30 Aralık, 2011

FUTBOLCU ALACAKLARININ İCRA YOLU İLE TAHSİLİ

FUTBOLCULARIN KULÜPLERDEN OLAN ALACAKLARININ
İCRA YOLUYLA TAHSİLİ

I. GİRİŞ:

TFF Uyuşmazlık Çözüm Kurulu’nun son yapılan yasa değişikliği ve TFF statüsünde yapılan değişiklikle işlevsiz hale gelmesinden sonra futbolcuların kulüplerden olan alacaklarının tahsili ancak yargısal yollardan sağlanır hale geldi. Bu yollardan bir diğeri de ilamsız icra takibi yapılarak alacağın tahsil edilmesidir. 

II. ALACAĞIN MİKTARININ BELİRLENMESİ:

Futbolcuların kulüplerle yaptıkları sözleşmelerde belirlenen alacak kalemleri aşağıdaki gibidir.

Asgari ücret,

Garanti ücret,

Peşinat,

Maç başı ücreti,

Prim

Asgari ücret diğer alacak kalemlerinden bağımsız olarak belirlenmiş olabileceği gibi maç başı ücreti içinde de kararlaştırılmış olabilir.

Garanti ücret ve peşinat olarak belirlenen ücret çoğu zaman belirli vadeler halinde taksitlendirilmiş olabileceği gibi karşılığında bono da verilmiş olabilir.

Maç başı ücretleri ise futbolcunun kadroda olması ve maçta oynaması durumlarına göre orantılı olarak belirlenmektedir. Örneğin maç başı ücreti olarak 1.000,00 TL belirlenmişse maç başı ücretinin ödenme oranları şu şekilde olabilir:

Futbolcu;

İlk on bir de sahaya çıkarsa % 100’ü,

Sonradan oyuna girerse % 75’i,

Kadroda olup oyuna girmezse % 50’si,

Sakatlık durumunda ilk on sekiz kişilik kadroya girilememesi durumunda % 25’i ödenecektir.

Primlerin ödenmesi ise galibiyete, kupa maçlarında tur atlanılmasına, şampiyonluğa ya da başkaca başarıya bağlı olan alacak kalemleridir.

Gerek maç başı ücretlerinin gerekse diğer alacak kalemlerinin net mi yoksa bürüt mü olduğu futbolcunun alacaklarının hesabında önem taşır. Alacak miktarı tam anlamıyla belirlenmeden icra takibine başlanılmamalıdır. Alacak miktarı belirlenemiyorsa HMK’da düzenlenmiş olan tespit davası ya da belirsiz alacak davası açılması yoluna gidilebilir.

III. ALACAĞIN MUACCEL HALE GELMESİ:

Sözleşmeden kaynaklanan futbolcu alacakları için icra takibi başlatılabilmesi alacağın muaccel hale gelmesi ile yani ödeme gününün gelmiş olması ile mümkündür. Yukarıda belirttiğimiz alacak kalemleri aşağıdaki şekilde vadeleri geldiğinde muaccel hale gelirler.

Asgari ücret; her aybaşında,

Garanti ücret ve peşinat; sözleşmede ödenmesi kararlaştırılan tarihte,

Maç başı ücreti; futbolcunun kadroda olduğu ya da oyuna girdiği her müsabakanın bitim tarihinde,

Prim; verilmesi başarı şartına bağlanmış sportif olayın gerçekleştiği tarihte muaccel hale gelir. 

Bu alacakların muaccel hale gelebilmesi için 818 sayılı Borçlar Kanunu m. 101’e göre ya sözleşmede belirli bir tarihin belirlenmiş olması ya da alacaklı tarafından borçlunun ihtar edilmiş olması gerekmektedir. Yukarıda belirttiğimiz alacak kalemlerinden asgari ücret, garanti ücret ve peşinat alacaklarının ödeme tarihleri sözleşmede belirgin olsa da maç başı ücretlerinin ve primlerin sözleşmede belirgin olması mümkün değildir. Bu sebeple dava yoluna gidilecekse eğer borçlu kulübe alacağın vadesinin gelmesinden hemen sonra ihtarname çekilerek vadesi gelen borcu ödemesi ihtarının yapılması bundan sonra dava açılması gerekmektedir. Ancak ilamsız icra takibi başlatılacaksa gönderilecek ödeme emri ihtarname yerine geçeceği için icra takibi öncesi ihtarnameye gerek yoktur.

IV. İLAMSIZ İCRA YOLUYLA ALACAĞIN TAHSİLİ:

Futbolcuların kulüplerden olan alacaklarını icra yoluyla tahsil etmelerinin yolu İİK m. 41 ve devamı maddelerine göre ilamsız icra takibi yapılmasıdır. İlamsız icra takibi yapılabilmesi için de yukarıda açıkladığımız gibi alacağın miktarının belirlenmiş olması gerekir.

Her bir alacak kalemi için alacak kalemlerinin vadesinin gelmesinden sonra ilamsız icra takibi başlatılabilir. Bunun için ihtarname çekmeye gerek yoktur. Borçlu kulübe gönderilecek ilamsız icra ödeme emri ihtarname yerine geçer. Ancak alacak kalemlerinin tamamı için icra takibi başlatılacaksa her bir alacak kaleminin vadesi farklı olacağı için vade tarihinden sonra ihtarname çekilip son alacak kaleminin vadesinin de dolmasından sonra bütün alacak kalemleri için icra takibi yapılabilir. Her bir alacak kalemlerinin vadesinin gelmesinden sonra ihtarname çekilmesi faizin başlangıç tarihi açısından önemlidir. İhtarname borçlu kulübe ulaştığı tarihte alacak muaccel hale geleceği için faiz de bu tarihten itibaren işlemeye başlayacaktır. Ancak ihtarnamede alacağın faizi de talep edilmelidir.

V. İCRA MASRAFLARI:

İlamsız icra takibi masrafları 492 sayılı Harçlar Kanunu ve buna bağlı olarak çıkartılan Genel Tebliğ (1) sayılı tarife ve Adalet Bakanlığı’nın onayından geçtikten sonra her yıl yenilenen Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Ücret Tarifesi’ne göre belirlenir.

Yukarıda belirttiğimiz hukuki düzenlemelere göre yargı masrafları 2011 yılı rakamlarına göre sırasıyla şu şekilde alınır.

18,40 TL icraya başvurma harcı, (492 sayılı Harçlar Kanunu ve buna bağlı olarak çıkartılan Genel Tebliğ (1) sayılı tarife)

Takibe konulan miktarın binde beşi oranında nispi harç, (492 sayılı Harçlar Kanunu ve buna bağlı olarak çıkartılan Genel Tebliğ (1) sayılı tarife)

Alacaklı futbolcu avukat ile temsil edilmişse takip miktarı üzerinden avukatlık asgari ücret tarifesine göre hükmedilecek nispi avukatlık ücreti (Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Ücret Tarifesi)

VI. İCRA TAKİBİNE İTİRAZ:

İİK m. 62’ye göre ilamsız icra takibi ödeme emrini alan borçlu kulüp yedi gün içinde borca itiraz etmez ise takip kesinleşir. Takibin kesinleşmesinden sonra borçlu kulübün mal varlığına karşı haciz işlemleri başlatılabilir.

Borca itiraz halinde takip durur. Borçlu kulüp borcun tamamına itiraz edebileceği gibi bir kısmına da itiraz edebilir. Ayrıca alacak kalemlerinin dayandığı sözleşme altındaki imzaya da itiraz edebilir.

VII. ALACAKLI FUTBOLCUNUN İTİRAZIN İPTALİ DAVASI AÇMASI:

İİK m. 62’ye göre yapılan itiraz ile icra takibi durur. İcra takibinin kaldığı yerden devamı borçlu kulüp aleyhine İİK m. 67’ye göre itirazın iptali davasının açılması ve itirazın iptali kararı ile sonuçlanması ile mümkündür. İtirazın iptali davası itirazın tebliğinden itibaren bir yıldır. İtirazın tebliğinden kasıt alacaklının itirazdan yazılı olarak haberdar olmasını ifade eder. Yazılı olarak haberdar olma ya icra müdürlüğünün itirazı alacaklıya ya da vekiline tebliğ etmesi ya da alacaklı ya da vekilinin icra dosyasından itiraz dilekçesinin bir örneğini almasıdır.

VIII. HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU’NA GÖRE GÖREVLİ MAHKEME:

HMK m. 2/I hükmüne göre “Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.” Futbolcuların kulüplerden olan alacakları malvarlığı haklarına ilişkin olduğundan alacağın tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptali için açılacak davada da görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir.

IX. HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU’NA GÖRE YETKİLİ MAHKEME:

HMK m. 6/I’e göre “Genel yetkili mahkeme davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.” Yerleşim yeri ise 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre belirlenir. Bu hükme göre görevli mahkeme davalı kulübün yerleşim yeri mahkemesidir.

X. DAVANIN ESASI HAKKINDAKİ TALEP KONULARI:

İtirazın iptali davasının esasını başlatılan ilamsız icra takibine yapılan itirazın kaldırılması ve icra takibinin kaldığı yerden devamına karar verilmesi talebi oluşturur. Bununla birlikte itirazın iptali davasında İİK m. 67/II hükmü uyarınca ilamsız takibe konulan alacak miktarının % 40’ı oranında icra inkâr tazminatı da talep edilebilir. Mahkeme yapacağı yargılama neticesinde itirazın tamamen ya da kısmen kaldırılmasına karar verebilir. Bu durumda itirazın kaldırılan kısmı için icra takibi devam eder. İcra inkâr tazminatı da itirazın kaldırılan kısmı için hükmedilir.

Borçlu kulüp itirazın iptali davasında icra takibine yaptığı itiraz gerekçesi ile bağlıdır. İcra takibine yaptığı itirazda ileri sürmediği gerekçelere itirazın iptali davasında dayanamaz.

İtirazın iptali davasında icra takibine dayanak yapılan alacak kalemlerinin bulunduğu taraflar arasında yapılan tip sözleşmenin bir örneği ve eğer icra takibine dayanak yapıldıysa taraflar arasında yapılan özel sözleşmenin bir örneği delil olarak dava dosyasına sunulmalıdır. Bunun dışında sözleşmede yazılı maç başı ücretlerine hak kazandığını gösterir futbolcunun oynadığı maçları gösterir maç başı dökümü ile eğer icra takibine dâhil edilmişse asgari ücret maaş bordrosu da delil olarak dava dosyasına sunulmalıdır.

Yukarıda belirttiğimiz belgelerden tip sözleşme eğer futbolcunun elinde yoksa Türkiye Futbol Federasyonu’ndan getirtilebilir. Maç başı dökümüne ise futbolcunun lisans numarası ile TFF’nun internet sitesinden ulaşılabilir. Ancak resmi yoldan edinilmesi için TFF’ndan getirtilmesi talep edilebilir. Asgari ücret maaş dökümü ise SGK’dan istenebilir. İcra takibinin yapıldığı icra dosyası da ilgili icra müdürlüğünden getirtilmelidir.

XI. HESAP UZMANI BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ:

Davacı futbolcu bilirkişi incelemesini de dava dilekçesinde talep etmelidir. Ancak talep edilecek bilirkişi incelemesi davalı kulübün sunacağı belgelere göre iki farklı şekilde istenebilir. Öncelikle dava dilekçesinde belirtilen alacak miktarının hesabının yapılması için bilirkişi incelemesi istenmesi gerekmektedir. Bu inceleme de bilirkişi dava dilekçesi ve icra dosyasına göre davacı futbolcunun alacak kalemlerinin hesabını yapacaktır. Bu bilirkişi incelemesi neticesinde hazırlanacak rapora tarafların itiraz hakları vardır. Yeni yürürlüğe giren HMK’ya göre bilirkişi incelemesinin dava dilekçesinde açıkça belirtilmesi gerekmektedir.

XII. SAHTECİLİK İDDİASI ÜZERİNE GRAFOLOJİK BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ:

HMK m. 211’e göre “ Bir belgenin sahteliğinin iddia edilmesi durumunda, bu hususta karşı tarafın açıklamaları da dikkate alınarak, aşağıdaki sıra ile inceleme yapılarak öncelikle karar verilir:

a) Hâkim, yazı veya imzayı inkâr eden tarafı isticvap ettikten sonra bir kanaat edinememişse, huzurda bu kişiye yazı yazdırıp imza attırmak suretiyle elde ettiği belge ve diğer delilleri değerlendirir. Hâkim, sahtelik konusunda başka bir incelemeye gerek duymadan karar verebilecek durumda ise gerekçesini açıkça belirtmek suretiyle, senedin sahteliği hakkında bir karar verir. İsticvap için mahkemeye davet edilen taraf, belirtilen günde hazır bulunmadığı takdirde, inkâr etmiş olduğu belgedeki yazı veya imzayı ikrar etmiş sayılır; bu husus kendisine çıkartılacak davetiyede ayrıca ihtar edilir.

b) (a) bendi hükmüne göre yaptığı incelemeye rağmen, hâkimde sahtelik konusunda kesin bir kanaat oluşmamışsa, bilirkişi incelemesine karar verir. Bilirkişi incelemesinden önce, mevcutsa, o tarafa ait olan karşılaştırma yapmaya elverişli yazı ve imzalar, ilgili yerlerden getirtilir. Bilirkişi, bu yazı ve imzalarla, o mahkemede elde edilen yazı ve imzaları esas alarak inceleme yapar. Bilirkişi, inceleme için gerekli görürse, kendi huzurunda tarafın yeniden yazı yazması veya imza atmasını mahkemeden talep edebilir.”

HMK m. 211’de belirtilen bilirkişi incelemesi davalı kulübün sunacağı ödeme belgeleri üzerinde ekleme, oynama ya da düzeltme gibi bir takım sahtecilik sayılabilecek müdahaleler yapılmış olmasına karşın söz konusu belge üzerinde yaptırılacak grafolojik incelemedir. Eğer kulübün sunduğu ödeme belgelerinde bu tür müdahaleler varsa öncelikle grafolojik inceleme yaptırılarak belgenin sahte olup olmadığı tespit edilmelidir. Bu tespit yapıldıktan sonra hesap uzmanı bilirkişi incelemesine geçilmelidir. Eğer sahtecilik iddiası olan belge sahte ise alacağın hesabında dikkate alınmaz. HMK m. 211’de düzenlenmiş olan bilirkişi incelemesini hâkim kendisi de gerek görürse talep olmadan yaptırabilir.

Futbolcu kulüp uyuşmazlıklarında çoğu zaman futbolculara yapılan ödemelerin karşılığında bir belge alınmamakta ve bu sebeple kulüp yöneticileri ya da çalışanları kulüp aleyhine açılan davalarda sahte belge üretme yoluna gitmektedirler. Bu nedenle davalı kulübün dosyaya sunduğu belgelerin asıllarının dava dosyasına getirtilmesi uyuşmazlığın giderilmesi için zorunludur. Bu zorunluluk HMK m. 216’da açıkça belirtilmekle beraber HMK m. 220’ye göre de belge aslının mahkemeye verilmemesi durumunda mahkeme söz konusu belge hakkında diğer tarafın beyanını kabul etme hakkına da sahiptir. Bu sebeple sahte olduğu bilinen belgelerin delil olarak mahkemeye sunulması o belgeye dayanan tarafın aleyhine sonuç doğurabilir.

Futbolcu kulüp uyuşmazlıklarında taraflar Türkiye Futbol Federasyonu’na gönderilen tek tip sözleşmelerin dışında özel sözleşmelere de rastlanmaktadır. Bu özel sözleşmelerde yer alan imza ya da ibarelerin de sahteliği her iki tarafça ileri sürülebilmektedir. Davalı kulübün futbolcunun dayandığı sözleşmenin sahteliğini ileri sürme ve grafolojik bilirkişi incelemesi isteme hakkı bulunmaktadır.

XIII. YARGILAMA MASRAFLARI:

İtirazın iptali davalarında yapılacak yargılama giderleri 492 sayılı Harçlar Kanunu ve buna bağlı olarak çıkartılan Genel Tebliğ (1) sayılı tarife, Adalet Bakanlığı tarafından çıkartılan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Bilirkişi Ücret Tarifesi, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Tanık Ücret Tarifesi, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesi ve Adalet Bakanlığı’nın onayından geçtikten sonra her yıl yenilenen Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Ücret Tarifesi’ne göre belirlenir.

İtirazın iptali davası açılırken icra takibi başlatıldığı esnada icra müdürlüğü dosyasına yatırılan harcın itirazın iptali davası için yatırılacak harca mahsubu istenebilir.
           
