24 Kasım, 2011

ECZANE SÖZLEŞMELERİNİN FESHİNDE BEKLETİCİ SORUN

ECZANELERİN SÖZLEŞMELERİNİN FESHİ ÜZERİNE
AÇILACAK HUKUK DAVASINDA
CEZA SORUŞTURMASININ BEKLETİCİ SORUN YAPILMASI


I. HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU’NA GÖRE BEKLETİCİ SORUN:

Eczanelerin SGK ile yapmış oldukları sözleşmelerinin feshine neden olan eylemler SGK tarafından aynı zamanda ceza hukukuna göre de soruşturulması gereken eylemler olarak değerlendirilip eczane sahipleri hakkında Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunulmaktadır. Suç duyurusunda bulunulmasından sonra hazırlık soruşturması başlatılması ve soruşturma neticesinde de ceza davası açılması durumunda bu davanın sonucunda verilecek olan karar eczacının asliye hukuk mahkemesinde açmış olduğu sözleşmenin uyarlanması davasının da sonucunu etkileyebilir. Bu sebeple bu ve benzeri durumlar karşısında mahkemelere 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile bekletici sorun yapma yetkisi tanınmıştır. Bekletici sorun yapma yetkisi eski usul kanunumuzda da olup mahkemelere verilmiş yeni bir usul hakkı değildir.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 165. maddesine göre “Bir davada hüküm verilebilmesi, başka bir davaya, idari makamın tespitine yahut dava konusuyla ilgili bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığına kısmen veya tamamen bağlı ise mahkemece o davanın sonuçlanmasına veya idari makamın kararına kadar yargılama bekletilebilir.” Eczacının yargılanmakta olduğu ceza davası neticesinde eczane ile SGK arasında yapılan sözleşmede sözleşmenin feshini gerektirecek tespitleri içeren bir ceza hükmünün çıkması hukuk davasının sonucunu eczacı açısından olumsuz etkileyecektir. Bu durumda ceza yargılamasının neticesi eczacının açmış olduğu asliye hukuk mahkemesindeki sözleşmenin uyarlanması davasında sözleşmenin SGK tarafından feshedilmesini haklı gösterecek tespitler içerebilir.

Asliye hukuk mahkemesindeki davaya bakan hâkim fesih nedeni olarak gösterilmiş sebepleri dikkate alarak ceza davasında verilecek kararın hukuk davasının sonucunu etkilemesi olasılığına karşılık 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 165. maddesinin verdiği yetkiye dayanarak ceza davasının sonuçlanmasına kadar yargılamayı bekletebilir. Asliye hukuk mahkemesi hâkimi ceza yargılamasını bekletici sorun yapma kararını davanın her aşamasında alıp uygulayabilir. Ancak ceza yargılamasında dayanılan deliller ve verilecek hüküm ile hukuk mahkemesinde ki delillerin karşılaştırmasının yapılabilmesi için hukuk mahkemesi hâkiminin bütün deliller toplandıktan sonra HMK m. 165’e göre bekletici sorun yapma kararını vermesi hukuk mantığı açısından daha doğru bir yaklaşım olur. Çünkü aşağıda incelemesini yapacağımız Borçlar Kanunu’nun 53. maddesindeki hallerde toplanan deliller ceza davasının beklenmesine gerek olmadan hukuk davasının sonuçlandırılmasını sağlayabilir.

II. BORÇLAR KANUNU’NA GÖRE CEZA HUKUKU İLE MEDENİ HUKUK ARASINDAKİ İLİŞKİ:

Yürürlükteki 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun “Ceza Hukuku İle Medeni Hukuk Arasında Münasebet” başlıklı 53. maddesi Hâkim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkâmıyla bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraat kararıyla de mukayyet değildir.

Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hâkimini takyit etmez” hükmünü içermektedir. Hukuk yargılamasında zarara sebebiyet verenin kusurunun bulunup bulunmadığının tespiti ile ceza yargılamasında ki kusurun tespiti her iki hukuk alanının kendine özgü hukuki değerlendirme ölçütleri nedeniyle farklılık oluşturabilmektedir. Buna göre ceza hukukuna göre failin kusurunun bulunmadığı bir olayda eylemi gerçekleştiren kişinin medeni hukuka göre kusuru bulunabilir. Ya da tam tersi söz konusu olabilir. Bu durumun tespiti meydana gelen somut olayın özelliğine göre değişkenlik gösterebilir.

Sözleşmesi feshedilen eczacının feshe neden olan eylemi ve buna ilişkin olarak tarafların sunduğu deliller hukuk yargılamasında eczacının kusurlu olduğunu ya da medeni hukuk açısından kusurunun bulunmadığını ortaya koyabilir. Bu durumda hukuk hâkimi dosya kapsamındaki delillere göre ceza yargılamasının sonucunu HMK m. 165’e göre bekletici sorun yapmaksızın BK m. 53 hükmünün verdiği yetki ile açılan dava hakkında kararını verebilir. Hukuk mahkemesi hâkiminin BK m. 53’e göre ceza yargılamasını beklemeksizin karar vermesi durumunda gerekçeli kararında sadece BK m. 53 hükmüne dayandığını belirtmesi yetmez. Dosya kapsamındaki hangi delillere göre medeni hukuk yargılamasındaki kusurun var olduğuna ya da olmadığına kanaat getirdiğini ve hangi gerekçelerle ceza yargılamasını bekletici sorun yapmadığını da açıklaması gerekir.

Yukarıda da belirttiğimiz gibi HMK m. 165’e göre bekletici sorun kararının alınması dosyadaki bütün delillerin toplanmasından sonra yapılmalı ve dosya tamamlandıktan sonra BK m. 53’e dayanarak hüküm kurulup kurulmayacağına karar verilmelidir.

III. 6098 SAYILI TÜRK BORÇLAR KANUNU’NA GÖRE CEZA HUKUKU İLE MEDENİ HUKUK ARASINDAKİ İLİŞKİ:

1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe girecek olan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun aynı konuyu düzenleyen 74. maddesi “Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir.

Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz” hükmünü içermektedir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74. maddesindeki hukuki düzenleme 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 53. maddesindeki düzenlemenin Türkçeleştirilmiş hali olup yukarıda BK m. 53 hükmüne yönelik olarak yaptığımız açıklamalar 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe girecek olan TBK m. 74 hükmü içinde geçerlidir.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder