16 Mayıs, 2012

ECZANELERİN SÖZLEŞMELERİNİN FESHİ HAKKINDAKİ YARGITAY KARARININ İNCELENMESİ

ECZANELERİN SÖZLEŞMELERİNİN FESHİ HAKKINDAKİ
YARGITAY KARARININ İNCELENMESİ


I. YARGITAY KARARI:

               T.C.
        YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ

             SAYI

Esas                      Karar
2003/5667            2003/6085


Taraflar arasındaki sözleşmenin iptali ve uyarlama davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşuldu, düşünüldü.

Davacı, G… Eczanesinin sahibi olduğunu davalı kurumla 2001 yılına ilişkin ilaç alım sözleşmesi yapıldığını, davalı kurum müfettişlerince yapılan soruşturma sonucu sözleşmenin 7 yıl süre ile feshedildiğinin kendisine bildirildiğini, iddia edildiği gibi sahte reçete tanzim ve kullanılması ile ilgisinin bulunmadığını ileri sürerek fesih hükümlerinin iptalini, taraflar arasındaki çekişmenin önlenmesine ve akdi ilişkinin devamına karar verilmesini istemiştir.

Davalı davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Taraflar arasında, Maliye Bakanlığı ile Türk Eczacıları Birliği’nin imzaladığı protokol hükümlerine uygun olarak sözleşme ilişkisi kurulduğu uyuşmazlık konusu değildir. Davalı kurum sahte reçete düzenlediği gerekçesi ile sözleşmeyi feshetmiş, davacı fesih işleminin geçersizliğini istemiştir. Davalı kurum fesih işlemi ile kendisi ve diğer kamu kuruluşlarını da etkiler şekilde davacı ile murazaa yaratmıştır. Bu nedenle dava açmakta davacının hukuki yararı vardır. Davacı tarafından açılan dava mahiyeti itibariyle murazaanın meni niteliğindedir. Dairemizin istikrarlı uygulaması da bu yöndedir. Mahkemece, işin esasına girilerek ortaya çıkacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, yanlış değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 15.05.2003 gününde oybirliği ile karar verildi.


Başkan V.                 Üye                          Üye                            Üye                           Üye
A. Ertürk              Ö. Koçak                   A. Alkan                     H. Kara                M. A. Esmer


II. KARARIN İNCELENMESİ:

Yargıtay 13. HD her ne kadar gerekçeli kararında “Dairemizin istikrarlı uygulaması da bu yöndedir” ibaresine yer verse de 15.05.2003 tarihli bu kararından önce eczacılar ile T.C. Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü arasında meydana gelen çekişmelerde yerel mahkemelerin verdikleri ret kararlarını eczacılar açısından hukuki yararın olmadığı ve özel hukuka tabi sözleşmelerin taraflardan biri tarafından feshini engelleyen bir kanun hükmü olmadığı gerekçeleriyle onamakta ya da yerel mahkemelerin işin esasına girerek verdikleri kararları bozmaktaydı. İncelemesini yaptığımız bu kararla birlikte artık eczacıların davayı açmakta hukuki yararının olduğu tespit edilerek, çekişmenin giderilmesi yönünde bir karar verilmesi gerektiğine hükmedilmiştir. Yargıtay 13. HD’nin bu konudaki görüş değişikliğini sayın meslektaşlarımızın bilgisine sunuyoruz.

A) YARGITAY’IN ÖNCEKİ GÖRÜŞÜ:

İnceleme konusu yapılan kararın ne gibi değişiklikler getirdiğinin daha iyi anlaşılabilmesi için Yargıtay 13. HD’nin konu ile ilgili olarak 03.04.2001 tarihinde vermiş olduğu başka bir kararın kısa bir özetini aşağıya alıntı yapıyoruz.