XIV. İTİRAZIN İPTALİ DAVASI SONUCUNDA VERİLEN MAHKEME KARARININ İLAMLI İCRASI: 

İtirazın iptali davasında verilen kararın bir örneği ilamsız icra takibinin başlatıldığı dava dosyasına konularak itiraz kaldırılır ve icra takibi kaldığı yerden devam eder. Mahkeme futbolcunun talep ettiği alacağının tamamının ya da bir kısmı için icra takibinin devamına karar verdikten sonra karar davalı tarafından temyiz edilse bile icra takibi devam eder. Bu icra takibinde davalı kulüp aleyhinde haciz yolu istenebileceği gibi kulübün şirket statüsünde olması halinde iflası da istenebilir.

Borçlu kulüp aşağıda incelemesini yaptığımız icranın geri bırakılması kararı almaz ya da alsa bile Yargıtay mahkeme kararını onar ve karar kesinleşirse borçlu kulübün mal varlığına karşı haciz işlemleri başlatılabilir. Kulübün bankalardaki hesaplarına, Türkiye Futbol Federasyonu nezdindeki ve şans oyunları çekilişlerindeki alacaklarına haciz konularak alacak tahsil edilebilir.

İtirazın iptali davası sonucunda davaya bakan mahkeme itirazı kaldırmakla beraber itirazın kalktığı miktar üzerinden % 40 icra inkâr tazminatına da hükmetmişse alacağın % 40’ı tutarında ki icra inkâr tazminatı da aynı icra dosyasında ilamlı icra takibi yapılarak asıl alacak ile birlikte tahsil edilebilir.

XV. YARGITAY’DAN ALINACAK İCRANIN GERİ BIRAKILMASI KARARI:

İtirazın iptali davası kararının icra dosyasına konularak gerek icra takibinin kaldığı yerden devam etmesi gerekse icra inkâr tazminatının aynı dosya içinden talep edilmesi için kararın kesinleşmesi zorunluluğu yoktur. Bu sebeple itirazın iptali davası kararını davalı kulüp Yargıtay’a temyiz ederse İİK m. 36’da öngörülen teminatı icra dosyasına yatırması durumunda icra müdürlüğünden uygun bir süre alarak kararın temyiz incelemesini yapmakta olan Yargıtay’a temyiz incelemesi sonuçlanıncaya kadar icranın geri bırakılması talebinde bulunabilir. Yargıtay bu talebi kabul ederse temyiz incelemesi sonuçlanıncaya kadar icra takibi durur. Yargıtay hükmün onanmasına karar verirse alacaklının istemi üzerine başkaca işleme gerek kalmaksızın teminata konu olan para alacaklıya ödenir. Teminat alacağı karşılamaya yetmiyorsa icra takibi bakiye borç için devam eder. 

XVI. BORÇLU KULÜBÜN MENFİ TESPİT DAVASI AÇMASI:

İİK m. 72/I’e göre Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir.” Menfi tespit davasının amacı icra takibine konu olan alacağın tamamının ya da bir kısmının var olmadığının tespitini yaptırabilmek ve icra takibinin kaldırılmasını sağlamaktır. Bu amaçla borçlu kulüp icra takibine konu olan borcu tamamen ya da kısmen ödediğini ya da borcun dayanağı olan sözleşmenin geçersiz olduğunu ispatlamak zorundadır. Menfi tespit davası icra takibi başlatılmadan öncede açılabilir.

HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU’NA GÖRE GÖREVLİ MAHKEME:

HMK m. 4/I hükmüne göre “Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.” Futbolcuların kulüplerden olan alacakları malvarlığı haklarına ilişkin olduğundan alacağın tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine karşı açılacak menfi tespit davasında görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir.

XVII. MENFİ TESPİT DAVASINDA YETKİLİ MAHKEME:

İİK m. 72/VIII’e göre “Menfi tespit ve istirdat davaları, takibi yapan icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabileceği gibi, davalının yerleşim yeri mahkemesinde de açılabilir.” Bu hükme göre icra takibi borçlunun adresinin bulunduğu yerde yapılacağından takibi yapan icra dairesi ve davalı kulübün yerleşim yeri aynı yer olacaktır. Davalı kulübün bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir.

XVIII. MENFİ TESPİT DAVASINDA İHTİYATİ TEDBİR KARARI VERİLMESİ:

İİK m. 72/II’ye göre “İcra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde on beşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir.” Bu hükme göre ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi futbolcunun icra takibi başlatmadan önce menfi tespit davası açmasına bağlıdır. İcra takibi başladıktan sonra icra takibinin durması için ihtiyati tedbir kararı verilemez. Çünkü borçlunun ilamsız icra takibi başladıktan sonra zaten takibe yedi gün içinde itiraz ederek takibi durdurma hakkı bulunmaktadır. İcra takibi başlatılmadan önce açılacak menfi tespit davasında ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için en az alacağın % 15’i oranında teminat gösterilmesi gerekmektedir.

İİK m. 72/III’e göre “İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde on beşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir.” İcra takibinden sonra açılacak menfi tespit davasında İcra ve İflas Kanunu borçluya zaten icra takibine itiraz hakkı tanıyarak icra takibini durdurma fırsatı vermiştir. Bu sebeple icra takibi başlatıldıktan sonra açılacak menfi tespit davasında ihtiyati tedbir kararı ile icra takibinin durdurulmasına karar verilemez. Ancak icra takibine itiraz süresi kaçırılmış ve icra takibinden sonra menfi tespit davası açılmışsa dava devam ederken borçlu kulüpten tahsil edilecek olan paranın icra veznesinden alacaklı futbolcuya ödenmesini engelleyecek ihtiyati tedbir kararı verilebilir. Bunun için de yine alacağın en az % 15’i oranında teminat yatırılması gerekmektedir.

XIX. DAVANIN ESASI HAKKINDAKİ TALEP KONULARI:

Davacı kulüp menfi tespit davasında icra takibine konulmuş olan borcun tamamının ya da bir kısmının ödendiğini ya da icra takibine gerekçe yapılan sözleşme ya da diğer belgelerin geçersiz olduğunun ve bu sebeple borçlu olmadığının tespitine ve icra takibinin iptaline karar verilmesini talep edecektir. Ayrıca davacı kulüp icra takibi sebebiyle davalı futbolcudan İİK m. 72/IV’e göre % 40 oranında kötü niyet tazminatı talep etme hakkına da sahiptir. Ancak davalı futbolcuda davanın reddedilmesi durumunda davacı kulübün aynı oranda kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep edebilir.  

XX. HESAP UZMANI BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ VE SAHTECİLİK İDDİASI ÜZERİNE GRAFOLOJİK BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ:

İtirazın iptali davasında yaptığımız açıklamalar menfi tespit davası içinde geçerlidir.

XXI. YARGILAMA MASRAFLARI:

İtirazın iptali davasında yaptığımız açıklamalar menfi tespit davası içinde geçerlidir.

XXII. MAHKEME KARARININ İLAMLI İCRASI: 

Menfi tespit davası kabul edilirse mahkemenin hükmedeceği % 40 kötü niyet tazminatı davacı kulüp tarafından ilamlı icra yoluyla futbolcudan talep edilebilir. Dava reddedilirse futbolcu lehine hükmedilecek % 40 kötü niyet tazminatı yine ilamlı icra yoluyla davacı kulüpten tahsil edilebilir.

XXIII. İTİRAZIN İPTALİ DAVASI VE MENFİ TESPİT DAVASININ BİRLEŞTİRİLMESİ:

Alacaklı futbolcu tarafından ilamsız icra takibi başlatıldıktan ve borçlu kulüp tarafından icra takibine itiraz yapıldıktan sonra alacaklı futbolcu itirazın iptali davası açarsa ve borçlu kulüp de icra takibinden önce ya da sonra menfi tespit davası açarsa HMK m. 166’da yer alan şartların varlığı halinde iki dava birleştirilir. HMK m. 166/I’e göre Aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davalar, aralarında bağlantı bulunması durumunda, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilebilir. Birleştirme kararı, ikinci davanın açıldığı mahkemece verilir ve bu karar, diğer mahkemeyi bağlar.”

Davalar arasında bağlantının olup olmadığı da HMK m. 166/IV’de yer alan Davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda, bağlantı var sayılır” hükmüne göre belirlenir.

Alacaklı futbolcunun açtığı itirazın iptali davasına konu teşkil eden icra dosyasındaki alacak aynı zamanda borçlu kulübün açtığı menfi tespit davasının konusunu oluşturan borcu oluşturmaktaysa; bu sebeple biri hakkında verilecek karar diğerini de etkileyeceğinden iki dava arasında hukuki bağlantının olduğu kabul edilir.  

İki dava birleştirildikten sonra her iki dava birleştirilen dosyada sonuçlandırılır.


29 Aralık, 2011

İŞE İADE DAVALARI

İŞE İADE DAVALARI

I. GİRİŞ:

İş bulmanın çok zor olduğu günümüzde sözleşmesi haksız olarak feshedilen çalışanların çalıştığı iş yerlerine geri dönmelerini sağlayan işe iade davaları son dönemde yargıda en çok görülen dava çeşitlerinden biridir. Ülkemizde özel sektörde çalışan işçilerin iş güvencesinin yargısal yollardan sağlandığı tek hukuki yol da işe iade davalarıdır.

II. İŞE İADE DAVASI NEDİR?

İşveren tarafından iş sözleşmesi haksız olarak feshedilen işçinin, sözleşmesinin haksız feshedildiğinin tespitini ve bu haksız fesih nedeniyle işe başlatılmasına işe başlatılmaması durumunda ise tazminata karar verilmesini talep ettiği dava çeşididir.

III. GÖREVLİ MAHKEME:

4857 sayılı İş Kanunu m. 20/I’de yer alan “İş sözleşmesi feshedilen işçi, fesih bildiriminde sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde iş mahkemesinde dava açabilir” ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu m. 1’de ki “İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle (o kanunun değiştirilen ikinci maddesinin Ç, D ve E fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya iş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi ile görevli olarak lüzum görülen yerlerde iş mahkemeleri kurulur” hükmüne göre işe iade davalarında görevli mahkeme İş Mahkemesidir.

IV. YETKİLİ MAHKEME:

5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu m. 5’e göre yetkili mahkeme davalının ikametgâhı mahkemesi ya da işçinin işini yaptığı işyeri için yetkili mahkemedir. Kanun yetkili mahkeme konusunda davacı işçiye davalının ikametgâhı ya da işyeri için yetkili olan mahkeme konusunda seçimlik yetki vermiştir. Ayrıca kamu düzenini ilgilendirdiğinden bu konuda yapılacak yetki anlaşmalarını da aynı kanun maddesinin son cümlesi ile yasaklamıştır. Yani işveren işçi ile meydana gelecek uyuşmazlığın kanunda belirtilen yer dışında başka bir yer mahkemesinde giderileceğine ilişkin sözleşme yapsa bile bu sözleşme geçersizdir.

V. 4857 SAYILI İŞ KANUNU, 5521 SAYILI İŞ MAHKEMELERİ KANUNU VE HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU’NA GÖRE YARGILAMA YÖNTEMİ:

4857 sayılı İş Kanunu m. 20/III hükmüne göre işe iade davaları “seri muhakeme usulüne” göre sonuçlandırılır. Yine aynı maddeye göre mahkemece verilen kararın temyizi halinde, Yargıtay bir ay içinde kesin olarak karar vermek zorundadır. Ancak İş Kanunu’nun atıf yaptığı seri muhakeme usulü yürürlükten kalkan HUMK m. 501 ve devamı maddelerinde düzenlenmekteydi. Yeni yürürlüğe giren HMK’da ise seri muhakeme usulüne yer verilmemiştir.

5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu m. 7’ye göre İş Mahkemelerinde ki diğer davalar “şifahi yargılama usulüne” göre sonuçlandırılır. Ancak şifahi yargılama usulünün düzenlendiği HUMK m. 473 ve devamı maddeleri yürürlükten kalkmış olup yeni yürürlüğe giren HMK’da da şifahi yargılama usulüne yer verilmemiştir.

Bu durumda işe iade davalarında uygulanacak yargılama yöntemi HMK m. 316/d hükmüne göre basit yargılama usulüdür. Bu yargılama yöntemine göre dava ve cevap dilekçesinden sonra cevaba cevap ve karşı cevap dilekçesi verilemeyeceği gibi iddianın ve savunmanın genişletilemeyeceği yasağı da dava ve cevap dilekçesinin mahkemeye verilmesinden sonra başlar.

VI. İŞE İADE DAVASININ KOŞULLARI:

İşe iade davasının koşulları İş Kanunu m. 18’de düzenlenmiştir. Buna göre işe iade davası açılabilmesi için;

İşçinin işe iade talebinde bulunduğu işyerinde otuz ve daha fazla sayıda işçi çalıştırıyor olması,

Davayı açacak olan işçinin işyerlerinde en az altı aylık kıdemi olması,

İşçinin sözleşmesinin İş Kanunu’na göre belirsiz süreli iş sözleşmesi olması,

İşverenin, işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanmaması gerekmektedir.

Ayrıca işveren İş Kanunu m. 19’a göre fesih bildirimini yazılı olarak yapmak ve fesih sebebini açık ve kesin bir şekilde belirtmek zorundadır.

VII. FESİH İÇİN KANUNEN GEÇERLİ SAYILMAYAN HALLER:

İşveren fesih için aşağıdaki hususları geçerli bir sebep olarak ileri süremez;

Sendika üyeliği veya çalışma saatleri dışında veya işverenin rızası ile çalışma saatleri içinde sendikal faaliyetlere katılmak,

İşyeri sendika temsilciliği yapmak,

Mevzuattan veya sözleşmeden doğan haklarını takip veya yükümlülüklerini yerine getirmek için işveren aleyhine idari veya adli makamlara başvurmak veya bu hususta başlatılmış sürece katılmak,

Irk, renk, cinsiyet, medeni hal, aile yükümlülükleri, hamilelik, doğum, din, siyasi görüş ve benzeri nedenler,

Kadın işçilerin çalıştırılmasının yasak olduğu sürelerde işe gelmemek,

Hastalık veya kaza nedeniyle İş Kanunu’nun 25 inci maddesinin (I) numaralı bendinin (b) alt bendinde öngörülen bekleme süresinde işe geçici devamsızlık yapmak,

VIII. İŞÇİNİN ALTI AYLIK KIDEMİNİN VE İŞYERİNDE ÇALIŞAN İŞÇİ SAYISININ HESAPLANMASI:

İşçinin altı aylık kıdemi, aynı işverenin bir veya değişik işyerlerinde geçen süreler birleştirilerek hesap edilir. Çünkü aynı işverenin birden fazla işyeri olabileceği gibi işçi de aynı işverenin birden fazla işyerinde çalıştırılmış olabilir. Altı aylık kıdem hesabında ayrıca İş Kanunu’nun 66. maddesindeki günlük çalışma sürelerinden sayılan süreler de dikkate alınır. İş Kanunu m. 66’ya göre bu süreler;

a) Madenlerde, taş ocaklarında yahut her ne şekilde olursa olsun yeraltında veya su altında çalışılacak işlerde işçilerin kuyulara, dehlizlere veya asıl çalışma yerlerine inmeleri veya girmeleri ve bu yerlerden çıkmaları için gereken süreler.

b) İşçilerin işveren tarafından işyerlerinden başka bir yerde çalıştırılmak üzere gönderilmeleri halinde yolda geçen süreler.

c) İşçinin işinde ve her an iş görmeye hazır bir halde bulunmakla beraber çalıştırılmaksızın ve çıkacak işi bekleyerek boş geçirdiği süreler.

d) İşçinin işveren tarafından başka bir yere gönderilmesi veya işveren evinde veya bürosunda yahut işverenle ilgili herhangi bir yerde meşgul edilmesi suretiyle asıl işini yapmaksızın geçirdiği süreler.

e) Çocuk emziren kadın işçilerin çocuklarına süt vermeleri için belirtilecek süreler.

f) Demiryolları, karayolları ve köprülerin yapılması, korunması ya da onarım ve tadili gibi, işçilerin yerleşim yerlerinden uzak bir mesafede bulunan işyerlerine hep birlikte getirilip götürülmeleri gereken her türlü işlerde bunların toplu ve düzenli bir şekilde götürülüp getirilmeleri esnasında geçen sürelerdir.

İşverenin otuz ve daha fazla işçi çalıştırıp çalıştırmadığı ise işverenin aynı iş kolunda birden fazla işyerinin bulunması halinde, bu işyerlerinde çalışan toplam işçi sayısına göre belirlenir.

IX. İŞ KANUNU’NDAKİ İŞ GÜVENCESİNDEN YARARLANAMAYANLAR:

İşletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekili ve yardımcıları ile işyerinin bütününü sevk ve idare eden ve işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan işveren vekilleri İş Kanunu m. 19, 21 ve 25/son maddelerinin sağladığı iş güvencesinden yararlanıp işe iade davası açamazlar. Bu kişiler koşulları gerçekleşmişse işten ayrılırken alamadıkları diğer hak ve alacaklarını işverenden diğer dava yollarına başvurarak talep edebilirler.

X. İŞE İADE DAVASI AÇMA SÜRESİ:

İş Kanunu m. 20/I’e göre “İş sözleşmesi feshedilen işçi, fesih bildiriminde sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde iş mahkemesinde dava açabilir.” Bir aylık dava açma süresi fesih bildiriminin işçiye tebliğinden itibaren başlar. İş Kanunu m. 19/I’e göre İşveren fesih bildirimini yazılı olarak yapmak ve fesih sebebini açık ve kesin bir şekilde belirtmek zorundadır.” Bu sebeple işverenin sözlü olarak fesih bildiriminde bulunması dava açma süresini başlatmaz.

XI. İŞE İADE DAVASININ ESASI:

İşe iade davasının esasını işe iade ve ona bağlı haklar oluşturur. Davacı dava dilekçesinde öncelikle dava şartlarını taşıdığını ortaya koymalıdır. İşçinin işe iade talebinde bulunduğu işyerinde otuz ve daha fazla sayıda işçi çalıştırılıyor olduğunu, davayı açacak olan işçinin işyerlerinde en az altı aylık kıdeminin olduğu, SGK’dan istenecek işyeri ve davacı ile ilgili belgelerle ispatlanabilir. İşçinin sözleşmesinin İş Kanunu’na göre belirsiz süreli iş sözleşmesi olduğu ise yapılan iş sözleşmesinin bir örneğinin dava dosyasına sunulması ile mümkündür. Eğer bir sözleşme sunulamıyorsa SGK’dan istenen belgelerle işçinin işe giriş ve çıkış tarihleri tespit edilerek sözleşmesinin belirsiz süreli iş sözleşmesi olduğu ortaya konulabilir.

İşveren, işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir fesih sebebine dayanıyorsa kendisi ispatlamak zorundadır. Davacı işçi, işverenin dayandığı sebeplerden başkaca bir sebeple iş sözleşmesinin feshedildiğini iddia ediyorsa o takdirde işçi iddia ettiği sebebi ispatlamakla yükümlüdür.

Davacı işçi dava dilekçesinde İş Kanunu m. 21’de belirtilen;

Feshin geçersizliğinin tespitini,

İşe iadeye karar verilmesini,

Dört ile sekiz aylık işe başlatmama tazminatını,

Dört aya kadar boşta geçen süre ücretini talep edecektir.

Mahkeme davanın kabulüne karar verirse feshin geçersizliğinin tespiti ve işe iade kararı yanında işe başlatmama tazminatına ve boşta geçen süre ücretine de karar verir.

XII. İŞE İADE DAVASINDA TERDİTLİ TALEPTE BULUNULUP BULUNULAMAYACAĞI HAKKINDA Kİ USUL TARTIŞMASI:

HMK m. 111’e göre “Davacı, aynı davalıya karşı birden fazla talebini, aralarında aslilik-ferilik ilişkisi kurmak suretiyle, aynı dava dilekçesinde ileri sürebilir. Bunun için, talepler arasında hukuki veya ekonomik bir bağlantının bulunması şarttır.

Mahkeme, davacının asli talebinin esastan reddine karar vermedikçe, fer’i talebini inceleyemez ve hükme bağlayamaz.”

HMK’da yer alan bu hükümle terditli (kademeli) dava açılabilmesi usul hukukumuz da bulunmaktadır. Ancak yeni HMK’nın yürürlüğe girmesi ile iş hukuku uyuşmazlıklarında uygulanmakta olan yargılama yöntemlerinde de aynı isimli başlık altında yukarıda açıkladığımız gibi değişiklikler meydana gelmiştir.

4857 sayılı İş Kanunu m. 20/III hükmüne göre işe iade davaları “seri muhakeme usulüne” göre sonuçlandırılır. Yine aynı maddeye göre mahkemece verilen kararın temyizi halinde, Yargıtay bir ay içinde kesin olarak karar vermek zorundadır. Ancak İş Kanunu’nun atıf yaptığı seri muhakeme usulü yürürlükten kalkan HUMK m. 501 ve devamı maddelerinde düzenlenmekteydi. Yeni yürürlüğe giren HMK’da ise seri muhakeme usulüne yer verilmemiştir. Bu durumda işe iade davalarında uygulanacak yargılama yöntemi HMK m. 316/d hükmüne göre basit yargılama usulüdür.

5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu m. 7’ye göre İş Mahkemelerinde ki diğer davalar “şifahi yargılama usulüne” göre sonuçlandırılır. Ancak şifahi yargılama usulünün düzenlendiği HUMK m. 473 ve devamı maddeleri yürürlükten kalkmış olup yeni yürürlüğe giren HMK’da da şifahi yargılama usulüne yer verilmemiştir. Bu sebeple kıdem ve ihbar tazminatı, fazla çalışma ücreti, tatiller ve yıllık izin ücretleri için açılacak davalarda da HMK m. 316/d hükmüne göre basit yargılama usulü uygulanacaktır. HMK yürürlüğe girmeden önce seri muhakeme usulü ile şifahi yargılama usulü arasında farklılıklar olması sebebiyle işe iade davaları ile diğer iş hukuku uyuşmazlıklarına ilişkin davalar da farklı yargılama yöntemlerine göre görülmekte olduğundan aynı dava içinde birbirinden farklı yargılama yöntemine tabi taleplerin terditli (kademeli) olarak talep edilemeyeceğine ilişkin görüşler bulunuyordu. Ancak yeni HMK’nın yürürlüğe girmesi ile gerek seri muhakeme usulü gerekse şifahi yargılama usulü yürürlükten kalktı. Şuan için sadece HMK m. 316/d hükmüne göre basit yargılama usulü geçerlidir. Dolayısıyla işe iade davalarında terditli dava yoluyla başta kıdem ve ihbar tazminatı olmak üzere diğer hak ve alacakların istenemeyeceği yönündeki görüşün hukuki gerekçelerinden biri de ortadan kalkmıştır. Ancak işe iade davası ile kıdem tazminatının istenemeyeceği yönündeki görüş kıdem tazminatının kendine has özellikleri nedeniyle devam etmektedir. Çünkü işe iade davası açıldığında işe iade kararı verilirse bununla birlikte işçinin kıdemi işlemeyle devam edecektir. Eğer verilen karar doğrultusunda işveren işçiyi işe iade etmezse ikincil nitelikteki talep olan kıdem tazminatının işe iade kararının yerine getirilmediği tarihten itibaren hesaplanması gerekecektir ki yargılama devam ederken mahkemenin işe iade kararının ne zaman yerine getirilmeyeceğini bilmesi ve buna göre kıdem tazminatı miktarını hesaplayarak gerekçeli kararına yazması mümkün olamayacaktır. Bu nedenle işçinin eğer işten haksız fesih nedeniyle ayrılmasını gerektiren bir durum varsa işe iade davası sonuçlanıp işe iade kararı işveren tarafından yerine getirilmeyeceği öngörülen sürelerin geçmesiyle anlaşıldıktan sonra kıdem tazminatı başka bir dava ile talep edilmelidir. 

XIII. İŞE İADE DAVASININ SONUÇLARI:

Mahkeme davacıyı haklı bulur ve işveren sözleşmeyi haklı olarak feshettiğini ispat edemezse davanın kabulüne karar verilir. Davanın kabulüne karar verildiğinde işverence sözleşmenin feshinin geçersizliğinin tespitine, işçinin işe iadesine, işverenin işçiyi işe başlatmaması durumunda en az dört en çok sekiz aylık işe başlatmama tazminatına, işçinin boşta geçtiği süre için dört aya kadar boşta geçen süre ücretine karar verecektir. Eğer işçi sendikal faaliyetinden ötürü sözleşmesi feshedilmişse işe başlatılmama halinde ödenmesi gereken tazminat işçinin en az bir yıllık ücreti tutarında olacaktır.

İş Kanunu m. 21/V’e göre “İşçi kesinleşen mahkeme veya özel hakem kararının tebliğinden itibaren on işgünü içinde işe başlamak için işverene başvuruda bulunmak zorundadır. İşçi bu süre içinde başvuruda bulunmaz ise, işverence yapılmış olan fesih geçerli bir fesih sayılır ve işveren sadece bunun hukuki sonuçları ile sorumlu olur.” Buna göre işe iade davasının kararı kesinleştikten sonra on iş günü içinde işçi işverene başvurarak işe başlatılmasını talep etmek zorundadır. Aksi takdirde işverenin yapmış olduğu fesih işlemi haklı fesih kabul edilecek ve işçi mahkemenin işe iade kararının yerine getirilmemesi sebebiyle hükmettiği tazminatı da alamayacaktır.

İş Kanunu m. 21/I’e göre “işveren, işçiyi bir ay içinde işe başlatmak zorundadır. İşçiyi başvurusu üzerine işveren bir ay içinde işe başlatmaz ise, işçiye en az dört aylık ve en çok sekiz aylık ücreti tutarında tazminat ödemekle yükümlü olur.” İşverenin işçiyi işe başlatmasına ilişkin bir aylık süre işçinin işverene başvurusu ile başlar. Eğer işveren bir aylık süre içinde işçiyi işe başlatmayacak olursa mahkemenin bu durum için öngördüğü en az dört en çok sekiz aylık tazminatı ve boşta geçen süre için öngörülen tazminatı da ödemek zorunda kalır. Söz konusu tazminatlar işverenin işçiyi işe başlatması için öngörülen bir aylık sürenin geçmesinden sonra mahkeme kararının işveren aleyhine ilamsız icra takibi yapılması ile tahsil edilebilir. İşe iade davası sonunda verilen kararlar Yargıtay tarafından tespit kararı olarak kabul edildiğinden bu kararların ilamlı icra yolu ile yerine getirilmesini Yargıtay kabul etmemektedir. Sadece yargılama masrafları ve avukatlık ücreti İİK m. 32 uyarınca ilamlı icra yoluyla işverenden talep edilebilecektir. İşe iade kararının yerine getirilmesi için süresi içinde başvuru yapılmasına karşın işveren işçiyi işe başlatmaz ise mahkemenin öngördüğü tazminat için işçi ancak İİK m 42 ve devamı maddelerine göre ilamsız icra takibi başlatabilir. Bu ilamsız icra takibi işveren tarafından itiraza uğrarsa işçi itirazın iptali davası açmak zorundadır.

XIV. GEREKÇELİ KARAR VE TEMYİZ BAŞVURUSU:

HMK m. 321/II’ye göre hâkim kararını taraflara sözlü olarak bildirdikten sonra gerekçeli kararın bir ay için yazılıp tebliğe çıkartılması gerekmektedir. Temyiz süresi kararın sözlü olarak bildiriminden itibaren bir aydır. 

Artık basit yargılama usulü uygulanacağından kararın temyizi halinde İş Kanunu m. 20/III ikinci cümlede ki Yargıtay’ın bir ay içinde karar verme zorunluluğunun kalktığını söyleyemeyiz. Çünkü seri muhakeme usulünün düzenlendiği HUMK m. 501 ve devamı maddeleri içinde seri muhakeme usulü ile yapılan yargılamadan sonra verilen kararlara karşı temyiz yoluna gidilmesi üzerine Yargıtay’ın belli bir süre içinde karar vermesini şart koşan bir hüküm olmadığından İş Kanunu m. 20/III ikinci cümlede bulunan Yargıtay’ın bir ay içinde karar vermesine ilişkin hüküm halen geçerlidir. Bu sebeple Yargıtay işe iade davalarının temyiz edilmesi durumunda kararını bir ay içinde vermek zorundadır. Ancak uygulamada iş yükü nedeniyle bu süreye uyulması mümkün olmamaktadır.

XV. YARGILAMA GİDERLERİ:

İşe iade davalarında yapılacak yargılama giderleri 492 sayılı Harçlar Kanunu ve buna bağlı olarak çıkartılan Genel Tebliğ (1) sayılı tarife, Adalet Bakanlığı tarafından çıkartılan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Bilirkişi Ücret Tarifesi, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Tanık Ücret Tarifesi, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesi ve Adalet Bakanlığı’nın onayından geçtikten sonra her yıl yenilenen Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Ücret Tarifesi’ne göre belirlenir.

Yukarıda belirttiğimiz hukuki düzenlemelere göre yargı masrafları 2011 yılı rakamlarına göre sırasıyla şu şekilde alınır.

Dava açılırken alınan masraf ve gider avansı miktarları aşağıdaki gibidir.

18,40 TL İş Mahkemesi başvurma harcı, (492 sayılı Harçlar Kanunu Genel Tebliği (1) sayılı tarife)

Eğer davacı avukat ile temsil ediliyorsa her bir vekâlet için 2,90 TL vekâlet harcı, (492 sayılı Harçlar Kanunu Genel Tebliği (1) sayılı tarife)

Taraf sayısının beş katı tutarında tebligat gideri, (Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesi)

Dava dilekçesinde tanık deliline dayanılmış ve tanık sayısı belirlenmiş ise tanık sayısınca 15,00 ile 30,00 TL arası tanık asgari ücreti ve tebligat gideri; tanık sayısı belirtilmemiş ise en az üç tanık asgari ücreti ve tebligat gideri, (Hukuk Muhakemeleri Kanunu Tanık Ücret Tarifesi ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesi)

Her bir bilirkişi için İş Mahkemeleri için belirlenmiş olan 200,00 TL bilirkişi ücreti, (Hukuk Muhakemeleri Kanunu Bilirkişi Ücret Tarifesi Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesi)

Diğer iş ve işlemler için 50 TL (Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesi)

Dava sonuçlandığında alınan masraf miktarları aşağıdaki gibidir.

Eğer taraflar avukat ile temsil edilmişse 1.100,00 TL maktu avukat ücreti avukat ile temsil edilen tarafa verilir. (HMK m. 330 ve Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Ücret Tarifesi) İşe iade davaları Yargıtay’ca tespit davaları olarak kabul edildiğinden maktu vekâlet ücretine hükmedilmektedir. Hal bu ki işe iade davaları feshin haksızlığının tespiti ve işe iade kararının yanında belli bir tazminat ödenmesi gibi eda hükmü de içerdiğinden tazminat miktarı açısından nispi vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekir.

Kararın Yargıtay’a temyiz edilmesi halinde alınacak masraf miktarları aşağıdaki gibidir.

79.50 TL temyiz harcı ve dava açılırken yatırılmış gider avansı içinden karşılanamıyorsa eğer ayrıca posta ve tebligat masrafı alınır. (492 sayılı Harçlar Kanunu Genel Tebliği (1) sayılı tarife)

Dava sonunda yargılama masrafları aşağıdaki gibi taraflara paylaştırılır.

Dava sonunda yargılama süresince yapılan bütün masraflar davayı kaybeden tarafından karşılanır. Gider avansından artan olursa artan miktar davacıya iade edilir. Dava masrafları da İİK m. 32’ye göre ilamlı icra takibi ile tahsil edilebilir. 

22 Aralık, 2011

FUTBOLCU ALACAKLARININ DAVA YOLU İLE TAHSİLİ

FUTBOLCULARIN KULÜPLERDEN OLAN ALACAKLARININ
DAVA YOLUYLA TAHSİLİ

I. GİRİŞ:

TFF Uyuşmazlık Çözüm Kurulu’nun son yapılan yasa değişikliği ve TFF statüsünde yapılan değişiklikle işlevsiz hale gelmesinden sonra futbolcuların kulüplerden olan alacaklarının tahsili ancak yargısal yollardan sağlanır hale geldi. Yürürlükteki temel kanunlarımız çerçevesinde futbolcuların alacaklarının tahsili hukuk mahkemelerinde dava yoluyla ya da icra takibi başlatılarak mümkündür. Bu makalemizde alacakların tahsilinin dava yoluyla nasıl yapılacağı konusu üzerinde durduk.

II. ALACAĞIN MİKTARININ BELİRLENMESİ:

Futbolcuların kulüplerle yaptıkları sözleşmelerde belirlenen alacak kalemleri aşağıdaki gibidir.

Asgari ücret,

Garanti ücret,

Peşinat,

Maç başı ücreti,

Prim

Asgari ücret diğer alacak kalemlerinden bağımsız olarak belirlenmiş olabileceği gibi maç başı ücreti içinde de kararlaştırılmış olabilir. Eğer maç başı ücreti içinde kararlaştırılmışsa maç başı ücretine hak kazanıldığı aylarda asgari ücret alacağı doğmaz. Ancak maç başı ödemesi yapılmasını gerektirecek şekilde futbolcu kadroda yer almamışsa asgari ücret ödemesi yapılır.

Garanti ücret ve peşinat olarak belirlenen ücret çoğu zaman belirli vadeler halinde taksitlendirilmiş olabileceği gibi karşılığında bono ya da çek verilmiş de olabilir. Kambiyo senetlerine mahsus icra takibi yolunu başka bir makalede açıklayacağız.

Maç başı ücretleri ise futbolcunun kadroda olması ve maçta oynaması durumlarına göre orantılı olarak belirlenmektedir. Örneğin maç başı ücreti olarak 1.000,00 TL belirlenmişse maç başı ücretinin ödenme oranları şu şekilde olabilir:

Futbolcu;

İlk on bir de sahaya çıkarsa %100’ü,

Sonradan oyuna girerse %75’i,

Kadroda olup oyuna girmezse %50’si,

Sakatlık durumunda ilk on sekiz kişilik kadroya girilememesi durumunda %25’i ödenecektir.

Primlerin ödenmesi ise galibiyete, kupa maçlarında tur atlanılmasına, şampiyonluğu ya da başkaca başarıya bağlı olan alacak kalemleridir.

Gerek maç başı ücretlerinin gerekse diğer alacak kalemlerinin net mi yoksa bürüt mü olduğu futbolcunun alacaklarının hesabında önem taşır. Alacak miktarı tam anlamıyla belirlenmeden hukuki yola başvurulmamalıdır.

III. ALACAĞIN MUACCEL HALE GELMESİ:

Sözleşmeden kaynaklanan futbolcu alacakları için dava açılabilmesi için alacağın muaccel olması yani ödeme gününün gelmiş olması gerekir. Yukarıda belirttiğimiz alacak kalemlerinin aşağıdaki şekilde vadeleri geldiğinde muaccel hale gelirler.

Asgari ücret; her aybaşında,

Garanti ücret ve peşinat; sözleşmede ödenmesi kararlaştırılan tarihte,

Maç başı ücreti; futbolcunun kadroda olduğu ya da oyuna girdiği her müsabakanın bitim tarihinde,

Prim; verilmesi başarı şartına bağlanmış sportif olayın gerçekleştiği tarihte muaccel hale gelir. 

Bu alacakların muaccel hale gelebilmesi için 818 sayılı Borçlar Kanunu m. 101’e göre ya sözleşmede belirli bir tarihin belirlenmiş olması ya da alacaklı tarafından borçlunun ihtar edilmiş olması gerekmektedir. Yukarıda belirttiğimiz alacak kalemlerinden asgari ücret, garanti ücret ve peşinat alacaklarının ödeme tarihleri sözleşmede belirgin olsa da maç başı ücretlerinin ve primlerin sözleşmede belirgin olası mümkün değildir. Bu sebeple borçlu kulübe alacağın vadesinin gelmesinden hemen sonra ihtarname çekilerek vadesi gelen borcu ödemesi ihtarının yapılması bundan sonra dava açılması gerekmektedir.

IV. DAVA YOLUYLA ALACAĞIN TAHSİLİ:

Yukarıda belirttiğimiz alacak kalemlerinin ve alacağın miktarının belirlenmesinden sonra doğrudan alacak davası açılması yoluna aşağıdaki hükümler çerçevesinde gidilir.

V. HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU’NA GÖRE GÖREVLİ MAHKEME:

Futbolcuların kulüplerle sözleşme yapıyor olmalarından dolayı açılacak dava iş mahkemelerinin görevine girmez. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 4. maddesinin (g) bendine göre sporcular hakkında İş Kanunu hükümleri uygulanmaz. Bu sebeple görevli mahkeme Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 2/I’de yer alan Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir” hükmüne göre asliye hukuk mahkemeleridir.

VI. HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU’NA GÖRE YETKİLİ MAHKEME:

HMK m. 6/I’e göre genel yetkili mahkeme davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. Yerleşim yeri ise 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre belirlenir. Bu hükme göre görevli mahkeme davalı kulübün yerleşim yeri mahkemesidir.

Taraflar arasındaki uyuşmazlık sözleşmeden kaynaklandığı için HMK m. 10’da yer alan sözleşmeden doğan davalarla ilgili yetki hükmüne dayanarak da yetkili mahkeme belirlenebilir. HMK m. 10 hükmüne göre sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir.

Her iki yetki maddesi de davayı açacak tarafa seçimlik hak vermekte olup birinin tercih edilmesi yeterlidir.

VII. DAVANIN ESASI HAKKINDAKİ TALEP KONULARI:

Dava dilekçesinde alacaklı futbolcu yukarıda belirttiğimiz alacak kalemlerinden hangilerini tahsil edememişse bunların tarafına ödenmesine karar verilmesini talep edecektir. İhtarname çekmişse eğer ihtarname tarihinden itibaren ihtarname çekmemişse de dava tarihinden itibaren alacakları için faiz isteme hakkına da sahiptir. Kulübün davacı futbolcuya yapılan ödemeleri gösterir belgeleri dava dosyasına sunma olasılığına göre dava değeri alacak kalemleri doğru hesaplanıp belirlenmelidir. Alacağın miktarının ne kadar olduğunun ve ödenmediğinin ispatı için aşağıdaki belgeler dava dosyasına mutlaka konulmalıdır.

Taraflar arasında yapılan ve Türkiye Futbol Federasyonu’na gönderilen tip sözleşmenin bir örneği,

Eğer varsa taraflar arasında yapılan özel sözleşmenin bir örneği,

Futbolcunun oynadığı maçları gösterir maç başı dökümü,

Asgari ücret maaş bordrosu,

Alacakları banka hesabına yatırılmaktaysa ödenen alacaklarının banka hesabına yatırıldığını gösterir hesap özeti,

Yukarıda belirttiğimiz belgelerden tip sözleşme eğer futbolcunun elinde yoksa Türkiye Futbol Federasyonu’ndan getirtilebilir. Maç başı dökümüne ise futbolcunun lisans numarası ile TFF’nun internet sitesinden ulaşılabilir. Asgari ücret maaş dökümü ise SGK’dan istenebilir.

VIII. HESAP UZMANI BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ:

Davacı futbolcu bilirkişi incelemesini de dava dilekçesinde talep etmelidir. Ancak talep edilecek bilirkişi incelemesi davalı kulübün sunacağı belgelere göre iki farklı şekilde istenebilir. Öncelikle dava dilekçesinde belirtilen alacak miktarının hesabının yapılması için bilirkişi incelemesi istenmesi gerekmektedir. Bu inceleme de bilirkişi dava dilekçesi ve sunulan delillere göre davacı futbolcunun alacak kalemlerinin hesabını yapacaktır. Bu bilirkişi incelemesine tarafların itiraz hakları vardır. Yeni yürürlüğe giren HMK’ya göre bilirkişi incelemesinin dava dilekçesinde açıkça belirtilmesi gerekmektedir.

IX. SAHTECİLİK İDDİASI ÜZERİNE GRAFOLOJİK BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ:

HMK m. 211’e göre “ Bir belgenin sahteliğinin iddia edilmesi durumunda, bu hususta karşı tarafın açıklamaları da dikkate alınarak, aşağıdaki sıra ile inceleme yapılarak öncelikle karar verilir:

a) Hâkim, yazı veya imzayı inkâr eden tarafı isticvap ettikten sonra bir kanaat edinememişse, huzurda bu kişiye yazı yazdırıp imza attırmak suretiyle elde ettiği belge ve diğer delilleri değerlendirir. Hâkim, sahtelik konusunda başka bir incelemeye gerek duymadan karar verebilecek durumda ise gerekçesini açıkça belirtmek suretiyle, senedin sahteliği hakkında bir karar verir. İsticvap için mahkemeye davet edilen taraf, belirtilen günde hazır bulunmadığı takdirde, inkâr etmiş olduğu belgedeki yazı veya imzayı ikrar etmiş sayılır; bu husus kendisine çıkartılacak davetiyede ayrıca ihtar edilir.

b) (a) bendi hükmüne göre yaptığı incelemeye rağmen, hâkimde sahtelik konusunda kesin bir kanaat oluşmamışsa, bilirkişi incelemesine karar verir. Bilirkişi incelemesinden önce, mevcutsa, o tarafa ait olan karşılaştırma yapmaya elverişli yazı ve imzalar, ilgili yerlerden getirtilir. Bilirkişi, bu yazı ve imzalarla, o mahkemede elde edilen yazı ve imzaları esas alarak inceleme yapar. Bilirkişi, inceleme için gerekli görürse, kendi huzurunda tarafın yeniden yazı yazması veya imza atmasını mahkemeden talep edebilir.”

