleri 492 sayılı Harçlar Kanunu ve buna bağlı olarak çıkartılan Genel Tebliğ (1) sayılı tarife, Adalet Bakanlığı tarafından çıkartılan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Tanık Ücret Tarifesi, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesi ve Adalet Bakanlığı’nın onayından geçtikten sonra her yıl yenilenen Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Ücret Tarifesi’ne göre belirlenir.

Yukarıda belirttiğimiz hukuki düzenlemelere göre yargı masrafları 2012 yılı rakamlarına göre sırasıyla şu şekilde alınır.

Dava açılırken alınan masraf ve gider avansı miktarları aşağıdaki gibidir.

21,15 TL Aile Mahkemesi başvurma harcı, (492 sayılı Harçlar Kanunu Genel Tebliği (1) sayılı tarife)

Katılma alacağı istenen malların değeri üzerinden binde 59’un ¼’ü oranında nispi harç, (492 sayılı Harçlar Kanunu Genel Tebliği (1) sayılı tarife)

Eğer davacı avukat ile temsil ediliyorsa her bir vekâlet için 3,30 TL vekâlet harcı, (492 sayılı Harçlar Kanunu Genel Tebliği (1) sayılı tarife)

Taraf sayısının beş katı tutarında tebligat gideri, (Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesi)

Dava dilekçesinde tanık deliline dayanılmış ve tanık sayısı belirlenmiş ise tanık sayısınca 15,00 ile 30,00 TL arası tanık asgari ücreti ve tebligat gideri; tanık sayısı belirtilmemiş ise en az üç tanık asgari ücreti ve tebligat gideri, (Hukuk Muhakemeleri Kanunu Tanık Ücret Tarifesi ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesi)

Diğer iş ve işlemler için 50 TL (Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesi)

Dava sonuçlandığında alınan masraf miktarları aşağıdaki gibidir.

Eğer taraflar avukat ile temsil edilmişse 1.200,00 TL maktu avukatlık ücreti avukat ile temsil edilen tarafa verilir. (HMK m. 330 ve Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Ücret Tarifesi)

Davayı kaybeden taraf nispi harcın tamamını ödemek durumundadır. Davayı davacı kaybettiyse arta kalan ¾’lük bölümü tamamlar. Davayı davalı kaybettiyse harcın tamamını ödemek zorundadır. (492 sayılı Harçlar Kanunu Genel Tebliği (1) sayılı tarife)

Kararın Yargıtay’a temyiz edilmesi halinde alınacak masraf miktarları aşağıdaki gibidir.

103,50 TL temyiz harcı ve posta ve tebligat masrafı alınır. Posta ve tebligat masrafını dava açılırken yatırılmış olan gider avansı karşılamaya yetmiyorsa eğer ayrıca alınır. Kararı davalı temyiz ediyorsa davalının gider avansı ödemek zorunluluğu olmadığından bu masrafları ayrıca ödemek zorundadır. (492 sayılı Harçlar Kanunu Genel Tebliği (1) sayılı tarife)

04 Temmuz, 2012

BOŞANMA SONRASI MALLARIN PAYLAŞIMI - 1

MAL REJİMİNİN TASFİYESİ DAVASI

I. GİRİŞ:

Ülkemizde meydana gelen boşanma davalarının büyük bir bölümünde uyuşmazlık konusu mallar bulunmaktadır. Bu malların evlilik öncesinde alınmış olmaları, evlilik sonrasında alınmış olmaları, eşlerin birinin ya da her ikisinin birden katkı sağlamış olması, malların eşlerden birinin ya da ikisinin birden mülkiyetinde ya da zilyetliğinde olması gibi çok sayıda olasılık bulunmaktadır. Bu makalemizde mal rejiminin tasfiyesi davalarını inceleme konusu yapacağız.

II. AİLE MAHKEMELERİNİN KURULUŞ, GÖREV VE YARGILAMA USULLERİNE DAİR  KANUN’A GÖRE GÖREVLİ MAHKEME:

4787 sayılı Aile Mahkemeleri’nin Kuruluş Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun’un “Aile Mahkemelerinin görevleri” başlıklı 4. maddesine göre Aile mahkemeleri, aşağıdaki dava ve işleri görürler:

1. 22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun Üçüncü Kısım hariç olmak üzere İkinci Kitabı ile 03.12.2001 tarihli ve 4722 sayılı Türk Medenî Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanuna göre aile hukukundan doğan dava ve işler,

2. 20.5.1982 tarihli ve 2675 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanuna göre aile hukukuna ilişkin yabancı mahkeme kararlarının tanıma ve tenfizi,

3. Kanunlarla verilen diğer görevler.  

Buna göre aile mahkemeleri TMK m. 118 ve m. 395 arasındaki konulardan doğan dava ve işlere bakmaya görevlidir. Mal rejiminin tasfiyesi davaları TMK m. 271 ve m. 281 arasında ki hükümlerde düzenlendiğinden görevli mahkeme aile mahkemeleridir.