“Bir davada hukuki yararın bulunup bulunmadığı dava şartıdır. Bunu hâkim görevi gereği resen araştırmak durumundadır. Tespit davası açılabilmesi için henüz eda davası açma zamanının gelmemiş olması veya eda davasının açılmasının mümkün bulunmaması aynı zamanda böyle bir davanın açılmasında davacı için bir hukuki yararın bulunması gerekir. Olayda davacı, davalı ile aralarındaki sözleşmenin davalı tarafından feshedilmesi nedeniyle feshin haksızlığının tespitini istemiştir. Özel hukuk alanında yapılan bir sözleşmenin tek taraflı olarak fesih edilmesini engelleyen bir yasal düzenleme yoktur. Davacı bu fesih nedeniyle bir zarara uğramışsa açacağı eda davası ile bu zararını isteyebilir. Feshin iptali ile sözleşme ilişkisinin fesihten önceki gibi devamını isteyemez. O nedenle bir başka davaya delil oluşturmak amacıyla dava açılamaz. Davada hukuki yarar yoktur. Eda davası açılabilecek yerde açılmış olan tespit davası dinlenemez.” (Yargıtay 13. HD. E: 2001/2114; K: 2001/3402; T: 03.04.2001)

Yargıtay 13. HD bu kararında aşağıdaki hususları ifade etmiştir.

* Yargıtay 13. HD fesih işleminin iptali davasını tespit davası olarak değerlendirmekte ve fesih işleminin iptalinin istenmesinin eda talebi olması sebebiyle tespit davasında böyle bir karar verilemeyeceğini, 
* Sözleşmesi feshedilen ve bu sebeple davalı kuruma ve dava dışı kurumlara ilaç satamayacak olan eczacının tespit davası olarak nitelediği bu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığını,
* Özel hukuka ilişkin bir sözleşmenin tek taraflı feshini engelleyen bir kanuni düzenleme bulunmadığını,
* Davacının isterse bir eda davası ile zararının karşılanmasını isteyebileceğini ama feshin iptali ile sözleşme ilişkisinin devamını isteyemeyeceğini yani feshin geriye dönüşünün olmadığını,

Karara bağlamaktaydı. Yargıtay 13. HD’nin bu yönde verilmiş birçok kararı bulunmaktadır.

B) YARGILAMA SÜRECİ:

a) Uyuşmazlık Konusu Olay:

İncelenmekte olan karara konu olayda T.C. Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü Müfettişlerinin davacının eczanesinde yaptıkları inceleme neticesinde bazı ilaçların kutularının üzerinde bulunan ilaç fiyat kupürlerinde renk ve ton farkı bulunduğunu tespit etmeleri üzerine, kutuları incelenmek üzere ilacın üretici firmasına göndermişler ve üretici firmadan gelen cevabi yazıda, ilaçların gerçek fakat fiyat kupürlerinin sahte olduğunun bildirilmesi üzerine davacının sözleşmesi davalı kurum tarafından sahte reçete tanzim ettikleri gerekçesi ile yedi yıl, diğer kurumlarla olan sözleşmesi de bir yıl süreyle feshedilmiştir. Davacının açmış olduğu davaya karşı davalı kurumun, davacının ve yerel mahkemenin görüşleri aşağıdaki gibidir.

            b) Davacının Görüşü:

            Davacı vekili ilaç kutuları üzerindeki fiyat kupürlerinin sahteliğinin her türlü özen yükümlülüğünü yerine getiren basiretli bir iş adamı gibi davranılsa dahi anlaşılamayacağını bu nedenle dava konusu olaydan ötürü davacının sorumluluğu yoluna gidilemeyeceğini savunmuş; dava konusu sözleşmenin asıl tarafı durumunda bulunan Türk Eczacıları Birliği’nin davacıya özel olarak verdiği ve eczacının dava konusu olayda sorumluluğunun olmadığı, sorumluluğun ilacı üreten firma ve onun dağıtım kanalında olduğunu belirten bir raporu da delil olarak mahkemeye sunmuştur. Davanın işin esasına girilmeksizin usul yönünden önceki Yargıtay Kararlarına atıf yapılarak reddedilebileceği ihtimali üzerinde görüş beyan etmemiştir.

c) Davalının Görüşü:

Davalı kurum savunmasını yukarıda alıntı yaptığımız Yargıtay 13. HD’nin 03.04.2001 tarihli eski görüşüne dayandırarak; davacının davayı açmakta hukuki yararının olmadığını, feshedilen bir sözleşmenin geriye dönüşünün olamayacağını, eğer eczacının meydana gelmiş bir zararı söz konusu ise bunun için ayrı bir dava açması gerektiğini savunmuştur.

ç) Yerel Mahkemenin Görüşü:

Yerel mahkeme de davayı tespit davası olarak görmüş, açılmış bulunan bir tespit davasında eda hükmü verilemeyeceğinden dolayı davacının davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığını eğer bir zararı söz konusu ise açacağı eda davası ile kar mahrumiyetinden kaynaklanan zararının tazminini isteyebileceğini ve bu nedenle dava şartının olmadığından davanın reddine karar vermiştir.

d) Davacının Temyiz Gerekçesi:

Davacı vekili, açılmış olan davanın fesih işleminin iptalinin ve sözleşmenin yeniden uyarlanmasının talep edildiği bir eda davası olduğunu bu sebeple davanın tespit davası olarak değerlendirilemeyeceğini, her eda davasının kendi içinde zaten tespit talebini de içerdiğini, dava konusu sözleşmenin de iltihaki nitelikte sözleşme olduğunu, davanın reddi durumunda tek taraflı fesih hakkını kullanan kamu kurumunun bu işleminin hukuki denetiminin yapılamayacağını ve eğer bir haksız işlem söz konusu ise bunun hukuken düzeltilmesinin önünün kapatıldığını, fesih nedeniyle davacının ilaç satamamaktan ötürü telafisi imkânsız zararlarının meydana geldiğini bunun da davayı açmakta hukuki menfaati olduğunun en belirgin kanıtı olduğunu savunmuş ve kararın bozulmasını talep etmiştir.

C) KARARIN TARTIŞILMASI:

Yargıtay 13. HD’nin 15.05.2003 tarihli inceleme konusu yapılan kararına bakılacak olursa yüksek mahkeme öncelikle davacının davayı açmakta hukuki yararının olduğunu tespit ettiği görülür. Çünkü davacı, eczacı olup sözleşmesinin feshedilmesi durumunda hem sözleşmeyi fesheden kuruma hem de diğer kurumlara ilaç satamayacağı ve kendisinden ilaç almakta olan kurum mensubu müşterilerini de geri çevirerek müşteri kaybına uğrayacağı için fesih işleminden dolayı zararının doğacağı tartışmasızdır. Bu sebeple zararını engellemek için dava açmasında hukuki menfaati bulunmaktadır.

Yüksek mahkeme önceki kararlarında açılmış olan bu tür davaları bir tespit davası olarak değerlendirmekte, fesih işleminin iptali talebini ise eda talebi olarak görüp tespit davasında eda hükmü verilemeyeceğini hükme bağlamaktaydı. Hâlbuki akdin fesih işleminin iptali ve sözleşmenin uyarlanması davaları başlı başına bir eda davası olup istenen eda kararının da açılan davayla çelişir bir yanı bulunmamaktaydı. Kaldı ki her eda davası mahiyeti itibariyle zaten kendi içinde bir tespit hükmünü de barındırmaktadır. Yüksek mahkeme davacının açmış olduğu davanın, murazaanın meni niteliğinde olduğunu ifade ederek açılmış olan bu davaları artık bir eda davası olarak görmekte ve çekişmenin giderilmesine ilişkin bir karar verilmesine hükmetmektedir. Çünkü çekişmenin giderilmesine ilişkin verilecek her hüküm başlı başına bir eda hükmüdür.