HMK m. 211’de belirtilen bilirkişi incelemesi davalı kulübün sunacağı ödeme belgeleri üzerinde ekleme, oynama ya da düzeltme gibi bir takım sahtecilik sayılabilecek müdahaleler yapılmış olmasına karşın söz konusu belge üzerinde yaptırılacak grafolojik incelemedir. Eğer kulübün sunduğu ödeme belgelerinde bu tür müdahaleler varsa öncelikle grafolojik inceleme yaptırılarak belgenin sahte olup olmadığı tespit edilmelidir. Bu tespit yapıldıktan sonra hesap uzmanı bilirkişi incelemesine geçilmelidir. Eğer sahtecilik iddiası olan belge sahte ise alacağın hesabında dikkate alınmaz. HMK m. 211’de düzenlenmiş olan bilirkişi incelemesini hâkim kendisi gerek görürse de tarafların talebi olmadan yaptırabilir.

Futbolcu kulüp uyuşmazlıklarında çoğu zaman futbolculara yapılan ödemelerin karşılığında bir belge alınmamakta ve bu sebeple kulüp yöneticileri ya da çalışanları kulüp aleyhine açılan davalarda sahte belge üretme yoluna gitmektedirler. Bu nedenle davalı kulübün dosyaya sunduğu belgelerin asıllarının dava dosyasına getirtilmesi uyuşmazlığın giderilmesi için zorunludur. Bu zorunluluk HMK m. 216’da açıkça belirtilmekle beraber HMK m. 220’ye göre de belge aslının mahkemeye verilmemesi durumunda mahkeme söz konusu belge hakkında diğer tarafın beyanını kabul etme hakkına da sahiptir. Bu sebeple sahte olduğu bilinen belgelerin delil olarak mahkemeye sunulması o belgeye dayanan tarafın aleyhine sonuç doğurabilir.

Futbolcu kulüp uyuşmazlıklarında taraflar Türkiye Futbol Federasyonu’na gönderilen tek tip sözleşmelerin dışında özel sözleşmelere de rastlanmaktadır. Bu özel sözleşmelerde yer alan imza ya da ibarelerin de sahteliği her iki tarafça ileri sürülebilmektedir. Davalı kulübün futbolcunun dayandığı sözleşmenin sahteliğini ileri sürme ve grafolojik bilirkişi incelemesi isteme hakkı bulunmaktadır.

X. YARGILAMA MASRAFLARI:

Alacak davalarında yapılacak yargılama giderleri 492 sayılı Harçlar Kanunu ve buna bağlı olarak çıkartılan Genel Tebliğ (1) sayılı tarife, Adalet Bakanlığı tarafından çıkartılan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Bilirkişi Ücret Tarifesi, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Tanık Ücret Tarifesi, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesi ve Adalet Bakanlığı’nın onayından geçtikten sonra her yıl yenilenen Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Ücret Tarifesi’ne göre belirlenir.

Yukarıda belirttiğimiz hukuki düzenlemelere göre yargı masrafları 2011 yılı rakamlarına göre sırasıyla şu şekilde alınır.

Dava açılırken alınan masraf ve gider avansı miktarları aşağıdaki gibidir.

18,40 TL Asliye Hukuk Mahkemesi başvurma harcı, (492 sayılı Harçlar Kanunu Genel Tebliği (1) sayılı tarife)

Dava değerinin binde 59,4’ün ¼’ü tutarında nispi harç, (492 sayılı Harçlar Kanunu Genel Tebliği (1) sayılı tarife)

Eğer davacı avukat ile temsil ediliyorsa her bir vekâlet için 2,90 TL vekâlet harcı, (492 sayılı Harçlar Kanunu Genel Tebliği (1) sayılı tarife)

Taraf sayısının beş katı tutarında tebligat gideri, (Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesi)

Dava dilekçesinde tanık deliline dayanılmış ve tanık sayısı belirlenmiş ise tanık sayısınca 15,00 ile 30,00 TL arası tanık asgari ücreti ve tebligat gideri; tanık sayısı belirtilmemiş ise en az üç tanık asgari ücreti ve tebligat gideri, (Hukuk Muhakemeleri Kanunu Tanık Ücret Tarifesi ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesi)

Her bir bilirkişi için Asliye Hukuk Mahkemeleri için belirlenmiş olan 250,00 TL bilirkişi ücreti, (Hukuk Muhakemeleri Kanunu Bilirkişi Ücret Tarifesi Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesi)

Diğer iş ve işlemler için 50 TL (Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesi)

Dava sonuçlandığında alınan masraf miktarları aşağıdaki gibidir.

Dava sonuçlandığında dava açılırken ¼’ü alınan nispi harç tamamlatılır.

Bunların dışında eğer taraflar avukat ile temsil edilmişse avukatlık asgari ücret tarifesine göre hükmedilecek avukatlık ücreti davayı kazanan ve kendisini avukat ile temsil ettiren tarafa verilir. (HMK m. 330 ve Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Ücret Tarifesi)

Kararın Yargıtay’a temyiz edilmesi halinde alınacak masraf miktarları aşağıdaki gibidir.

79.50 TL temyiz harcı ve dava açılırken yatırılmış gider avansı içinden karşılanamıyorsa eğer ayrıca posta ve tebligat masrafı alınır. (492 sayılı Harçlar Kanunu Genel Tebliği (1) sayılı tarife)

Yargılama sonunda davayı kaybeden taraf yargılama masraflarını karşılamaya mahkûm edilir. Ancak bunun için davacının da davalının da dilekçelerinde bunu açıkça belirtmiş olmaları gerekir. Gider avansından artan olursa davacıya iade edilir.

XI. MAHKEME KARARININ İLAMLI İCRASI:  

Mahkeme futbolcunun talep ettiği alacağının tamamının ya da bir kısmının ödenmesine hükmettikten sonra karar davalı tarafından temyiz edilse bile İİK m. 32 hükmüne göre davalı borçlu kulüp aleyhinde ilamlı icra takibi başlatılabilir. Bu icra takibinde davalı kulüp aleyhinde haciz yolu istenebileceği gibi kulübün şirket statüsünde olması halinde iflası da istenebilir.

Borçlu kulüp aşağıda incelemesini yaptığımız icranın geri bırakılması kararı almaz ya da alsa bile Yargıtay mahkeme kararını onar ve karar kesinleşirse borçlu kulübün mal varlığına karşı haciz işlemleri başlatılabilir. Kulübün bankalardaki hesaplarına, Türkiye Futbol Federasyonu nezdindeki, şans oyunları çekilişlerindeki alacaklarına haciz konularak alacak tahsil edilebilir.

XII. YARGITAY’DAN ALINACAK İCRANIN GERİ BIRAKILMASI KARARI:

Davalı kulüp mahkeme kararının ilamlı icra yoluyla tarafına icra işlemi başlatılması üzerine eğer Yargıtay’a temyiz başvurusunu yapmış ise İİK m. 36’da öngörülen teminatı icra dosyasına yatırması durumunda icra müdürlüğünden uygun bir süre alarak kararın temyiz incelemesini yapmakta olan Yargıtay’a temyiz incelemesi sonuçlanıncaya kadar icranın geri bırakılması talebinde bulunabilir. Yargıtay bu talebi kabul ederse temyiz incelemesi sonuçlanıncaya kadar icra takibi durur. Yargıtay hükmün onanmasına karar verirse alacaklının istemi üzerine başkaca işleme gerek kalmaksızın teminata konu olan para alacaklıya ödenir. Teminat alacağı karşılamaya yetmiyorsa icra takibi bakiye borç için devam eder.