4787 sayılı kanun m. 2’ye göre “Aile mahkemesi kurulamayan yerlerde bu Kanun kapsamına giren dava ve işlere, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenen Asliye Hukuk Mahkemesince bakılır.”

III. TÜRK MEDENİ KANUNU’NA GÖRE YETKİLİ MAHKEME:

Mal rejiminin tasfiyesi davasında yetkili mahkeme TMK m. 214 hükmüne göre belirlenir. TMK m. 214;

“Eşler veya mirasçılar arasında bir mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davalarda, aşağıdaki mahkemeler yetkilidir:

1. Mal rejiminin ölümle sona ermesi durumunda ölenin son yerleşim yeri mahkemesi,

2. Boşanmaya, evliliğin iptaline veya hâkim tarafından mal ayrılığına karar verilmesi durumunda, bu davalarda yetkili olan mahkeme,

3. Diğer durumlarda davalı eşin yerleşim yeri mahkemesi” hükmünü içermektedir.

Buna göre evlilik boşanma ile sonuçlanmışsa boşanma kararını veren mahkeme mal rejiminin tasfiyesi davasına bakmaya da yetkilidir.

IV. AİLE MAHKEMELERİNİN KURULUŞ, GÖREV VE YARGILAMA USULLERİNE DAİR  KANUN’A GÖRE YARGILAMA YÖNTEMİ:

Mal rejiminin tasfiyesi davalarında iki ayrı kanundaki yargılama yöntemi uygulanır. Bunlardan en özel hükümlü olanı 4787 sayılı Aile Mahkemeleri’nin Kuruluş Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun’un “Usul hükümleri” başlıklı 7. maddesidir. Bu maddeye göre Aile mahkemeleri, öncelikle eşlerin ve çocukların karşı karşıya oldukları sorunları tespit ederek bunların sulh yoluyla çözümünü sağlamaya çalışır. Sulh yöntemini uygularken gerektiğinde uzmanlardan da yararlanır. Mahkeme sulh sağlanamadığı takdirde davanın esasını karar bağlamak durumundadır.

V. HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU’NA GÖRE YARGILAMA YÖNTEMİ:

4787 sayılı Aile Mahkemeleri’nin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun’un “Usul hükümleri” başlıklı 7. maddesi bu kanunda hüküm olmayan hallerde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’ndaki hükümlerin uygulanacağını hüküm altına almıştır. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu yürürlükten kalktığı için bu hükümlerin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu olarak anlaşılması gerekir. 4787 sayılı kanun ile HMK arasındaki en önemli benzerlik HMK m. 140/II’ye göre de hâkimin tarafları önce sulha teşvik etmek zorunda olmasıdır.

VI. DAVANIN KONUSU:

Ülkemizde yasal mal rejimi TMK m. 202’ye göre edinilmiş mallara katılma rejimidir. Bu mal rejiminin aksi kararlaştırılabileceği gibi evlilik süresince de değiştirilebilir. Mal rejiminin tasfiyesi davalarını konu aldığımız bu makalemizde öncelikle edinilmiş mallar ile kişisel malların neler olduğunu açıklamaya çalışacağız.

Mal rejiminin tasfiyesi davasına yalnız edinilmiş mallar konu edilebilir. Kişisel mallar konu edilemez. Bu sebeple dava açılırken tasfiyesi talep edilen malların edinilmiş mal ya da kişisel mal kapsamına girip girmediği iyi araştırılmalıdır.

VII. EDİNİLMİŞ MALLAR:

TMK m. 118’e göre Edinilmiş mallara katılma rejimi, edinilmiş mallar ile eşlerden her birinin kişisel mallarını kapsar.” Kanun hem edinilmiş malı hem de kişisel malları ayrı maddeler halinde belirlemiştir.

TMK m. 219’a göre “Edinilmiş mal, her eşin bu mal rejiminin devamı süresince karşılığını vererek elde ettiği malvarlığı değerleridir.” TMK m. 219 edinilmiş malları “özellikle şunlardır” ibaresiyle belirleyerek genel anlamda sınırlarını belirlemiştir. Buna göre;

1. Çalışmasının karşılığı olan edinimler,

2. Sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacı ile kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemeler,

3. Çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatlar,

4. Kişisel mallarının gelirleri,

5. Edinilmiş malların yerine geçen değerler edinilmiş mal olarak kabul edilmektedir.

Bunları biraz açıklayacak olursak çalışmasının karşılığı olan edinimlere şunlar girmektedir. Sermayesi kişisel mallardan olmayan her türlü mesleki faaliyet, düşünsel faaliyet olarak kabul edilen fikir ve sanat eserleri ve buna bağlı olarak telif ücreti, maaş ve benzer isimler altında ödenen, ücret, aylık, haftalık, gündelik gibi ödemeler, çalışılan yerden alınan ikramiye, kıdem tazminatı, prim, bahşiş, kâr, kâr payı, kazanç, zirai kazanç, vizite ücreti, vekâlet ücreti, transfer ücreti.

Sosyal güvenlik ve yardım ödemeleri ise; personel yardım sandığı ödemesi, emekli maaşı, emekli ikramiyesi, yaşlılık aylığı, maluliyet aylığı, işsizlik parası, dul ve yetim aylığı, kişisel mallardan karşılanmaması koşulu ile bireysel emeklilik ödemeleri, isteğe bağlı sigortalılık ödemeleridir.

Çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatlara ise; iş kazası ya da trafik kazası sebebiyle ödenen tazminatlar girmektedir.   

Kişisel malların gelirleri ise en çok tartışma yaratan konudur. Kişisel mallara her türlü semere dâhildir. Örneğin evlilik öncesinde alınan bir taşınmazın kiraya verilmesinden elde edilen para, evlilik öncesi kazanılan para ya da hisse senedinin faiz ya da kâr payı kişisel malların geliri kabul edilmektedir.

Edinilmiş mallar yerine geçen değerler konusu da kişisel malların gelirleri kadar tartışma yaratan bir konudur. Edinilmiş bir mal elden çıkartılmış ve yerine başka bir mal alınmış olabilir. Bu durumda edinilmiş malın yerine alınan malda edinilmiş mal sayılmaktadır. Ancak edinilmiş malın satışından sora alınan mala eş kişisel mallarından katkıda bulunmuşsa katkıda bulunduğu miktar açısından malın edinilmiş mal olup olmadığı açısından denkleştirme yapılabilir.

VIII. KİŞİSEL MALLAR:

TMK m. 220 aşağıda sayılanları, kanun gereğince kişisel mal kabul etmiştir.

1. Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya,

2. Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri,

3. Manevî tazminat alacakları,

4. Kişisel mallar yerine geçen değerler.

Kişisel kullanıma yarayan eşya olarak her türlü giyim eşyası, mücevher, saat, spor araçları, cep telefonu, gözlük ve benzeri protezler, bilgisayar, traş makinesi, makyaj malzemeleri, kaset sayılabilir. Bu eşyalar kişisel malların getirisi ile alınmamış olsa da kişisel mal sayılırlar. Ancak edinilmiş mallarla alınmışsa tasfiye esnasında artık değerin belirlenmesinde dikkate alınır.

Eşlerin evliliklerinin başlangıcında sahip oldukları mallar kişisel mal sayılmaktadır. Evlilik tarihinden önce alınmış ancak evlilik tarihinden sonra satılan ve satıştan gelen para ile alınmış başka bir mal varsa bu mallarda kişisel mal sayılmaktadır. Evlilik öncesi verilen çeyizlerde bu kapsamda kişisel mal sayılmaktadır.

Evlilik sonrasında eşlere kalan her türlü miras kişisel mal sayılmaktadır. Miras malları edinilmiş mallar kapsamında değerlendirilemez.

Eşlerin talih ya da şans oyunlarından, yarışmalardan, bağışlamalardan, sosyal yardımlardan ve benzeri her türlü karşılıksız kazandırmalardan gelen malları da kişisel mal olarak kabul edilmektedir.

Eşler evlilikleri süresince karşılaştıkları bir takım olaylar nedeniyle manevi tazminat alma hakkına kavuşabilirler. Bu durumda eşlere ödenen manevi tazminat kişisel mal sayılmaktadır.

Yukarıda saydığımız kişisel malların elden çıkartılması durumunda yerine geçen her türlü mal da kişisel mal olarak kabul edilmektedir.

IX. BOŞANMA DAVASI VE MAL REJİMİNİN TASFİYESİ DAVASI ARASINDAKİ HUKUKİ İLİŞKİ:

Mal rejiminin tasfiyesi davası boşanma davası sonuçlanıp kesinleştikten sonra açılabilir. Çünkü mal rejimi sona ermeden tasfiyesine başlanamaz. Mal rejimini sona erdiren sebeplerden biri de boşanma olduğu için öncelikle boşanma davasının sonuçlanması gerekir.

Eğer mal rejiminin tasfiyesi davası ve boşanma davası birlikte açılmışsa hâkim iki davanın HMK m. 167 hükmü uyarınca ayrılmasına karar verebilir. Mal rejiminin tasfiyesi davasına aynı mahkeme bakmaya devam eder. Ancak HMK m. 165/I hükmü uyarınca boşanma davasını ayrılan mal rejiminin tasfiyesi davası için bekletici sorun yapabilir.

Bu ve benzeri usul sorunları ile karşılaşılmaması için mal rejiminin tasfiyesi davasının boşanma davasının sonuçlanmasından sonra açılması gerekir. Ancak evlilik birliğinden mal kaçırılması ihtimali varsa ve bu durumda telafisi imkânsız zararlar oluşacaksa boşanma davasının açılmasından hemen sonra mal rejiminin tasfiyesi davası da açılarak hem boşanma davası HMK m. 165/I’e göre bekletici sorun yapılmalı hem de mal rejiminin tasfiyesi davasında evlilik birliği içindeki mallar için HMK m. 389 ve devamı maddelerine göre ihtiyati tedbir talep edilmelidir.

X. YARGILAMA GİDERLERİ:

Mal rejiminin tasfiyesi davalarında yapılacak yargılama giderleri 492 sayılı Harçlar Kanunu ve buna bağlı olarak çıkartılan Genel Tebliğ (1) sayılı tarife, Adalet Bakanlığı tarafından çıkartılan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Tanık Ücret Tarifesi, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesi ve Adalet Bakanlığı’nın onayından geçtikten sonra her yıl yenilenen Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Ücret Tarifesi’ne göre belirlenir.

Yukarıda belirttiğimiz hukuki düzenlemelere göre yargı masrafları 2012 yılı rakamlarına göre sırasıyla şu şekilde alınır.

Dava açılırken alınan masraf ve gider avansı miktarları aşağıdaki gibidir.

21,15 TL Aile Mahkemesi başvurma harcı, (492 sayılı Harçlar Kanunu Genel Tebliği (1) sayılı tarife)

Tasfiyesi istenen malların değeri üzerinden binde 59’un ¼’ü oranında nispi harç, (492 sayılı Harçlar Kanunu Genel Tebliği (1) sayılı tarife)

Eğer davacı avukat ile temsil ediliyorsa her bir vekâlet için 3,30 TL vekâlet harcı, (492 sayılı Harçlar Kanunu Genel Tebliği (1) sayılı tarife)

Taraf sayısının beş katı tutarında tebligat gideri, (Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesi)

Dava dilekçesinde tanık deliline dayanılmış ve tanık sayısı belirlenmiş ise tanık sayısınca 15,00 ile 30,00 TL arası tanık asgari ücreti ve tebligat gideri; tanık sayısı belirtilmemiş ise en az üç tanık asgari ücreti ve tebligat gideri, (Hukuk Muhakemeleri Kanunu Tanık Ücret Tarifesi ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesi)

Diğer iş ve işlemler için 50 TL (Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesi)

Dava sonuçlandığında alınan masraf miktarları aşağıdaki gibidir.

Eğer taraflar avukat ile temsil edilmişse 1.200,00 TL maktu avukatlık ücreti avukat ile temsil edilen tarafa verilir. (HMK m. 330 ve Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Ücret Tarifesi)

Davayı kaybeden taraf nispi harcın tamamını ödemek durumundadır. Davayı davacı kaybettiyse arta kalan ¾’lük bölümü tamamlar. Davayı davalı kaybettiyse harcın tamamını ödemek zorundadır. (492 sayılı Harçlar Kanunu Genel Tebliği (1) sayılı tarife)

Kararın Yargıtay’a temyiz edilmesi halinde alınacak masraf miktarları aşağıdaki gibidir.

103,50 TL temyiz harcı ve posta ve tebligat masrafı alınır. Posta ve tebligat masrafını dava açılırken yatırılmış olan gider avansı karşılamaya yetmiyorsa eğer ayrıca alınır. Kararı davalı temyiz ediyorsa davalının gider avansı ödemek zorunluluğu olmadığından bu masrafları ayrıca ödemek zorundadır. (492 sayılı Harçlar Kanunu Genel Tebliği (1) sayılı tarife)