Davaya konu sözleşme Maliye Bakanlığı ile Türk Eczacıları Birliği Merkez Heyeti arasında imzalanmış olup sözleşmenin 1. maddesinde Maliye Bakanlığı adına sözleşmeyi yürütecek olan taraf T.C. Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü olarak belirlenmiştir. Yani hiçbir eczacı sözleşmenin asıl tarafı durumunda değildir. Eczacılar sözleşmede yazılı olan oranlarda ıskonto yapmak şartıyla protokolü imzalamakta ve böylelikle sözleşmeye katılmaktadırlar. Yani dava konusu sözleşme iltihaki nitelikte sözleşmedir ve taraflarından biri kamu gücünü elinde bulunduran bir kamu kurumu niteliğindedir. Bu sebeple sözleşmeye katılan eczacının kamu gücünü elinde bulunduran tarafın tek taraflı fesih hakkını kullanması sebebiyle mağdur olmaması için fesih işleminin hukuki denetiminin yapılabilmesi yani yargı yolunun açık olması gerekir. 

Davalı kurum çoğu zaman sadece kendi müfettişlerine hazırlattığı bir rapora dayanarak sözleşmeyi feshedebilmektedir. Tek taraflı olan bu fesih işleminin hukuka ve hakkaniyete uygun olup olmadığının incelenebileceği tek yer ise yargıdır. Yargının en üst mercii olan yüksek mahkemenin ise feshedilen sözleşmenin geriye dönüşünün olamayacağı, bu nedenle de açılan davaların reddedilmesi gerektiğine ilişkin vermiş olduğu önceki kararları da hak arama özgürlüğünü kısıtlar nitelikteydi. Önceki kararlar nedeniyle bu konuda açılan davalar esasa girilmeden reddedildiği için davalı kurumun fesih işleminin haklı olup olmadığı ya da davacı eczacının fesih nedenlerinden birini gerçekleştiren bir eylemde bulunup bulunmadığı incelenmemekte ve bu sebeple hak arama özgürlüğü kısıtlanmaktaydı. Ayrıca bu durum Anayasanın 125. maddesindeki “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır” hükmüne de aykırılık oluşturmaktaydı. Bu nedenle Yargıtay 13. HD’nin inceleme konusu yaptığımız bu kararı dava açmada hukuki menfaati bulunanların açacakları davalar vasıtasıyla kurum müfettişlerinin hazırladıkları ve dava konusu olayda olduğu gibi fesih gerekçesi yapılan raporlarının ve ona bağlı olarak verilen fesih kararlarının hukuki denetiminin yapılabilmesinin de önünü açmıştır. Çünkü yüksek mahkeme artık işin esasına girilerek tüm deliller toplandıktan sonra ortaya çıkacak sonuca göre bir karar verilmesini; yani davacının haklı olduğunun ortaya çıkması durumunda buna uygun bir karar verilmesini hükme bağlamıştır.

D) KARARIN ETKİSİ:

Her yıl bütün Türkiye çapında yüzden fazla eczacının sözleşmesi dava konusu sözleşmede yer alan akdin fesih hükümlerinden birinin gerçekleştiği iddiası ile T.C. Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü tarafından feshedilmektedir. Bu kurumun fesih işleminin en önemli dayanağını kendi teftiş kurullarının hazırladığı müfettiş raporları oluşturmaktadır. Türkiye’de kamu kurumları bünyesindeki teftiş kurullarının çok önemli görevler üstlendikleri ve önemli bir denetim işlevi gördükleri tartışmasızdır. Ancak her teftişin bir hukuki denetiminin olması ve bu teftişler neticesinde verilen kararlara karşı da yargısal yolların açık tutulması hukuk devleti ilkesinin gereğidir. Yargıtay 13. HD’nin inceleme konusu yaptığımız bu kararı T.C. Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü’nün aldığı fesih kararlarının yargıda işin esasına girilmek suretiyle bütün yönleriyle incelenmesinin, davacı eczacı lehinde ve aleyhinde ki bütün delillerin toplanarak konunun hukuken araştırılmasının ve buna uygun bir karar verilmesinin önünü açmıştır. Kararın etkisi son bir yıl içerisinde kendini göstermiş benzer davalarda dava konusu uyuşmazlıklar esastan incelenerek somut olayın özelliğine uygun kararlar verilmeye başlanmıştır.                                      

Bu makale Ankara Barosu Dergisi’nin 2005/1 sayısında “Karar İncelemesi” adı ile yayınlanmıştır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder